Filistin'deki silahlı direniş hareketlerinin gücü artarken, birçok uluslararası gözlemci bunu İslamcı ideolojinin yükselişine bağlıyor.
Ama gerçek sebepler başka yerlerde. Sorun ne radikal dini fikirler ne de İslamî öğretilerde yatıyor.
Sorun basit ve çıplak bir gerçekte: İsrail Devleti'nin uyguladığı sistematik politikalar, Filistinliler için siyasi çözümün kapılarını kalıcı olarak kapatıyor.
2022'den sonra İsrail hükümetine yerleşimci hareketinden giren aşırı sağcı bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir, Batı Şeria politikalarını belirgin şekilde yönlendirmeye başladı.
Smotrich, maliye bakanı olmasının yanı sıra, savunma bakanlığı içinde de görev aldı ve bu sayede işgal yönetiminin "güvenlik dışı günlük yaşam" yönleri üzerinde geniş yetkiler üstlendi.
Bu kurumsal dönüşüm, yönetimi askeri idareden sivil kurumlara kaydırdı.
Filistinliler ve İsrailli yerleşimciler için iki ayrı hukuk sistemi oluştu.
Uzun yıllardır "Oslo Anlaşmaları barış getirecek" inancıyla yaşayan Filistin halkı, bunun bir illüzyon olduğunu anladı.
Kamuoyu anketleri durumu açıkça gösteriyor.
Filistinlilerin üçte ikisi, Oslo Anlaşmaları sonrası koşulların daha kötü olduğunu düşünüyor.
Dörtte üçü ise İsrail'in anlaşmaları uygulamadığına inanıyor.
Bu genel kanaat, Hamas'ın 1990'lardan beri savunduğu "diplomasinin başarısızlığı" tezini doğruladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Toprak ve yaşanmaz hayatlar
Batı Şeria'da yaşanan ilhak süreci, soyut siyasi tartışmalardan çok daha somut.
Kasım 2023 ile Ekim 2024 arasında İsrail, eşi benzeri görülmemiş hızla yerleşim genişletmeye başladı.
Doğu Kudüs'te yalnız 20 binden fazla konut birimi inşa edildi.
Batı Şeria'nın geri kalanında 10 binden fazla yeni konut projesi başlatıldı.
Yasa dışı 49 yeni İsrail karakolu kuruldu.
Diğer yandan Filistin yapılarının ruhsat eksikliği bahane edilerek bin 779 adedi yıkıldı, binlerce Filistinli zorla yerinden edildi.
Batı Şeria'nın C Bölgesi'nde zeytin hasat mevsimlerinde sistemli olarak çiftçilere yönelik şiddet uygulanıyor.
Yerleşimciler ve askerler, Filistinli köylüleri kendi topraklarından ayırmanın en etkili yolu olarak fiziki şiddeti kullanıyor.
Filistin Yönetimi'nin bu durumlara karşı koruma sağlayamaması, kurumun meşruiyetini tamamen yok etti.
Filistinlilerin yüzde 60'ından fazlası Filistin Yönetiminin dağıtılmasını destekliyor.
Siyasi çözümle korunmayacağını anlayan halk, kendi savunmasını sağlayan grupların safına katılıyor.
Mali tutsaklık ve umutsuzluk
İsrail'in Filistin Yönetimi'ne karşı kullandığı en etkili silah finans.
Filistin Yönetimi'nin toplam gelirinin yaklaşık yüzde 64'ü, İsrail adına toplanan gümrük ve vergilerden oluşuyor.
İsrail, bu fonları ceza ve manipülasyon aracı olarak kullanıyor.
Ekim 2023'ten bu yana İsrail, bu fonları alıkoymayı kademeli olarak artırdı.
Gazze'deki memur maaşlarına karşılık gelen tutarlar kesildi. 2024 itibarıyla Filistin Yönetimi'nin finansman açığı 1,86 milyar dolara ulaştı.
Maliye Bakanı Smotrich, Filistin bankalarıyla işlem yapan İsrail bankalarına verilen yasal muafiyeti iptal etmekle tehdit ediyor.
Bu tehdit, Filistin ekonomisini uluslararası finans sisteminden tamamen izole etme potansiyeline sahip.
Sonuç basit: 2024'te Gazze'de ekonomi yüzde 82 ila 86 oranında küçülüyor. İşsizlik yüzde 80'e yaklaşıyor.
Batı Şeria'da işsizlik yüzde 12'den yüzde 32'ye çıkıyor.
Bu çöküş ortamında Hamas'ın askeri kanadına katılmak, genç Filistinlilerin ailelerini geçindirebilmelerinin tek yolu oluyor.
Devlet destekli şiddet
Yerleşimci şiddeti bireysel fanatizm değil, devlet destekli bir strateji.
İsrail güvenlik güçleri bu şiddeti ne engelliyor ne de cezalandırıyor; aksine aktif olarak destekliyor.
1967'den bu yana İsrail iki milyondan fazla dönüm Filistin toprağını işgal ediyor, bu gaspın önemli kısmı yerleşimci şiddeti yoluyla gerçekleşiyor.
Ramallah Bölgesi'ndeki Sinjil'de yerleşimciler bir karakol inşa ederken bölge sakinlerine saldırdı, evleri yakıp bir sakini duman zehirlenmesinden öldürdü.
Maktal Msalam'da askeri üniformalı yerleşimciler bir ailenin reisine tüfekle vurarak sekiz kişilik aileyi aynı gün evlerini terk etmeye zorladı.
Filistin Yönetimi ve güvenlik aygıtı, halkı bu şiddetten koruma konusunda tamamen aciz kalıyor.
Uluslararası hukuk ve Filistin Yönetiminden koruma olmayınca, silahlı direniş Filistinliler için tek meşru ve onurlu cevap oluyor.
Kamuoyu verileri konuşuyor
İsrail politikalarının sonuçları kamuoyu anketlerinde açıkça görünüyor.
2024 Eylül itibarıyla Filistinlilerin yüzde 50'si Hamas'ın 7 Ekim saldırısını başlatma kararının doğru olduğunu düşünüyor.
Halkın yüzde 68'i bu eylemin Filistin meselesini küresel ilginin merkezine yerleştirdiğine inanıyor.
Siyasi tercihlerde Hamas, Fetih'in (yüzde 21) önünde yüzde 36 oranında liderliğini koruyor.
Özellikle Batı Şeria'da, işgalin kurumsal baskısının ve yerleşimci şiddetinin daha yoğun hissedildiği yerlerde Hamas'a destek oldukça güçlü.
Eylül 2024'te Batı Şeria'da 7 Ekim kararını doğru bulanların oranı yüzde 59.
Sonuç: Kendi düşmanını yaratmak
İsrail yönetimi, kendi güvenliğini sağlamak amacıyla uyguladığı politikalar yoluyla en büyük düşmanı olan Hamas'ın radikalliğini besliyor.
Siyasi çözümün kapanması, ekonomik çaresizlik, güvenlik boşluğu ve devlet destekli şiddet, Filistinliler için silahlı direniş ideolojisini meşrulaştırıyor.
Bu döngü kırılmadığı sürece bölgedeki radikalizm artacak, kalıcı bir çözüm imkânsız olacak.
İsrail'in ilhak politikalarının tersine çevrilmesi, ekonomik baskının kaldırılması ve Filistinlilerin temel haklarının tanınması, barış için zorunlu şartlar.
Aksi takdirde İsrail kendi başına başlattığı bu döngünün sonsuza kadar devamını sağlayacak.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish