İbrahim Traoré, Afrika'da yeni bir direniş çağı mı başlatıyor?

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Son haftalarda Niamey'den Dakar'a, Bamako'dan Vagadugu'ya kadar pek çok Afrika şehrinin sokaklarında Burkina Faso lideri Kaptan İbrahim Traore'nin posterleri dalgalanıyor.

"Afrika'nın Kurtarıcısı", "Halkların Kaptanı", "Vatan ya da ölüm, biz kazanacağız!" (La patrie ou la mort, nous vaincrons!) sloganları onun siluetiyle birlikte duvarları süslüyor.

Gençler sosyal medyada Traoré'nin çarpıcı sözlerini paylaşıyor, konuşmalarından yapılan montajlar TikTok'ta viral oluyor.

Söyledikleri ve sembolize ettiği değerler, sadece Burkina Faso'da değil, kıtanın dört bir yanında yankı buluyor.

Bağımsızlık vizyonunu yalnız ülkesine değil, tüm Afrika'ya adayan Traoré, özellikle Pan-Afrikanist gençler ve diasporadaki Afrikalılar için bir çağ değişiminin habercisi.

7 Ocak 2025'te Gana Cumhurbaşkanı John Mahama'nın yemin töreninde asıl alkış tufanı, tören alanına giren Traoré için koptu.

O an, sosyal medyada haftalarca gündem oldu; Mahama'nın değil Traoré'nin sahnedeki varlığı konuşuldu.

Öte yandan bu yükselişin ortasında, Burkina Faso liderinin karşı karşıya olduğu tehditler de büyüdü.

Resmî açıklamalara göre Traoré bugüne dek 18 suikast girişiminden kurtuldu.

En son, yakın korumasına Traore'yi secdede iken öldürmesi için 5 milyon dolar teklif edildiği iddiası, yalnızca Burkina Faso'da ve Afrika'da değil tüm dünyada infial yarattı. 

30 Nisan'da Burkina Faso başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında düzenlenen kitlesel yürüyüşler, yalnızca Traoré'yi savunmak için değil, Afrika'nın onurunu sahiplenmek ve haksız düzene başkaldırmak için de gerçekleşti.

Belki de Traoré popülaritesini, kişisel karizmasının ve liderlik vasıflarının ötesinde temsil ettiği kolektif direniş ve Afrika halklarının "kahramanlık" arayışına borçlu.


Afrika'nın lider boşluğu

Afrika, bağımsızlık mücadelesi verdiği yıllarda Thomas Sankara, Patrice Lumumba, Kwame Nkrumah, Amílcar Cabral gibi karizmatik ve halkçı liderlerin öncülüğünde umut dolu bir dönüşümün eşiğine geldi.

Ancak kısa süre sonra halkların sahiplendiği bu figürler birer birer katledildi ve Afrika uzun yıllar boyunca derin bir liderlik boşluğuna sürüklendi. 

Dış müdahalelere açık, kendi çıkar çevresini ve aile hanedanını besleyen, halkın taleplerine kulak tıkayan ve ülkesine eski sömürgecilerden daha çok zarar veren yöneticilerle Afrika, sömürünün yeni biçimleriyle boğuştu.

Afrika halkları, Batı'nın ve diğer küresel güçlerin sömürgeci yaklaşımına karşı dik duracak, bağımsız hareket edebilen, ilkeli, onurlu ve cesur liderlere ihtiyaç duydu. 

Ve nihayet Burkina Faso'nun genç Devlet Başkanı Kaptan İbrahim Traoré kıtanın adeta susadığı söz konusu lider profiline en yakın isim olarak sahneye çıktı. 

Batı medyası, Traoré'yi "tehlikeli bir popülist" diye karalarken, Afrikalılar ona "yeni Sankara" gözüyle bakıyor. 


Thomas Sankara'dan bugüne: Bir mirasın devamı

Kendisini destekleyenlerin gözünde Traore, ülkesinin kaynaklarını emperyalist güçlere peşkeş çeken düzeni reddeden, halkın çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, reformist ve korkusuz bir lider.  

Fransız neo-sömürgeciliğine karşı verdiği mücadele, aldığı radikal kararlar ve köklü reformlar ile yalnız kendi ülkesinin değil tüm kıtanın kaderinin yeniden yazılması için çabalayan bir figür olarak değerlendiriliyor. 

1980'lerde Burkina Faso'ya en parlak dönemini yaşatan efsanevi lider Thomas Sankara'nın mirasını devraldığı düşünülen Traore kısa sürede Afrika'nın dört bir yanında adından söz ettiren bir sembole dönüştü.
 

Kaptan İbrahim Traoré
Kaptan İbrahim Traoré

 

Burkina Faso'da değişimin ayak sesleri

37 yaşındaki Kaptan İbrahim Traoré, son 3 yıldır ülkesinde Batı etkisini silmek ve kalkınmayı hızlandırmak için yoğun bir kampanya yürüttü.

Fransa'nın askeri üslerini kapattı, Batılı şirketlerin maden imtiyazlarını sınırlandırdı, Avrupa'ya işlenmemiş altın ihracatını durdurdu.

Batı'ya mesafe koyarken Rusya, Çin, İran ve Türkiye gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirdi.

Sömürge döneminden kalma cadde ve sokak isimlerini yerli isimlerle değiştirdi, ABD'den gelen ikinci el kıyafetleri yasakladı.

Burkina Faso, Nijer ve Mali ile birlikte ECOWAS'tan ayrılıp Sahel Devletleri İttifakı'nı (AES) kurdu.

İçerideyse kamu yönetimini dönüştürmek için milletvekili ve bakan maaşlarını yüzde 30 düşürdü, memur maaşlarını yüzde 50 artırdı.

IMF ve Dünya Bankası'na olan borçlar ödendi.

Tarımda verimliliği artırmak için yüzlerce traktör ve ekipman dağıtıldı.

ISS African Futures'a göre ülkenin ekonomisi 2025–2043 arasında ortalama yüzde 8 büyüme potansiyeli taşıyor.

Bu da 1.120 dolarlık kişi başı gelir artışı ve 2,4 milyon kişinin yoksulluktan kurtulması anlamına geliyor.

Gençler arasında Traoré'ye duyulan umut her geçen gün büyüyor. Burkina Fasolu genç Aboubacar Soumare şöyle diyor:

Kaptan İbrahim Traoré, ülkemizin geleceğine yönelik iddialı planları olan vizyoner bir lider. Cumhurbaşkanlığını istikrarsızlaştırmaya yönelik dış girişimlere rağmen, ülke genelinde kalkınma hamleleri çoğalmaya devam ediyor. Bu mücadelede bazı kararların aceleye gelmiş gibi görünebileceği doğrudur. Ancak belirli hedeflere ulaşmak bazen katı ve kısıtlayıcı tedbirler gerektirebilir. Sayın Cumhurbaşkanımızın milletimiz için gerçekten anlamlı işler başaracağına olan inancım tam.


Diğer yandan Nijeryalı bir "X" kullanıcısı Traore'nin yükselişini "Bu algoritmik popülizmden ibaret; duygusal, görsel, Batı karşıtı ve aşırı paylaşılabilir. Gerçek veya politika değil, his ve vizyonla ilgili. Sosyal medya platformları gösteriyi ödüllendiriyor" sözleriyle değerlendiriyor.


Afrika'nın umudu, Batı'nın kâbusu

Kukla yöneticileri her fırsatta "dostumuz" diye öven Batı nezdinde, Burkina Faso'yu jeopolitik olarak yeniden konumlandırmayı ve bağımsız kılmayı amaçlayan reformları ile Batı çıkarlarına ekonomik olarak zarar veren İbrahim Traore'nin yükselişi son derece tehlikeli bulunuyor. 

Fransa başta olmak üzere ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, onu "radikal", "tehlikeli" ve "istikrarsızlaştırıcı" olarak tanımlıyor.

Medyada sık sık, "Aşırılıkçı grupların saldırıları arttı, ülkede bir iyileşme yok, Traore Rus piyonu mu?" şeklinde söylemlere yer veriliyor.  

Rakamlar bölgede güvenlik sorunun arttığını ve bu konuda ilerleme sağlanamadığını gösteriyor.

Öte yandan diğer Batılı güçlerin desteğiyle Fransa, Boko Haram tipi terörist unsurları finanse edip silahlandırarak ülkeyi ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak için çabaladığı iddia ediliyor. 

Kitleleri ve diğer Afrikalı liderleri peşinden sürükleyebilecek potansiyele sahip Traoré'nin yükselişi, kıtanın Batı etkisinden sıyrılarak kiminle ortaklık kuracağına, kaynaklarını kiminle paylaşacağına kendi karar vermesi anlamına geliyor.

Özetle Traore'nin başarılı olması, Batı'nın sömürgeci kazanç sistemine doğrudan darbe vurmak demek.

Nitekim Traore'nin politikalarının etkisi piyasalarda görülüyor, Fransa uranyum tedarikinin yüzde 40'ını kaybetti. 


Madalyonun öbür yüzü

Traoré, Sankara'nın tamamlamasına izin verilmeyen devrimi mi sürdürüyor, yoksa kendi otoriterliğini mi inşa ediyor?

Bunu zaman gösterecek. 

Hiçbir lider kusursuz değil, Traoré de öyle.

İktidarı bir darbeyle devralmış olması demokratik meşruiyet tartışmalarını beraberinde getiriyor.

Muhalifler, Traoré'nin seçimleri erteleyerek anayasal düzeni askıya aldığını ve gücü merkezileştirdiğini belirtiyor. 

Bazı medya organlarının kapatıldığı, gazetecilerin hedef alındığı, muhalif seslerin susturulduğu iddiaları yaygın.

Özellikle insan hakları savunucuları, sivil kayıpların gizlendiğini ve hak ihlallerinin örtbas edildiğini söylüyor.

Traoré, Sahel Devletleri İttifakı'nı kurarak yeni bir bölgesel iş birliği başlatsa da bu adımın aynı zamanda var olan ECOWAS gibi daha kadim bir birliğin yapısını zayıflattığı düşünülüyor.

Eleştirmenlere göre bu, zaten kırılgan olan bir bölgeyi daha da istikrarsızlaştırma riski taşıyor.

Her devletin -özellikle kaynakları sınırlı, kırılgan yapılı ülkelerin- dış desteğe ve güvenilir ortaklıklara ihtiyacı vardır.

Traoré her ne kadar "yeni efendiler değil, yeni ortaklıklar" diyerek sömürgeci ilişkilerin sona erdiğini ilan etse de yüzünü döndüğü aktörler yeni sorular doğuruyor.

Rusya'nın insan hakları sicili ve Wagner grubunun karanlık gölgesi, bölgedeki istikrarı tehdit eden unsurlar arasında gösteriliyor. Çin'in yatırımlarındaki belirsizlik endişe yaratıyor.

Altın ticaretinde Batı'nın ayrıcalıklarına son verilirken, Rus şirketi Nordgold'a yüzde 85 hisse verilmesi ve Burkina Faso'nun yalnızca yüzde 15 pay alacak olması, "bu yeni ortaklıklar gerçekten daha mı adil?" sorusunu akıllara getiriyor.

Burkina Fasoluların en büyük korkusu şu:

Traoré'nin vizyonuna rağmen, ülke yine kendi kaynaklarının büyük kısmını yabancılara kaptıran bir ülke olarak mı kalacak?


Traoré'nin taşıdığı sorumluluk 

İbrahim Traoré bugün Afrika'nın gençleri arasında bir umut, bir diriliş sembolü olarak görülüyor olabilir.

Ancak bu yoğun ilgi ve destek, beraberinde ciddi riskler ve sorumluluklar da taşıyor.

Tarih, halkın büyük beklentilerle omuzlarına çıkardığı liderlerin zamanla nasıl otoriter figürlere dönüştüğüne pek çok kez tanıklık etti.

Bu nedenle Traoré'nin bugünkü popülaritesinin yarının mutlak gücüne dönüşme ihtimali göz ardı edilmemeli. 

Şayet bu destek dalgası onu halktan koparır, hesap vermez bir konuma taşırsa; kendisini tek mutlak güç olarak görmeye başlaması kaçınılmaz.  

Bu ise, ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun ve eleştirel düşüncenin yerini baskıya ve tek sesliliğe bırakması anlamına gelir.

Kaddafi örneğinde olduğu gibi, halkın refahı sağlansa dahi özgürlüklerin gasp edilmesi, gerçek bir ilerleme sayılabilir mi? 

Öte yandan Rusya gibi otoriter rejimlerle kurulan yakın ilişkiler, sadece Burkina Faso için değil, bölge için de bir kırılma noktası olabilir.

Rusya'nın son yıllarda Afrika'daki askeri ve ekonomik nüfuzunu artırmak adına izlediği stratejiler, Afrika ülkelerine çoğu zaman kısa vadeli kazanımlar sağlasa da uzun vadede ulusal egemenliği zedeleyen, dış müdahalelere açık bir yapı yaratıyor. 

Traoré'nin şimdiye kadar attığı adımlar, kuşkusuz büyük bir cesaret ve kararlılık gerektiriyor.

Ancak bu cesaretin, sağduyu ve kapsayıcılıkla birleşmesi hayati önem taşıyor.

Aksi takdirde, iyi niyetle çıkılan yollar, halkın beklentilerini karşılayamadan hayal kırıklığına dönüşebilir.

Yine de Traoré'nin hem Burkina Faso'da hem de Afrika'nın pek çok köşesinde umutla izlenmesi, onun hâlâ büyük bir fırsatın eşiğinde olduğunu gösteriyor.

Eğer adalet, şeffaflık ve halkın iradesine saygı temelinde bir liderlik inşa edebilirse, sadece kendi halkının değil, kıtanın genç kuşaklarının da güvenini kazanabilir.

Bu güven, Afrika'nın geleceğini kendi elleriyle yazmak isteyen milyonlarca gence ilham verebilir.

 

 

Kaynaklar:

https://www.premiumtimesng.com/opinion/791936-western-powers-on-the-prowl-to-neutralise-ibrahim-traore-by-ahmed-aminu-ramatu-yusuf.html
https://futures.issafrica.org/blog/2025/Can-Ibrahim-Traore-turn-the-fortunes-of-Burkina-Faso-around 
https://www.afdb.org/en/countries/west-africa/burkina-faso
https://kcsgroup.com/shadows-over-sahel-unveiling-russias-grip-on-africas-resource-frontier/ 
https://africacoeurnews.com/2025/03/22/les-realisations-majeures-du-capitaine-ibrahim-traore/ 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU