2008 küresel finans krizi, neoliberalizmin çatlaklarını gözler önüne serdiğinde, birçok düşünür sistemin sonunu ilan etmeye hazırdı.
Francis Fukuyama'nın "tarihin sonu" tezi çoktan çökmüştü; yerine Klaus Schwab'ın 2016'da ilan ettiği "Dördüncü Sanayi Devrimi" (4SD) kavramı geldi.
Oysa 4SD, önceki 3 devrimden farklı olarak yalnızca üretim ilişkilerini değil, insanın varoluş koşullarını, devletlerin güç tanımlarını ve sermayenin hareket yasalarını kökten değiştirme potansiyeline sahip bir kırılma noktasıydı.
Kovid-19 pandemisi bu değişimin hızını çarpıcı biçimde gösterdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tedarik zincirlerinin kırılganlığı, dijital altyapıların hayati önemi, biyoteknolojinin stratejik değeri bir anda herkesin gözü önüne serildi.
Ardından Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali, enerji silahını, gıda güvenliğini ve kritik mineralleri jeopolitik mücadelenin merkezine oturttu.
ABD-Çin ticaret ve teknoloji savaşı ise 4SD'nin asıl savaş alanının Soğuk Savaş'taki gibi nükleer silahlar değil, yarı iletkenler, yapay zekâ modelleri, kuantum hesaplama ve nadir toprak elementleri olduğunu kanıtladı.
Devrimin göz ardı edilen boyutu: Sermayenin yeni pozisyon alışı
Kamuoyu genellikle devletler arası rekabete odaklanırken, asıl hareketi büyük sermaye grupları gerçekleştirdi.
BlackRock, Vanguard, State Street gibi varlık yöneticileri; Nvidia, TSMC, ASML gibi teknoloji devleri; ayrıca Glencore, Albemarle gibi kritik mineral şirketleri 4SD'nin altyapısını finanse eden asıl aktörler haline geldi.
Larry Fink'in 2020'den itibaren her yıl yayımladığı mektuplarda "stakeholder capitalism" ve "sürdürülebilirlik" vurgusu yapması tesadüf değildi; bu, sermayenin yeni teknolojik rejime göre kendini yeniden konumlandırmasının ideolojik ifadesiydi.
Aynı dönemde Çin, "Made in China 2025" ve "Dual Circulation" stratejileriyle, ABD ise CHIPS Act (2022), Inflation Reduction Act (2022) ve Export Controls rejimiyle devletin sermayeyi yönlendirme kapasitesini yeniden keşfetti.
Yani 4SD, neoliberalizmin "devlet piyasadan çekilsin" söylemini tarihe gömerken, yeni bir "teknolojik milliyetçilik" dalgası başlattı.
Enerji: Hem eski hem yeni savaş alanı
Enerji, 4SD'nin en kritik kırılma noktası oldu.
Bir yandan Rusya'nın doğalgaz silahı Avrupa'yı sarsarken, öte yandan yeşil hidrojen, küçük modüler reaktörler (SMR), füzyon araştırmaları ve batarya teknolojileri için lityum, kobalt, nikel, grafit gibi minerallerin kontrolü yeni bir "yeşil sömürgecilik" tartışmasını başlattı.
McKinsey'in 2024 raporuna göre, 2030'a kadar yıllık 400 milyar dolarlık yeni maden yatırımı gerekecek; bu rakam, bugünkü küresel petrol yatırımının neredeyse iki katı.
Yarınki düzen ne olacak?
5 senaryo ve tahmin edilebilirlik için öneriler
Uluslararası ilişkiler literatüründe Henry Kissinger'dan Zbigniew Brzezinski'ye, klasik realistler "büyük güç rekabeti"ni jeopolitik haritalar üzerinden okurken, günümüzün belirleyici isimleri farklı bir dil konuşuyor:
- Carlota Perez (Technological Revolutions and Financial Capital, 2002), her büyük teknolojik devrimin önce finansal balon, ardından altın çağ, sonra olgunlaşma evresi geçirdiğini söyler. Şu an balon sonrası "kurumsal yeniden yapılanma" evresindeyiz.
- Mariana Mazzucato (The Entrepreneurial State, 2013; Mission Economy, 2021), devletin "misyon odaklı" yatırımlarla 4SD'nin yönünü belirleyebileceğini savunuyor. ABD'nin DARPA modeli ve Çin'in devlet sermayesi bu tezin canlı örnekleri.
- Evgeny Morozov ve Ben Tarnoff (Internet for the People, 2022), teknolojik altyapının "kamulaştırılması" gerektiğini öne sürüyor.
- Ian Bremmer (The Technopolar Moment, 2022), yeni dünya düzeninin ne Batı tipi liberal düzen ne Çin tipi otoriter düzen, aksine teknoloji şirketlerinin egemen olduğu "teknopolar" bir düzen olacağını iddia ediyor.
- Parag Khanna (The Future is Asian, 2019; MOVE, 2022) ise altyapı ve bağlantısallık üzerinden Asya merkezli yeni bir küresel düzenin yükseldiğini anlatıyor.
Bu düşünce okullarından hareketle 5 temel senaryo öne çıkıyor:
- Teknolojik Soğuk Savaş 2.0: ABD ve Çin önderliğinde iki ayrı teknolojik küre (splinternet) oluşur. Avrupa, Hindistan, Türkiye gibi aktörler "teknolojik tarafsızlık" politikası izlemeye çalışır.
- Yeni bir Batı hegemonyası: ABD, müttefikleriyle (AUKUS, QUAD, CHIPS Alliance) teknoloji ittifakını derinleştirir ve Çin'i dışlayarak standartları belirler.
- Çin merkezli Asya düzeni: Kuşak ve Yol'un dijital versiyonu (Digital Silk Road) ve BRICS'in genişlemesiyle Çin liderliğinde alternatif bir sistem kurulur.
- Teknopoler düzen: Devletlerin zayıfladığı, BlackRock-Vanguard-Nvidia eksenli özel sermayenin küresel standartları belirlediği bir dünya.
- Yeni bir küresel mutabakat: Perez'in "altın çağ" senaryosu gerçekleşir; devletler, sermaye ve sivil toplum 1944 Bretton Woods benzeri yeni bir konferansta yapay zekâ, veri, karbon ve kritik mineraller rejimini ortaklaşa kurar.
Tahmin edilebilir bir gelecek için 3 somut öneri:
- Küresel Teknoloji Yönetişimi Konferansı (2026-2027): BM yerine G20+ formatında, ABD-AB-Çin-Hindistan-Japonya-Güney Kore'nin katılımıyla "Kritik Teknolojiler Antlaşması" hazırlanmalı.
İçerik: yarı iletken, yapay zekâ, kuantum ve biyoteknoloji için açık standartlar + zorunlu teknoloji transferi mekanizmaları + gelişmekte olan ülkelere fon.
- Uluslararası Kritik Mineraller Ajansı: OPEC benzeri fakat çok taraflı bir yapı. Üretici (Şili, Avustralya, Kongo, Endonezya) ve tüketici (Çin, ABD, AB, Japonya) ülkelerin eşit oy hakkına sahip olduğu, fiyat dalgalanmalarını önleyen bir ajans.
- Devlet-Sermaye Yeni Sözleşmesi: Mazzucato'nun önerdiği gibi, büyük teknoloji yatırımlarından elde edilen kârın bir kısmı "vatandaş temettüsü" olarak dağıtılmalı; böylece 4SD'nin getirdiği servet yoğunlaşması toplumsal meşruiyet krizi yaratmaz.
Sonuç olarak, 4SD ne kaçınılmaz bir felaket ne de kendiliğinden bir ütopyadır.
1929 Buhranı'ndan sonra Keynesgil düzen, 1970'lerden sonra neoliberal düzen nasıl bilinçli siyasi tercihlerin ürünüydüyse, bugünün belirsizliği de yeni bir büyük uzlaşma için tarihi bir fırsattır.
Soru: Bu kez kimin masada olacağı ve hangi değerlerin yeni düzenin anayasasına yazılacağıdır.
Türkiye'nin de dâhil olduğu orta ölçekli güçler, ne ABD ne Çin teknolojik bloklarına tam teslim olmadan, Khanna'nın "bağlantısallık diplomasisi"ni ve Perez'in "altın çağ" fırsatını aynı anda yakalayabilirse, 21'inci yüzyılın kazananları arasında yer alabilir.
Bunun için gereken şey, 4SD'yi bir "teknoloji meselesi" değil, bir "kurucu siyasi proje" olarak görebilmektir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish