Tarihin bu evresinde, Türkiye henüz barış ve demokratik dönüşüm sürecini tam anlamıyla yaşamıyor olsa da tüm engelleyici faktörlere rağmen bu sürecin ön aşamasına girdiğini söyleyebiliriz.
Bu sürecin olumlu yönde ilerlemesi ve gelişmesi için demokratik değerlerin sistemli ve sabırlı bir şekilde örülmesi gerekmektedir.
Barışın yolu, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin temel kurumlarının belirli bir işleyiş çerçevesinde işlerlik kazanmasından geçer.
Gerçek şu ki, demokrasi barış sürecinin ve barışın "olmazsa olmaz" güvencesi ve ön koşuludur.
Ülkede karşılaştığımız engeller, barış ve demokratikleşme sürecinin birbirini geliştirme üzerinden dengeli ilerlemesini zayıflatabiliyor.
Bu engelleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Hukukun üstünlüğü ve adalet kurumlarının yönetiminde hatalar ve zaafiyetler.
- İnsan hakları ve özgürlüklerinin sürekli ihlali.
- Karşılıklı güven verici adımların atılmaması veya tek taraflılıkla hareket edilmesi.
- Yargı sisteminin güç ve iktidar ilişkilerinin etkisi altında kalması ve güven verici olmaktan uzaklaşması.
- Geçen yıllara rağmen yargı sisteminin adalet ve hakikat perspektifiyle kendini yenileyememesi.
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?
Hukuk kurumları, kaybettikleri güveni yeniden kazanmak zorundadır.
Bunun temel yolu, olumlu tüm unsurları değerlendirmek ve engellere takılmadan, aşmayı hedefleyen politikaları ısrarla sürdürmektir.
Çatışma çözümlerinin sınırları olduğunu bilmeliyiz. Görüşme ve diyalog yoluyla yürütülen politikaların koşulları ortaya çıktığında, zaman kaybetmeden bu fırsatlardan yararlanmak; barış ve demokrasi politikaları için destek aramak ve bu politikalar üzerinde yoğunlaşmak zorunludur.
Doğru, tutarlı ve akılcı adımlar, güven verici bir ortam yaratırken, ihtiyaç duyulan destek akışını da sağlayacaktır.
***
Belirli bir süreklilik içinde ve ihtiyaca göre yürütülecek bu politikalar, ceza mevzuatı, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu, İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü mevzuatı ve Yargı sistemi mevzuatında demokratik reformların önünü açabilir.
Bu reformların etkisi altında, Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması için de sonuç alıcı adımlar atılabilir.
Bu reformlar zorunludur; çünkü yüz binlerce siyasi tutuklu ve hükümlü, baskıcı ve yasakçı mevzuatın yapay sonucu olarak özgürlükten yoksun hâlde cezaevlerinde bulunmaktadır.
"Siyasi Tutsaklara Özgürlük" şiarı, soyut bir siyasi veya insani çağrı değil; somut, gerçek ve güncel bir taleptir.
***
Türkiye’nin taraf olduğu, temel hak ve özgürlükler alanındaki uluslararası anlaşmalara ilişkin çekincelerin kaldırılması için güven verici adımlar atılabilir ve atılmalıdır.
Bu çekinceler, ülkedeki farklı yaşam tercihleri, farklı diller ve halklarla, demokratik ortamda kardeşlik ve eşitlik içinde yaşamayı reddeden antidemokratik ve faşizan tutumlardan kaynaklanmaktadır.
Kendi ülkemizde, kendi topraklarımızda, eşit ve ortak yaşamlar kurmak; dil, inanç, kültür ve kimlik farklılıklarımızla özgür ve eşit koşullarda yaşamak istemekten daha insani bir talep olamaz.
Bu denli insani bir isteği bastırma ve yasaklamada insani olmayan unsurlar aramaksa, ne kadar doğal olabilir ki…
Bu çerçevede, Avrupa Yerel Yönetimler ve Özerklik Şartı, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve demokratik hak ve özgürlükleri içeren tüm uluslararası sözleşmelerdeki çekinceler istisnasız kaldırılmalıdır.
Bu yönlü güven verici adımlar, demokratik dönüşümün daha çoğulcu bir karakter kazanmasını ve güçlenmesini sağlayacak; hukuka ve adalete olan güvensizlik duygusunun zayıflamasından ötürü hukuk ve adaletin güçlenmiş olarak ortaya çıkmasının koşullarını yaratacaktır.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish