Trump ve Blair'in Gazze'de barış planları: Farkları ve uygulanabilirlik sorunları

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirmek için sunduğu 21 maddelik barış planı, uluslararası diplomasi çevrelerinde yoğun tartışmalara neden oldu.

Bu plan, eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair'in öncülük ettiği Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA) planıyla birlikte, bölgedeki savaş sonrası yönetim boşluğunu doldurma konusunda en somut girişimler olarak öne çıkıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Planın diplomatik lansmanı

Trump'ın 21 maddelik planı, ABD Özel Elçisi Steve Witkoff tarafından hazırlanmış ve Eylül 2025'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında üst düzey Arap ve Müslüman liderlere sunulmuştu. 

3 sayfayı aşan taslak belge olarak hazırlanan plan, stratejik bir diplomatik zamanlama içerisinde kamuoyuna duyuruldu.

Planın sızdırılma tarihi dikkat çekici: İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Beyaz Saray'da Trump ile yapacağı kritik toplantıdan birkaç gün önce medyaya ulaştı.

Bu zamanlama, ABD'nin Arap ülkeleri ve uluslararası ortaklarla sağladığı geniş uzlaşmayı Netanyahu hükümeti üzerinde baskı kurmak için kullanmak istediği şeklinde yorumlanabilir.


Arap liderlerinin tepkileri

ABD, Arap ülkelerinin Gazze'nin yeniden inşası ve güvenliğine finansal ve diplomatik katkısını sağlamak için kritik tavizler verdi.

Trump'ın Arap liderlere Batı Şeria'nın İsrail tarafından ilhakına izin vermeyeceği garantisi, planın Arap başkentleri tarafından bir çerçeve olarak değerlendirilmesi için hayati bir kaldıraç oldu.

Arap liderler, planın zorla yerinden etme yasağı (Madde 12) hükmünü özellikle olumlu karşıladılar.

Bu madde, Mısır ve Ürdün dahil olmak üzere Arap ülkeleri için bir "kırmızı çizgi" teşkil eden "Nakba 2.0" endişesini giderdi.

Gazze'den kimsenin zorla çıkarılmayacağı garantisi, Arap ortakların desteğini sağlamak için zorunlu bir politik koşul olarak değerlendirildi.

Ancak Arap ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan, planın desteklenmesi için Filistin Devleti'ne giden somut ve güvenilir bir yol haritasının net bir şekilde belirlenmesi gerektiğini vurguladılar.

Bu koşul, planın 20'nci maddesinde yer alan "güvenilir yol" ifadesinin daha somut hale getirilmesi talebini beraberinde getirdi.


İki farklı yaklaşım:

Trump planının ana hatları

Trump'ın planı 4 temel sütun üzerine inşa edilmiş durumda:

  • Acil güvenlik çözümü: 48 saat içinde tüm rehinelerin iadesi, karşılığında İsrail'in operasyonları durdurması ve aşamalı olarak Gazze'den çekilmesi. Hamas'ın tüm saldırı amaçlı altyapısını yok etmesi ve yönetimden tamamen çekilmesi şart koşuluyor.
     
  • Yönetişim ve askersizleştirme: Hamas bağlantısı olmayan Filistinli teknokratlardan oluşan geçici bir hükümet kurulması. Bu hükümet, ABD'nin Arap ve Avrupalı ortaklarıyla kurduğu yeni bir uluslararası yapı tarafından denetlenecek.
     
  • Ekonomik yeniden inşa: Gazze'nin yeniden inşası için kapsamlı ekonomik plan ve Arap ülkelerinin finansal desteği. Günde 600 yardım tırının Gazze'ye girişinin garanti altına alınması.
     
  • Siyasi ufuk: Filistin Yönetimi'nin reform programını tamamlaması sonrasında Filistin Devleti'ne giden "güvenilir bir yol" açılması.

Blair planının (GITA) özellikleri

GITA modeli ise 5 yıla kadar sürebilecek daha uzun vadeli bir geçiş öngörüyor:

  • BM Güvenlik Konseyi kararıyla kurulacak 7-10 üyeli kurul
  • Tony Blair başkanlığında 25 kişilik sekretarya
  • Filistin Yürütme Otoritesi'nin (PEA) günlük hizmetleri yürütmesi
  • Çok uluslu istikrar gücünün güvenliği sağlaması
  • "Gazze, Gazzelilerindir" ilkesiyle mülkiyet haklarının korunması

Kritik farklar

İki plan arasındaki temel farklar, uygulanabilirlik açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır.

Zaman çerçevesi bakımından, Trump planı koşullu ve süresiz bir geçiş öngörürken, Blair planı açık bir şekilde 5 yıllık süre belirlemektedir.

Liderlik yapısı açısından, Blair planı Tony Blair'in kişisel liderliğine dayanırken, Trump planı daha geniş bir uluslararası koalisyon modeli benimsemektedir.

Blair'in Irak Savaşı'ndaki rolü ve 2007-2015 yılları arasındaki Ortadoğu Özel Elçiliği dönemindeki başarısızlıkları nedeniyle Filistinliler arasında güçlü bir muhalefetle karşılaştığı göz önüne alındığında, bu fark kritik önem taşımaktadır.

Filistin Yönetimi'ne geçiş süreci konusunda, Trump planı Filistin Yönetimi'nin reform programının tamamlanması şartına bağlayarak belirsiz hale getirirken, Blair planı daha kademeli ama daha açık bir devir süreci öngörmektedir.

Son olarak, Trump planının en radikal yönü, 2020'deki "Yüzyılın Anlaşması"ndan (Trump’ın ilk başkanlık döneminde açıkladığı İsrail-Filistin Barış Planı) farklı olarak Filistin Devleti'ne açık bir yol çizmesi olmakla birlikte, Blair planı bu konuda daha temkinli kalmaktadır.
 


Temel uygulanabilirlik sorunları

Her iki planın da karşılaştığı en kritik engeller şu şekilde özetlenebilir:

  • Hamas'ın 9 bin - 18 bin savaşçıya sahip olduğu ve tünel ağının büyük bölümünün işlevsel durumda olması nedeniyle "tam teslimiyet" şartının gerçekleşme olasılığının düşük olması;
  • Netanyahu hükümetinin Filistin Devleti ufkunu kategorik olarak reddetmesi ve koalisyon ortaklarının bu konudaki sert muhalefeti;
  • Mısır ve Ürdün gibi kilit Arap ülkelerinin Gazze'ye asker gönderme konusundaki isteksizliği;
  • Filistin Yönetimi'nin 2007'den beri Gazze'de kontrole sahip olmaması ve ciddi meşruiyet krizi yaşaması.

Arap ülkeleri Filistin devletine giden somut bir yol haritası talep ederken, İsrail bölgede kalıcı güvenlik kontrolü istiyor ve Hamas "tam teslimiyet" şartını reddediyor.

Bu üç temel pozisyon arasında uzlaşma sağlanması son derece zor görünüyor.

Kosova ve Timor-Leste'deki BM geçici yönetimlerinin yaşadığı statü belirsizliği ve yerel sahiplenme sorunları, benzer risklerin Gazze'de de yaşanabileceğini gösteriyor.


Sonuç

Trump planının Blair planından temel farkı, Filistin Devleti ufkunu açık bir şekilde dahil etmesi ve daha geniş bir uluslararası koalisyon modeli benimsemesidir.

Ancak her iki planın da başarısı, Hamas'ın tam teslimiyeti, İsrail hükümetinin siyasi tavizleri ve uluslararası toplumun taahhütlerini yerine getirme konusundaki istekliliğine bağlıdır.

Mevcut koşullar altında bu planların belirlenen hedeflere ulaşma olasılığı düşük görünmektedir.

Bu girişimler, bir barış haritasından çok, aktörlerin uzlaşmaz pozisyonları nedeniyle başarı şansı sınırlı olan karmaşık stratejik çerçeveler olarak değerlendirilmelidir.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU