Gazze'ye barış getirecek kişi gerçekten Tony Blair mi?

Bazıları Trump'ın neden Ortadoğu'da onlarca yıldır süren istikrarsızlıktan doğrudan sorumlu birinin arabuluculuk yapmasını istediğini sorgulayabilir ama eski başbakan dünyanın en acımasız, en vahşi ve en başına buyruk rejimlerinden bazılarıyla uğraştı

Blair; BM, AB, ABD ve Rusya'nın Ortadoğu elçisi olarak yaptığı çalışmalarla bölgede zengin bir deneyime sahip (AA)

Ağustosta Beyaz Saray'da düzenlenen, Gazze'nin savaş sonrasındaki geleceği hakkındaki o görüşmede biraz şaşırtıcı bir şekilde Tony Blair'in yer almasının sebebini artık biliyoruz. Orada, Donald Trump'ın yanında ayrıca ABD özel temsilcisi Steve Witkoff ve Trump'ın ilk döneminde öne çıksa da bu sefer çok fazla ortalarda olmayan damadı ve bölgeden sorumlu eski üst düzey danışmanı Jared Kushner da vardı. Başkent Washington'da ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yla İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar arasında da paralel bir görüşme yapılmıştı.

Böylece bir şeylerin başladığını görebiliyordunuz ve hatta Witkoff da o zaman bunu itiraf etmişti:

Bence yarın çok kapsamlı bir plan oluşturacağız ve pek çok kişi (...) bunun ne kadar sağlam ve iyi niyetli olduğunu görecek ve Başkan Trump'ın bu konudaki insani amaçlarını yansıtıyor.

Ama Blair? Tony Blair? Hani Irak'taki yasadışı, sonsuz savaşın sorumlusu olan mı? Onun orada ne işi var?

Gazze'deki yeni "geçiş yönetiminin" başına geçmeye yönelik bir bir iş görüşmesi gibi görünüyor ama bu iş aslında Gazze Şeridi için bir tür Genel Vali olmak; Hamas'tan kurtaracak, zamanla bölgeyi yeniden inşa edecek ve tam da bunun her zamankinden daha imkansız göründüğü bir anda, iki devletli çözüme ulaşmaya dair uzun süreci başlatacak bir "21 maddelik planın" uygulanmasını sağlamayı kapsıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ulusaşırı yönetim, Birleşmiş Milletler'in (bazıları bunun nadir görülen bir değişiklik olduğunu söyleyebilir) ve Suudi Arabistan'la BAE gibi zengin Körfez Arap güçlerinin tam desteğine sahip olacak. Yalnızca onlar Trump'a baskı yaparak onun bu yolu izlemesini sağlayabilirdi ki bu da Trump'ın artık Binyamin Netanyahu'nun koşulsuz destekçisi olmaktan gözle görülür bir şekilde uzaklaştığının bir başka kanıtı. İki devletli bir çözümü doğrudan reddeden Netanyahu, böyle bir şeyin olma olasılığını önlemek için Batı Şeria'yı, tamamını olmasa da bazı bölgelerini ilhak ederek, bölmek istiyor. Trump, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhakını veto etti ve iki devletli çözüme zımnen onay verdi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın BM'deki konuşmasına dayanarak, Filistin Yönetimi'nin de desteğini kazandığı söylenebilir. Hizbullah'ın nasıl bir tepki verdiğini göreceğiz.

Yani bu, Blair'in çoğu düşmanının (Bunların çoğunlukla Britanya solunda olduğu söylenmelidir) bile memnuniyetle karşılaması gereken iyi bir haber. En azından bu, Trump'ın önceki planının yani Gazze'yi bir Amerikan mandası yapma, geriye kalan her şeyi yıkma, "hakkından gelme" ve onu bir sahil beldesine dönüştürme şeklindeki tuhaf fikrin sonunu işaret ediyor. Bu plan tuhaf olduğu kadar kötüydü de çünkü Filistinli nüfusunun kitlesel tehciri olasılığını, onların bölgeye dağılmasını sağlayacak zorunlu bir toplu göç ihtimalini taşıyordu. Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın böylesi bir teşebbüsü nasıl adlandıracağını biliyoruz, değil mi?

Blair ve Kushner, Trump'ın bu zalimce çılgın plandan caymasını sağladıysa bundan sonra ne olursa olsun Nobel Barış Ödülü onlara derhal verilmeli. Yine de şu soru duruyor: Sırada ne var? Toplu katliamların ve ağırlaşan kıtlığın ortasındayken iyimser olmak beklenmedik bir durum ama burada biraz umut var. BM, AB, ABD ve Rusya'nın oluşturduğu "Dörtlü"nün resmi temsilciliğini başbakanlıktan sonra üstlenen Blair, bu görevdeyken yaptığı çalışmalarla bölgede zengin bir deneyime sahip (Bu ifade, bir hüsnütabirden ibaret değil).

Bir zamanlar imkansız olduğu düşünülen ve her zaman durağan, zorlu ve sinir bozucu olan Kuzey İrlanda barış sürecinde kilit bir rol oynadı. Başbakanlığı süresince ve Tony Blair Enstitüsü aracılığıyla dünyanın en tatsız, en acımasız, en vahşi ve en başına buyruk rejimlerinden bazılarıyla uğraştı, bu nedenle onlarla nasıl geçineceğini biliyor ve hiçbir şey onu şoke etmiyor. Bunlar gerekli becerilerdir ve onda da hâlâ bolca var. Vizyon, İsrail-Filistin anlaşması aracılığıyla birbirine bağlanan çokuluslu bir bölge, Trump'ın İbrahim Anlaşmaları'nı genişleten bir barış anlaşmaları ağı ve Netanyahu'nun 7 Ekim vahşetinden önce mücadelesini verdiği gibi Avrupa'yla Asya'yı birbirine bağlayan bir refah alanı.

Tabii ki hepsi başarısız olabilir, tıpkı Blair'in Dörtlü için yaptığı işin sonucu gibi ve ondan daha iyi olan erkekler ve kadınlar onlarca yıldır kurduğu hayallerin neredeyse kelimenin tam anlamıyla patladığını gördü.

Varsayılan atama, "İkinci Britanya Filistin Mandası" gibi bir sömürge hissine neden oluyor ki bunun ilki de 1948'de oldukça kötü bir şekilde sona ermişti. Bölgenin Filistinlilerin egemenliğine teslim edilmesi epey uzun sürebilecek meşakkatli bir iş olabilir ancak Blair Takımı, ABD'nin ve dünyanın çoğunun tam desteğiyle Gazze Şehri'ne yerleşirken, kentin sakinleri bombalanmayacak, açlıktan ölmeyecek ve hayatlarını istedikleri yerde yeniden inşa edebilirler. Batı Şeria'daki yasadışı yerleşimler sona erebilir. Filistin Devleti gerçeğe dönüşebilir ki İsrail'de barış ve daha güvenli bir geleceğin sağlanması için de öyle olmalı. Denemeye değer.


independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Eren Umurbilir

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU