Şehirlerin militarizasyonu ve özgürlüklere yönelik tehdit arasında ABD

Fotoğraf: AA

1807 tarihli Posse Comitatus Yasası, ABD ordusunun yerel yasaları uygulamadaki rolünü kısıtlayıp, kolluk kuvvetlerinin sivillerin yönetiminde kalması gerektiği yönündeki uzun süredir devam eden Amerikan inancını yansıtsa da ABD Başkanı Donald Trump, iç düşman olarak gördüğü ve terörist olarak tanımlama noktasına vardığı şeye karşı bu yasayı kullanmaya istekli görünüyor.

Beyaz Saray’ın efendisi, özellikle federal mahkemelerin, insanlar öldürülürken belediye başkanlarının federal hükümetin çalışmalarını engellediğini söylediği ABD'nin en büyük şehirlerinden bazılarında Ulusal Muhafızları konuşlandırmasını engellemesinin ardından, Posse Comitatus Yasası'nı yürürlüğe koymayı ciddi olarak düşünüyor gibi görünüyor.

Trump bunu ilk kez denemiyor. İlk döneminin sonunda, Joe Biden'a yenildikten sonra da yasayı neredeyse yürürlüğe koyacaktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD, özellikle Beyaz Saray'daki mevcut Başkan’ın Ulusal Muhafız birliklerinin Los Angeles ve Washington'a konuşlandırılması direktifi vermesi ve şimdi de Oregon, Teksas ve Illinois'e aktif olarak yeni birlikler göndermeye çalışmasının ardından, "şehirlerin militarizasyonu" yolunda mı ilerliyor?

Trump, Virginia'da üst düzey generaller ve amirallerle yaptığı tehlikeli ve dikkat çekici toplantıda, "içerideki düşman" olarak adlandırdığı şeyden uzun uzun bahsetti.

Kimi zaman imalarla kimi zaman da açık ifadelerle iç düşman ile kimin kastedildiği aşikardı; Amerikan siyasi hayatının her alanında siyasi şiddet uygulamakla suçladığı radikal Demokrat hareketi kastediyordu.

Trump istikrarsız ve sıcak olarak gördüğü koşullar karşısında, "Amerikan şehirleri Amerikan silahlı kuvvetleri için bir eğitim sahası olabilir" tehdidinde bulundu.

ABD Başkanı'nın, Savunma Bakanı Pete Hegseth'in "savaşçı ahlakını" yeniden tesis etmeyi amaçladıklarını söylediği konuşmasındaki ifadeler kadar sert olan ifadeleri, özellikle ABD ordusunun düzenli kuvvetlerine başvurma zamanı, yeri ve mekanizmalarıyla ilgili kritik noktalarda, ABD Başkanlığı’nın ABD Anayasası hükümlerini ihlal etme olasılığına dair endişelere kapı araladı.

Generallerle yapılan toplantıda yaşananlar, hiçbir abartıya kaçmadan söylemeliyiz ki, bir yandan ordunun üst düzey komutanları arasında gizli bir panik havası yaratırken, diğer yandan da sivil özgürlük savunucuları arasında açıkça endişe yarattı. Özellikle de mevcut Amerikan alacakaranlığında, ABD'nin orduyu siyasi çatışmalardan uzak tutma geleneğinin öngörülebilir gelecekte sorgulanabilir hale gelebileceğine dair işaretlerin görüldüğü göz önüne alındığında.

Buna ilave olarak, Trump ve Hegseth'in ABD askeri kurumunun temel direklerine karşı kullandıkları küçümseyici dilin, mevcut yönetimin ulusal çıkarlardan ziyade kişisel sadakatlere öncelik vermeye çalıştığı izlenimi yarattığı da açık ve net.

Başta Rand Corporation olmak üzere, Pentagon ile yakın ve güçlü bağları olan büyük araştırma kurumlarının, Trump'ın ikinci dönem zaferinden önce derinlemesine okumalar yaptıkları ve değerlendirmelerde bulundukları, yürütme organının kriz zamanlarında hem içeride hem de dışarıda Amerikan vatandaşlarını savunmakla görevli ulusun savunucularına karşı zorbaca davranacağı o anı bekledikleri bir sır değil.

Şehirlerin militarizasyonu akımı, özellikle öncelikle tanklar sokaklarda görülmeyeceği, Ulusal Muhafız birlikleri önemli şehirlerin ana caddelerine kademeli olarak konuşlandırılacağı için ABD'deki demokratik yaşamın sınırları konusunda derin endişelere yol açıyor.

Bu, Trump'ın mahkemelerin direnme iradesini ve ardından iddiaları gerçeklikten kopuk olsa bile Başkomutan’ın kararlarına boyun eğmeye ne kadar hazır olduklarını yavaş yavaş test ettiğini gösteriyor.
 


Bugün, bu sorunun cevabı sorgulanıyor: Amerikan ulusu bunu yeni bir yaşam biçimi olarak kabul etmeli mi?

Illinois'li avukatlar, Trump'ın Chicago'ya asker gönderme girişimine karşı açılan dava için hazırladıkları metnin giriş bölümünde, "Amerikan halkı, nerede yaşarsa yaşasın, özellikle de şehirlerinin veya eyaletlerinin yöneticileri başkanın direktiflerine uymuyorsa, ABD ordusunun işgali tehdidi altında yaşamamalıdır" diye yazmışlardı.

Amerikan şehirlerinin militarizasyonu, ülke içindeki partiler arası rekabetin seyri için de tehlikeli bir gösterge. Illinois Senatörü Dick Durbin de buna karşı uyardı ve Cumhuriyetçileri, Trump'ın bugün Demokrat eyaletlerde yaptıklarını yarın Cumhuriyetçi eyaletlerde de yapacağı, bunun da militarizasyon döngüsünün devam edeceği anlamına geldiği konusunda ikaz etti.

Şimdiye kadar militarizmin yayılmasına karşı duran tek engel, bazı yargıçları Trump tarafından atanmış olsa da Trump'ın birçok kararını durduran Amerikan yargısı gibi görünüyor.

İç kutuplaşmanın yaşandığı bir dönemde, tarihi Amerikan sivil hakları tehdit altında mı olacak?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU