Afrika'nın ilaç sektöründe bağımsızlık mücadelesi

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Yeraltı zenginlikleri, verimli tarım arazileri ve genç nüfusun sunduğu potansiyel sayesinde küresel güçlerin ekonomik ve jeopolitik hesaplarının merkezinde yer alan Afrika, şimdi yeni bir rekabet sahasının eşiğinde: ilaç pazarı

Afrika, 1,4 milyarlık nüfusuyla dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ilaç pazarı olmasına rağmen, kıtadaki üretim kapasitesi hala ihtiyacın çok gerisinde.

Nüfusun hızla arttığı, kentleşmenin ivme kazandığı ve sağlık harcamalarının katlanarak yükseldiği kıta, ilaç devleri için kaçırılmayacak bir fırsat haline geliyor.

Artık mesele yalnızca madenler ve topraklar üzerinde hâkimiyet kurmak ya da siyasi-ekonomik nüfuz sağlamak değil; Afrika'nın insan sağlığı üzerinden yeni bir pazar düzeni inşa etmek.

2019 verilerine göre, Afrika'da kişi başına sağlık harcaması 35 doların altında kalırken, dünya genelinde ortalama 160 doları, yüksek gelirli ülkelerde ise 3 bin doları aşıyor.

Bu çarpıcı tablo, kıtanın sağlık sektöründe taşıdığı büyüme potansiyelini net bir şekilde ortaya koyuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Afrika, küresel trendlerin aksine nüfusu artmaya devam eden nadir bölgelerden biri.

Ancak bu büyüme üretime doğrudan yansımıyor: Mısır, kıtanın ilaç üretiminin yüzde 30'unu tek başına karşılarken, 20'den fazla ülke hiç yerel üretim yapamıyor.

Şu anda 50 milyar doları aşan Afrika ilaç pazarının, 2029 yılına kadar yüzde 6 ila yüzde 8 arasında bir büyüme göstermesi bekleniyor.

Çoğu Afrika ülkesinde sağlık altyapısındaki soğuk zincir ve lojistik altyapı gibi eksiklikler büyük bir sorun oluşturuyor.

Örneğin, Sahra Altı Afrika'da bir ilaç, kırsal bir kliniğe ulaşana kadar 4 ayrı ülkeden geçmek zorunda kalabiliyor.

Bu da maliyetleri artırıyor ve sahte ilaç pazarını besliyor.

Kıtada ilaç üretim maliyetleri oldukça yüksek olduğundan tıbbi ürünlerin yaklaşık yüzde 80 ila yüzde 90'ı ithal ediliyor. 


İlaç pazarında küresel oyuncular

Hindistan Afrika ilaç pazarının açık ara en büyük tedarikçisi.

Ucuz eş değer ilaçlar, HIV/AIDS tedavileri ve antibiyotikler konusunda Hindistan, kıtanın adeta "eczacısı" konumunda.

Hindistanlı firmalar (Cipla, Sun Pharma, Addii Biotech, Dr. Reddy's) özellikle Sahra Altı Afrika'da çok güçlü.

Çin ise ilaçlar için gerekli etken madde ve hammadde tedarikinde lider. Ucuz üretim kapasitesiyle Hindistan'la rekabet halinde.

Afrika ülkeleri Avrupa menşeli ilaçları da ithal ediyor.

Örneğin Fransız firmaları, eski Fransız sömürgelerinde hâlâ çok etkili.

Kanser ilaçları, ileri biyoteknoloji ilaçları ve bazı yüksek maliyetli tedaviler için gerekli olan ilaçlar ise ABD menşeli firmalardan ithal ediliyor.


USAID kesintilerinin yarattığı deprem

İlaç tedarikinin büyük ölçüde dışa bağımlı olduğu bu ortamda, dış yardım kaynaklarında yaşanan değişimler Afrika sağlık sistemini doğrudan etkiliyor.

Bu bağlamda, ABD'nin küresel yardım kolu olan USAID'in fonlarını kesmesi kıtadaki dengeleri sarsacak türden bir gelişme oldu.

Trump yönetiminin başlattığı kesintilerle USAID'in sağlık alanındaki katkıları ciddi biçimde azaldı.

60 milyar doları bulduğu tahmin edilen bu küresel kesinti, en çok Afrika'yı etkiledi.

USAID özellikle HIV/AIDS, sıtma ve anne-çocuk sağlığı gibi alanlarda sunduğu ilaç, tıbbi malzeme ve ekipman yardımlarıyla birçok Afrika ülkesinin sağlık sisteminin bel kemiğini oluşturuyordu.

Örneğin, yalnızca 2023 yılında, USAID HIV/AIDS programları için 2,5 milyar dolar harcamış ve Madagaskar'daki sağlık tesislerine yaklaşık 1,5 milyon dolarlık tıbbi ekipman bağışlamıştı.

Şimdi ise bu yardımların kesilmesiyle, birçok ülke hayati ilaçlardan, test kitlerinden ve ekipmanlardan mahrum kaldı.

Bu da ilaç sektörü gibi stratejik öneme sahip bir alanda yerel üretimin kıta için bir güvenlik meselesi olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. 


Çin ilaç sektöründe tekel mi hedefliyor?

Çinli ilaç firmaları “Sağlık İpek Yolu” girişimi adı altında yerel üretimi artırmak için bir süredir yoğun bir şekilde Afrika'ya yatırım yapıyor.

Pekin 2000'li yıllarda kıtanın maden sektöründe sessizce ilerlediği gibi, şimdi de sağlık sektöründe benzer bir strateji izliyor. 

Çin'in geleneksel tıp anlayışı, Afrika halklarının doğaya dayalı şifa yöntemleriyle önemli bir uyum içinde.

Zaten doğal içerikli ilaçlar, kremler ve benzeri ürünlerle Çin, Afrika pazarında uzun süredir yer edinmiş durumda.

Kovid-19 salgını sırasında birçok Afrika ülkesinin güvenini kazanan Çin, kıta genelinde aşı üretim tesisleri kurarak sağlık alanındaki etkisini daha da pekiştirdi.

Çin'in hedefi yalnızca ilaç satışı değil.

Pekin yönetimi aynı zamanda hastane inşaatları, tıbbi ekipman bağışları ve sağlık personeline yönelik eğitim programları aracılığıyla, Afrika'nın sağlık altyapısında da kalıcı bir iz bırakmak istiyor.

Bugün Sansheng Pharmaceutical ve Fosun Pharma gibi Çinli ilaç devleri, bazı Afrika ülkelerinde önemli ölçekte üretim yapıyor.

Bu girişimler Çin'in sağlık diplomasisini güçlendirirken, kıtadaki siyasi ve ekonomik nüfuzunu da derinleştiriyor.

Öte yandan, bu büyüyen iş birliğinin ciddi riskler barındırdığı da açık.

Çin menşeli ilaçların çoğu jenerik (eş değer) ve düşük maliyetli, bu da yerel üretim kapasitesinin gelişmesi yerine ithalata bağımlılığı artırabilir.

Ayrıca, zaman zaman Çin ürünleriyle ilgili kalite tartışmalarının gündeme gelmesi, sağlık sistemlerinin güvenilirliği açısından soru işaretleri doğuruyor.

Örneğin, 2022'de Kenya'da, Çin menşeli sıtma ilaçlarının önemli bir kısmı sahte çıktı. 

Pekin'in sağlık yatırımlarının arkasında insani yardım motivasyonundan çok jeopolitik çıkarlar olduğu artık sır değil.

Çin, sağlık sektörünü “yumuşak güç” stratejisinin bir parçası olarak kullanarak Afrika üzerindeki etkisini genişletmeyi hedefliyor.

Bu da kıtanın sağlık politikalarının bağımsızlığı konusunda yeni endişeler doğuruyor.

Kovid-19 sürecinde, “tarama” ve “yardım” adı altında Afrika genelinde toplanan milyonlarca DNA örneğinin bugün Batılı ve Çinli laboratuvarlarda dolaştığı iddiaları, meselenin bir başka boyutunu gözler önüne seriyor.

Afrika'da yürütülen sağlık projelerinde yerel topluluklara çoğu zaman hangi verilerin toplandığı ve nasıl kullanılacağı şeffaf şekilde açıklanmıyor.

Sözde bilimsel olarak adlandırılan bu çalışmaların arkasında, siyah insanı bir “denek” olarak gören eski kolonyal zihniyetin izleri hâlâ hissediliyor.


Yerel üretim, Çin'in jenerik hegemonyasını kırabilir mi?

Afrikalı liderler ve özel sektör, halklarının temel haklarından biri olan sağlık ve ilaç sektörünü, kıtayı yıllardır sömüren ve daha fazla sömürmek için pusuda bekleyen küresel güçlere teslim etmek yerine, “siyah insanın” metabolizmasını ve kıtaya özgü hastalıkların tedavisini merkeze alan bir perspektif oluşturmak için büyük çaba harcıyor.

Modern tıbbın genellikle Batı kaynaklı olması ve beyaz insanı merkeze alması, Afrika'daki yerel hastalıkların ve tedavi yöntemlerinin yeterince anlaşılmamasına yol açıyor.

Bu da Afrika'nın sağlık sorunlarına özgün çözümler üretmenin önündeki en büyük engellerden biri.

Bununla birlikte Afrika, bu alanda kayda değer adımlar atıyor ve kıta, sağlık sektöründe kendi yolunu çizmeye çalışıyor.

Afrika Kalkınma Bankası Grubu'nun imtiyazlı kredi kolu olan Afrika Kalkınma Fonu Yönetim Kurulu, 2022 yılında ilaç sektörünü geliştirmeyi amaçlayarak Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı'na (COMESA) 6,63 milyon dolarlık bir hibe verilmesini onaylamıştı. 

Afrika Kalkınma Bankası, Afrika'yı sağlam bir ilaç altyapısıyla donatmak için çabalayan Afrika Farmasötik Teknoloji Vakfı'na da önümüzdeki on yıl içinde 3 milyar doların üzerinde yatırım taahhüdünde bulunuyor.

Etiyopya kısa bir süre önce Addis Ababa'da bir biyofarmasötik üretim tesisinin açılışını yaptı.

Bir Alman şirketiyle ortaklaşa kurulan bu tesis, kanser ve diyabet gibi hastalıkların tedavisi için gerekli biyolojik ilaçları üretmeyi amaçlıyor.

Uganda'nın Kampala şehrinde, temel ilaçların üretim kapasitesini artırmayı hedefleyen yeni bir ilaç fabrikası açıldı.  

Güney Afrika, Gauteng eyaletinde yeni bir biyofarmasötik araştırma ve geliştirme merkezinin inşasına başladı. 

BioNtech tarafından geliştirilen aşı üretim fabrikası Ruanda'da hizmet veriyor. 

Afrika özel sektörü de kıtanın ilaç sektöründeki bağımsızlığına katkıda bulunuyor.

Nijeryalı meşhur iş adamı Aliko Dangote'ye ait Dangote Grubu, Lagos'ta bir ilaç fabrikası inşa edeceğini duyurdu.

Afrika'nın en büyüklerinden biri olması beklenen bu fabrika, yerel ve bölgesel pazarların ihtiyaçlarını karşılamak için bir dizi jenerik ilaç üretecek.

Dış güçlerin sağlık alanındaki yeni sömürgeci stratejilerine karşı, Afrika'nın kendi insanını merkeze alan, kadim geleneklerden beslenen önleyici tıp esasına ve yerli üretime dayalı bir sağlık/ilaç sistemine koordinasyon içinde yönelmesi, kıtanın geleceğini belirleyecek.

Afrika'nın sağlık sektörü, küresel şirketlerin kâr hesaplarına göre değil, Afrika halklarının yaşam hakkını merkeze alacak biçimde şekillenmeli. 

 

 

Kaynaklar:

https://www.theafricareport.com/381591/africas-pharmaceutical-market-is-booming-and-china-is-taking-advantage-of-it/
https://www.voanews.com/a/china-exports-its-traditional-medicine-to-africa/6406352.html 
https://www.afdb.org/en/news-and-events/press-releases/african-development-fund-invests-over-6-million-develop-pharmaceutical-sector-southern-and-eastern-africa-56398?utm_source=chatgpt.com
https://www.afro.who.int/
https://au.int/pt/node/32895 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU