Kaptan James Cook'un 1770 Avustralya keşfi, İngiliz kolonizasyonunun başlangıcı olmakla birlikte, günlüğünde Aborjin halkını "insanlığın en sefil ve en düşük mertebesi" olarak niteleyen açıkça ırkçı ifadelerle doludur.
Bu söylem, "terra nullius" doktriniyle birleşerek yüzyıllarca süren yerli soykırımı ve toprak gasplarını meşrulaştırmıştır.
Makalemiz, Cook ailesinden geldiği bilinen anlamlı bir anlatı olarak Tahora Hanım örneğini karşılaştırmalı olarak ele alıyor.
James Cook'un torunu olan Tahora, Osmanlı'dan Cape Town'a gönderilen Türk âlim Ebubekir Efendi'nin ailesinde büyümüş ve Müslüman kimliğiyle yaşamıştır.
Bu ailen Apartheid döneminde bile ırk ayrımcılığına karşı durmuş, İslam'ın evrensel kardeşlik anlayışını benimsemiştir.
Bu iki figür üzerinden temel tezimiz şudur:
Irkçılık biyolojik bir kader değil, kültürel bir tercihtir.
Aynı genetik kökenden gelen iki kişi, biri Avrupamerkezci "uygarlık" anlayışıyla ırkçılığı üretirken, diğeri İslamî ümmet bilinciyle ırkçılığı tamamen aşmıştır.
Sonuç olarak gerçek insanlık ve uygarlık, teknolojik ya da etnik üstünlükte değil, evrenselci bir kültürde başkalarını eşit insan olarak görebilme yeteneğindedir.
Bu konuyu tarihsel bağlamda ele almak gerekir.
Kaptan James Cook (1728-1779), 18'inci yüzyılın en önemli denizcilerinden biri olarak, Pasifik Okyanusu'nu ve Avustralya'nın doğu kıyılarını Avrupa haritalarına kazandıran isimdir.
1768-1771 yılları arasında gerçekleştirdiği ilk yolculuğunda 1770 Nisan'ında Botany Bay'e ulaşmış ve 22 Ağustos 1770'te Possession Adası'nda Büyük Britanya adına Avustralya'nın doğu kıyısını ilhak etmiştir.
Bu olay, modern Avustralya tarihinin başlangıcı sayılmaktadır.
Ancak Cook'un günlüğü ve raporları, dönemin Avrupamerkezci bakışını yansıtan ve bugünün ölçütleriyle açıkça ırkçı sayılabilecek ifadelerle doludur.
Cook'un Avustralya yerlileri hakkındaki irkçı notları
Kaptan Cook, 1770'te Avustralya'nın doğu kıyılarını İngiltere adına sahipsiz toprak (terra nullius) olarak ilan etti.
Oysa bölgede on binlerce yıldır yaşayan yüzlerce Aborjin topluluğu vardı.
Bu karar, sonraki kolonileşmeyi ve yerli halkın topraklarından zorla çıkarılmasını meşrulaştırdı.
Bu, bugün Cook'a yönelik en büyük eleştirilerden biri budur.
Kaptan Cook, 1770'te Botany Bay ve çevresinde karşılaştığı Gweagal ve Eora halklarıyla ilgili gözlemlerini şu şekilde kaydetmiştir:
Onlar insan ırkının en sefil halkıdır; hatta belki de tüm diğer vahşilerden daha sefildirler. Hiçbir giyecekleri yoktur, evleri yoktur. Ne tarım bilirler ne hayvancılık. Bütün günlerini kıyıda balık avlayarak ya da tembellik ederek geçirirler. Avrupa'daki en yoksul köylü bile bu insanlardan çok daha iyi durumdadır; çünkü en azından bir barınağı ve giyeceği vardır.
(Cook's Journal, 22-23 Nisan 1770)
Bir başka yerde "Yerlilerin yaşam tarzları, hayvanlarınkinden pek az ayrılır" şeklinde bir not düşmüştür.
Kaptan Cook yerlilerin teknolojik geriliği üzerine de rencide edici ifadeler kullanmıştır:
Ne metal, ne seramik, ne de en basit tarım aletleri… Bu insanlar insanlığın en alt basamağındadır.
(Ağustos 1770)
Bu ifadeler, 18'inci yüzyıl Avrupa'sının ilerleme ve uygarlık kavramlarını biyolojik ve kültürel üstünlükle birleştiren ırkçı söyleminin tipik örnekleridir.
Cook, Aborjinleri insanlığın en düşük mertebesi olarak konumlandırarak, İngiliz kolonizasyonunun ahlaki gerekçesini de dolaylı olarak üretmiştir.
Bu söylem, 19 ve 20'nci yüzyıl boyunca "terra nullius" doktriniyle birleşerek Aborjin soykırımını ve toprak gasplarını meşrulaştırmıştır.
Cook ailesinin beklenmedik bir kolu: Tahora Cook Şaban ve Ebubekir Efendi
Güney Afrika'daki Müslüman Malay topluluğunun (Cape Malay) önemli bir dinî lideri olan Türk asıllı Erzurumlu alim Ebubekir Efendi (1814-1880), Osmanlı Devleti tarafından 1862'de Cape Town'a gönderilmiş ve orada vefat etmiştir.
Ebubekir Efendi orada Elizabeth Cook'un kızı Tahora ile evlenmiş ve ondan beş çocuğu olmuştu.
İslam terbilesiyle büyüyen Tahora Ebubekir Efendi'nin açtığı kız metebinin başına geçmiş ve orada yıllarca Müslüman çocuklara eğitim vermişti.
Anne tarafından Kaptan James Cook'un torunu olan Tahora hanım benimsediği İslam kültürü ile klasik İngiliz ırkçı bakış açısından tamamen uzaklaşmamıştı.
Bu noktada elbette Tahora hanıma kocasının verdiği eğitimin de önemi yadsınamaz.
Ebubekir Efendi'nin mütevazi yaşam tarzı, sadece siyahi halkı değil, Avrupa asıllı bazı insanları da Ümit Burnu'nda İslam'a sevketmişti.
Bu iddia, özellikle 20'nci yüzyılın ikinci yarısında bazı Güney Afrikalı Müslüman aileler arasında sözlü gelenekte dolaşan bir efsane olarak kalmıştır.
Esasında bu anlatı, bize çok önemli bir teorik imkan sunuyor: Irkçılık biyolojik değil, kültüreldir.
Cook'un Cape Town ziyaretleri ve gözlemleri
James Cook, Cape Town'a 3 kez uğramış ve burada uzun süre kalmıştır.
Bu ziyaretler, onun Güney Afrika'daki Müslüman topluluklarla ve genel olarak bölge halklarıyla ilgili gözlemlerini de içeren günlüklere yansımıştır.
- Birinci seferi (Endeavour), 1771 Mart-Nisan aylarında olup İngiltere'ye dönüş yolunda 6 hafta kalmıştı.
- İkinci sefer (Resolution & Adventure), 1772 ve 1775-1776: Her iki kez de birkaç hafta kaldı.
- Üçüncü sefer (Resolution & Discovery), 1776 Ekim-Kasım: Yine birkaç hafta kalmıştı. Bu seferlerinin birinde bazı çocuklarının Ümit Burnu'nda kaldığı bilinmektedir.
Cook'un Cape Town günlüğünde Cape Malay hakkındaki notları, Avustralya yerlileriyle ilgili notlarından daha ılımlı olması dikkat çekicidir.
Irkçılık biyolojik değil, kültüreldir: Tahora Hanım örneği
James Cook, Aborjinleri geri bulurken, aslında kendi kültürel ölçütlerini mutlaklaştırmıştı.
Bunlar olmadan bir toplum ona göre insanlığın en alt basamağı oluyordu.
Oysa aynı Cook ailesinin bir ferdinin, 150 yıl sonra Cape Town'da Ebubekir Efendi'nin İngiliz asıllı bir eşi olarak yaşayan eşi Tahora Hanım, Müslüman kimliğiyle tamamen farklı bir değerler sistemine sahip olmuştu.
Tahora Hanım'ın hayatı, İslam'ın evrensel kardeşlik vurgusunun somut bir örneğidir.
Tahora, Cape Town'daki Müslüman topluluğunda yetişmiş, Arapça, İngilizce ve Afrikaans dillerini bilen bir şahsiyetti.
Onun İngiliz sömürge idaresi altında ezilen Malay ve Hint kökenli Müslümanlara hizmet etmiş olması hakikaten ilginçtir.
Ailesi, ırkçı apartheid rejimi döneminde bile ırk temelli ayrımcılığı reddetmiş, Müslüman kimliğini biyolojik kökeninden üstün tutmuştu.
Bu durum, ırkçılığın kanda değil, kültürde olduğunu göstermektedir.
James Cook'un uygarlık anlayışı, Tahora Hanım'ın ümmet anlayışı ile taban tabana zıttır.
Dolayısıyla aynı genetik havuzdan çıkmış iki kişi, farklı kültürel çerçevelerde tamamen farklı insanlık anlayışları geliştirebilmiştir.
Sonuç
Kaptan James Cook'un Avustralya keşfi, modern dünyanın en büyük kolonyal fetihlerinden biridir ve bu işgal, açıkça ırkçı bir söylemle meşrulaştırılmıştır.
Cook'un günlüğündeki ifadeler, Aborjin halkını insanlık hiyerarşisinin en altına yerleştirerek, 200 yılı aşkın bir süre devam eden sistematik yok etme politikalarının zeminini hazırlamıştır.
Ancak aynı aileden bir ferdin, 19'uncu yüzyıl sonunda Cape Town'da Ebubekir Efendi'nin himayesinde yaşayan Tahora Hanım olarak, İslamî evrenselcilik içinde ırkçılıktan tamamen arınmış bir hayat sürmesi, bize çok güçlü bir mesaj vermektedir.
Irkçılık biyolojik bir kader değil, kültürel bir tercihtir.
Bir insan, atalarından miras aldığı genetik kod ne olursa olsun, seçtiği kültür ve inanç sistemiyle ya ırkçılığı yeniden üretebilir ya da tamamen aşabilir.
Tahora Hanım'ın hikâyesi, büyük dedesi James Cook'un ırkçı notlarının tam tersine bir insanlık dersi olarak okunabilir.
Gerçek uygarlık, ne teknolojik üstünlükte ne de ten rengindedir fakat başkalarını insan olarak görebilme yeteneğindedir.
Bu yetenek ise ancak evrenselci bir kültür ve inanç sistemiyle mümkündür.
İngiliz tarihçi Toynbee'nin "dünyada Plato'nun idealar dünyasına en yakın teşekkül Osmanlı Devleti'dir" derken bu anlayıştan etkilenmiş olması muhtemeldir.
Kaynaklar:
Davids, A. (1980). The Mosques of the Bo-Kaap: A Social History of Islam at the Cape. South African Institute of Arabic and Islamic Research.
Gençoğlu, Halim (208) Güney Afrika'da Osmanlı İzleri, Kronik. İstanbul.
Efendi, E. (1869). Bayān al-Dīn. Dersaadet: Osmanlı Şeyhülislamlığının görevlendirmesiyle hazırlanmış kendi ilmihali.
Banks, J. (1962). The Endeavour journal of Joseph Banks, 1768–1771 (J. C. Beaglehole, Ed.). Public Library of New South Wales.
Cook, J. (1955–1967). The journals of Captain James Cook on his voyages of discovery (J. C. Beaglehole, Ed., Vols. 1–3).
Reynolds, H. (1981). The other side of the frontier: Aboriginal resistance to the European invasion of Australia. UNSW Press.
Ryan, L. (1996). The Aboriginal Tasmanians (2nd ed.). Allen & Unwin.
Rose, D. B. (1991). Hidden histories: Black stories from Victoria River Downs, Humbert River and Wave Hill Stations. Aboriginal Studies Press.
İnalcık, H. (1994). An economic and social history of the Ottoman Empire (Vol. 1). Cambridge University Press.
Shaw, S. J., & Shaw, E. K. (1977). History of the Ottoman Empire and modern Turkey (Vol. 2). Cambridge University Press.
Said, E. W. (1978). Orientalism. Pantheon Books.
Fanon, F. (1963). The wretched of the Earth (C. Farrington, Trans.). Grove Press. (Orijinal eser 1961'de yayımlandı.)
Abdel-Fattah, R., & Abraham, I. (2019). Islamophobia and racism in Australia. Journal of Sociology, 55(1), 62–77.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish