Daha 2 hafta önce Nepal'deki gençlerin öncülük ettiği protestolardan -daha çok "Batı tabiri" ile Z kuşağı hareketinden- söz ediyorduk.
Şimdi Nepal'deki Z kuşağı dalgasının Ladakh'a sirayet ettiği yazılıp çiziliyor.
Neyse biz bu dili kullanmayacağız çünkü her olayda bir benzetme çabası sağlıksız analiz doğurur.
Hindistan'a gelelim, konumuz Hindistan, her zamanki gibi..
Ve daha 2 yıl öncesine kadar da "Hindistan'ın Manipur'unda neler oluyor?" diyorduk.
Protestolar etnik çatışmalara dönüşmüştü ve bitti mi sanıyorsunuz?
Aslında hâlâ devam ediyor...
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Evet artık bu yazının konusuna gelelim:
Hindistan'da durgun gözüken bir fay hattı daha çatırdadı...
Ladakh, Himalayalar'daki yüksek rakımlı dağlık soğuk çöl bölgesi, bir yanında Çin bir yanında Pakistan ile sınır komşusu, Hindistan'ın Hindu ağırlıklı BJP hükümetinin 2019'da Jammu ve Keşmir devletinden ayırıp her ikisinin de doğrudan yönetilen iki ayrı birlik toprağına dönüştürülmesi ile özel-özerkliğini kaybetmiş, nüfusu kabaca 300 bin, Budist-Müslüman nüfusun yaşadığı 6 yıldır hoşnutsuzluk bulutlarının gölgelediği yer...
24 Eylül Çarşamba günü Ladakh tarihinin en kötü şiddetine tanık oldu.
Çatışmalarda 4 kişi hayatını kaybetti, polis personeli de dahil olmak üzere 80'den fazla kişi yaralandı.
Başkent Leh'te sokağa çıkma yasağı ilan edildi, araçlar ateşe verildi, BJP yerel ofisi ateşe verildi ve güvenlik güçleri kalabalığı bastırmak için göz yaşartıcı gaz ve gerçek mermi kullandı.
Ladakh Emniyet Genel Müdürlüğü açıklamasına göre şiddet saat 12.30 civarı patlak vermiş ve saat 16.00 itibarıyla kontrol altına alınmış.
Aynı gün sokağa çıkma yasağı geldi ve 4 gün süren gerginliğin ardından 27 Eylül'de insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gevşetildi.
Protestoların ardından toplam 44 kişi gözaltına alındı.
Ladakh Emniyet Genel Müdürlüğü açıklamasına göre protesto videolarını Pakistan'a gönderen bir Pakistan İstihbarat Yetkilisi de tutuklanan 44 kişi arasında.
Protestoların ön planında olan çevre aktivisti Sonam Wangchuk ise Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka tarzı protestoları kastederek kışkırtıcı konuşmalar yapmakla ve şiddeti kışkırtmakla suçlandı ve Ulusal Güvenlik Yasası kapsamında gözaltına alındı.
Peki çatışmaların veya protestoların amacı ne?
Devlet olma ve anayasal koruma.
Son 6 yıldır Ladakh'ta binlerce kişi, yerel sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde, 2019'dan beri bölgeyi doğrudan yöneten Hindistan Birlik hükümetinden daha fazla anayasal güvence ve devlet statüsü talep ederek barışçıl yürüyüşler düzenliyor ve açlık grevine giriyor.
Yerel bir hükümeti seçme yetkisi istiyorlar.
24 Eylül Çarşamba günü sosyo-dini ve siyasi örgütlerin bir araya gelmesi ile oluşan Ladakh Zirve Kurulu önderliğindeki yerel Ladakhlı aktivistlerin açlık grevi sürerken açlık grevindeki 2 kişinin fenalaşıp hastaneye kaldırılması olayları tetikledi.
Biraz daha geri saralım, anımsayalım, anlayalım:
Ağustos 2019'da Hindistan Birlik/merkez hükümeti (Başbakan Modi liderliğindeki BJP hükümeti) Jammu ve Keşmir'in 370'inci madde kapsamındaki özel statüsünü kaldıran bir yasa çıkardı, Jammu ve Keşmir iki birlik bölgesine bölündü ve güvenlik önlemleri alındı.
Aralarında Omar Abdullah ve Mehbooba Mufti gibi deneyimli siyasi liderlerin de bulunduğu yüzlerce kişi ev hapsine alındı, internet hizmetleri kesildi ve bölgeye asker konuşlandırıldı.
Yeni kurulan Jammu ve Keşmir, Birlik toprakları diken üstündeydi; iktidardaki Bharatiya Janata Partisi BJP, muhalefeti bastırmak ve ülkenin geri kalanıyla neredeyse tüm iletişimi kesmekle suçlanıyordu ve şiddetli çatışmalar, hatta bazı sivil ölümleri olduğu bildiriliyordu.
Ancak Ladakh sınırında herhangi bir şiddet, gerginlik veya siyasi baskı yaşanmadı.
Yalnızca sevinç vardı çünkü Jammu ve Keşmir'den ayrılma, doğrudan siyasi temsil, yani yasama organı ve yerel yönetim ile Altıncı Çizelge'de listelenmek de dahil olmak üzere anayasal güvenceler isteyen Ladakh halkının uzun zamandır devam eden bir talebiydi.
Ladakh nüfusunun yüzde 90'ından fazlası Planlanmış Kabileler olarak listelendiği için Ladakh'ın tanınmış yerli toplulukların nüfusa hâkim olduğu bölgelere özerk idari ve yönetim yapıları sağlayan Hindistan Anayasası'nın Altıncı Programı'na dahil edilmesi talebi ortaya çıkıyor.
Protestocular, Altıncı Program korumaları olmadan Ladakh'ın kırılgan ekosisteminin, toprak haklarının ve kültürel kimliğinin ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu savunuyor.
Şu anda kuzeydoğudaki kabile bölgelerine uygulanan Altıncı Program, mali ve idari yetkilere sahip seçilmiş konseyler aracılığıyla özerklik sağlıyor.
Ve Jammu ve Keşmir'in yasama organı en azından halkın kaygılarını temsil edebilecek ve bunları Delhi'ye iletebilecek yerel liderleri seçmesine izin veriyorken Ladakh'ın yerel halkı böyle bir yetkisinin dahi olmadığını savunuyor.
Talep edilen diğer güvenceler arasında, Birlik kuzeydoğu devletlerindeki kabile topluluklarının ve birçok açıdan eski (Ladakh'ı da kapsayan) Jammu ve Keşmir devletinin 370'inci madde kapsamında yararlandığı faydalara benzer şekilde, istihdam ve toprak mülkiyeti için kotalar yer alıyor.
Parlamentodaki temsilin artırılması da talep ediliyor. Şu anda Ladakh'ta yalnızca tek bir Lok Sabha (alt meclis/ halk meclisi) koltuğu bulunuyor ve bu koltuk, bağımsız milletvekili Mohmad Haneefa tarafından tutuluyor.
Kargil için bir koltuk daha ve Rajya Sabha (üst meclis/ Birlik devletleri konseyi) için de bir koltuk isteniyor.
Ladakh Birlik topraklarının kurulması, devlet olma yolunda ve yukarıda belirtilen taleplerin karşılanmasında olumlu bir adım olarak görüldü, ancak nihai adım hiçbir zaman atılmadı.
Önemli bir tetikleyici de işsizlik: Jammu ve Keşmir'in Ladakh'tan ayrılması, Ladakhlıların daha önce birleşik bölgedeki işlerin çoğunun bulunduğu Jammu ve Keşmir'de iş bulmasını zorlaştırdı.
Ladakh'ın, Hindistan'ın yaklaşık yüzde 80 olan ulusal ortalamasının üzerinde yani yüzde 95'in üzerinde okuryazarlık oranı varken mezunların neredeyse yüzde 30'una yakını işsiz.
Birlik hükümeti kamu sektöründe işe alım konusunda net politikalar uygulamamakla suçlanıyor.
Aradan geçen 6 yılda Ladakh halkının sabrı tükenmiş gibi görünüyor ve bu durum devletleşme hareketinin dramatik bir şekilde tırmanmasına yol açtı.
İlk protestolar barışçıldı ancak 24 Eylül'deki şiddet artık Ladakhlıların uzun zamandır hissettiği hayal kırıklığını yansıtıyor.
Leh Zirve Kurulu ile Ladakh'taki Budist çoğunluk ve Şii Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeleri temsil eden Kargil Demokratik İttifakı ile merkez arasındaki görüşmeler tıkandı.
Geçen yıl Delhi'de İçişleri Bakanı Amit Shah ile görüşen aktivistler hayal kırıklığına uğradı.
Yakın neden, açlık grevindeki devlet aktivistlerinin hastaneye kaldırılmasıydı.
Ve merkezin ekim ayında dördüncü tur görüşmeleri duyurması da yardımcı olmadı.
Son üç yıldır Leh Zirve Kurulu ve Kargil Demokratik İttifakı birlikte çalışıyor, Budist ve Müslüman toplumların birliği bunun en önemli göstergesi oldu, grevler düzenliyorlar ve hükümetle müzakere ediyorlar.
Ancak zaman geçtikçe ve devlet olma yolunda bir mesafe kat edilemeyince ortam daha da gerginleşti.
Ve çoğunluğu z kuşağı demografisinden olan gençler Merkez Rezerv Polis Gücü minibüsünü ateşe vermek de dahil öfke patlaması yaşadı, şiddet polislerin sert müdahalesini beraberinde getirdi.
Şunu belirtmek kritik:
Şiddetin patlak verdiği Leh bölgesi, onlarca yıldır halkı için ayrı bir bölge talep eden Budist topluluğunun hakimiyetinde, Müslüman çoğunluklu Kargil bölgesi ise tarihsel olarak Hindistan yönetimindeki Keşmir ile bütünleşmek istemiştir.
Ancak birçok açıdan bölgesel rakipler olan Leh ve Kargil'in Ladakh için devlet kurulması talebinde birlik olmaları bu protestoların ardındaki duygu yoğunluğunu vurguluyor.
BJP hükümetinin tepkisi temkinliydi
Yüksek Mahkeme ve Parlamento'ya Jammu ve Keşmir'in devlet statüsünün yeniden sağlanacağına dair sözler verildi -geçen yıl ekim ayında yapılan meclis seçimleri, 370'inci maddeden bu yana ve 11 yıl aradan sonra ilk kez önemli bir eşikti- ancak Ladakh'tan hiç söz edilmedi.
6'ncı madde taleplerinde, bu güvencelerin zaten Leh ve Kargil Ladakh Özerk Tepe Kalkınma Konseyleri altında mevcut olduğu belirtildi.
Ancak aktivistler, bu konseylerin sınırlı yetki ve güce sahip olduğunu ve birlik topraklarında Birlik hükümetinin temsilcisi olan Ladakh vali yardımcısına bağlı olduğunu söylüyor.
Jeopolitik de rol oynuyor:
Ladakh'ın Çin ile tartışmalı sınırda yer alması, merkezin devletleşme taleplerine bağlı kalmamasının bir diğer nedeni ki Ladakh'ın Birlik devleti statüsüne getirilmesi bölgedeki askeri lojistik ve önemli altyapı projelerini tehlikeye atabilecek yetkilerin devredilmesine yol açacaktır.
Bir çözüm var mı?
En azından kısa vadede pek olası değil.
Çin ile devam eden sınır gerginliği, özellikle asker hareketlerini kolaylaştıracak yollar inşa etmek ve Pekin'in müdahalelerini kontrol altında tutmak için Birlik hükümetinin Ladakh'a her zaman tam ve sınırsız erişime ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor.
Ladakh'a Birlik devleti statüsü verilmesi, özellikle de olası bir seçimi BJP veya güvenilir bir müttefik kazanmazsa, bunu zorlaştırıyor.
Bu, Ladakh devletinin kurulmasına karşı protestocuların daha fazla miting planlayacağı ve istediklerini elde etmek için hükümete daha fazla baskı uygulayacağı anlamına geliyor ki bu da daha fazla (ve artan) şiddet anlamına gelebilir.
Peki bu nasıl sonuçlanacak?
Muhtemelen her iki taraf için de bir uzlaşma ile:
Örneğin hükümet, Ladakh halkının yönetim üzerindeki kontrolünü artırma taleplerini karşılamak için Tepe Konseyleri'nin yetkilerini genişletmeyi ve iş ve arazi mülkiyeti için özel rezervasyonlar sunmayı kabul edebilir.
Buna karşılık Leh Zirve Kurulu ve Kargil Demokratik İttifakı devletleşme taleplerinden vazgeçip Ladakh'ın en azından şimdilik bir Birlik bölgesi olarak kalacağını ve tam teşekküllü bir Birlik devleti olmayacağını kabul etmek zorunda kalabilir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish