Afrika kıyılarında mavi sömürgecilik
Başta Avrupa olmak üzere bazı yabancı balıkçılık şirketleri, kendi ülke sularındaki balık stoklarını kontrolsüz avlanmayla tükettikten sonra, gözünü Afrika'nın verimli kıyılarına dikti.
Avrupa Birliği'nin (AB), Afrika ülkeleriyle yaptığı "balıkçılık erişim anlaşmaları", milyonlarca euroluk ödemeler karşılığında AB filolarına bu ülkelerin kıyılarında avlanma hakkı tanıyor.
Afrika açısından kârlı bir ticaret gibi görünen bu anlaşmalar uzun vadede Afrika ülkelerinin aleyhine sonuçlanıyor.
Büyük endüstriyel gemilere sahip olmayan Afrika ülkeleri, kısa vadeli nakit ihtiyacı nedeniyle kendi balık stoklarını satıyor, ardından balık popülasyonları çöküyor ve yerel balıkçılık sektörü iflasın eşiğine geliyor.
Batı Afrika kıyılarındaki tehdit
Dünyanın en zengin deniz ekosistemlerinden birine ev sahipliği yapan Batı Afrika kıyılarında son yıllarda aşırı avlanma nedeniyle balık stokları hızla azaldı.
Yerel halkın temel besin kaynağı ve geçim kapısı olan deniz ürünleri, çoğu Avrupalı olan yabancı şirketlerin devasa gemileri tarafından toplanıyor, işlenip paketlendikten sonra Avrupa'daki süpermarket raflarında yerini alıyor.
Geride ise balık fiyatlarının fırladığı, küçük balıkçıların işsiz kaldığı, kıyı topluluklarının açlıkla mücadele ettiği ve nihayet göçe zorlandığı bir tablo kalıyor.
Afrika'nın denizleri de yağmalanıyor: Avrupalılar lüks restoranlarda daha fazla deniz ürünü tüketebilsin diye Afrika insanı kendi denizlerindeki balıklardan mahrum bırakılıyor.
1979'da imzalanan bir anlaşmayla başlayan süreç, Senegal'in balık zenginliğinin nasıl sistematik olarak yağmalandığının çarpıcı bir örneği.
Avrupa gemilerine sınırsız avlanma hakkı tanıyan bu anlaşma, 2019'da Macky Sall hükümeti tarafından uzatılmıştı.
Son on yılda Senegal'in balık stokları yüzde 50 azalırken, fiyatlar sürekli arttı.
Nihayet Kasım 2024'te yeni Devlet Başkanı Bassirou Diamoye Faye tarihi bir kararla anlaşmayı feshetti ve sömürü düzenine "dur" dedi.
Senegal kıyılarından ayrılmak zorunda kalan Avrupalı şirketler başta Moritanya olmak üzere diğer Afrika ülkelerine yöneldi.
Batı Afrika kıyılarındaki balıkların dünyadaki önde gelen tüketicisi Norveç, petrol ve gazdan sonra en büyük ihracat gelirini somon balığından elde ederken, Afrikalı balıkçılar ağlarını boş çekiyor.
Dünya genelinde somon, çiftlik balıklarının yüzde 3,9'unu oluşturuyor.
Somon balığının yetiştiriciliği için daha küçük balıklardan elde edilen balık yağına ve balık ununa ihtiyaç duyulduğundan, dünyadaki balık yağının yüzde 58'i ve balık ununun yüzde 14'ü daha fazla somon üretmek için tüketiliyor.
Bu balık yağı ve ununun çoğu Batı Afrika balıklarından üretiliyor. Yani gerek Norveçli şirketler gerek onlardan somon balığı alan diğer Avrupa şirketleri bu ticareti Batı Afrika'nın balık popülasyonunu ve balıkçılıktan geçimini sağlayan halkı ciddi anlamda tehdit ederek gerçekleştiriyor.
Güncel verilere bakıldığında balıkçılık Afrika kıtasında 200 milyondan fazla insanın geçim kaynağını oluşturuyor. Milyonlarca Afrikalı zaten yetersiz beslenme ve gıda güvenliği sorunu ile karşı karşıya iken, müreffeh Batılı ülkeler Afrikalılara kendi kıyılarındaki balığı tüketmelerini dahi çok görüyor.
Batı Afrika, Avrupa ülkeleriyle yapılan anlaşmalar sayesinde belli bir miktar kazancı hedeflese de kazandığından fazlasını kaybediyor.
Afrika kıyılarının balıklarını kimi zaman yasal olmayan yollarla avlayan şirketler kimi zamanda otomatik tanımlama sistemi sinyalini devre dışı bırakıp elektronik radardan kayboluyor ve kendisine izin verilen alanın dışına çıkarak anlaşmayı ihlal ediyor.
Bir rapora göre AB filolarının Senegal'de yakaladığı yasal avların değeri 2000 ile 2010 yılları arasında 50,9 milyon dolar iken, yasadışı avların değeri 10 milyon dolar idi.
Çinli şirketler de yasadışı faaliyet gösteriyor
Yalnızca Batılı şirketlerin değil, Çin, Rusya ve Kore gibi ülkelerin de benzer şekilde sıklıkla Afrika kıyılarında lisanssız, yasadışı balıkçılık yapıldığı iddia ediliyor.
Yasadışı balıkçılık yapan şirketler kendilerini Afrika bayrakları altında gizliyor.
Yabancıların balık tutmasına izin verilmeyen bölgelerde, yerel firmaları satın alıyor ve yerel bayrak kullanarak faaliyet gösteriyorlar.
Bazen de tek bir lisans alıp, 3 veya 4 tekneyi aynı lisans ile işleterek daha fazla avlanıyorlar.
Bazı şirketler ise yalnızca karides avı için izin aldığı halde diğer türleri de avlayarak anlaşma koşullarını ihlal ediyor.
Afrika kıyılarında avlanan deniz ürünlerinin paketlerine ise Avrupa ülkelerinin etiketi yapıştırılarak tüketici kandırılıyor.
Daha önce Karadeniz ve Baltık'ta aşırı avlanma ile suçlanan Rusyanın da Afrika'da geniş balıkçılık faaliyetleri var.
Senegal ve Rusya arasında hiçbir balıkçılık anlaşması olmamasına rağmen Rus teknelerinin hala bölgede balık tuttuğunu gösteren raporlar bulunuyor.
Halk kendi balığından mahrum bırakılıyor
Yabancı endüstriyel gemilerin genellikle kıyıya yakın yerlerde balık tutmasının küçük ölçekli balıkçılık yapan yerel halka verdiği zarar her geçen yıl artıyor.
Yalnızca kıyılardaki balık oranı azalmıyor, büyük gemiler yerli küçük teknelere çarpıyor, ağlarına zarar veriyor, çarpışma kaynaklı kaza ve ölümler yaşanıyor.
Geçimini balıkçılıktan elde eden halk, daha derinlere açılarak hayati tehlikeyle karşı karşıya kalıyor.
Bazı kıyılarda balık popülasyonu hızla azalınca insanlar göç etmek zorunda kalıyor.
Yabancı gemiler sadece izin verilen türleri değil, yavru balıkları ve deniz canlılarının geleceğini tehdit eden "hedef dışı avlanma" yöntemleriyle Afrika'nın biyolojik çeşitliliğini de tüketiyor.
Senegal örneğinde olduğu gibi, adaletsiz anlaşmaların feshedilmesi, anlaşmalardan Afrika ülkelerinin daha fazla fayda sağlaması, gemilerin uydu takip sistemleriyle anlık izlenmesi, yerel balıkçılığın desteklenmesi ve sürdürülebilir çiftliklerin kurulması, uluslararası hukukun ihlal eden şirketlere ağır yaptırımlar uygulaması gerekiyor.
Yağmaların ardından gelen yardımlar
Gerek Avrupa ülkeleri gerekse diğer küresel güçler, Afrika'nın deniz kaynaklarını sistematik olarak tüketip yağmalarını ustalıkla tüm dünyadan gizlemeyi başarıyor.
Bir de "kalkınma yardımı" adı altında ufak çaplı fonlar sunarak medyatik hayırseverlik gösterileri yapıyorlar.
Senegal'e "sürdürülebilir balıkçılık projeleri" için yılda 2-3 milyon euro'uk yardım sunan bir AB şirketi ülkenin kıyılarından milyarca euro kazanç elde ettiğini ve balık stoklarını yarı yarıya azalttığını gizlemeye çalışıyor.
Önce Afrika'daki deniz ekosistemini yok ediyor sonra da "Mavi Ekonomi" programları finanse ediyorlar.
Norveç somon endüstrisi, Batı Afrika'da balık unu için tükettiği tonlarca küçük balığın ardından, "kadın balıkçıları güçlendirme" projeleriyle övünüyor.
Fransa ve İspanya Batı Afrika kıyılarından her yıl yüzbinlerce ton balık çekerken, aynı bölgeye "balıkçı köylerine temiz su sağlama" projesiyle pozitif imaj çalışması yapıyor.
Bu sözde yardım ve kalkınma projeleri, Batılı ülkelerin Afrika kıyılarından elde ettiği kazancın muhtemelen yüzde 1'ine bile denk gelmiyor.
Afrika'nın kıyıları da toplumları da sömürgeci küresel balıkçılık şirketlerinin insafına bırakılamayacak kadar değerli.
Neyse ki bu karanlık tabloda, Afrika'nın deniz kaynaklarına farklı bir yaklaşım sunan bir ülke var:
Türkiye'nin Somali'deki deniz koruyuculuğu: Sömürüye karşı bir kalkan
Somali'nin balık zenginliği, uluslararası yağmanın en acı örneklerinden birine sahne oluyor.
Somali'deki yasadışı balıkçılığın çoğu Çin, İran, Güney Kore, Tayvan, İspanya ve diğer Avrupa ülkeleri gibi ülkelerden gelen yabancı balıkçı gemileri tarafından gerçekleştiriliyor.
Kimi her ne kadar yasal yollardan avlansa da çoğu gemi yasadışı balıkçılık lisansları elde ediyor ya da anlaşma şartlarını ihlal ediyor.
Yıllık 300 milyon dolarlık kayıpla dünyanın en büyük deniz soygunlarından birine maruz kalan Somali'de, balıkçılık sektörünün çöküşü 2000'lerde beklenmedik bir sonuç doğurdu.
Somalili balıkçılar ülkenin kaynaklarını "korumak" ve geçim kaynaklarını fidye yoluyla desteklemek için son derece riskli ama kazançlı bir seçenek olan korsanlığa yöneldi.
Batılı ülkelerin sömürü düzenine karşı Türkiye, Şubat 2024'te imzalanan deniz güvenliği anlaşmasıyla farklı bir model sunmaya hazırlanıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni önümüzdeki 10 yıl boyunca Somali'nin deniz güvenliği ve kolluk kuvvetlerinin bir ortağı olarak belirleyen bu anlaşma kapsamında, donanma ve denizcilik sektörlerindeki yatırımlardan elde edilen gelirlerin Somalili balıkçılara eğitim ve ekipman sağlamak, altyapıyı iyileştirmek ve deniz kaynaklarını korumak için yeni projeler geliştirmek maksadıyla kullanılması planlanıyor.
Türkiye, Somali'nin denizlerini korurken aslında tüm kıtanın gıda güvenliğini için önemli bir adım atmış oluyor.
Bu modelin başarısı, tüm Afrika'nın deniz kaynakları mücadelesinde bir dönüm noktası teşkil edebilir.
Kaynaklar:
https://feedbackeurope.org/blue-food-imperialism-how-farming-fish-in-europe-undermines-food-security-and-livelihoods-in-west-africa/
https://afrinz.ru/en/2025/04/europes-fish-colonies-how-corporations-are-devastating-african-waters-for-eu-salmon-production/
https://ig.ft.com/eu-fishing/
https://news.mongabay.com/2024/05/to-renew-or-not-to-renew-african-nations-reconsider-eu-fishing-deals/
https://maritimescrimes.com/2024/11/08/overfishing-russia/
https://theconversation.com/african-countries-must-protect-their-fish-stocks-from-the-european-union-heres-how-177095
https://www.dailymaverick.co.za/article/2025-03-13-turkey-throws-somalia-lifeline-to-crack-down-on-illegal-fishing/
https://www.fokusplus.com/odak/turkiye-somali-denizcilik-anlasmasi-ve-afrika-boynuzu-acisindan-onemi
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish