Politika neredeyse yaşamımızın içerisinde.
Kısa zaman önce insanlar sosyal ortamlarda politika konuşanları ayıplarlardı.
Politika günlük yaşamda bu denli yer almazdı.
Bugün ABD Başkanı Donald Trump, gelişen teknoloji ve usullerin de imkanını kullanarak, neredeyse herkesi politikacı yaptı; dünyayı baskılıyor veya en azından böyle olmasını istiyor.
Henüz 1 yılını doldurmayan iktidarında dokunmadık alan kalmadı, doğru-yanlış, olan-olmayan, gerçek-yalan, ama konuşulan.
Peki, diğerleri ne yapıyor, diğer politikacılar, liderler, yöneticiler, medya?
Biz sıradan insanlar neredeyiz?
Yaşamın ve içindeki büyük değişimin bir yerlerindeyiz de….
Serüvenimize belirgin sorularla başlayalım.
Krallar
İşler yavaş mı ilerliyor? Neyi bekliyoruz?
Olanlar neler, gerçekten tatmin edici mi?
Belirleyici kim? Acaba biz kendimizi mi avutuyoruz?
Ara sıra bu tür soruları soruyorsunuzdur.
Cevap kişiden kişiye değişir. Çok parametre var, hatta dinamizm çok ileri seviyelerde, bunların hepsinin etkisi analiz edilmeli, yine de net görülemeyecek noktalar olacaktır. İşin tabiatı bu.
Coğrafya belirliyken kabileler-arası veya toplumlar-arası denmekteydi. O zaman da krallar veya benzeri güçler vardı. Evrensel bilgelik kavramı ile Rönesans insanı devreye girdi.
Bu bir değişimdi, moderndi. Dünya sistemi ve uluslar sistemi kuruldu. Uluslararası dediğimiz bir yapı var. Krallar veya benzeri güçler yine var. Hatta kabileler dünyadan silinmiş değil.
Dünya küçüldü ve böyle bir ortam oldu dedik. Sonra küreselleşme, güçler-arası konular daha farklılaştı, buna işler ilerledi desek de olur. İlerleyen insanlık dünyayı bir köy halinde tarif etmeye başladı.
Kabilelerden uzaydaki sistemleri yöneten insanın ilerlemesi böyle bir yapıya büründü. İnsanın çalışma alanına uzay dahil oldu, coğrafyalar sınır-ötesine taşındı.
Yerel, bölgesel ve küresel diye ayrımlar yapıldı. Krallar ve benzeri güçler yine var tabii. Krallar, başkanlar, seçilmişler, atanmışlar ve kabile reisleri…
Umut tacirliği
Şimdi yukarıdaki sorulara bir daha göz atın. Bazen kaos gelir aklımıza, bazen kasırga…
Bölgesel bakın ve başka sorular sorun. Örneğin:
Ortadoğu’da işler nasıl ilerliyor? İlerliyor mu, değişiyor mu?
Asıl egemen kim? İnsanlar neyi ümit ediyor?
Bazılar gerçekten ne yapıyor, bazıları ise neyle avunuyor?
Tarif edilmiş ve sınırları üç aşağı beş yukarı belirli bir sosyo-ekonomik ve sosyo-politik atmosfer içerisindeyseniz, durum değişir mi?
Durum şu: Aslında çok fazla soru sormanız gerekir. Ancak daraltılmış algı içindesiniz.
Sorularınıza bile müdahale söz konusu. Eğer soru soramıyorsanız, bu birey olarak size verilen alanda bırakılıyorsunuz ve işler böyle idare ediliyor demektir.
Yukarıdaki sorulara tekrar bakmak istemediğinizden eminim. Zira anladığınızdan da eminim.
Kullanılan insanların tepkilerinde en fazla aptal cesaretini görürsünüz.
Krallar bunları iyi kullanırlar.
Bu denli bilgiye hükmedilebilen çağımızda akıllıyla aptalı ayırt etmek zor değildir.
Kralların önüne yönetmelerine kolaylık olabilecek her türlü bilgi konabilir, onlar da kendi tarzlarıyla işlerini yaparlar.
Ama bir de bakarsınız, krallarla, aptal cesurlar umut tacirliği konusunda yarışırlar.
Beşerî istihbarat
ABD (eski) Başkanı Bill Clinton zamanında değişimin istihbarat konusuyla ilişkilendirilip gösterildiği bir nüans var.
Clinton, değişime bağlı olarak daha fazla istihbarata ihtiyaç olacağından, çünkü veriler çok fazla olduğundan, teknolojik istihbaratın öne çıktığından, ama en önemlisi, beşerî istihbaratın asıl odaklanacağımız konu olduğundan söz ediyordu.
Beşerî istihbarat! Başka deyişle insan istihbaratı.
Durum ne?
İnternet, sosyal ağlar, insanların eğilimlerinin ve verilerinin alınması ve bütün bunların yönetilmesi.
Başka deyişle, insanların, toplumların, ulusların, uluslararası sistemin, yerel ve bölgesel yapıların kontrol edilmesi ve yönlendirilmesi.
Hayal değil, gerçek!
Olup biten size göre her ne ise de aslında yaşananlar birer gerçek olarak karşınızda…
İstihbarat bu!
İnsanı da politikacıyı da bulur ve şekillendirir…
Rehberlik
Rönesanstan sonra çok şey gördü dünya.
Şöyle bir hafızamı yokluyorum da en öne çıkanlar neler diye, servet, ürün ve bilgi gibi geliyor bana.
Yöneten var, politika insana özgü, öne çıkanlar belli, şimdi kurun denklemi!
Bilginin her şeyden değerli olduğu anlaşıldı ve insan bilgi çağını doğurdu.
Yönetenler de buna uygum sağladı.
Beşeriyeti kontrol etmek ve yönlendirmek, ürünleri çoğaltmak ve cazibeyi çeşitlendirmek, değerleri ve büyüklükleri şekillendirmek gibi pek çok konuda ilerleme söz konusu oldu.
Karar vericiler, genel söylersek politikacılar, vanayı açan ve kapatan konumuna getirildi.
Karar vericileri yani politikacıları yönetmek ile beşeriyeti yönetmek iki koldan dikkate alınmak zorunda olan bir faaliyete dönüştü.
Zor mu?
Güçlüyseniz ve hatta öncülük edenseniz olmamalı…
Politika her alana girdi. İnternet her yere bağlandı. Şebekeler küresel çalışıyordu.
Vatandaş, seçmen, tüketici, bürokrat, uzman, entelektüel, içerik üreticisi, sosyal tüketici, vs. akla ne geliyorsa kümelenebilir ve ona göre yöntemle yol gösterilebilir oldu.
Hızlı hareket, çok fazla olay ve konu, sürekli tekrar ve baskılama, ama bu arada birlikte çalışma modellerinin yeniden belirlenmesi ve kabul ettirilmesi…
Veri analizi, istihbarat, propaganda, enformasyon… Hepsi devrede.
Öncülük mü, rehberlik mi?
Nereden geldi aklına dersiniz, "Trump doktrini" bu soruyu “ABD rehberliğinde” şeklinde cevaplamama yardım ediyor.
Algının yönetilmesi
Soruları ister cevaplayın ister cevaplamayın, durum az çok şöyle:
Yönetenler var ise yönetilenler mutlaka var.
Yani o bildiğimiz türden bir durum bu, eskiden de vardı; ama bugün farklı olan, günün icaplarına uygun halde; daha kapsamlı, dinamik ve analiz edilen veri okyanusu ile bunları yapabilen çok ileri algoritmalar çalıştırılıyor.
Küresel kralların (veya liderlerin deyin isterseniz) önüne konan bilgiler var, bölgesel kralların veya yerellerin de…
Kim nerede konumlanıyor, hangi güçte, bu gibi tasnifleri iyi bilmeden ilerleyemezsiniz.
Küresel açıdan hangi güç beşerî istihbarat gücünü ve yönetimini hangi ölçekte sahaya yansıtıyor?
Bunu bilmeden bazı sorularınız olur, ama doğru nedir, bir türlü karar veremeyebilirsiniz.
Bakın Suriye’ye, İran’a, İsrail’e, Filistin’e, Gazze’ye…
Sormaya başlayın: Ne anlıyorsunuz? Neyi bekliyoruz?
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşıyorsanız bu sorular ve cevapları farklıdır, Türkiye’de veya Kazakistan’da, Şili’de yaşıyorsanız daha farklı.
Amerika’daki bir politikacıysanız sorular ve cevaplar, hatta ilgilenilen alanlar ve öncelikler çok farklıdır, diğer ülkelerdekiler için daha farklı.
Hatta ABD’de bir politikacıya güncel soru sorun. Bu politikacı, yerelde politika yapan bir yetkilinin işlerini doğru düzgün tarif edemeyebilir, yerel politikacıya ya az ya da çok anlam yükleyebilir, açıklamalarıyla çok kişiyi yanıltabilir.
Ama sonuçta verdiği bir bilgi vardır, yaptığı açıklama; siz onu önemsersiniz veya eleştirirsiniz.
Türkiye için akla gelen örnek sorulardan bakalım bu konuya.
Şu an itibariyle S-400, F-35, F-16, Eurofighter, hatta Kaan konusuna, ne diyorsunuz?
Politikacılar bu tür konular üzerine açıklama bile yapsalar, tereddüt ettiğiniz kısımları vardır.
Acaba o ne demek istedi dersiniz.
Sıradan insanlar öğrenmek isterler, ancak içlerinde bir endişe, açlık, arzu taşırlar, dışarıda ise bilinmezlik hali vardır.
Ama yine de kendi algınızla sorana bir cevap vermeye kalkışabilirsiniz, insansınız.
Nerede kaldı yargılar, algılar, doğrular, adetler, ananeler?...
Birtakım zanlar öne çıkar böyle bir dünyada.
Zanların yönetilmesi demek, algının yönetilmesi demek olur.
Meseleler, öncelikler ise farklıdır; küresel, bölgesel, yerel…
İstekler ve çıkarlar öndedir.
Değişmeyen bu; her derecedeki güç birimi ve hatta birey için.
Gelişmenin içinde bir yönetme biçimi varsa, yani kontrol söz konusuysa, gücün, egemenin, liderin ve politikacının tarzına bakmaya başlarsınız; becerikli de o, sırrı bilen de o, suçlu da o olabilir.
Bugünlerde en çok adından söz ettiren lider Trump.
Bulunduğunuz konumdan “cambaza bak!” diye başlayabilirsiniz konuşmaya.
Ama kimin umurunda?
Taraf
Düşmansız olmak demek, ataletten yoksun kalmak demektir. Doğadaki gibi…
Gelişimin kilidi tez-antitez üzerine kurgulandığında, politik yaklaşım krala diyecektir ki; düşman yoksa çark dönmez!
İlerici-gerici, sağ-sol, komünist-sosyalist, demokrat-cumhuriyetçi, demokrasi-otokrasi; o taraf ve bu taraf!
ABD ve Batı dünyası, kapitalist, özgürlükçü demokrasi, caydırıcı güç sahibi…
Rusya ve Avrasya, bir ara sosyalizmi denedi, sonra imparatorluğa geri döndü, otokrat sistem, jeopolitik güç sahibi…
Çin uyandı, feodallerden otokrasiye geçiş yaptı, ABD tarafından uluslararasılaşma ve küreselleşme evrelerinde sermaye ve teknolojiye boğuldu, ama şimdi düşman!..
Hangi taraf? Sağ-sol veya Doğu-Batı? Ne önemi var?
Önce ülkelerin, hatta düşündüğünüz büyük güçlerin ekonomik güçlerini koyun masaya, sonra mukayese yapın. Ekonomik güç öncelikli; rekabet büyük.
Ekonomi refahla ilgili. Nüfus ve ülke kaynakları ne, bakmanız gerekir.
Örneğin ABD 347 milyon, Çin 1,4 milyon nüfusa sahip.
Bireylerin ulusal gelirden aldığı pay ne?
Mutluluk ne durumda?
Eğitimli olmak nasıl bir şey?
Dünyada hangi üniversiteler en çok ve kaliteli öğrenci çekiyor?
Hangi ülke ne tür göçmen alıyor, cazibesi ne durumda.
İnsanlar o ülkeye gelmek mi istiyor, kaçmak mı istiyor?
Teknolojiye, yetenek çekmeye, sermayenin hareketine, kimin daha çok inovasyon sahibi olduğuna bakın.
Brookings’in yaptığı bir çalışmaya göre görünen şu: ABD'yi küresel sermayeyi çekmede Çin'den daha fazla rekabet etme olasılığı 5 kat daha fazla ve dünyanın en iyi teknik yeteneklerini çekme olasılığı yaklaşık 6 kat daha fazla. 1
Sonra güvenlik durumuna bakın.
Burada dünyaya yayılan askeri güç ve sert gücü sahaya aktarabilme imkanları önemlidir.
Gücün parametrelerinde eğitim, kalite, kapasite, vs. dikkate alınmalıdır.
Elbette güvenlik sadece askeri yapıya bağlı değildir.
Ülkelerin iç huzuruna bütünüyle bakmak gerekir.
Ne kadar çok güç parametresi kullanırsanız o kadar iyi analiz yaparsınız.
Benim bakış açımda şu var: Değer üretebilmek için bütün ülke kaynakları ve dengeleri ile dünyadan alınabileceklerin en üst seviyede olması, birbirleriyle uyumlu halde çalışması, bunun insanların daha da çok değer üretmelerine imkân verebileceği o gerekli ekosistemin var olup olmadığı hususudur.
Böyle bakarsanız, sermaye kadar, hukukun işleyişi bile öncelikli bir parametredir.
Hangi taraftasınız, insanlık ve dünyadan mı?
Ayırt etmeden söyleyelim, kişisel doyum ile evrensel ilkeler iç içedir ve pozitif yönde ilerleyebilmek esastır.
Her gücün kendi çıkarına bir iddiası (politikası) vardır ve diğerlerine yaymak istediği bununla ilgilidir.
Eğer elinizde maddi parametre az ise maddi olmayan değerlere önem verir, politikanızı buna denk getirmek istersiniz.
Başkaları sizin yaptıklarınızın farkında mı, değil mi?
Taraf seçimi aldatıcıdır. Hayallerden çıkarlara çok fazla girdiyi içerir.
Bazen cehalet de bununla ilgilidir.
Rüzgarlara kapılmamak için vizyon gerekir.
Vizyon
Politikanın sağlamlığı için önce toplumların vizyonundan söz etmek gerekir; ki içinde politikacılar, idareciler, buradan tutunuz, sıradan insanlarınkine kadar.
Bazıları isabetle 20 yılı hayal ve hesap edebilir ve bunu gerçekleştirmek için çok fazla enerji harcamak zorunda kalır; bazıları ise 100 yılı kolaylıkla mümkün kılacak güce sahiptir.
Vizyonun somut tariflere ihtiyacı vardır. Maddi olmayan değerlere önem veren politik yaklaşımların vizyonunda çok temel ihtiyaçların karşılanmasına dönük çalışmalar yer alır.
Halbuki ileri imkanları kullananlar, maddi açıdan neleri düşünmez, söyleyin.
Şimdiden kuantum bilgisayarları, küresel internet ağını, sürekli inip kalkabilen uzay roketlerini, Mars’ta koloni kurmayı proje halinde (uygulamalar başladı!) düşünenlerin somut yaklaşımlarıyla bakılırsa, dünyanın neresinden olursa olsun, sıradan insanlar için de bu vizyon konusu doğru bir karşılık bulacaktır.
Vizyonun kendisi aldatıcı olamaz; ancak politikacı vizyon sözcüğünü başkalarını aldatmak amacıyla araç olarak kullanabilir.
Refah, güvenlik ve beka
Hepsi dinamizmin içindeki bir yapı halinde kendi tarifiyle kendine çalışıyor.
Siz de kendi tarifinizi yapmak zorundasınız, ama bu esaslı olmalı.
Politika bu; kendi tarifiniz, idealiniz, iddianız, hedefiniz olmalı ve buna koşturmak için enerjiniz, kaynağınız, inancınız olmalı.
Hepsi gelişmenin içindeki bir organ ve işlevini görüyor.
Siz de dünya bütününün bir parçası olarak tarifinizi yapmak durumundasınız.
Özgün, akılcı ve ilerici…
Şimdi bir daha bakın, kriteriniz refah ve güvenlik olsun, acaba ne durumdasınız?
Eğer bunu beka (baki kalmak, hayatta kalmak, sürekli güçlü olmak, kaybolmayacak değerleri geliştirmek…) ile açıklamak gerekirse, sonsuz kadar menziliniz olmalı.
Politika bu işte!
Politik güç size baki kal, refah ve güvenliğiniz ilelebet artmalı diyor.
En baştaki soruların üzerinden bir daha geçin, cevaplarınız size güven veriyor mu?
Eğer tarifiniz yanlış, eksik ve eski ise işe yaramaz!..
Eğer politikanız kralların bağlısı olmaya dönüştüyse, size istisnalar uygulanır, gümrükler ifade edilir, kredi musluğu hesabı yaptırılır…
Egemenlik
Amerika, Rusya ve Çin gibi imparatorluklar, krallıklar, başat güçler için iç ve dış politika ayrımı gerekebilir.
Peki (başat güçlerin dışındaki) diğerleri için denklemler nelerdir?
Politika, ortaklık, bağlılık, bağımlılık… Önce bunların ölçüsüne bakmalısınız.
Politika konuşuyoruz; iç mi, dış mı, ikisi de mi?
Eğer politik alanın içi dışı karıştıysa, bu dikkat çekicidir, egemenlik konusunu tekrar gözden geçirmelisiniz.
Egemenin veya başatın istikameti, cazibesi ve rehberliği ile buradaki ölçüler çok iyi irdelenmelidir.
Söylenenler ile olup bitenler arasında uçurum olmamalıdır.
Egemenlik ve bağımlılık meselesi iyi anlaşılmalıdır.
Bağımlılıkları en aza indirmek, hatta ortadan kaldırmak gerekir.
Egemen olmanın en belirgin yolu budur.
Egemen ülkenin tarifi bellidir tabii.
Egemenliğini kaybetmenin ne demek olduğu da bellidir.
Bakın Suriye’ye, ülkesindeki durumu toparlayabilmek için, dipten başlayarak her şeyi ele almak zorunda.
Ekonomide, politikada, teknolojide, bilişimde, enerjide, her nereye bakarsanız bakın, bağımlı mısınız, bağımsız mı?
O imkânı kimin kaynağından alıyorsunuz?
Bütçenizi başkasının kaynağına göre mi şekillendiriyorsunuz?
Enerji çok popüler bir konudur, özellikle de petrol.
20 ve 21'inci asırlar için petrolü, üretici ülkeleri ve küresel petrol ve ticaret yollarını kontrol etmek demek dünyayı idare etmek manasındaydı.
Belki bunun yerine yeni güç dinamikleri kendini hissettirmeye başladı.
Ama şimdiden bu somut dünya politikalarından pek ayrılmayalım…
Ulusal güç
Ulusal (veya milli) güç içerisindekileri sayabiliyoruz: Politik güç, askeri güç, beşerî güç, ekonomik güç, bilimsel ve teknolojik güç, coğrafi güç, bilişim gücü, ulaşım gücü.
Bunlar birbirleriyle iç içedir, hepsi birlikte bir bütünün elemanlarıdır, parametreleridir.
Bazı zamanlarda politik gücü ileri çıkan ülkeler görürsünüz.
Örneğin Atatürk, döneminde politikalarıyla referans ve örnek niteliğinde bir liderdi.
Ama bu şu demek değildi, bütün parametrelerin yarattığı güç ile ifade edilen bir büyük ülkeye üstün gelir!
Onun için, politik güç bir ülke için hayatidir, tersi olursa o ülkede yıkım, gerileme, tersine gidiş başlar.
Bu ise küresel ve bölgesel güç mukayesesi ve rekabette rakiplerin tam da aradığı bir şeydir.
Ülkece bir ulus (millet) bir bütün halinde ve uyumlu bir biçimde bir güç oluşturur ise bu dünyadaki rekabeti esaslı olur.
Stratejik istihbarat işte bu ülkelerin milli güç unsurlarına tek tek bakar, analiz eder, hassas ve zayıf tarafları ile kuvvetli taraflarını ele alır.
Rakibin varsa bir amacı, ona doğru istismar edici planları yapar ve uygular.
Dünya hali böyle, hep rekabet! Dünya zayıflara ve açık noktası çok olanlara göre değil.
Dünya hali
Benim en fazla eleştirdiklerim, gücü bilmeyenlerin ve etkisini hissedemeyenlerin, buna karşılık her şeyi çok biliyormuş ve hatta kontrolü ellerinde tutabiliyormuş gibi olanlar.
Bunlar konuşmalarıyla sıradan insanları yanıltabiliyorlar.
Öyle bir dünya yok artık! Dünya çok farklı…
Basitçe, politika demek, iddia demektir de söyleyin bana, neyi iddia ediyorsunuz?
İddia ettiğiniz ne? Sonuç ne?
Hangi konumdasınız; denizin dibinde mi, üstünde mi, ormanda mı, çölde mi, dağda mı, uzayda mı, karanlık uzayda mı?..
Her şey değişir; yerini bilmek ise en önemlisidir.
Bunun için insan olarak makul olmaya özen göstermek en doğrusudur.
Sıradan insanlar kredisiz, istinasız, vergisiz, yaptırımsız, adaletsiz, kontrolsüz yaşayabilirler mi?
Bunlar varsa politika da olmalı herhalde!
Politikanın gücü en derinden en yukarılara kadar…
Kralların gücü, politikanın gücü, başat güçler, egemenler, cambazlar, umut tacirleri, hak ve hukuk belirleyicileri, değişimin önünü açan ve kapatanlar, verenler ve alanlar, aptal cesurlar, makul insanlar, sıradan insanlar, hepsi bir aradalar.
"Dünya hali" der, geçeriz, öyle değil mi?
1. Brookings, Technology competition between nations: Views from industry leaders, Christopher A. Thomas
August 9, 2023, Erişim: https://www.brookings.edu/articles/technology-competition-between-nations-views-from-industry-leaders/
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish