Dünya tekrar büyük silahlanma dönemine girdi.
Buna nükleer silahlar da dahildir.
Acaba silahlanma eğilimi hakkında ne biliyoruz, dinamikleri neler?
Bu makaleyi yazma ihtiyacı duymamın sebebi, bu yönde çok fazla haber ve spekülasyon olmasına rağmen, dünya sahnesinde savaş ve silahlanma konuları sürekli gündemdeyken, durumu tarif eden çıkmıyor.
Bu tespite bağlı olarak konuyu toplu halde ele almakta yarar gördüm.
Makaleyi bu yöndeki sorulara cevap verecek kapsamda yazdım.
Politik dinamizm
Sermaye varsa yatırım yapılır.
Bunun tersi; yatırım yapmak istiyorsanız sermaye bulmalısınız.
Bütçe varsa planla harcama yapılır, plan şarttır.
Tehdit varsa hazırlık yapılır, en kötüye göre.
Şu da doğrudur; önemli bir hazırlığınız varsa tehdit bile imal edebilirsiniz.
Düşman varsa silah üreteceksiniz veya düşmanı alt etmek için kaynaklarınızı israf edeceksiniz.
Bunun tersi; silah üretiyorsanız ve kaynaklarınızı harcamak istiyorsanız o vakit bir düşmanınız olmalı.
Sonuçta bir hesabınız varsa ona doğru yönelirsiniz.
Eğer bir tarafa yöneldiyseniz bu asla hesapsız olmamalıdır.
Politik alandaki bu çok temel ilişkiler mantığı bizleri dinamik hale getirir.
Dinamik olmak genellikle yapılan hesabın tutmasıyla ilgilidir.
Ama bazen hesap tutmayabilir, yani bu sizi yanılmanın faturasıyla yüzleştirir.
İşte yanılgı!
Örneğin, Hitler'in Avrupa'dan yola çıkıp Avrasya'yı ele geçirmek istemesi olacak bir şey değildi, ama tarih bu yanlışla yüzleşti.
Bugün buna benzer gelişmeler olamaz mı?
Tarihten ders almayanların zararı yüne insanlaradır!
Neden silahlanırsınız?
Eğer bir tehdit varsa silahlanmak zorundasınız; bundan sonra, caydırıcılığın, piyasa şartlarının ve sanayi devrimi gereği ortaya çıkan yeni durumdan dolayı silahlanma gayreti tekrarlanır, bir de buna seferberlik halinde potansiyelin arttırılmasını eklemek gerekir.
Politik mantık ve çabayla ilişkilerinizi düzenlersiniz.
Tehdit tanımları geliştirmek, düşman yaratmak ve sonuçta bir hesap yaparak gelişmeyi veya büyümeyi hedeflemek gerekir.
Bu noktada hem savunma hem de saldırı için, hatta hedeflediklerinize tuzak kurmak için, öncelikle bir askeri kapasiteye ihtiyaç duyarsınız.
Bunu destekleyecek diplomasi ve istihbarat gibi unsurlar devrededir.
Sınırları genişletmek işgal ve saldırıyla olur.
Nüfuzu geliştirmek hem sert hem de yumuşak güçle, yani akıllı güçle olur.
İşgalcilikte de caydırıcılıkta da silah gereklidir.
Eğer barışın devamını istiyorsanız silahı, bir savaşı kazanacak kadar elde hazır tutarsınız.
Bu ölçü aynı zamanda hasmınızı caydırabilmelidir; savaşı kazanacak kadar ve varsa üstüne fazla güç de olur.
Askeri kapasiteniz, göreve hazır ve dolayısıyla eğitimli insan gücüyle, ihtiyacı karşılayan her tür silahın yeterli olmasıyla ölçülür.
Bunlar varsa sonrasında askeri taktik ve operatif doktrinlere başvurulur.
Talimnameler ise ayrıntıyı açıklar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İşte burada sözünü ettiğiniz silahlanma, bizleri aranan başarıya (zafere) götürecek kapasitede olandır.
Elinizde amacınıza göre yeteri ölçüde silah vardır ki asayiş için bile bunu tedarik etmişsinizdir.
Eğer kazanmak durumunda olduğunuz bir zafer varsa, düşmanınkine bakarak değerlendirmeler yapılır, burada üstün olunacak türden seçenekler yaratılır.
Elde, her şart için hazır, savunma ve saldırıya uygun silahlar olmalıdır.
Bunun için kapasitenizi artırmalısınız.
Kapasite artırmak konusundaki temel gerekçe, korkuyla, beklentiyle, arzuyla, taleple, öngörüyle açıklanır.
Bunların biri veya birkaçı olabilir.
Askeri kapasite artırımı için de bu tür gerekçeler ortaya çıkar ve bunlar kullanılır.
Strateji burada devreye girer ve daha sonra operatif plan ihtiyaçları ortaya çıkarılır.
Plan uygulanır. Uygulamadan önce revize edilir.
Mevcut askeri ve güvenlik kapasitesi, savunma ve saldırı söz konusu değilse, normal şartlar için yeterli görülebilir.
Ancak elde etmek istediğiniz bir hedef varsa, ilave kapasite yaratmak durumundasınız.
Bunun için elinizdekileri tekrar gözden geçirmelisiniz.
İhtiyaç duyduklarınıza göre kapasite artırımına gidersiniz.
Burada böylesi bir anlatımla başlamamın bir sebebi vardı.
Bugün dünya silahlanıyorsa bunu en temel noktadan başlayarak açıklamakta yarar görüyorum.
Diğer bilinenleri ise bu temele ekleyeceğim.
Belli bir mantık silsilesiyle açıklanan bu bahsettiğim ilave kapasite konusu süreklilik haline getirilmelidir; ilk, sonraki, daha sonraki, gibi.
Sürekli çevrim oluşturmak politik etkileşimlerle olur.
Politik etkileşimlerin mantığı, başat güçlerin hareketine paralel düşüncelerle başlar, sonra bölgesel ve yerel sorunları çözme istekliliğine kadar ilerler.
Başat güçler birbirlerine sürekli meydan okurlar, ama birbirlerinin ayağına basmadan ilerlemeyi de bilirler.
Bölgesel ve yerel güçler bu durumu iyi anlamadan kendi planlarını geliştirmemelidirler.
Sanayi devrimlerinin etkisi
Sanayi devrimleri ekonomik, sosyal, politik, ama en çok da bilimsel ve teknolojik ilerleme ile alakalıdır.
Silahlanmanın teknolojiyle ilgisini açıklamak yerine, burada konuya daha büyük perspektiften baksak yerinde olur.
Şöyle: Küresel manada ana değişiklikleri yaratan güç sanayi veya endüstri devrimleridir.
Halen Dördüncü Sanayi Devrimi içindeyiz.
Bu devrim süreci, ekonomik, askeri, sosyal, politik, teknolojik, enerji, siber-uzay, bilişim, iletişim, vb. her konudaki değişimi baskılar, zorlar.
Değişmeyen bir şey kalmaz, kimine göre hızla, kimine göre yavaş; kimine göre her alanda, kimine göre ise eksikleriyle beraber.
Devrime çabuk adapte olanlar, diğerlerini refah ve güvenlik yönünden geçebilirler.
Diğer önemli bir husus da sanayi devrimlerinin gereğini yapamayan toplumlarla ilgilidir.
Bunlar beka yönüyle zaaftadırlar.
Belki de yavaş yavaş bozulmaya ve yok olmaya doğru gerileyeceklerdir.
Önce güvenlik!
Sanayi devrimlerinden en çabuk silah sanayii nasibini alır.
Bir çok yenilik (veya inovasyon) savunma alanında kullanılır olduktan sonra sivil sektörlerin kullanıma açılır.
Altıncı nesil silahlar
Bugün Dördüncü Sanayi Devrimi, yapay genel zekayla, robotlarla, internetle, diğer ağ sistemleriyle, yarı iletkenlerle, mıknatıslarla, yeni enerji kaynaklarıyla, enerji depolama sistemleriyle, yeni minerallerin kullanımıyla, her alanda silah sistemleri değişmektedir.
Yerde, suda, havada ve siber-uzayda, taktik, operatif ve stratejik silahların tümü elden geçmektedir, yenilenmektedir.
Bunlarla ilgili olarak ortaya çıkan ürünler halen 5. nesil silahlarken, üzerinde çalışılanlar 6. nesildir.
Yeni nesil silah çalışmalarına en iyi adapte olan ülkelerin başında ABD, sonra Çin ve Birleşik Krallık, devamında Rusya gelmektedir.
Fransa, Almanya ve Japonya bunları takip etmektedir.
Seferberlik ve silahlanma potansiyeli
Ülkelerin barış şartlarındaki silah kapasiteleri ile savaş şartlarındaki kapasite ve performansları değişiklik gösterir.
Zira birçok ülke bir savaşın içindeyken, özellikle de büyük savaş, yani dünya savaşı içindeyken, silaha ve silah teknolojilerine daha fazla odaklanır. Bu doğaldır.
Ancak göz ardı edilen bir noktadan söz edeceğim.
Her ülke savaş şartlarına dönük seferberlik halleri içerisindeyken, silah üretim potansiyelini devreye koyar.
En başından itibaren endüstrisini çift maksatlı olarak hazırlayan ülkeler, barış şartlarında ve sivil yaşamdayken, gerginlikle beraber silah üretmeye dönük çabalarını hızlandırmak amacıyla, hazır tuttuğu potansiyeli devreye sokmaya başlarlar, seferberlik ilan edildiğinde ise kapasitelerini tam manasıyla savaşı kazanmaya dönüştürürler.
Başka şekilde ifade edeyim.
Örneğin ABD, halen barıştayken sivil uçak (veya gemi) üretiyor ve piyasadaki silahlanma dengelerine dönük askeri uçak (veya gemi) imal ediyor.
Eğer bir dünya savaşı çıksın, o noktada ABD'deki bütün firmalar askeri güce yarayacak silahları ve komponentleri üretmeye başlarlar.
En çok konvansiyonel silaha karşılık gelen ve siber-uzaydaki ürünler artar.
İşin gerçeği, ABD'de bu plan çok ileri düzeydedir.
Elbette ABD savaş için rakibine, ben hazırım derken, bu potansiyeli de dikkatlere sunmaktadır.
Ayağını denk al demek ister.
Başat güç Rusya'nın işgal hareketi
Rusya Devlet Başkanı Putin kendi planını devreye koydu.
Eğer Rusya güçlü bir ülke olmayı sürdürmek istiyor ise şunları hedeflemeliydi:
- Karadeniz'de güçlü bir askeri varlığı bulundurmalıydı;
- NATO'nun genişlemesini engelleyebilmeliydi;
- Refah ve güvenliği için gerekli olan ortakları yaratmalı, varsa bunlarla ilişkilerini belli bir hedefe odaklamalıydı, bu nedenle onları kendi nüfuzuna dahil edecek unsurları devreye koymalıydı, bu unsurlar para, silah ve ideoloji olmalıydı,
- Küresel caydırıcılığını ve tehdit etme kapasitesini arttırmalıydı, bu nedenle nükleer kapasite dahil silah sistemlerini modernize etmeye başlamalıydı ki ana rakipleri olan ABD, Avrupa ve Çin'e karşı inandırıcılığını ortaya koyabilmeliydi.
Putin kendi iktidarını ve ülkesini bir süre belli bir seviyeye getirdi.
Burada ticari ve politik angajmanlara girdi, özellikle enerji sektöründe kendine açılım imkânı buldu.
Bu kendine bir güven sağlanması durumunu yarattı.
Şimdi geldi sıra somut hamleye!
Sermaye var, bütçe imkanları geliştirildi, öyleyse tehdit tarif edilmeliydi veya var olan tekrar hatırlatılmalıydı.
Bu neydi? Hedeflere bakılırsa; bir taraftaki rakipler hasım olacaklardı, NATO üzerine odaklanılacaktı ve nihayetinde Karadeniz (sıcak deniz) bölgesinde Ukrayna'dan bir parça koparılacaktı, sonra uluslararası tepkilere bakılacaktı.
Bunun için Kırım bölgesi 2014'te işgal edildi ve Donbas bölgesinde bir takım siyasi manipülasyonlar tertip edildi.
Bakıldı ki tepkiler kendine büyük bir engel oluşturmayacak şekilde geliyor, bu durumda ikinci hamle başlatıldı, 2022'de Ukrayna saldırısı veya işgal hareketi (Özel Operasyon) başlatıldı.
Peki, Rusya bu hamlelerini yaparken askeri kapasitesini artırdı mı?
Olması gereken gibi değildi. Çünkü kendi güçlerine güveniyordu, doktrinine de (Gerasimov).
Mevcut gelişimine dayalı birtakım projeleri vardı, ancak zamanın icaplarına göre fazlaca bir hazırlık içine girmedi.
Hazırlığı daha çok kendi politik ilişkileri ile teknoloji ve ticari gelişmeler içinde yaptı.
Bu hazırlık yetmedi ki, Kiev'i kendi kontrolü altına almak şeklinde olan ilk saldırısı, Ukrayna güçleri tarafından kolaylıkla bertaraf edilebildi.
Daha sonra ihtiyaç duyulan silahlanma çevrimi başlatıldı, askeri sarflar nispetinde üretime önem verildi.
Gelişmeler sürmektedir.
2025'e gelindiğinde Rusya küresel ve bölgesel etkilerle boğuşmak durumundadır.
Neler oldu?
- NATO genişlemiş, yani bunu önleyememişti.
- ABD ve Avrupa tekrar sert güce sarılmanın ve ittifakı güçlendirmenin gerektiği noktasında anlaşmasını pekiştirmişti.
- Küresel silahlanma tekrar başlamıştı.
- Atlantik Paktı için tehdit hesaplamaları tekrar yapılmış ve savunma alanındaki tüm hesaplar gözden geçirilmeye başlanmıştı.
Bu maksatla, temel strateji, stratejik kuvvet planları, operasyon planları, mobilizasyon, yeni askeri teşkillerin kurulması, yeni silahların üretilmesi, kapasite artırımına gidilmesi söz konusu oldu.
Ocak 2025'te Trump iktidarıyla ABD, küresel etkileşimini sahneledi.
Buna göre Trump doktrini ilan edildi.
Bu doktrinde; sert güç, savaş/barış ve dünyaya rehberlik etme vurguları vardı.
Bunlar boşa söylenen sözler olamazdı.
Bu bir hesaptı ve kendi mantığı içinde dinamik bir çevrimi başlatacak türdendi.
Küresel, bölgesel ve yerel politik yansımaları devreye girecekti.
Kurumlar, ülkeler, liderler buna göre etkileşime dahil edilecekti.
Başat güç Çin'in büyük gençleşme hedefi
Çin'in “büyük gençleşme planı” içindeki hedefleri aksaksız sürmektedir.
Bu üç basamaklı plan, askeri kapasiteyi 2027, 2035 ve 2049 yıllarına göre arttıracak biçimde hazırlanmıştı.
Esasen 2027'ye gelindiğinde ilk basamak tamamlanacak ve Tayvan'a yapılabilecek askeri bir plan için yeterlilik kısmen sağlanmış olacak, 2035'e gelindiğinde ABD ile baş edebilecek kapasiteye ulaşılacak, 2049'da ise küresel güç olmak noktasında Çin kendi hedefine ulaşması tamamlanacaktı.
Çin;
- Küresel ticaret ve teknolojik alanda ilerlemek;
- Dünyada kendi para birimiyle ticaret yapmak;
- Çok kutuplu dünya modeline geçmek;
- ABD'ye bağımlı kalmama yollarında düze çıkmak;
- İç politikada kapitalist elitlerin rejimi sarsmasını engellemek;
- Tayvan'ı ülkesiyle birleştirmek, gibi hedeflerle hareket etmektedir.
Çin hem küresel hem de Hint-Pasifik'te ABD için bir engel kabul edilmektedir.
Başat güç ABD stratejisinde revizyon
ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde askeri kapasitesini öne çıkartarak hem hegemonya iddiasını pekiştirdi hem de Soğuk Savaş'ın galibi olmayı bildi.
Bu maksatla yürüttüğü strateji gereği;
- NATO'nun stratejik fonksiyonunu iyi kullandı;
- SSCB'yi silahlanmaya zorladı;
- Çevreleme stratejisi ile rakibini ve nüfuz bölgelerini kontrol etmeyi bildi.
ABD bugün dünyanın her yerinde askeri üs bulunduran ve istediği noktaya hızla kuvvetini kaydırabilen, askeri yönden en geniş ağa ve imkana sahip ülkesidir.
Stratejik kuvvetleri ve mobilizasyon yeteneği üst seviyededir. Bunun bir mali karşılığı vardır.
Ancak şöyle düşünmelisiniz, bu askeri harcamaların bütçesi bir hesapla dünyaya fatura edilebilmektedir.
Bu güç ABD'yi küresel çapta; duruma vakıf olmak, durumu kontrol etmek, caydırıcılık sağlamak ve piyasayı yönlendirmek gibi avantajlarla donatır.
Buna “küresel askeri dominasyon” demekteyim.
Bu stratejinin bel kemiği silahlanma oldu.
Bilim ve teknolojik ilerleme sayesinde “ilk yapan olma” hedefiyle sürekli silah üretti ve bunları piyasaya sürdü.
Piyasanın talep etmesini sağlayacak adımları da beraberinde attı.
Piyasa şartlarını domine etmek her zaman daha fazla kazandırır.
Bu nedenle ABD silah endüstrisinde hep önde olmayı seçer.
Diğerleri onu takip etmek zorunda kalırken başka noktalarda yetersiz kalmaya başlarlar.
ABD bu yöntemi SSCB'ye uygulamış idi, bugün de benzerini yapmaktadır.
Çok silah talebi uyandırıldıysa başka kazançlar da elde edilir, teknolojik ilerlemeye ve ittifaklara odaklanmak gibi.
ABD için Rusya ve Çin tehdidi ortadaydı.
Burada çıkarılan ödevler de belliydi.
ABD, rakibi (hasmı) iki başat güce karşı ne yaparsa üstünlüğünü sürdürebilirdi?
Artık soru buydu.
Tek bir başat güç ABD'nin düşmanı olacaksa, ancak o zaman durum kontrol edilebilirdi.
Fakat iki başat güç ve dünyanın pek çok yerinden ortaya çıkacak olan ABD karşıtlığı durumuna ilişkin tepkiler, başka büyük sorunlar açabilirdi.
Bu durum, ABD için “2+” düşman demek oluyordu ve bu ABD'nin hegemonya hesaplarını tersyüz etmeye yetebilirdi.
ABD'nin revize ettiği stratejisinin temel altyapısı “2+” düşmanı karşılamaktaydı.
ABD asla “2+” düşman ile savaşmayı istemezdi; ancak bunu alt etmenin bir yolu olmalıydı!
Strateji nasıl olmalıydı?
Bu nedenle, tekrar küresel silahlanma dönemini başlatmak somut hamlelerden biri olacaktı.
Diğer hamleler, ABD'yi ekonomi, teknoloji, politik alanlarda geliştirmek ve yeni şartlara göre dönüştürmek şeklindeydi.
Bu stratejiyi desteklemek için ortaklarla güçlü ilişkiler kurulması, bütçenin buna göre düzenlenmesi ve her alanda ilave kaynak yaratılması için düzenlemelere gidilmeliydi.
ABD, “2+” düşman için stratejisini belirlemek zorundaydı.
Bu bütün hesabı tekrar yapmak demek oluyordu.
Bu Trump'a bir ödev vermekteydi.
Bu ödev politik manada Amerika'yı tekrar büyük yapmak (MAGA) şeklinde açıklanıyordu.
Trump doktrini dünya rehberliği ve sert güç ile baskı kurmayı söz konusu etmekteydi, dünya alarma geçirilmeliydi ki insanlar kendilerini olabildiğine tehlikede hissetmeliydi.
Trump yönetimi için diğer tarafa yöneltilecek politika şöyleydi:
Bundan böyle işler kolay olmayacak şeklinde, büyük bir endişe uyandıran izlenimler yaratılmalıydı.
Bu yeni tür bir süreç yönetimini gerektirmekteydi.
En bariz yöntem ise; “bu şartlara uygun küresel tehdit ortamını düzenlemek ile dünyayı yeniden silahlanma dönemine sokmak ve bu şekilde insanları zor olanla yüzleştirmek” hamlesi olacaktı.
Diğer taraftan ABD kendi planına bağlı inandırıcılığını işaret etmek adına, Savunma Bakanlığı'nı “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirdi.
Bu bir algı yaratacak husustu.
Savaş Bakanlığı'na kendi kontrolünde olabilecek ve diğer amaçlarını karşılayabilecek askeri hedefler seçmeli ve bunlara karşı savaş ilan etmeliydi.
İran'a askeri operasyon, Nijerya'ya tehdit, narkotikle savaş, vb.
Sıralayalım:
Çin tehdidi var; bu tamam. Rusya işgalci; bu dikkate alındı.
Avrupa durumun ciddiyetine varmalıydı; bu da tamam.
Dünyanın geri kalanı ABD'ye itiraz etmeden ortak olmayı kabul etmeliydi; bu yolda da ilerleniyor.
Silahlanma tam olmalıydı, nükleer olanlar dahil; bu da yoluna kondu.
Dünyaya bir savaş endişesi yerleştirilmeliydi; bu da oldu…
Şimdi bütün şartlar uygun halde kabul edilebilir mi?
Başlarda caydırmayı açıkladım.
Stratejinin revize edilen halinde düşünülürse, hasımları caydırmak yine önemli bir kavram olarak karşımızdaydı.
Bunun adı “silahla caydırmak” oluyordu.
Caydırmak: Çok silah, teknolojik silah, stratejik silah, güçlü ittifak, daha çok silah, sonu hesap ettirmeyecek kadar şiddete yöneldiğine inandırmak…
ABD silahla caydırmak yolunu seçti. Madem Rusya bölgesinde silahla saldırıyordu ve Çin silahlanıyordu, hatta Tayvan için askeri hazırlıkları vardı, bu durumda ABD de silah konusunu dikkate alarak hareket etmek zorundaydı.
Sonuç
Dünya silahlanma evresinde!
Savaş Bakanlığı gibi ifadeler tedirgin edici.
Bir yandan savaş ve çatışmalar sürüyor, savaşa hazırlananlar var, silahlanma ve bu yönde sarf edilen birçok tehditkâr ifadeler gündemi dolduruyor, dünyada bütünüyle şiddet vurgusu arttı.
Bu makale alanında önemli bir eksiği kapatacak ve durumu tarif etmek isteyenlere referans oluşturacaktır.
Türkiye silahlanma konusunda zamanında yaptığı altyapı çalışmalarının ürünlerini almaktadır.
Soru şu: Türkiye ya bu kapasiteyi yaratmasaydı?
Egemenlik ve beka konusuna bu doğrultuda bakmanızı tavsiye ederim!
Yapacaksınız, bakmayacaksınız.
Silahlanacaksınız, egemenlik ve bekanız tam olacak.
Üstelik caydırıcı olmakla hasımlarınızı barışa davet edeceksiniz.
Sağlam ittifaklarınız olacak, savunmanızı bu yolla da tesis etmiş olacaksınız.
Yol bu!
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish