Jeopolitik algı

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Aïda Amer/Axios

Güç dengelerini ve mücadele şeklini bilmeyenler hata yaparlar.

Kişilerin kendilerine yapılan bilgilendirmeler, siyasi telkin ve propaganda, dağıtılan çıkarlar ve imkanlar, uluslararası sistemin kullanılması, ulusların kendi iç ve dış dinamikleri, söylenen ve icraya dökülen iç ve dış politik çabalar, bunların hepsiyle, "işte işler oluyor, orada da olduk, burada da, daha ne?" şeklinde zannedilir. 

Peki, asıl olan ne ve kim kazanıyor?

Öte yandan kimler kendine alan açmak için birtakım çabalar sergiliyor, güç mücadelesi içinde önündekileri zorlamaya gayret ediyor?

Daha doğrusu soruyu şöyle soralım, kimler asıl patron, kimler değil veya patronluğa oynuyor?

Jeopolitik dinamiktir.

Hareketliliği politikadan kaynaklanır. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Strateji güç ve kapasiteyi kullanmaya göre şekillenir ve yaşanacaklara etki yaratır. 

Yerel, bölgesel ve küresel kademelerde ayrı ayrı ve aynı zamanda birlikte olacak şekilde etkileşimler söz konusudur.

Her bir güç, kendi hedefleri ve imkanlarıyla yakaladığı ve yarattığı fırsatları kullanır, çıkarına dayalı etkisini artırmanın mücadelesini verir. 

Ulusların çıkarına olan, sürekli bir biçimde refah ve güvenliğini artırabilmeleridir. 

Yerinde saymak bile geride kalmak olan bu dünya ortamında duygusal ve ideolojik bakış açıları bazen ülkelere, kurumlara ve kişilere zarar verir.

Sorular nettir veya öyle olmak zorundadır. 

Cevaplar; biliniyor, bilinmiyor, bulanık, yakın veya uzak zaman içinde ortaya çıkacak, şeklinde olabilir. 

Soruyu soran ve cevap verme noktasında olan için temel belirleyici şudur:

Ben kimim?

Eğer ben kimim demeden ve cevabı netleştirmeden o sorunların içine girildi ise zaten kaybolmak mümkündür.

Sonrası malum; benden ne isteniyor, neyi cevaplamalıyım, ne yapmalıyım, vs. şeklinde devam eden süreçler oluşur.

Kimine göre Orta Doğu, kimine göre Yakın Doğu olarak ifade edilen coğrafyada yaşayanların derdi hiç bitmedi.

Antik dönemden itibaren, tarım toplumu olmanın yarattığı, dinlerin, yönetim biçimlerinin ve erklerin ortaya çıkışıyla meydana gelen, büyük göçlerin yarattığı atmosfer ve sonunda modern döneme gelin, enerji ve küresel ticaret yollarının kontrolü için gerekli politik kargaşaya, baskılara ve savaşlara dair düşünün, hepsi birlikte de okunmalı, ayrı ayrı olarak da.

Konuların kökenini bilerek ilerlemek bir husus, öğretileri ve politikanın gereklerini dikkate alarak bakış açıları ve sorun çözme biçimleri yaratmak başka bir husus.

Algılar yönetilir, her zamanın ruhunda!..

Bırakın çok geçmişi, yakın zamandaki, son 10-15 yıldaki gelişmelere bakın, büyük güçlere, bölgesel ve yerel güçlere… 

Örneğin, yarına ilişkin soruluyor, "ne düşünüyorsun" diye.

Cevap ne?

O da var, bu da… Öyle de olabilir, böyle de…


Bu tür basit cevapları herkes verebilir, yeter ki birkaç kitap okusun, gelişmeleri takip etsin ve ağzı laf yapsın…

Buna bir de işlevsellik yükleyin:

Sen şu tarz bir politikaya hizmet edeceksin ve karşılığında seni memnun edecek şunu alacaksın deyin…

İşte oldu bitti! 

Ukrayna, Suriye, Lübnan, Irak, Libya, vs. neydi, ne oldu?

İsrail neler yaptı?

İranlılar ve Ruslar ne durumda?

Amerikalılar veya Başkan Trump ne yapıyor, baksanıza… 

Kafkasya, Orta Asya…

Kazakistan, İbrahim Anlaşmaları’nı kabul eden ülke oldu, ülkede doğru düzgün açıklayan uzman çıkmadı. 

Joe Biden Cenevre’de Vladimir Putin ile neleri konuştu?

Orada neden bir anlaşma olmadı?

Bir de şu var; bir anlaşma olmalı mıydı?

Bunlar büyük güçler!

Birbirleriyle konuşurken bile bazı algılar oluşur, bir sonraki adımda yapılacaklar hakkında düşünceler oluşturulur.

Donald Trump Alaska’da Vladimir Putin ile neleri konuştu?

Neden anlaşamadılar?

Sonrasında, bir çağrı olduğu halde, Macaristan’da neden buluşamadılar?

Anlaşma olsaydı, bu sadece Ukrayna konusuyla alakalı mı olacaktı?

Putin kendi alanında gösterilerine devam ediyor, Trump kendi alanında.

Çin’e değinmiyorum ama o da öyle…
 


Trump ilgilileri Beyaz Saray’a çağırıyor, onlara "gel bakalım" diyor, biraz dinliyor, sonra kendi planlarını açıklıyor, pohpohluyor, gerekirse azarlıyor, "ben yaptım oldu" diyor…

"İşte bu bir barış" diyor.

Savaş gerekirse "benim usullerimle istediğim şekil ve şartlarla yapılır" diyor.

"Al sana bir yıl daha yaptırım uygulaması, gümrük tarifesi veya sana silah lazım, bundan alacaksın" deniyor…

Beyaz Saray’da masaya oturulup imzalar atılıyor.

Milyar dolarlık yatırımlar, ticaret, enerji ve maden konuları ilan ediliyor. 

Gel buraya dendiğinde, gidiliyor!..

At imzayı dendiğinde, atılıyor!..

Trump’ın Avrupa liderleriyle müzakerelerine bakın, nasıl oluyor?

Joe Biden zamanında şunlar oldu, bugün bunlar…


İyi de sende de değişiklikler oldu! Konulara bir öyle bakıldı, bir böyle… 

İşte size politikadan jeopolitiğe dinamik olma biçimi, gerçek ve realizm.

Ha bu arada iç dinamikleri, mevcut şartlara göre yönetmek lazım.

Bu da politika konusu tabii ki.

Hepsi bir algı meselesidir; bir de bunun algılamak gibi yükü vardır. 

O zaman tekrar soracaksınız:

Ben kimim, ne istiyorum, ne yapabilirim?..

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU