Doğu Avrupa'nın yeni savunma stratejisi: Rusya sınırına mayın bariyeri

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Agnieszka Sadowska/Agencja Wyborcza/Reuters

Ukrayna savaşının tetiklediği güvenlik devrimi

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte Avrupa'da güvenlik paradigması köklü bir değişime uğradı.

Bu değişimin en çarpıcı yansımalarından biri, NATO'nun doğu kanadındaki ülkelerin radikal savunma kararları oldu.

Finlandiya, Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya, bir zamanlar "insanlık dışı" olarak nitelendirdikleri anti-personel mayınları, Rusya tehdidine karşı yeni savunma stratejilerinin merkezine yerleştiriyor.

Bu ülkelerin aldığı karar, sadece askeri bir taktik değil; aynı zamanda uluslararası hukuktan çekilme, diplomatik ilişkileri yeniden tanımlama ve Avrupa'nın güvenlik mimarisini baştan şekillendirme anlamına geliyor.

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en dramatik güvenlik hamlesi olarak nitelendirilebilecek bu adım, "yeni bir demir perde" tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
 

Polonya Genelkurmay Başkanlığı tarafından sunulan, Doğu Kalkanı’nın bir bölümüne ait taslak görsel /Polonya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı)
Polonya Genelkurmay Başkanlığı tarafından sunulan, "Doğu Kalkanı"nın bir bölümüne ait taslak görsel /Polonya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı)

 

Polonya'nın "Doğu Kalkanı": Modern savunmanın yeni yüzü

Polonya'nın önderlik ettiği bu stratejik dönüşümün kalbi, "Doğu Kalkanı" projesi.

Milyarlarca avroluk bütçeyle hayata geçirilmesi planlanan bu proje, 2028 yılına kadar 650 kilometrelik bir savunma hattı oluşturmayı hedefliyor.

Bu hat sadece mayın tarlalarından oluşmuyor; tanksavar bariyerleri, betonarme tetrapodlar, hendekler ve sığınaklarla desteklenen entegre bir savunma sistemi kuruluyor.

Polonya'nın bu konudaki kararlılığı, rakamlarla da kendini gösteriyor.

Polonya Savunma Bakan Yardımcısı Paweł Bejdas'ın açıkladığına göre, ülke şu anda anti-personel mayınlarına sahip olmasa da, "birkaç yüz bin, hatta 1 milyon" mayın üretme kapasitesine sahip.

Polonya devlet silah üreticisi PGZ'nin 8 ila 9 ay içinde faaliyete geçmesi planlanıyor.

Bu proje, NATO'nun doğu kanadını güçlendirme amacının somut bir yansıması.

Düşman birliklerinin ülkeye girişini engellemeyi hedefleyen sistem, aynı zamanda operasyonel planlamayı zorlaştıran, manevra kabiliyetini kısıtlayan çok katmanlı bir savunma konseptini benimsiyor.
 

Polonya Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı Władysław Kosiniak-Kamysz, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Cezary Tomczyk ve Polonya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Wiesław Kukuła (soldan sağa) "Doğu Kalkanı” programına ilişkin bilgi s
Polonya Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı Władysław Kosiniak-Kamysz, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Cezary Tomczyk ve Polonya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Wiesław Kukuła (soldan sağa) "Doğu Kalkanı" programına ilişkin bilgi sundu / Fotoğraf: MND​​​​​​

 

Finlandiya'nın stratejik dönüşümü

NATO'nun Rusya ile en uzun sınırı olan 1,340 kilometrelik hattı paylaşan Finlandiya, savunma doktrininde tarihi bir değişiklik yapıyor.

Cumhurbaşkanı Alexander Stubb'ın açıkladığı planlar, ülkenin savunma harcamalarını 2029 yılına kadar GSYİH'nin yüzde 3'üne çıkaracağını gösteriyor.

Bu oran, NATO'nun mevcut yüzde 2'lik hedefinin oldukça üzerinde.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Finlandiya'nın bu kararı, Rusya'nın NATO üyeliğine tepki olarak sınırda askeri yığınak yapma olasılığına karşı bir yanıt niteliğinde.

Ülke halihazırda sınırın en geçit veren bölgelerinde 4,5 metrelik tel örgü ve sensörlerle donatılmış bariyerler inşa ediyor. Mayınlama kararı, bu altyapıyı daha da güçlendirecek.

Finlandiya'nın stratejik hesabı, Ukrayna'daki savaştan çıkarılan derslerle şekilleniyor.

Rusya'nın konvansiyonel savaş taktiklerini yakından izleyen Helsinki yönetimi, kendi savunma kabiliyetlerini bu deneyimlere göre güncelliyor.


Baltık ülkelerinin ortak cephesi

Estonya, Letonya ve Litvanya, Polonya'ya benzer bir tutumla "Baltık Savunma Hattı" projesi duyurdu.

Bu ülkelerin savunma bakanları ortak açıklamalarında, "Rusya ve Belarus sınırındaki NATO üyesi ülkelere yönelik askeri tehditlerin önemli ölçüde arttığını" vurgulayarak savunma yeteneklerini güçlendirme kararı aldıklarını belirtti.

Bu karar, ülkelerin "topraklarını ve özgürlüklerini savunmak için gereken tüm önlemleri almaya hazır olduklarına dair net bir mesaj" gönderiyor.

Baltık ülkelerinin koordineli hareketi, NATO'nun en savunmasız olarak görülen bu kanadının güçlendirilmesine yönelik ortak iradenin somut göstergesi.
 

Sınır teline ek olarak, Estonya'nın güneydoğusunda toplam 40 kilometrelik tanksavar siperi kazılacak / Fotoğraf: Arved Breidaks
Sınır teline ek olarak, Estonya'nın güneydoğusunda toplam 40 kilometrelik tanksavar siperi kazılacak / Fotoğraf: Arved Breidaks

 

Ottawa Sözleşmesi'nden çekilme: Hukuki devrim

Bu ülkelerin mayınlama stratejisinin merkezinde, 1997 tarihli Anti-Personel Mayınların Yasaklanması ve İmhası Sözleşmesi'nden (Ottawa Sözleşmesi) çekilme kararı bulunuyor.

Bu anlaşma, anti-personel mayınların kullanımını, stoklanmasını, üretilmesini ve transferini yasaklayarak sivil kayıpları önlemeyi amaçlıyor.

Ancak sözleşmenin kritik bir zaafı var: Rusya, ABD ve Çin gibi büyük askeri güçler bu anlaşmaya taraf değil.

Bu durum, anlaşmaya taraf olan ülkeler için stratejik bir eşitsizlik yaratıyor.

Ottawa Sözleşmesi'nin 20. maddesi uyarınca başlayan çekilme süreci, BM'ye bildirimden 6 ay sonra yürürlüğe giriyor.

Bu ülkelerin 2025 yılı sonunda mayın üretimi ve kullanımı için yasal zemine kavuşacakları öngörülüyor.

Litvanya ve Letonya bu süreci başlatan ilk ülkeler oldu.


Rusya'nın sessizliği ve stratejik hesapları

Rusya'nın NATO ülkelerinin mayınlama planlarına ilişkin doğrudan bir yorumda bulunmaması dikkat çekici.

Bu stratejik sessizlik çeşitli şekillerde yorumlanabiliyor. Moskova, bu planları ciddiye almadığını gösteriyor olabileceği gibi, bir provokasyon olarak nitelendirip kendi kamuoyunda NATO'nun "saldırganlığını" meşrulaştırmak için de kullanabilir.

Rusya'nın mayınlar konusundaki genel söylemi incelendiğinde, Ukrayna'yı Karadeniz'e mayın döşemekle suçladığı görülüyor.

FSB, Ukrayna'nın Odessa açıklarına 420 mayın döşediğini ileri sürerek bu mayınların İstanbul Boğazı'na kadar sürüklenebileceği uyarısında bulundu.

Bu durum, Rusya'nın anlatı kontrolü stratejisi uyguladığını gösteriyor.


Batı medyasının yorumu

Batı medyası bu gelişmeyi "yeni bir Demir Perde"nin inşası olarak yorumlayarak, Avrupa'nın güvenlik mimarisindeki dramatik değişime dikkat çekiyor.

Der Spiegel gibi yayınlar, Polonya'nın hamlesini artan Rus tehdidi bağlamında ele alırken, bu önlemlerin kıtadaki gerginliği artırma potansiyeline işaret ediyor.

Medya bu kararı, Ukrayna savaşından alınan derslerin ve NATO'nun doğu kanadının savunulması gerekliliğinin bir sonucu olarak değerlendiriyor.


Jeopolitik sonuçlar ve gelecek senaryoları

Bu stratejik kararın jeopolitik sonuçları 3 ana başlık altında değerlendirilebilir:

  • Caydırıcılık ve tırmanma dengesi: Mayın tarlaları Rusya'nın potansiyel askeri saldırganlığını caydırmada etkili olabilir ve Doğu Avrupa'da göreceli istikrar sağlayabilir. Ancak aynı zamanda Rusya'nın askeri yanıtını tetikleyebilir ve bölgedeki gerginliği artırabilir.
     
  • NATO içi dinamikler: Bu ülkelerin askeri harcamalarını artırması ve savunma önlemlerine başvurması, NATO'nun doğu kanadını güçlendirecek ve ittifak içi savunma taahhütlerini artıracaktır. Bu durum NATO'nun Rusya'ya karşı daha bütünleşik ve kararlı duruş sergilemesini sağlayacaktır.
     
  • Sınır bölgelerinde dönüşüm: Sınır ticareti ve serbest dolaşım yerini güvenlik odaklı askeri bölgelere bırakacaktır. Bu bölgelerdeki sosyal ve ekonomik dokuda köklü dönüşüm beklenmektedir.

Stratejik öneriler

Bu gelişme, Avrupa'nın gelecekteki güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmekte olduğunun göstergesi.

Bu bağlamda ilgili hükümetler ve uluslararası toplumun atması gereken adımlar şöyle sıralanabilir:

  • Planlanan mayınlama alanlarının haritalandırılması ve çatışma sonrasında temizlenmesi için uzun vadeli stratejiler geliştirilmeli. NATO, bu kararları desteklerken mayın kullanımının uluslararası insani hukuka uygun olmasını sağlamak için ortak politikalar belirlemelidir.
     
  • Sınır güvenliğinin yanı sıra bölgedeki gerginliği azaltmak için Rusya ile diplomatik kanalların açık tutulması önem taşımaktadır. Potansiyel yanlış anlaşılmaları ve tırmanmaları önlemek için iletişim kurulması kritiktir.
     
  • Finlandiya, Polonya ve Baltık ülkelerinin bu kararı, sadece askeri bir taktik değil, derin jeopolitik, hukuki ve insani boyutları olan karmaşık bir stratejik hamle. Uluslararası hukukun esnekliğini ve tehdit ortamındaki değişime bağlı olarak devletlerin önceliklerinin nasıl kayabileceğini ortaya koyuyor.
     
  • Bu karar, Avrupa'nın Rusya'ya karşı kararlı duruş sergilemesi gerektiğini vurgularken, aynı zamanda sivil halkın güvenliği ve bölgenin uzun vadeli istikrarı açısından ciddi sorular da gündeme getiriyor. Gelecek, bu dengenin nasıl kurulacağına bağlı olacak.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU