Fransız usulü fars: Bir başbakan daha giderken, Macron uçurumun eşiğinde

Sebastien Lecornu'nun istifası, sadece bir başka Paris dramasından ibaret değil, Fransa'nın siyasi merkezinin ve Macron'un cumhurbaşkanlığının gözlerimizin önünde çöktüğüne dair bir uyarıdır

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un yanındaki Sebastien Lecornu, 27 gün sonra başbakanlık görevinden istifa etti (AFP)

Aman ne sürpriz! Fransa Başbakanı Sebastien Lecornu, Cumhurbaşkanı Macron tarafından göreve atanmasından sadece 27 gün sonra istifa etti.

Bu onun suçu değil. Kabalık etmek istemem ama Lecornu'nun kısa başbakanlığı Liz Truss'ı, hatta bir marulu bile uzun ömürlülük timsali gibi gösteriyor. Nitekim yeni kurduğu kabine hizmet etmek istemediğine karar verip anayasal hakkını kullanarak liderlerini istifaya zorlayana dek ancak birkaç saat görevde kaldı. 

Albert Einstein'ın aslında "Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir" diye bir sözü olmadığını artık çocuklar bile biliyor. Ancak biri bunu söylemiştir ve çağdaş Fransız siyaseti sözkonusu olduğunda bu doğru çıktı.

Neredeyse hiç tanıyamadığımız Lecornu, Emmanuel Macron'un halihazırda zor durumdaki siyasi hareketi Rönesans partisinin merkezci bir üyesi. Macron'u destekleyen Demokratik Hareket'ten bir başka merkezci siyasetçi Francois Bayrou'nun yerini almıştı. Macron'un başta kısa süreliğine fikrini değiştirip onu birkaç saatliğine "görevden alması" haricinde Bayrou yaklaşık 270 gün görevde kalmıştı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ondan önce de Britanyalı dostlarının iyi tanıdığı Michel Barnier (90 gün görev yaptı) ve Üçüncü ve Dördüncü Cumhuriyetlerin kronik istikrarsızlığını anımsatan bir dizi epey kısa ömürlü başbakan oldu. Charles de Gaulle'ün 1958'de oluşturduğu Beşinci Cumhuriyet kurallarına göre, bu türden küçük düşürücü bir "değişime direnme" saçmalığının yaşanmaması gerekiyordu. Eski alışkanlıklar kolay kolay değişmiyor belki de.

Yine dejavu yaşanıyor, diyebilirsiniz. Ancak bu kriz sadece Fransa'ya özgü bir fars değil.

Bu, AB'nin en büyük ikinci ekonomisi, Britanya dışında Avrupa'nın tek diğer nükleer gücü ve yakın bir müttefik olan, Marine Le Pen liderliğindeki faşizan Ulusal Birlik Partisi'nin (Rassemblement National -RN) eline düşmesine ramak kalmış bir ülkenin istikrarlı demokratik siyasetinin geleceğini ilgilendiriyor.

Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi 2027'ye kadar yapılmayacak ancak bu arada Fransa'nın içişlerini, özellikle bütçesini (dış politika ve savunma politikası cumhurbaşkanı tarafından belirlenir) yönetmek için bir hükümete ihtiyacı var fakat Ulusal Meclis'te çoğunluk sağlanamıyor.

Macron, Haziran 2024'te Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı kötü sonuçların ardından, kişisel otoritesini yeniden tesis etmek için kendisi ve müttefiklerinin çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'yu feshetme gibi felaketle sonuçlanan aceleci bir karar aldığından beri durum böyle. Kumar oynadı ve kaybetti. Radikal sağ ve radikal sol güçlendi, kendi çıkarları doğrultusunda koalisyon kurma çabalarına katılmayı reddettiler. Sonuçta kaos ortaya çıktı.

Merkez ayakta kalamayacak gibi görünüyor ancak aylarca sürecek bir çıkmaza girilse bile dayanması gerek. 

Parlamento'nun tekrar feshedilmesi merkez partileri ortadan kaldırır ve Le Pen'le ittifak halinde bir başbakanlığa giden yolu açar. Bunun Fransa ve Avrupa için birçok sonucu olacaktır. Farklı geleneklerden geldiklerinden böyle bir iktidar, İtalya'daki Giorgia Meloni yönetiminden çok daha kötü olacak ve Macaristan'daki Viktor Orban hükümetine daha çok benzeyecektir; yani Putin yanlısı, daha ayrıştırıcı, AB’ye kurumsal düzeyde karşıt bir yönetim, tuhaf ekonomik yaklaşımları benimsemiş ve Avrupa güvenliği için zararlı bir yönetim olacaktır. En başta Ukrayna meselesinde "gönüllüler koalisyonu" unutulup gidecektir. 


Cumhurbaşkanı, Parlamento görevde olduğu sürece kararnameyle ülkeyi yönetme hakkına sahiptir ve işleyecek bir yönetim aranırken belirli dönemlerde bu yetkiyi kullanmak zorunda kalabilir. 

İronik olansa kendi yanlış kararları ve kibriyle bu kadar güç kaybetmiş bir cumhurbaşkanının, sonunda fiilen bir otokrat olarak hüküm sürmesidir. 

Eğer bunu tercih ederse ve Fransa 2027’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar pat durumunda kalırsa, gelecek gerçekten de karanlık görünüyor.

Anayasa'ya göre Macron bir dönem daha aday olamaz ve yakın zamanda hakkında yolsuzlukla ilgili verilen mahkeme kararı nedeniyle Le Pen de aday olamaz. Le Pen'in çırağı Jordan Bardella'ya karşı bazı RN karşıtı adaylar yarışacaktır. Sonrasındaysa o zamana kadar yapılmamışsa muhtemelen yeni Parlamento seçimleri düzenlenecektir.

Umulabilecek en iyi senaryo, Bardella'nın muhtemelen az farkla yenilmesi, ılımlı merkez sol ve sağ partilerin de bu seçim sonucunun ardından toparlanmasıdır.

En kötü senaryo mu? Macron'dan sonra tufan.
 

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Yasin Sofuoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU