Esad rejimi çöktükten birkaç ay sonra, eşim Hamza’yla birlikte uçağa binerek Suriye'ye dönmek üzere yola çıktık. 9 yıldır ilk kez eve dönmeye cesaret edebildik.
Hissettiğimiz heyecanı ve endişeyi tarif etmek zor. Halep'e girerken bombardıman anılarını ve kuşatma sırasında kaybettiğimiz arkadaşlarımızın yasını yeniden yaşadık.
İlk durağımız Hamza'nın kurduğu ve kendisiyle meslektaşlarının binlerce sivili tedavi etmek için gece gündüz çalıştıkları Kudüs Hastanesi oldu. En büyük kızımız Sama, savaş uçakları ve bombardımanların bitmeyen gürültüsü eşliğinde bu hastanede dünyaya gelmişti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Okul, hastane, cami ve pazar yerlerine atılan bombalarla sakat kalan ya da yaralanan Sama gibi çocukları ve bebekleri bu duvarlar korumuştu. Burası aynı zamanda hiçbir çocuğun bombardıman altında büyümemesi gerektiği mesajını dünyaya ilettiğimiz Sama İçin'i (For Sama) çektiğimiz yerdi.
Aralık 2016'da Halep'ten ayrılmak zorunda kaldığımızda, 9 hastaneden 8'i sokaklar değil açık savaş alanları için tasarlanmış ağır patlayıcı silahlarla (top, havan, hava bombaları ve roketler) yok edilmişti.
Kudüs Hastanesi de bir hava saldırısının hedefi olmuş, sevgili meslektaşlarımız da dahil 55 kişi hayatını kaybetmişti. Bu kadar ağır hasar görmüş tesislerde hastaları tedavi etmeyi sürdürmek imkansızdı. Mucizevi bir şekilde Hamza, Kudüs Hastanesi için başka bir yer bulabilmiş, burası Halep kuşatmasında ayakta kalan tek hastane olmuştu.
Neredeyse 10 yıl sonra her iki hastane binasının da olduğu yerlere geri döndük. Tam olarak bıraktığımız gibi görünüyorlardı. Hiçbir şey yeniden inşa edilmemişti.
Hastanenin odaları boştu; yoğun nüfuslu kasaba ve şehirlerde patlayıcı silahlar kullanıldığında sivillerin ödediği yıkıcı bedeli trajik şekilde hatırlatıyorlardı.
Bu silahların yıkıcı gücü bugün Suriye'nin her yerinde hâlâ görülebilir. Halep'le Lübnan sınırı arasındaki yolda, bombalanmış evlerinin yanında çadırlarda yaşayan aileler gördüm. Halep'in doğusundaki tanıdık mahallelerde yürürken hâlâ enkaz halindeki binalar, akan suyu ve uygun tesisleri olmayan okullar, bazıları da tamamen dümdüz edilmiş okullar gördüm. Çocuklar da savaşta aldıkları yaralar nedeniyle engelli olarak büyüyor.
Patlayıcı silahlar her yıl onbinlerce sivili öldürmek ve yaralamakla kalmıyor, hayatı sürdürmek için gerekli olan hastane, okul, elektrik hattı ve su kaynakları gibi temel hizmetleri de yok ediyor. Bu hasarın etkileri onlarca yıl sürer, temel hizmetlerin yokluğu herkesin hayatını etkiliyor. Patlamamış bomba kalıntıları çatışmalar bittikten sonra bile hayatları çalmaya ve insanların evlerine dönmelerini engellemeye devam eder.
Günümüzde aynı dehşet verici durum tekrar ediyor. Gazze'den Sudan ve Ukrayna'ya kadar şehirler enkaza dönüşüyor, aileler ateş altında bir yerlere sığınmak zorunda kalıyor. Explosive Weapons Monitor'a göre sadece geçen yıl hastane ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar yüzde 64 arttı; okullara yönelik saldırılar da iki kattan daha fazla yükseldi.
Bunu yeni "normal" olarak kabul edemeyiz. Devletler, 2022'de imzalanan Sivillerin Yerleşim Alanlarında Patlayıcı Silahların Kullanımından Kaynaklanan İnsani Sonuçlardan Korunmasının Artırılmasına İlişkin Siyasi Bildirge'ye katılıp bunu uygulayarak, sivilleri patlayıcı silahların kullanımından korumak için gerçek adımlar atmalıdır.
Şu ana kadar 89 ülke bu bildirgeyi onayladı ancak çok azı değişikliğe gitti. Eylem olmadan onaylar boş jestlerden ibarettir.
Kosta Rika'nın San José kentinde yapılacak konferans, bildirgenin kabul edilmesinin üçüncü yıldönümüne denk geliyor. San José'de bir araya gelecek devletler daha güçlü standartlara bağlılık taahhüdü vermelidir. Hükümetler, kasaba ve şehirlerde patlayıcı silahların kullanımını kısıtlamalı, sivillere verilen zararı takip edip soruşturmalı ve bundan etkilenen topluluklara yardım etmelidir.
Sama İçin'i çekerken hiçbir çocuğun kızım Sama'nın yaşadığı cehennemi yaşamak zorunda kalmayacağı bir dünya hayal ettim. Küçük kızım Taima'nın ilk kez evimize dönmesini izlerken, bu hayalin artık mümkün olduğunu biliyorum; ama ancak dünya harekete geçerse.
Waad al-Kateab, Halep kuşatmasını konu alan 2019 yapımı ödüllü belgesel Sama İçin'in yönetmenidir.
Independent Türkçe için çeviren: Yasin Sofuoğlu
© The Independent