Öyleyse savaşa devam!

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Güç mücadelesi, politika, strateji, milli çıkarlar, başat güçler ve diğer hususlar… ABD, Rusya, vs. güçlerin yaptıkları… Geldik bugüne, başat güçler neler yapıyorlar, güç mücadelesi içindekiler neleri düşünüyor olabilirler…


Dış politika için bir kontrol listesi

"Ahval" başlıklı makalemde başat güçlerin tarihsel pozisyonlarını açıkladım.

Burada bir kontrol listesi gibi düşünebileceğiniz hususlar yer aldı. 

Şöyle:

Dünyada güç mücadelesi hiç bitmeyecek.

Her ülke gücü nispetinde çıkarına olan alanlarda rekabet eder veya gerekirse, kazanacağını biliyorsa savaşır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Başat güçler, bölgesel güçler ve yereller olarak tasnif edilirse; ABD, Avrupa, Rusya ve Çin arasındaki büyük rekabet ve tabii ara sıra tırmanan şiddetteki hasmane tutumlar, nüfuz alanını genişletme şeklinde cereyan ederken, diğerleri bunları takip ederler.

Böylesi ortamlarda enformasyon savaşlarından tutunuz, nükleer güç gösterilerine kadar her türlü baskı metodu uygulanır.

Batı sisteminin değerleri, güç mücadelesi içindeki çalkantılara rağmen, yine de belirgin bir tarifin varlığını açıklar.

Bu tarif diğerlerinden daha organize ve modern taraflarıyla bir sistem örgüsü içindedir.

Şu an dünyada geçerli olan ve işletilen somut bütüncül yapı Batı’nın öncülüğündeki bir mimariye dayalıdır.

Sistemin ana hatları demokrasi, insan hakları, hukuk, özgürlük, değer üretmek, gibi özelliklerle açıklanır.

Başlangıcı XV. yüzyıldan başlayan ama modern dönemde dünya savaşları ile Soğuk Savaş sonrası zamanda belirginleşen Batı sistemi, ABD, Avrupa ve başka bazı ülkeler tarafından hazmedilmiştir, gerekli kurum ve kuruluşlarını sisteme uyumlu hale getirmişlerdir, bunları sorunsuz bir şekilde işletmektedirler. Ulus devlet ve uluslararası sistem buna göre çalışmaktadır.

SSCB döneminde Doğu Bloku olarak kurulan, daha sonra büyük ölçüde çöken karşıt sistem, bugün dağınık bir haldedir.

Bulabildiği her konuyu ABD ve Batı sistemine karşı politik alanda dile getirmekte ve kendi nüfuz alanını inşa etmek ile genişletmek için mücadelesini sürdürmektedir.

Bugün Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti başta olmak üzere Batı karşıtı yapı, çok kutuplu dünya tezini parlatmakla meşguldür.

"Çok kutupluluk bir aldatmacadır" başlıklı makalemde bu husus inceledim.

ABD parçalanmalı, dolarizasyondan kurtulunmalı, NATO dağılmalı, gibi hedefler için önemli bir uğraş verilmektedir.

Bir sistemin karşıtı diğeri ise bunlar görülmesi mümkün çabalardır, ama sonuçları bütün dünyaya yayılacak türden etkilidir.

Karşıt güçlerin başat olanları çatışma usullerini belirlerken ve nüfuz mücadelelerini yaparlarken dolaylı yolları tercih ederler, güç gösterisi yaparlar, ancak güçlerini karşı karşıya getirmezler.

ABD ve Rusya gibi başat güçler birbirlerinin ayağına doğrudan basmazlar.

Aynı anda ABD ve Rusya (Avrupa ve Çin’i de eklemek mümkündür) savaştaysa bu zaten dünya savaşı demektir, böyle bir savaşı körüklemek demek, rakibi gücünün ve etkisinin sınırında denemek ve mümkünse nüfuz alanlarından taviz vermesini sağlamak içindir.

Yani amaç gücü göstermek suretiyle kazanmaktır.

Rusya ve Çin gibi bugün de “Doğu” diyebileceğimiz gruptakiler, kendilerini emperyalizm karşıtı olarak tanımlıyor olabilirler, hedeflerini elde etmek açısından başkalarına da bu tanımı yaymak ve kabul ettirmek isteyebilirler.

Ama aslen özellikle Rusya bir emperyalisttir.

Ayrıca Rusya propagandayı iyi bilen ve aktif uygulayan bir ülkedir.

Bu nedenle bu gruba henüz bir isim verilememektedir.

Olsa olsa ABD karşıtları veya rakipleri denebilmektedir.

Burada belirgin bir kutup da oluşmuş değildir.

Halen dünyada tek kutup vardır, bunun manası yukarıda bahsettiğim makalede açıklanmaktadır.

Özetle, elbette sorun vardır, ne de olsa bu, yöntemleri muhtelif olan bir güç mücadelesidir.

Yaşam dinamiktir, mücadele hiç bitmeyecektir, deneme şekilleri zaman, zemin ve şartlara göre belirlenir.

Böylelikle burada stratejik yaklaşımlar devrededir.

Ruslar tarih boyunca sert tutumlu, ideolojik, manipülasyon içeren yöntemleri kullanmışlardır.

Topraklarımı Moskova kadar olan bir alandan, işgallerle birlikte bugünkü coğrafyasına kadar büyütmüştür.

Manipülasyon biçimini, stratejik, operatif ve taktik hamleleri iyi kurarak, hedefledikleri rakiplerine göre belirlerler.

Manipülasyon öyle bir doğal zemin hazırlar ki, sanki başka yol yokmuşçasına Rus’un yolundan ilerlemek gerektiği ortaya çıkar.

Ruslar sert gücünün yanına, psikolojik ve sosyolojik etki, ucuz silah temini, endüstriyel destek, kolay ortaklık, ideolojik bağ, tarihi çarpıtarak yeni bir algı yaratmak gibi çeşitli hususları da yerleştirirler.

Kolay yürünen yolda kazanan o olur, işgal eder, nüfuzunu geliştirir.

Özellikle de silah, kolay para, enerji ve ideoloji ile bir ortaklıklar önerir.

Bütün bunlarla birlikte, başat güç ABD, küresel veya uluslararası ölçekli güç hiyerarşisindeki konumundan dolayı, mevcut ve olası rakiplerinin önünü tamamen açacak ve onlara imkân tanıyacak değildir.

Bunu düşünmek bile safdilliktir. Güç mücadelesi neye imkân verirse onun gereğini yapacaktır.

Demokratların veya Cumhuriyetçilerin hatta her gelen Başkanın kendi yöntemiyle dünyadaki sistem sürdürülmek istenmektedir.

Bu manada, başkanların veya siyasi iktidarların dönemsel güç kullanma tariflerine doktrin denir. Kimse meydanı boş bırakmak istemez.

Dünya kurulduğundan beri bu böyledir. Tarihi açıdan dönemine göre söylemler ve uygulanan politikaların tarifi değişir.

XX. yüzyıla kadar başat aktör Birleşik Krallık, XX. ve XXI. yüzyılda ise başat aktör ABD demokrasi ve özgürlüklerin dünyaya yayılmasını işaret ederlerken, burada kimse aldanmamalıdır, güç mücadelesi bitti diye düşünmemelidir, uluslararası politika gereği, tiranların ve otokrasilerin yaygınlaşmasına dönük asıl amaçları değişmemiştir.

Şöyle düşünülür: Rekabeti ve güç gösterisini yap, bunu yaparken aklını ve yumuşak gücünü kullan, kas kullanılması en son ve gerektiğinde devreye konsun.

Yakın dönemde ise ABD stratejisini bütünüyle belirginleştirdi ve Akıllı Güç kullanımına öncelik verdi.

Buradaki tarif şu: Yumuşak Gücü olabildiğince etkin kullan, Sert Gücü caydırmak için rakibinkinden daha üst mertebeden göster, buna Akıllı Güç diyeceğiz, böylelikle otokrasi ve tiranlara imkân tanıma, dünyada gelişmiş olan en üst değerler hâkim olsun.

Burada akılları karıştırabilecek bir husus açıklamalıyım, istihbarat gücü ile ilgili.

CIA, KGB/FSB, MSS, Mossad gibi istihbarat teşkilatları sahayı, şartları, zemini, ülkelerinin çıkarına düzenleme kabiliyeti yüksek, benim dominant örgüt dediklerimdendir.

Bu konu için yazdığım "İstihbarat" başlıklı makaleyi incelemenizi öneririm.

Özellikle başat güçler dünyadaki birçok çelişkili durumu kendi geliştirdikleri imkanlarla oluştururlar.

Şöyle düşünmenizi isterim, CIA yapıyor da FSB yapmıyor mu?

Hepsi yapar; ama bazısı çok fazla aktiftir, bazısı ise pasif; bazısı göstererek yapar, bazısı ise çok sinsi.

İstihbarat savaşını yok saymak da safdilliktir.

Bazı önemli işleri yapamayanlar zaten diğer örgütün, liderin, politik kampın veya çıkar grubunun yardımına muhtaçtır. 

Diyelim, Arap Baharı, IŞİD, vs. bir CIA projesi olsun.

Buradan itibaren en son varılacak nokta ne, önce bunun belirlenmesi gerekir.

Örneğin, mevcut diktatörleri yok etmek, demokrasiyi yaygınlaştırmanın, serbest piyasa ekonomisinin usullerini yerleştirmek, Batı sistemine entegrasyonu sağlamak, rakiplerin kolaycılıkla zehirlediği alanlardaki manipülasyonların önünü almak, yeni nüfuz alanları elde etmek, kaynakları ve yollarını kontrol etmek, gibi çıkarlar var ise sahayı CIA hazırlar, 20-40 yıl süreyle dünyada yaşanacaklar ana hatlarıyla belli olur, bunlar, düzenlenmiş operasyonlarla yönetilir. 

Dünyadaki jeopolitik imkanlar neler?

Örneğin ekonominin, sosyal yaşamın, teknolojinin gerekli gördüğü temel ihtiyaçların başında enerji ve değerli madenler gelmekte, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin etkisiyle beraber buna nadir toprak elementleri ve diğer kritik mineraller dahil olmuştur.

Bakıldığında insanlığı kendi ideolojinizle ve kendi hegemonyanızla yönetmek bir Büyük Strateji ise yapılması gerekenler az çok bellidir.

Bu kaynakları kontrol etmek (üretimleri ve fiyatları belirlemek dahil), yerinde ve sevk edildiği güzergahlarda tam kontrol sağlamak, bu kaynakların mümkün mertebe tiranların ve otokrasilerin çıkar elde etmesinin önüne geçmemesini sağlamak.


Başat güçlerin bilinen küresel kontrol mücadelesi

Buraya kadar açıkladıklarımı akılda tutarak, tam da bugüne dair bir örnek üzerinden olup biteni açıklayalım.

Konumuz yine bilinen bir başlık oldun, petrol (enerji).

Ama asıl vermek istediğim husus, başat güçlerin bilinen küresel kontrol mücadelesidir.
Kısa özetle başlayalım.

2020 yılı verilerine göre dünyada petrol rezervi en fazla olan ülkeler aşağıdaki görselde gösterilmektedir.

Ben bu verilerin ince hesaplarla ne denli doğru olup olmadığıyla ilgilenmiyorum.

Haritadaki ülkelerin isimleri ve durumlarıyla daha fazla ilgileniyorum. Gelin birlikte bakalım.
 

Ülkelerin ham petrol rezervleri
Ülkelerin ham petrol rezervleri

 

Burada, yukarıda belirttiğim bütün hususları içinde barındıran başat güç ABD merkezli bir okuma yapalım.

Rusya merkezli de okuma yapabilirdik.

Gücü, imkânı, aklı, pozisyonu, konumu, liderliği gereği, benzer şekilde çabalar olduğunu, sadece ilişkilerin işleme şekli değişecektir, yukarıda değindiğim gerekçelerle.

Açıklayacaklarımın içinde tiranlar, diktatörler, radikaller, işgalciler, sadece sert güç kullanarak insanlığa zarar verenler, kaynakları kendi iktidarlarının çıkarına kullananlar, evrensel değerleri ve hukuku hiçe sayanlar, manipülatörler, ideologlar, demagoglar, propagandistler var. Saddam, Kaddafi, Esad…

Bunun tersine amacın insanlığın değerlerini geliştirmek olduğu da açık.

Demokrasi, insan hakları, özgürlük, hukuk, gibi.

Tabii insanı baskı altına alan ve kolay yönetilmelerini hedefleyen, buna karşılık tarihsel değerde modası geçen örnek başlıklar konusunda, biliyoruz ki çok kişi hassastır, dolayısıyla bunlar sizin değerlendirmeniz içinde kalsın.

Ben bunları her defasında işte bu diyerek olayın ana noktalarını tespit etmeyeceğim, siz tarihi ve olayları yaşıyorsunuz ve kabaca da olsa biliyorsunuz, benim neyi kastettiğimi veya neyi ele almak istemediğimi siz değerlendirin.

Ne değerli ne değersiz bunları da belirtmeyeceğim.

İstihbarat savaşının operasyonlarını açıklamayacağım.

Kim sahayı kullanıyor kim boşluktan yararlanıyor, siz düşünün.

Mücadele şartları gereği…

SSCB dağıldıktan sonra ABD ilk olarak, Irak’ta Saddam yönetimini devirmek ve buradaki Rus nüfuzunu bitirmek için bir savaş başlattı.

Ortaya çıkan Irak bugün bile parçalı bir halde.

Petrol şirketleri Batılı şirketlerin idaresinde.

Petrol fiyatlarını belirlemek için ABD için bir sorun yok.

Zaten Birinci Körfez Savaşı’nın başlaması Saddam’ın Kuveyt’e saldırısı üzerine başlamıştı.

Bu durumda ABD, Kuveyt’i Saddam’dan korumakla aynı zamanda Kuveyt petrolleri üzerinde de nüfuz elde etmişti.

Körfez Ülkeleri 1950’lerden beri ABD ve Batılı petrol şirketlerinin etkisi altında.

Hatta bölgedeki bazı ülkelerin, ki bunlara petro-devlet derler, petrol şirketlerinin nüfuzuyla kurulduğu açıktır.

ABD ve NATO’nun Libya’da Kaddafi’yi devirmesi sürecindeki rolü de biliyoruz.

Halen Libya akıbetinin ne olacağına dair sanki bir karar bekliyor konumunda. 

İran, ABD’nin hedefinde.

Yaptırımlar, son 12 Gün Savaşı gibi konular henüz hafızalarımızdan silinmedi.

Bir de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması konusu var.

Rusya, ABD için stratejik düşman. Buna dair uygulanan strateji de farklı olmalı, değil mi? Öyle de oluyor.

Ukrayna’daki savaşta ABD ve aslında bütün Batılılar, Rusya’nın daha da zayıflaması için destekçi konumundalar. Rusya ile ABD bir temassız savaş yapıyor.

Ancak Rusya da kolay lokma değil; tarihsel perspektifi, ideolojisi, jeopolitik gücü, politikaları ve usulleri, sert gücü, vs. ortada ve ABD’ye rakip ne de olsa…

Kanada, ABD’nin komşusu. Trump işbaşına gelir gelmez Kanada’ya sataştı, eyaletim ol dedi.

Kanada’yı Batı ülkeleri kapsamında ele almak ve ABD politikalarına yakın tutmak gerekir, onu bir tarafa koyalım.

Burada hidrokarbon rezervleri yönüyle küçük ülkelere değinmeye gerek duymuyorum.
Geriye kaldı Venezuela ve Nijerya. 

Bunu kalın harflerle bir kez daha yazalım: Venezuela ve Nijerya.

Trump’ın bugünlerde konusu bu oldu.

Onlar MAGA derken bizler başka ne düşünebiliriz ki?

Acaba hedeflerinde hangi konu ve neresi var dememiz gerekiyor.

Trump doktrini neydi hatırlayalım:

Güç kullanarak barışı tesis etmek, bunun için önce Amerika'yı Yeniden Büyük Yapmak (MAGA), bunun devamında ABD rehberliğiyle dünyada barışı sağlamak.


Soru: Trump, kendi doktrini ile birlikte, hazır Rusya meşgulken, Çin 2035 hedeflerine ulaşmak adına çalışıyorken, ABD yeni bir dönemi mi başlattı?

Buna ne diyelim? 

Mesela şöyle: Küresel etkili hızlı savaş ve (nükleer dahil) silahlanma dönemi.
 

ABD’nin angajmanları
ABD’nin angajmanları

 

Rusya sürekli nükleer silahlardan ve savaştan söz etti.

Buna karşılık son aylarda Trump’ın yaptığı açıklamalar da sertleşti.

Nükleer vurgu var ve nükleer denemeler yapılmakta.

Trump:

Biz bir numaralı nükleer gücüz, bunu itiraf etmekten nefret ediyorum çünkü bu çok korkunç... Rusya ikinci. Çin uzak ara üçüncü, ama bizi dört beş yıl içinde yakalayacaklar... Ve belki de üçümüzün de nükleer silahlardan arındırılması için bir plan üzerinde çalışıyoruz.


Nükleer konular bir tehdit- ifadesidir, ama biraz da olsa rakibi sınanacakları sınıra sürüklemek amacı güder.

Nükleer konular diğer nüfuz alanı mücadelesindeki konuların üstündeki örtü olmaya devam eder.

Ellen Nakashima ve Noah Robertson imzalı 1 Kasım tarihli The Washington Post haberine göre, Trump yönetimi, Kongre'ye, savaş yasasının kartellerle mücadele için geçerli olmadığını, yürütme organının, 60 günü aşan herhangi bir askeri eylem için kongre onayı gerektiren Savaş Yetkileri Kararı için başvuruya ihtiyacı olmadığını söyledi.

ABD’de 1973 tarihli bir Savaş Yetkileri Kararı var.

Bu karar Vietnam Savaşı'nın ardından başka bir uzun ve ilan edilmemiş çatışmayı önlemek içindi.  

Öyle görünüyor ki Venezuela için konu sadece kartellerle mücadele de değil, otokrat Maduro rejimini değiştirmek ve yerine demokratik ve ABD yanlısı bir hükümet kurmak. 

Bu ne işe yarayacak?

ABD dünyanın en geniş petrol rezervine sahip Venezuela’yı tam kontrolüne almak istiyor olabilir mi?

Bu hedef için ABD donanması geniş bir askeri yığınağı Karayip Denizi bölgesine yapmaktadır.

Amacın kartellere ait birkaç deniz botunu vurmak ise bu askeri yığınak fazla.

O halde amacın Rusya yanlısı bir yönetimin Orta Amerika’dan silinmesi olduğu anlaşılıyor.

Malum, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Venezuela Başkanı Maduro’nun arası gayet iyi.

Mevcut Venezuela ordusu Rus askeri yapısına uygun ve silahlarının bir kısmı Rus menşeili.

Peki Nijerya konusu ne?

Bu ülkede bir süredir dikkat çeken bir konu: Hıristiyanların ölümü.

Trump şöyle söylüyor:

Hıristiyanlık Nijerya'da varoluşsal bir tehditle karşı karşıya. Amerika Birleşik Devletleri, orada ve diğer birçok ülkede bu tür vahşetler yaşanırken seyirci kalamaz. Dünya çapındaki Büyük Hıristiyan Nüfusumuzu kurtarmaya hazır, istekli ve muktediriz!
 

Trump'ın açıklaması
Trump'ın açıklaması

 

Bu öyle veya böyle şimdi Trump’ın konusu, hedefi oldu.

Fakat petrol rezervleri haritasına bakılırsa Venezuela gibi ikinci hedef ülkenin Nijerya olması söz konusu.

Bu ABD’ye ne kazandıracak, Rusya ve Çin ne kaybedecek?

Eğer buna bir güç mücadelesi denklemiyle bakarsanız, sonuç açık değil mi?

ABD için hedef ülkeler hangileri oldu, oluyor?

Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore… Bunları biliyoruz, bugün hangileri tehdit?

Venezuela, Nijerya… ABD bu ülkelere müdahale için hızlıca hareket edebilir.

Coğrafi olarak ABD’nin etki alanında, Rusya’ya nispeten uzak iki ülke bu Venezuela ve Nijerya.

ABD, Avrupa, Nijerya, Venezuela, Meksika, vs. bunlar Atlantik’teler.

Rusya ne yapar?

Silah gönderir ve propaganda başlatır; emperyalistler, vs. Tarihte hep böyle yaptı.

ABD de böyle yaptı. Ama ABD ile Rus askerleri karşı karşıya gelmezler.

Nüfuz alanlarını zorlarlar…


Sonuç

İşte böyle, konuya istediğiniz noktadan bakmanız mümkün.

Ancak iki nokta var ki, önemlisi ve geçerliliği olan budur:

  • Birincisi, insanlık;
  • İkincisi ise, kendi milli çıkarlarınız.

Milli (ulusal) çıkar demek, küresel ve bölgesel rekabette kendi milletinizin refahını ve güvenliğini her zaman ve şartta attırmak için çeşitli yöntemlerle, ama bugün için adını koyacak olursak Akıllı Güç yöntemiyle, mücadele etmektir.

Politika bu çerçevede yapılır. Partiler ve iktidarlar yöntemsel olarak başka tutumlar sergileyebilir, politika içinde bu vardır.

Ama önemlisi şu, çıkarlar ile insanlık idealleri karşı karşıya getirilmemelidir.

Basit insan ve çıkarcı ile güçlü ve özverili insan arasındaki fark budur.

Burada değindiklerimin yanı sıra değinmediğim bazı konu ve politik alanlar var, onları düşünmek size kalıyor.

Eğer burada değindiğim beylik noktalarda, çok belirgin biçimde, tercihlerini ülke ve millet çıkarına değil de başka bir tarafa toplayanlar oluyor ise; bu gibi kimselerin durumu belirginleşir, çünkü bunlar esasen başka bir taraftır.

Hangi taraf?

İdeoloji, politika, çıkar, vs. tarafı deriz ama, söylediğim gibi, ülke ve milletin refah ve güvenliğini uzun vadeli düşünemeyenlerin tarafı. 

Öyleyse savaşa devam! Barış sözcüğü bile tırnak içinde yazılıp söyleniyor…

Bu nedenle;

Bir, güçlü olmak şart;

İki, doğrudan şaşmamak şart!

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU