Demokrasi sessizce çöküyor. Dramatik bir darbe ya da aniden gelen bir diktatörlükle değil, yavaş yavaş içten boşalarak. Dünyanın "en özgür bölgesi" olarak kabul edilen Avrupa'nın bile bu küresel eğilimden muaf olmadığını ortaya koyuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kasım ayı içinde Avrupa Strateji ve Politika Analiz Sistemi (ESPAS) tarafından "Demokrasinin Avrupa’daki Geleceği Nedir?" başlıklı bir rapor yayımlandı.
ESPAS, Avrupa Birliği kurumları arasında uzun vadeli stratejik öngörüyü geliştirmeyi ve desteklemeyi amaçlayan benzersiz ve kurumlar arası bir yapı.
Rapora göre demokrasi küresel olarak uzun süredir düşüş eğiliminde ve Avrupa bu eğilimden uzak görünse de bağışık değil.
Çalışma, demokrasinin bugünkü durumunu, aşınmanın nasıl gerçekleştiğini ve yeniden canlanma ihtimalini çok boyutlu bir çerçevede ele alıyor.
Dünyada demokrasi çöküşü
Rakamlar çarpıcı: Dünya nüfusunun sadece yüzde 6'sı artık "tam demokrasi" olarak tanımlanabilecek ülkelerde yaşıyor.
Bu oran birkaç yıl önce yüzde 8'di. Liberal demokrasilerin sayısı 2009'da zirve yaptıktan sonra düşüşe geçti.
Bugün dünya nüfusunun neredeyse yarısı (yüzde 46) seçimsel otokrasilerde- yani seçimlerin ne özgür ne de adil olduğu rejimlerde- yaşıyor.
ESPAS (Avrupa Stratejisi ve Politik Analiz Sistemi) tarafından yayınlanan rapor, demokrasinin küresel bir gerileme içinde olduğunu vurguluyor.
Amerikalı demokrasi uzmanı Larry Diamond'ın 2008'de uyardığı "demokratik resesyon" dönemi, beklenenden çok daha uzun sürdü ve derinleşti.
Avrupa'da sessiz aşınma
Avrupa hâlâ nispeten dayanıklı görünse de burada da demokrasi aşınıyor.
Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'daki kademeli gerileme, bölgeyi 1983'teki seviyelere geri götürdü.
Freedom House'un verilerine göre, küresel özgürlük 19 yıl üst üste geriledi.
En endişe verici olan, hukukun üstünlüğünün- "demokratik kalitenin diğer tüm boyutlarının üzerine oturduğu temel" - en büyük düşüşü yaşayan alan olması.
AB'nin üçte birinde hukukun üstünlüğünde 2015'ten bu yana genel bir gerileme gözlemleniyor.
İfade özgürlüğü son 10 yılda en keskin düşüşü yaşadı.
Gazetecilerin güvenliği, kamunun siyasi meseleleri tartışma yeteneği ve akademik özgürlük tehdit altında.
AB üye devletlerinin çoğu artık medya özgürlüğü ve çoğulculuğu açısından "orta risk" kategorisinde.
Sosyal medya: Demokrasinin sessiz katili
Rapor, sosyal medya ve algoritmik yükseltmenin kutuplaşma ve bilgi bütünlüğünün erozyonu üzerindeki etkisini hafife almanın imkânsız olduğunu vurguluyor.
Giuliano da Empoli'nin "kaos mühendisleri" dediği aktörler, kullanıcı etkileşimini maksimize etmek için tasarlanan algoritmaların öfke ve hayal kırıklığını çoğaltmasına güveniyor.
Dikkat çekici bir gözlem: Mevcut demokratik gerileme trendi, Facebook'un 2009'da "beğen" butonunu tanıttığı zamanla aynı döneme denk geliyor.
Tesadüf mü? Rapor, bunun sadece tesadüf olup olmadığını sorgulamamızı istiyor.
Geleneksel medya kapı bekçisi olarak davranıp siyasi aktörlerle kitleler arasında aracılık ederken, sosyal medya doğrudan ve aracısız bir iletişim tarzına izin veriyor.
Bu, popülist politika yaklaşımına daha uygun. Üstelik geleneksel medya ortak bir gerçeklik yaratarak birleştirici bir rol oynarken, sosyal medya bilgi ortamını parçalıyor.
Yanlış haberler, gerçek haberlerden önemli ölçüde daha hızlı yayılıyor.
Demokrasi nasıl ölüyor?
Rapor, demokratik erozyonun sistemik doğasını anlamak için üç temel unsuru inceliyor: temel koşullar, siyasi aktörler ve nedensel yollar.
Temel koşullar arasında ekonomik eşitsizlik öne çıkıyor.
Eşitsizlik, siyasi etki farklılıklarını genişletir ve demokratik kurumların somut sonuçlar sunma yeteneğine olan kamusal inancı aşındırır.
Amartya Sen'in 2012'de yazdığı gibi, kemer sıkma politikaları "yurttaşların hoşnutsuzluğunu artırarak siyasi yelpazedeki aşırı uçlardaki aktörlerin işine yaradı."
Ama koşullar tek başına yeterli değil. Demokratik erozyon, ancak bu koşullar anti-demokratik gündemleri ilerletme iradesi ve kapasitesi olan aktörler tarafından istismar edildiğinde gerçekleşir.
Rapor vurguluyor:
Demokratik gerileme bir strateji, kaza değil.
3 temel sistem düğümü öne çıkıyor:
- Anti-demokratik adayların seçilmesi,
- Yürütme gücünün genişlemesi,
- Kutuplaşma.
Bu unsurlar birbirini besleyen geri besleme döngüleri oluşturarak demokratik sistemlerin çöküşünü hızlandırıyor.
Demokrasi nasıl canlanır?
Kötü haberler arasında umut da var.
Başarılı demokratik canlanma vakaları- "demokratik geri dönüşler"- değerli dersler sunuyor.
2 temel faktör öne çıkıyor:
- Birincisi, sivil toplumun dayanıklılığı ve vatandaşları demokrasiye verilen zararlar konusunda bilgilendirme kapasitesi.
- İkincisi, muhalefetin koalisyonlar kurma ve geleneksel destekçilerinin ötesine geçme konusundaki akıllı taktikleri.
Neden?
Nobel ödüllü ekonomist Daron Acemoğlu'nun araştırması bunu net gösteriyor: İnsanların demokrasiye desteği, yaşadıkları somut deneyimlere bağlı.
Eğer bir toplum, demokratik yönetim altında ekonomik büyüme görüyorsa, barış içinde yaşıyorsa, devletten kaliteli hizmetler alıyorsa- o toplumun demokrasiye inancı güçleniyor.
Tersine, demokrasi "sadece bir değer" olarak kalıp günlük hayata fayda sağlamıyorsa, o demokrasi tehlikede.
Özetle: Otokratik liderler ilk etapta hangi koşullar yüzünden iktidara geldiyse- ekonomik sıkıntı, eşitsizlik, kamu hizmetlerindeki başarısızlık- yeni demokratik hükümetler bu sorunları çözmek zorunda.
Aksi takdirde demokrasi tekrar geriler. Rapor bunu şöyle ifade ediyor: Vatandaşlara "siyasi yeniden açılmadan hemen ve somut kazançlar" gösterilmesi gerekiyor.
Çünkü insanlar artık sadece demokratik ideallere değil, demokrasinin somut faydalarına bakıyor.
Anlatıların gücü
Rapor, anlatıların ve hikâye anlatımının gücüne özel bir bölüm ayırıyor.
Demokrasiyi aşındırmaya çalışan aktörler güçlü hikâyeler inşa ediyor: idealleştirilmiş bir geçmiş için nostalji uyandıran, kaybı için korku ve endişe yaratan, ihanetine karşı öfke yönelten hikâyeler.
Demokrasi yanlısı güçlerin eşit anlatı gücüyle karşılık vermesi gerekiyor.
Olumlu hikâyeler anlatmalı: demokrasinin kapsayıcılığını, uyum sağlayabilirliğini, duyarlılığını ve hem ahlaki meşruiyet hem de maddi performans sunma kapasitesini vurgulayan hikâyeler.
Avrupa için stratejik seçimler
Rapor, Avrupa'nın demokrasisinin geleceği için açık sorularla bitiyor:
Modern bir Avrupa rüyası nasıl olmalı?
AB demokratik gerilemeyi ele alırken birliği koruyarak en etkili tedbirleri nasıl tasarlayıp uygulayabilir?
Teknokratik yönetişim ile demokratik meşruiyet arasındaki denge yeniden ayarlanmalı mı?
Yanıtlar kolay değil ama acil.
Çünkü demokrasi sadece bir değer değil, aynı zamanda insan hakları koruması, düşük yolsuzluk, yüksek yaşam beklentisi ve ekonomik refah gibi somut sonuçlar üreten bir sistem.
Rapor hatırlatıyor: Demokrasi ve otokrasi arasındaki hibrit rejimler- "anokrasiler"- genellikle en kötü sonuçları üretiyor ve iç savaş riski en yüksek olan rejimler bunlar.
Demokrasinin geleceği, kurumsal reformlarda olduğu kadar anlatılarda, sivil toplumun gücünde ve vatandaşların günlük deneyimlerinde de şekilleniyor.
Ve belki de en önemlisi:
Demokrasi aniden ölmüyor, yavaş bir acı çekiyor.
Bu yavaşlığın avantajı, müdahale için hâlâ zamanımız olması.
Raporun aslına erişim için:
https://www.espas.eu/files/ESPAS%20Foresight%20Paper%20-%20What%20future%20for%20democracy%20in%20Europe.pdf
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish