Hukuki ve ahlaki öznelik; ekonomik ve sınıfsal nesneleştirme

Hasan Köse Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

İnsanlık tarihinin en köklü sorularından biri "insanın ne olduğu" sorusudur; ancak siyaset, hukuk, ekonomi ve toplumsal düzen açısından belirleyici olan şey, insanın ne olduğundan ziyade ona nasıl muamele edildiğidir.

Bir sistem insanı teoride değerli, onurlu ve özgür bir varlık olarak tanımlasa bile, pratikte onu bir araç, meta, işgücü, veri, tebaa ya da sınıfsal unsur olarak konumlandırıyorsa, insana ilişkin ontolojik çerçeve ile toplumsal pratikler arasında açık bir çelişki vardır. ¹

Bu nedenle bu çalışmanın temel tezi şudur:

İnsanı sorumlu bir varlık olarak tanıyan her bakış onu zorunlu olarak özne kabul eder.

Eğer sorumluluk yüklerkan özne olarak tanıyıp, hüküm ve uygulamada hak eşitsizliği varsa bu ontolojik tutarsızlıktır.

Sistem daha baştan çelişkli olarak doğmuştur.

Sorumluluk yalnızca özneye yüklenebilir; çünkü sorumluluk için şu nitelikler zorunludur:

  • bilinç,
  • irade,
  • niyet,
  • ahlaki muhakeme,
  • özgür seçim,
  • eylem kapasitesi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Taş, makine, algoritma, hayvan veya sosyal kategori sorumlu tutulamaz; çünkü bu niteliklerin hiçbirine sahip değildir.

İnsanı siyasal, hukuki veya teolojik sorumluluk yüklenen bir varlık olarak kabul eden her gelenek, insanı zorunlu olarak özne kabul etmek durumundadır. ²

Bu açıdan bakıldığında, hem tarihsel dinî metinlerin hem modern seküler sistemlerin hem de çağdaş ekonomik modellerin insanı nasıl konumlandırdığı kritik bir sorudur.

Teoride insanı özgür özne kabul eden pek çok sistem, pratikte insanı:

  • sınıfın,
  • devletin,
  • piyasanın,
  • bürokrasinin,
  • teknolojinin,
  • algoritmik gözetimin nesnesi hâline getirmiştir. ³

Bu makale, insanın ahlaki, hukuki, ekonomik, siyasal, toplumsal ve ekolojik özneliğini, yedi büyük düşünce alanı içinde karşılaştırmalı olarak incelemektedir:

  • Tevrat
  • İncil
  • Kur'an
  • Modernizm
  • Kapitalizm
  • Sosyalizm
  • İslam'ın bütüncül modeli

II. Kuramsal çerçeve:

Öznellik, sorumluluk ve nesneleştirme

Öznellik yalnızca psikolojik bir bilinç hâli değil; aynı zamanda toplumsal düzenin temelini oluşturan üç zorunlu unsurdur:

  1. Ahlaki öznellik İnsan kendi fiilinden sorumludur.
    Suç/günah bireyseldir; kolektif suç mümkün değildir.⁴
     
  2. Hukuki öznellik: İnsan hakların taşıyıcısıdır.
    Ceza, mükâfat, yükümlülük ve yaptırımlar kişiye yöneliktir.
     
  3. Siyasal ve ekonomik öznellik: İnsan siyasetin pasif "kitle"si değil; ekonomik ilişkilerin "meta"sı değil; aktif karar verici ve rıza sahibi bir faildir.

Nesneleşme ise şu biçimlerde ortaya çıkar:

  • Ekonomik nesneleşme: İnsan emeği meta hâline gelir.
  • Siyasal nesneleşme: İnsan pasif yönetilen kitle olur.
  • Toplumsal nesneleşme: İnsan doğuştan kategorilere ayrılır.
  • Dijital nesneleşme: İnsan davranışları ekonomik değere sahip veri nesnesidir.⁵

Bir sistem insan özneliğini koruyorsa:

  • Her bireye eşitlikle hak verir,
  • Sorumluluğu kişisel kılar,
  • Rızayı zorunlu kılar,
  • İradeyi zedelemez.

3 büyük kutsal metni bu çerçeveye göre incelemek gerekir.


III. Tevrat, İncil ve Kur'an'da insan özneliği

A. Tevrat - Ahlaki öznelik + Toplumsal nesneleşme

Tevrat'ın başlangıç antropolojisi "insanın Tanrı'nın suretinde yaratıldığı" öğretisine dayanır.

Bu ilke insanın ahlaki bir özne olduğunu ifade eder.

İnsan:

  • iradeli,
  • bilinçli,
  • sorumluluk taşıyan bir varlıktır.

Bu, ahlaki öznellik açısından güçlü bir zemin oluşturur.

Fakat Tevrat'ın toplumsal-hukuki düzeni, insanı doğuştan gelen kategorilere ayırır:

  • İsrailoğulları / yabancılar
  • erkek / kadın
  • özgür / köle
  • ruhban sınıfı / sıradan halk.

Bu ayrımlar fiile dayalı değil, doğuştan niteliklere dayalıdır.

Bu nedenle ontolojik eşitlik yoktur. ⁶


Kölelik en açık nesneleştirmedir

Tevrat, köleliği yapılandırılmış bir kurum olarak düzenler:

  • köle alınıp satılabilir,
  • miras bırakılabilir,
  • efendi tarafından cezalandırılabilir.

Bu durum, insanı toplumsal düzen içinde bir mülkiyet nesnesi haline getirir. ⁷

Sonuç olarak Tevrat:

  • ahlaki öznelik yükler,
  • fakat toplumsal özneliği sınırlayan hiyerarşiler kurar ve bu hiyerarşı insanın çabasıyla düzelebilecek birer olgu değil. Toplumsal ontolojiyi eşitsizlik üstüne kuran bir inanç üretmiştir.

B. İncil - Ruhi öznelik + Dünyevî alanda öznelik boşluğu

İncil'in temel odak noktası insanın içsel dönüşümüdür.

İnsan:

  • sevgiyle davranan,
  • iman eden,
  • tövbe eden,
  • vicdan sahibi bir ruhi öznedir.

Bu yönü çok güçlüdür.

Ancak İncil:

  • siyasal düzen,
  • ekonomik düzen,
  • mülkiyet hukuku,
  • sınıf sistemi,
  • ceza hukuku gibi alanlarda bir model sunmaz.

Bu alanları fiili duruma ve Sezar'a bırakır.

Bu nedenle dünyevî alanda siyasal ve ekonomik öznellik kurumsallaştıramaz. ⁸

Bunu yapmaya kalktığında Engizisyonları kurmuştur ki Engizisyon yargılarının çoğu suç teşkil edecek iradi eylemleri değil, psikolojik, psişik kşinin elinde olmayan nedenlerle maruz kaldığı "şeytan istilası", "cinlerin sahiplenmesi" gibi durumlarda "şeytan ve cini" hedef almak yerine mağruzu cezalandırmışlarıdr.

Erken Hıristiyanlık, Roma'ya karşı siyasal bir proje geliştirmediği için birey toplumsal anlamda da pasif konumlanmıştır.


C. Kur'an - bütüncül ve tutarlı öznelik

Kur'an, insanın hem ahlaki hem hukuki hem ekonomik hem siyasal hem toplumsal hem de ekolojik düzlemde tam özne olduğunu ilan eden tek vahiy geleneğidir.

Bu bütünlüğün beş temel direği vardır:


1. Ahlaki ve hukuki bireysellik

"Kimse kimsenin günahını yüklenmez." (6/164; 17/15)

  • Bu ayet:
  • ahlaki öznelliği,
  • cezai bireyselliği,
  • hukuki sorumluluğun şahsiliğini kesin biçimde ortaya koyar. ⁹

2. Ontolojik eşitlik - doğuştan üstünlük yasağı

"Üstünlük ancak takva iledir." (49/13)

Bu ilke:

  • soy,
  • sınıf,
  • servet,
  • cinsiyet,
  • kabile kaynaklı üstünlükleri reddeder. Her insan doğuştan eşit öznedir.¹⁰

3. Ekonomik öznellik - rızaya dayalı sözleşme

"Karşılıklı rızaya dayalı ticaret." (4/29)

Bu ayet:

  • zorlama,
  • sömürü,
  • adaletsiz kazanç,
  • tek taraflı işlem gibi nesneleştirici tüm ekonomik ilişki biçimlerini reddeder.¹¹

4. Siyasal öznellik - şûrâ

"İşlerini aralarında şûrâ ile yürütürler." (42/38)

Katılım olmadan yönetim meşru değildir.

Siyaset özne-özne ilişkisidir; özne-nesne değil. ¹²

Peygamber, peygamber olarak Allah tarafından seçilmiş olsa da siyasi lider, askeri lider olarak onu insanlar seçmiştir.

Akabe biatları, Medine Anayasası, ve Savaş öncesinde alınan biatler. 1


5. Toplumsal öznelik - adalet ve emanet

  • Adaletin ayakta tutulması (4/135)
  • Emanetlerin ehline verilmesi (4/58)

Toplumsal düzeni fiile ve liyakate göre tanımlar.


6. Ekolojik öznellik - tabiat emaneti

Tabiat mülk değil, emanettir.

İnsan sorumludur, tahakküm sahibi değildir.

Kur'an, insanı hiçbir düzlemde nesneleştirmeyen tek vahiy metnidir.


Blok 1 - Dipnotlar:

  1. Taylor, C. (1985). Human Agency and Language.
  2. Kant, I. (1785). Groundwork of the Metaphysics of Morals.
  3. Arendt, H. (1958). The Human Condition.
  4. Rahman, F. (1982). Major Themes of the Qur'an.
  5. Zuboff, S. (2019). The Age of Surveillance Capitalism.
  6. Wright, C. J. H. (1992). Old Testament Ethics.
  7. Milgrom, J. (1990). Leviticus.
  8. Dunn, J. D. G. (2003). Jesus Remembered.
  9. Fazlur Rahman, Major Themes, ilgili bölüm.
  10. Nasr, S. H. (2002). The Heart of Islam.
  11. Chapra, M. U. (1992). Islam and the Economic Challenge.
  12. El Fadl, K. A. (2001). Speaking in God's Name.

***

Modernizm, kapitalizm ve sosyalizmin insan özneliği üzerindeki etkileri

IV. Modernizmin öznellik vaadi ve nesneleştirmesi

Modernizm kendini insanı "özgürleştiren" bir paradigma olarak tanıtır.

Aydınlanma düşüncesinin merkezinde insanın:

  • Tanrı'nın mutlak otoritesinden,
  • kilisenin dogmatik belirleyiciliğinden,
  • feodal bağlardan,
  • geleneksel hiyerarşilerden kurtularak "kendi aklının efendisi" hâline gelişi vardır.¹
  • Descartes'ın cogito ergo sum önermesi, insanı bilincinin temeline yerleştirirken; Kant'ın "özerk ahlaki özne" kavramsallaştırması, insanın kendi ahlaki yasasının kaynağı olduğunu savunur.²

Teoride bu çok güçlü bir öznellik vaadidir.

Ne var ki pratikte modernizmin kurduğu kurumlar, insanı farklı biçimlerde nesneleştirir.

Modern dönemde ortaya çıkan üç temel mekanizma şunlardır:

  1. Bürokratik nesneleştirme,
  2. Disiplin-biyopolitik nesneleştirme,
  3. Dijital ve davranışsal nesneleştirme.

Bunlara ek olarak modern kapitalist piyasa ve sosyalist devlet aygıtı da modernizmin nesneleştirme süreçlerini derinleştirir.


A. Bürokratik nesneleştirme (Weber)

Weber'in "rasyonel-hukuki otorite" kavramı, modern devletin işleyişini anlamak için temel bir teoridir. ³

Modern bürokrasi:

  • dosya,
  • kayıt,
  • standart,
  • performans ölçütü,
  • mevzuat,
  • prosedür üzerine kuruludur.

Bu yapıda kişi, bir birey olarak değil; birim, kayıt, dosya numarası, prosedür nesnesi olarak görülür.

İçsel motivasyon, kişisel özellik veya bireysel inisiyatif değil; bürokratik uyum esas alınır.

Birey, kendi hayatının öznesi olmaktan çıkar; bürokratik düzenin fonksiyonu hâline gelir.

Bu nedenle modern devlet, feodal bir tahakküm kurmasa bile çok daha "sofistike" bir nesneleştirme biçimi üretir: İnsan artık bir emir-itaat ilişkisi içinde değil; belge-prosedür ilişkisi içine hapseder.


B. Disiplin ve biyopolitika (Foucault)

Foucault modern iktidarı yalnızca yasa koyan değil, insan bedenini, davranışlarını, alışkanlıklarını ve üretkenliğini şekillendiren bir mekanizma olarak görür. ⁴

Disiplin toplumunda:

  • okul,
  • kışla,
  • fabrika,
  • hastane,
  • hapishane gibi kurumlar insanı sürekli denetler, düzenler, "normalleştirir".
  • Beden "itaatkâr ve kullanışlı" hâle getirilir.

Böylece insan, salt ekonomik değil; biyolojik bir nesne, yani "yönetilen bir beden" olur.

Biyopolitika ise nüfusun:

  • sağlık,
  • üretkenlik,
  • doğurganlık,
  • yaşam süresi,
  • davranış kalıpları üzerinden yönetilmesini sağlar.

İktidar artık bireyi dıştan değil, içten biçimlendirmektedir.


C. Dijital ve davranışsal nesneleştirme (Zuboff)

21'inci yüzyılda modernizmin nesneleştirme süreci en radikal biçimde dijital alanda gerçekleşmektedir.

Zuboff'un "gözetim kapitalizmi" analizi, insan davranışlarının:

  • toplanan veri,
  • işlenen algoritma,
  • tahmin edilen eğilim,
  • satılabilir davranış modeli haline geldiğini gösterir.⁵

İnsan, kendi davranışlarının sahibi değil - hammaddesi haline gelir.

Modernizm öznellik vadetmişti; dijital çağda öznelliği veri nesnesine dönüştürmüştür.


V. Kapitalizm: Biçimsel öznelik - pratikte ekonomik nesneleştirme

Kapitalizm bireyi hukuken özgür, eşit ve özerk özne olarak tanımlar.

Sözleşme özgürlüğü, piyasa serbestliği ve mülkiyet hakkı bireyin ekonomik özneliğini garanti ediyor gibi görünür. ⁶

Ancak kapitalizmin yapısal işleyişi, insanı 3 temel alanda nesneleştirir:


A. Emek/emekçi metalaşması

Marx'ın analizine göre kapitalist üretimde insan emeği "meta" hâline gelir. ⁷

Bir meta:

  • fiyatlandırılır,
  • pazarlanır,
  • satın alınır,
  • tüketilir.

İşçi:

  • üretim sürecinin bir girdisi,
  • sermaye döngüsünün aracı,
  • maliyet kalemi,
  • rekabet unsuru olarak konumlanır.

Bu durumda insan, fiili olarak üretim mekanizmasının nesnesidir.

Sözleşme özgürlüğü görünürde vardır; fakat çoğu işçi:

  • yapısal yoksulluk,
  • işsizlik tehdidi,
  • borç baskısı,
  • düşük ücret politikaları nedeniyle "zorunlu rıza" vermektedir.

Bu, öznelliğin ekonomik alanda çöküşüdür.


B. Sınıfsal nesneleşme

Kapitalist toplumlarda sınıf farkı doğuştan değil; servet birikimi üzerinden kurulur.

Ancak servet yoğunlaşması, yeni aristokrasiler üretir. ⁸

Sonuç olarak:

  • sermaye sınıfı ve onlarla bağlaşık siyaset fail,
  • emek sınıfı nesnedir..

Sermaye:

  • üretimin niteliğini,
  • ücret düzeyini,
  • çalışma saatlerini,
  • teknolojiyi,
  • yatırımları,
  • iş gücünün kim olacağını belirleyen taraftır.

Bu nedenle kapitalizmde öznelik formal, nesneleşme ise gerçektir.


C. Siyasal nesneleşme: Ekonomik gücün siyasete etkisi

Kapitalist ülkelerde büyük sermaye:

  • lobiler,
  • medya kontrolü,
  • finansman gücü,
  • düzenleyici kurumlar üzerindeki baskı aracılığıyla siyaseti belirler. ⁹

Böylece siyaset de özne-özne ilişkisi olmaktan çıkar; sermayenin nesnesi - halkın öznesi/efendisi ilişkisine dönüşür.


VI. Sosyalizm: Kolektif öznelik söylemi - bireyin siyasal nesneleştirilmesi

Kapitalizmin sömürü mekanizmalarını ortadan kaldırmayı amaçlayan sosyalizm, teoride insanın özgürleşmesini, sınıf eşitliğini ve toplumsal adaleti vadeder.

Ancak tarihsel uygulamalarda sosyalizm, bireyi başka bir düzlemde nesneleştirmiştir.

Sosyalizmin temel sorunu şudur: Kapitalizm ekonomik nesneleştirme yapar; Sosyalizm siyasal nesneleştirme yapar.


A. Devletin mutlak fail oluşu

Sosyalist ekonomilerde üretim araçları kamulaştırılır.

Teoride bu, emekçinin sermaye karşısında güçlenmesini sağlamalıdır.

Fakat üretim araçlarına sahip olan bu kez:

  • hükümet,
  • parti bürokrasisi,
  • devlet planlama komitesi olur. ¹⁰

Ekonomik kararları artık piyasa değil; devlet verir.

Bu, bireyi ekonomik özneden çıkarıp planlanan nesneye dönüştürür.


B. Siyasal nesneleşme: Parti-devlet bütünleşmesi

Sovyet, Çin, Doğu Bloku örneklerinde görülen şey şudur:

  • tek parti,
  • merkezi bürokrasi,
  • devlet ideolojisi,
  • zorunlu kitlesel yönlendirme bireyin siyasal özneliğini yok etmiştir.¹¹

Oy vermek bir formaliteye, siyasal katılım ise devletin mobilize ettiği bir araca dönüşür.

İnsan, siyasal alanın nesnesidir.


C. Ekonomik belirsizlik ve "nesnesi" insan

Sosyalist sistemlerde iş:

  • devletin tayin ettiği pozisyonlara göre,
  • planlamaya göre,
  • ideolojik kategorilere göre dağıtılır.¹²

Bu durumda birey kendi ekonomik kaderinin öznesi değildir; ekonomik bir işlev, yani "plan birimi"dir.


D. Ruhsal öznelliğin dışlanması

Sosyalist materyalizm:

  • metafizik,
  • din,
  • manevi sorumluluk,
  • ruhsal öznellik alanlarını dışlar.

Böylece insan salt maddi bir varlık olarak inşa edilir; bu da özneliği eksilten bir başka nesneleştirme biçimidir.

 

Blok 2 - Dipnotlar (Apa7)

  1. Cassirer, E. (1951). The Philosophy of the Enlightenment.
  2. Kant, I. (1785). Groundwork of the Metaphysics of Morals.
  3. Weber, M. (1922). Economy and Society.
  4. Foucault, M. (1977). Discipline and Punish.
  5. Zuboff, S. (2019). The Age of Surveillance Capitalism.
  6. Friedman, M. (1962). Capitalism and Freedom.
  7. Marx, K. (1867). Capital.
  8. Piketty, T. (2014). Capital in the Twenty-First Century.
  9. Gilens, M., & Page, B. (2014). "Testing Theories of American Politics."
  10. Kornai, J. (1992). The Socialist System.
  11. Arendt, H. (1951). The Origins of Totalitarianism.
  12. Wright, E. O. (1997). Class Counts.
     


VII. İslam'ın nütüncül öznelik modeli

İslam'ın toplum tasarımı diğer tüm sistemlerden ayrılır çünkü insanı yalnızca ahlaki bir fail olarak değil; aynı zamanda siyasal, ekonomik, hukuki, toplumsal ve ekolojik düzlemde tam ve bütüncül bir özne olarak inşa eder.

Tevrat ahlaki öznelliği tanır ancak sosyal hiyerarşileri kurumlaştırır.

İncil ruhsal öznelliği tanır ancak siyasal ve ekonomik düzeni açık bırakır.

Modernizm bireyi teorik olarak özne kılar ancak devlet, piyasa ve teknoloji üzerinden fiilen nesneleştirir.

Kapitalizm bireyi ekonomik aktör ilan eder ama emeği metalaştırır.

Sosyalizm sınıfları kaldırmak ister ancak bireyi devletin nesnesi hâline getirir.

İslâmî model bu parçalı yaklaşımların ötesine geçerek insanı bütüncül bir sistemde özneleştirir.

Bu model şu altı ayağa dayanır:


A. Ahlaki öznelik: Bireysel sorumluluk

Kur'an'da ahlaki öznelik mutlak bir ilkedir:

Hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmez.

(En‘âm 6/164)


Bu hüküm yalnızca dini bir ilke değildir.

Aynı zamanda:

  • ceza hukukunun bireysel sorumluluk ilkesini,
  • ahlaki yargının kişisel fiile dayanmasını,
  • toplumsal sorumluluk dağılımının şahsileşmesini zorunlu kılar.

Buna göre:

  • kabile,
  • sınıf,
  • grup,
  • aile,
  • cemaat kimseyi kolektif olarak sorumlu kılamaz. Bu yönüyle İslam, bireyi ahlaki fail olarak tanımlayan en açık normatif çerçeveyi ortaya koyar.

B. Hukuki öznelik: Eşitlik ve adalet

Kur'an hukukta özneliği 3 ilkeyle kurar:


1. Adalet ilkesinin evrenselliği:

"Ey iman edenler! Kendinizin, anne-babanızın ve yakınlarınızın aleyhine de olsa adaleti ayakta tutun." (4/135)

Bu emir, adaleti kişisel çıkar ilişkilerinden bağımsızlaştırır.


2. Şahsi ceza ilkesi:

Ceza şahsidir; kimse bir başkasının cezasını çekmez.


3. Emanet ilkesinin evrenselliği:

"Emanetleri ehline ulaştırın." (4/58)

Emanet sadece maddi bir varlık değil; makam, yetki, bilgi ve sorumluluk alanıdır.

Dolayısıyla toplum ve devlet yönetimi liyakat ilkesine bağlanmıştır.

Bu, asli bir hukuki öznellik ilkesidir.


C. Siyasal öznelik: Şûrâ ve rıza

İslam'da siyasi öznelliğin temeli şudur:

Onların işleri aralarında şûrâ iledir.

(Şûrâ 42/38)


Bu hüküm şu sonuçları doğurur:

  1. Yönetimde rızanın zorunluluğu,
  2. Kararlarda katılımın gerekliliği,
  3. Otoritenin toplum adına mutlak tasarrufta bulunamaması,
  4. Toplumun siyasi irade sahibi bir özne olması.

Şûrâ, otoriteyi tek bir merkezde toplamaz; dağıtır.

Yönetimi bireylerin onayına ve katılımına dayandırır.

Bu, modern demokrasilerden bile daha derin bir siyasal öznellik biçimidir çünkü dayanağı yalnızca siyasal bir sözleşme değil, ontolojik bir ilkedir.


D. Ekonomik öznelik: Rıza, adalet ve sözleşme ahlakı

İslam'ın ekonomik öznelik anlayışı 3 temel ayet üzerinde yükselir:

  1. "Rızaya dayalı ticaret" (Nisâ 4/29) 
    Zorlama, tehdit, bilgi asimetrisi veya hile ile yapılan işlemler geçersizdir.
     
  2. "Ölçü ve tartıda adalet" (Rahman 55/7-9)
    Ekonomide adalet yalnızca vergide değil; üretimin ve değişimin tüm aşamalarında zorunludur.
     
  3. "Servet aranızda dolaşan bir güçlünün malı olmasın" (Haşr 59/7) 
    Bu ayet servetin belirli bir sınıfın elinde yoğunlaşmasını engeller.

Bu ilkelerin her biri ekonomik özneliği güçlendirir:

  • Piyasa sözleşmeleri rıza temelli olmalıdır.
  • Emek sömürülemez. Üzerinden üretilen değerin yarısından daha azının verilmesi sömürüdür. Hizmet edenin hizmet edenin yaşam standardına eşitlenmesi hesabından daha azının verilemsi sömürüdür.  
  • Mülkiyet aşırı merkezileştirilemez.
  • Devlet ve sermayenin ekonomik özne üzerindeki tahakkümü sınırlanır.

İslam ekonomisinin temel özelliği, ekonomik hayatı özne-özne ilişkisi olarak kurmasıdır.


E. Toplumsal öznelik: Eşitlik, adalet, merhamet

İslam toplum teorisi 3 ilkeden oluşur:

  1. Ontolojik eşitlik: İnsan doğuştan eşittir.
    Üstünlük kültürel, ekonomik veya siyasal ayrıcalığa değil, ahlaki tercihe dayanır.
     
  2. Adalet: Sınıfsal hiyerarşiler kesin biçimde reddedilir.
    Kur'an herhangi bir sosyal sınıfın ayrıcalığını tanımaz.
     
  3. Merhamet: Toplumsal düzen salt hukuk üzerine değil, ihsan ve merhamet üzerine inşa edilir. Böylece toplum yalnızca hak ve sorumlulukların dağıtıldığı bir yapı değil; aynı zamanda dayanışma ilişkisi içinde kurulan bir ahlaki özneleşme kolektifi hâline gelir.

F. Ekolojik öznelik: Tabiatla özne-özne ilişkisi

İslam'daki ekolojik öznellik anlayışı, modern dünyadaki insan-doğa ilişkisinden tamamen farklıdır.

Modern toplum doğayı nesneleştirir:

  • kaynak,
  • hammadde,
  • meta,
  • mülk.

İslam ise doğayı emanet olarak görür.

İnsan doğaya karşı aşağıdaki sorumlulukları taşır:

  • israf etmemek,
  • yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamak,
  • dengeleri bozmamak,
  • hayvanlara merhametle davranmak,
  • ekolojik kaynakları korumak.

Böylece insan, tabiatla sömürü ilişkisi değil; sorumluluk ilişkisi içindedir.

Bu da insanı ekolojik düzlemde de özneleştiren bir modeldir.


VIII. Genel sonuç: Özneliğin bütüncül savunusu

Bu çalışmanın temel bulgusu şudur:

İnsan öznelliğini altı düzlemde aynı anda tanıyan tek sistem İslam'dır.

Tevrat ahlaki öznelliği savunur fakat sosyal hiyerarşileri ve nesneleştirmeyi kurumsallaştırır.

İncil ruhsal öznelliği savunur fakat siyasal ve ekonomik düzlemde boşluk bırakır.

Modernizm teoride özneliği savunur fakat bürokratik, biyopolitik ve dijital süreçlerle insanı nesneleştirir.

Kapitalizm ekonomik özgürlüğü savunur fakat emeği metalaştırır ve insanı piyasa nesnesi hâline getirir.

Sosyalizm sınıfsal eşitliği savunur fakat bireyi devletin plan nesnesi hâline getirir.

İslam ise:

  • bireysel,
  • toplumsal,
  • siyasal,
  • ekonomik,
  • ekolojik tüm düzlemlerde insanı tam özne olarak konumlandırır.

Bu nedenle modern dünyanın yaşadığı insan-özne krizi, kapitalist sömürü, sosyalist tahakküm, teknolojik nesneleşme ve hukuki parçalanmışlık ancak İslam'ın bütüncül öznellik modeliyle aşılabilir.

 

 

Toplu dipnotlar:

Aşağıda BLOK 1, BLOK 2 ve BLOK 3'te kullanılan tüm dipnotlar tek listede birleştirilmiştir.

  1. Taylor, C. (1985). Human Agency and Language.
  2. Kant, I. (1785). Groundwork of the Metaphysics of Morals.
  3. Arendt, H. (1958). The Human Condition.
  4. Rahman, F. (1982). Major Themes of the Qur'an.
  5. Zuboff, S. (2019). The Age of Surveillance Capitalism.
  6. Wright, C. J. H. (1992). Old Testament Ethics.
  7. Milgrom, J. (1990). Leviticus.
  8. Dunn, J. D. G. (2003). Jesus Remembered.
  9. Nasr, S. H. (2002). The Heart of Islam.
  10. Chapra, M. U. (1992). Islam and the Economic Challenge.
  11. El Fadl, K. A. (2001). Speaking in God's Name.
  12. Cassirer, E. (1951). The Philosophy of the Enlightenment.
  13. Friedman, M. (1962). Capitalism and Freedom.
  14. Marx, K. (1867). Capital.
  15. Piketty, T. (2014). Capital in the Twenty-First Century.
  16. Gilens, M., & Page, B. (2014). "Testing Theories of American Politics."
  17. Kornai, J. (1992). The Socialist System.
  18. Arendt, H. (1951). The Origins of Totalitarianism.
  19. Wright, E. O. (1997). Class Counts.

1.  İbn Hişâm, es-Sîre, C.1, s. 426-428; Hamidullah, İslam Peygamberi, C.1, s. 185, Taberî, Tarih, C.2, s. 352-355; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C.2, s. 130-137, Muhammed Hamidullah, İslam'da Devlet İdaresi, s. 33-36, W. Montgomery Watt, Muhammad at Medina, s. 221-223, Hamidullah, Medine Vesikası Üzerine, s. 14-18, İbn Sa'd, Tabakat, C.1, s. 501-503, İbn Hişâm, es-Sîre, C.1, s. 611-614 (Bedir istişareleri), Buhârî, "Şurût", 15; Müslim, "İmâre", 92 (Rıdvan Biatı hadisleri).

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU