Orta Asya'nın tozlu sınırlarında, silah seslerinin yankılandığı bir coğrafyada, sessiz bir aktör sahneye çıkıyor: Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT).
Pakistan ile Afganistan arasındaki çatışmaların gölgesinde, Doha'nın gölgede kalmış toplantı odalarında, MİT'in arabuluculuğuyla bir ateşkes doğdu.
Bu, sadece bir anlaşma değil; Türkiye'nin istihbarat diplomasisiyle elde ettiği somut bir başarı.
Öte yandan yıllardır kanayan bir yara söz konusuydu.
Pakistan-Afganistan sınırı bu yaranın sürekli olarak deşildiği, kaşındığı bir yer olageldi.
Bir yanda Taliban'ın kaotik idaresi, diğer yanda Pakistan'ın güvenlik kaygıları.
Arada sıkışan milyonlarca mülteci, patlayan bombalar, bitmeyen bir gerilim.
Dünya seyrederken, Türkiye yine elini taşın altına koydu.
MİT, o bildik soğukkanlılığıyla devreye girdi.
İbrahim Kalın'ın liderliğinde, ne protokollerin kibirli havasına kapıldılar ne de medyanın şaşaalı spot ışıklarına.
Sessizce, derinden, işlerini yaptılar. İki ülkenin savunma ve istihbarat şeflerini aynı masaya oturttular.
Sonuç?
14 saatlik bir maraton ve çatışmalara "dur" diyen bir ateşkes.
Peki, MİT bunu nasıl başardı?
Cevap, istihbaratın sihirli dünyasında yatıyor.
Diplomasi, çoğu zaman smokinli beyefendilerin basın toplantılarında yaptığı iş sanılır.
Oysa asıl iş, gölgelerde döner.
MİT, krizin ve çatışmanın yaşandığı bu coğrafyada, yıllardır kurduğu güven bağlarını devreye soktu.
Hem de kimseyi "taraf" tutmadan, sadece köprü olarak akılcı bir yaklaşım sergiledi.
Bu, Türkiye'nin alametifarikası: Ne Batı'nın kibirli dayatmacılığı ne de Doğu'nun feodal çekişmesi.
Tarafsız, kararlı, sonuç odaklı bir arabuluculuk.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İstihbarat teşkilatımızı elde ettiği bu rasyonel başarı, bir gecede olmadı elbette.
MİT'in son yıllarda geçirdiği dönüşüm, bir istihbarat teşkilatından çok daha fazlasını ortaya koydu.
Suriye'de, Libya'da, Ukrayna'da gördük: Türkiye, çatışmaların ortasında bir barış mimarı.
Astana'da masayı kuran, tahıl koridorunu açan, Libya'da ateşkesi sağlayan aynı zihniyet, şimdi Doha'da Pakistan ve Afganistan'ı buluşturdu.
Ama bu kez farklı bir tat var. Çünkü bu, sadece diplomatik bir zafer değil; istihbaratın diplomasiye dönüşümünün zaferi.
MİT, bilgiyi topladı, analiz etti, tarafları okudu ve masayı öyle kurdu ki kimse "hayır" diyemedi.
Diğer yandan, her zafer gibi bu da kırılgan.
Taliban'ın iç çatlakları, Pakistan'ın kendi derdi, Hindistan'ın gölgesi halen devam ediyor.
Ateşkes, bir başlangıç, ama son değil.
Türkiye'nin burada durmaması lazım.
MİT'in açtığı bu kapıdan, insani yardım, ticaret koridorları, hatta belki bir gün ortak güvenlik projeleri geçmeli.
Hazar'ın sularından Afgan pazarlarına uzanan bir yol, neden bu ateşkesi kalıcı bir barışa çevirmesin?
Türkiye'nin girişimci ruhu, tam da bunu yapar: Fırsatı koklar, riski tartar, hamleyi yapar.
Doha'daki bu 14 saat, sadece bir ateşkes değil; Türkiye'nin küresel sahnede "ben buradayım" demesinin ilanı.
Batı'nın yorulduğu, Doğu'nun karıştığı bir dünyada, MİT'in sessiz ama sarsıcı adımları, Ankara'nın yeni vizyonunu anlatıyor.
Ankara ve MİT diyor ki:
Biz, bu coğrafyada sadece oyuncu değiliz; artık oyunu kuranlardanız.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish