"Palestine 36": Unutulan bir başlangıcın tarihi ve bugüne düşen gölgesi

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Filistin denildiğinde modern hafızada genellikle iki tarih öne çıkar: 1948 ve 1967.

Oysa bu dönüm noktalarının zeminini hazırlayan, Filistin toplumunun siyasi bilincinin kristalleştiği ve sömürge yönetiminin yöntemlerinin keskinleştiği asıl safha 1936-1939 Büyük Arap Ayaklanması'dır.

Bu dönem hem Britanya'nın hem de aynı yıllarda Lübnan ve Suriye'de mandater güç olan Fransa'nın, bölgeyi askerî ve idari baskı altına aldığı bir "sömürge laboratuvarı" niteliği taşır.

Son günlerde "Palestine 36" filmi gündemde.

İlk olarak 5 Eylül 2025'te Toronto Uluslararası Film Festivali'nde prömiyer yapmış, 31 Ekim'de İngiltere'de gösterime girmiş, kasımda Tokyo Uluslararası Film Festivalinde En İyi Film ödülünü kazanmış.

Filmden, Amerika'da yaşayan bir arkadaşımız vasıtasıyla haberdar olduk; Christiane Amanpour'un Instagram paylaşımı grubumuza düşmüştü.

Amanpour konuşmasında hem filmi övüyor hem de tarihsel süreklilik vurgusu yapıyordu.

Türk okuyucular onu 1991 Körfez Savaşından tanır; CNN ekranında savaşın heyecanını evlerimize canlı taşıyan muhabirlerden biriydi.
 

 

Unutulan dönem: 1936-39 Ayaklanması

Filistin'deki dramın tarihi çoğu kez 1948 Nekba ile başlatılır, 1967 ile sürdürülür.

Oysa 1936-1939 ayaklanması bugünün geçmişteki başlangıcıdır.

Osmanlı'nın çekilmesinin ardından yönetimi devralan İngiltere, 1920'lerde toprak ve nüfus düzenini kendi idari çıkarlarına göre şekillendirmişti.

1930'ların ortasında üç gerilim hattı belirginleşmişti: Avrupa'da antisemitizmin yükselmesiyle hızlanan Yahudi göçü, toprak rejimindeki değişikliklerin köylü Arap nüfusu sıkıştırması ve İngiliz yönetiminin sert güvenlik uygulamaları.

1936'daki genel grev yalnızca ekonomik bir tepki değil; Filistin toplumunda güçlenen siyasi öznenin görünür hâle gelmesiydi.

İngiliz yönetimi ise tipik sömürge yöntemleriyle karşılık verdi: köylerin toplu cezalandırılması, tarım alanlarının yakılması, toplu tutuklamalar, hareket kısıtlamaları.

Bazı yerlerde ev yıkımları ve bölgesel kuşatma taktikleri kullanıldı.

İngiliz askerî birlikleri kırsal bölgelerde "süpürme operasyonları" yürüttü; köylerin çember altına alınması, erkek nüfusun meydanlarda toplanması ve sorgulama dizilişleri dönemin hafızasına kazınmış uygulamalardı.

Mandanın istihbarat ağı ise toplumu kontrol etmek için geniş kapsamlı bir gözetim mimarisi oluşturmuştu.

Bu manzaranın bir parçası da Fransa'ydı. Her ne kadar Filistin'i doğrudan yönetmese de aynı dönemde Lübnan ve Suriye'deki mandater uygulamalar, Filistin ile paralel bir sömürge deneyimi yaratıyordu.

Fransız idaresi şehir-kır ayrımını disipline eden askerî kontrol teknikleri geliştirmiş, yerel siyasi hareketleri bastırmak için sansür ve kuşatma yöntemlerine başvurmuştu.
 

 

Dönemi anlatan güncel kaynak: Palestine 1936

Bu döneme dair ilgi son yıllarda yeniden arttı.

Oren Kessler'in 2023'te yayımlanan Palestine 1936: The Great Revolt and the Roots of the Middle East Conflict adlı kitabı, 1936-39 ayaklanmasını modern İsrail-Filistin çatışmasının "gerçek başlangıç noktası" olarak ele alıyor.

Kessler, ayaklanmanın Filistin ulusal bilincini şekillendirdiğini, farklı toplumsal sınıfları ilk kez ortak bir hedef etrafında birleştirdiğini belirtiyor.

İngiliz baskı tedbirleri ve iç çekişmelerin isyanı kendi içine döndürdüğünü, bunun da Filistin toplumunu 1948'e zayıf soktuğunu savunuyor.

Aynı dönemde Yahudi toplumu içinde savunma yapılarının güçlendiğini, İngiliz desteğiyle Yishuv'un giderek profesyonelleştiğini aktarıyor.

Kessler'e göre 1948'i belirleyen esas kırılma bu dönemde atılmıştı. 

Kitap bende var. Yaptığım araştırmaya göre kitap doğrudan filmin kaynağı olmasa da aynı dönemi anlamak isteyen izleyiciler için tamamlayıcı bir çerçeve sunuyor.


"Palestine 36"ın anlatısı: Tarihin içinde bir toplumsal kesit

Okuduğum yorumlara göre, 2025 yapımı film, ayaklanmayı merkezine alırken bireysel hikâyeleri tarihsel bağlama yerleştiriyor.

Filistin toplumunun hem içeriden örgütlendiğini hem de dışarıdan gelen baskı nedeniyle hızla politikleştiğini gösteriyor.

İngiliz askeri varlığının köylerde nasıl hissedildiğini, artan göçün toplumsal gerilimi nasıl yükselttiğini ve ayaklanmanın gündelik hayata yansıyan yüzlerini panoramik bir dille aktarıyor.

Filmin anlatımı, dönemin dramatik unsurlarını öne çıkarmakla birlikte, Filistin'in 20'nci yüzyıl ortasına giden siyasi evrimini anlamak için önemli ipuçları barındırıyor.

Filmin uluslararası festivallerde gösterilmesi ve Filistin'in Oscar adayı seçilmesi, bu tarihsel kesitin küresel dolaşıma yeniden girdiğini gösteriyor.
 

 

Amanpour'un yorumu ve Batı'daki algısal kırılma

Amanpour için film, bugünün çatışmasını anlamak için bir "köken hikâyesi".

Ona göre filmdeki 1936-37 ayaklanması, İngiliz Mandası'nın sömürge uygulamaları ve toprak baskısı günümüz İsrail politikalarıyla çarpıcı benzerlikler taşıyor.

Bir Britanya vatandaşı olarak bu dönemi yeterince bilmediğini ve bunun kendisini utandırdığını söylüyor; İngilizlerin Filistin ve Lübnan'daki politikalarının bugüne miras bıraktığını vurguluyor.

Film, tarihten ders alınmadığı sürece bölgenin "sonsuz savaş" döngüsüne mahkûm kalacağına işaret eden bir uyarı niteliğinde.


Değişen zaman, değişen anlatılar

Gazze'de 2023 sonrasında soykırıma varan vahşet ve yıkım, Batı kamuoyunda uzun yıllar neredeyse otomatik işleyen İsrail sempatisinin kırılmasına yol açtı.

Filistin'in 1936'daki sömürge deneyimini bugünün savaş pratikleriyle yan yana getiren film ve kitaplar, bu kırılmayı hızlandıran yeni bir hafıza akışı yaratıyor.

Artık İsrail'in hem "güvenliği tehdit edilen mağdur devlet" hem de "orantısız güç kullanan askeri aktör" rollerini aynı anda sürdürmesi güçleşiyor.

Çünkü tarihsel arka planı görünür kılan her yeni çalışma, Batı'nın kendi geçmişiyle kurduğu konforlu mesafeyi daraltıyor.

Palestine 36 ve benzeri anlatılar, Filistin meselesinin güncel bir çatışmadan öte, sömürgecilik mirasının bugüne devreden bir ağırlığı olduğunu hatırlatıyor.

Bu farkındalık yaygınlaştıkça, İsrail'in koşulsuz destek gördüğü dönem geride kalacak; bölgenin siyasi denklemi, geçmişin uzun süre sessiz bırakılmış sayfalarının da konuşulmasıyla yeniden şekillenecek.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU