Muharibi, yani savaşçıyı, yine bir savaşçı eğitir.
Önceki tecrübesini ve bilgi birikimini bir alttakine aktarır.
Sistem bütünlüğü böyle sürdürülür.
Savaş, insana ait çok özel bir sınama alanıdır.
Öyle durumlar olabilir ki, bir askerin kendi hayatı bir yana, ülke kaybedebilir.
Tam tersi örnek de doğrudur, bir asker vatanının kurtuluşuna dönük bir hamle de yapabilir.
Tarihimizde bu tür örnekler çoktur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu makaledeki çerçevede neler var?
Eğitim var, öğretim yok.
Muharip (savaşçı) eğitimi var, diğerleri yok.
Bu makalede siyaset yok, ideolojik bakış yok.
Eğitimin ileri ülkelerdeki karşılıkları dahil, bilinenler, birikimler, tecrübeler var.
Sonuna kadar vatanı ve milleti düşünmek var, yardım etmek ve katkı sağlamak için her türlü destek var.
Ama takdir edersiniz, binlerce ciltlik konuları 3-5 sayfada ifade edebilmek için, gerçek bu, biraz kısıtlama var.
Keşke bir seri toplantılar olsa da bunlar detaylıca konuşulup tartışılabilse... İnanç var, bu da olur.
Eğitimi iyi bilirim, özellikle de askerî eğitimi.
Eğitimcilikte, sahada ve masada, yapmadığım görev kalmadı, uluslararası eğitimler dahil.
Ayrıca yaşamım neredeyse hep eğitim içinde geçti.
Şöyle düşünün, ihtisas sahibi bir doktor ne yapar?
Hastalarıyla her bir tecrübesi onu geliştirir, ama bir de yeni teknikler usuller çıkar ve sürekli kongrelere gider, profesör bile olsa, eğitim sürer.
Bir doktor sayısız canı kurtarır, ki bu çok değerlidir. Hayatımız doktorsuz geçmez.
Şimdi benzer duruma askeri ekliyorum:
Savaşa girişen bir askeri düşünün, ölmek ve yaşamak çizgisinde olan birinden söz ediyorum, kendini hayatta tutması demek, sırasıyla birliğini, orduyu, ülkenin hedeflerini, velhasıl milli güce etki eden bir sonuca ulaşmak demektir.
Bir ordu ile diğer ordu arasındaki fark, er meydanında ortaya çıkar.
Eğitimli ve güçlü olan kazandırır! Attığını vuran olmak çok farklılık yaratır.
Çanakkale Boğazı'nı savunan topçu subayını düşünün, koca kruvazörü bir top mermisiyle etkisiz kıldı ki, zafer Türklerin oldu.
Mayın döşeyen subay öyle bir düşünceyle hareket etti ki, tarih değişti.
Bir subay öyle bir keşif yapıp birlikleri hazırladı ki, düşman bir adım bile ileriye gidemedi.
Ama orada asıl komutan bir Alman generaldi.
Türk ile Alman arasındaki fark, zafer ile mağlubiyet arasındaki kadardı.
Askerlikte muharip ve yardımcı sınıflar vardır.
Bu sınıfların neler oldukları Vikipedi'de bile yazılı, meraklısı bakabilir.
Mesela bir piyade, tankçı, topçu, pilot, denizci muhariptir.
Başkaları da var. Başka mecrada sordukları için yazayım, istihbarat muhariptir.
Mesela bir ikmal, levazım, personel, öğretmen yakalı subay, yardımcı sınıftandır.
Örnekler çoğaltılabilir.
Muharip ne demek?
Muharip, bizzat savaşandır, savaşçıdır, cephe şartlarındadır, düşmanla temastadır, muharebededir, karada, denizde ve havada…
Muharibin her rütbede ve görev türünde birlik yapılarına göre düzenleri vardır.
Muharip, er de olur, general de.
Yardımcı sınıf, er de olur, albay da.
Bir filo yapısı içindeki pilotları düşünün, hepsi subaydır ve muhariptir.
Düşman derinliklerine sızacak bir özel tim kurun, muhariptir.
Mesela bir özel birlik timi içinde sıhhiye görevini yetişmiş biri yapar, ama o askerin asıl görevi tim ile savaşmaktır, tim verilen ana görevi yapmaktır.
O personel bir piyade astsubay olsa da sıhhiye için ayrıca eğitim almıştır.
Savaş bir kişiyle de olur, binlerce kişiyle de.
Ama bir yumruk gibi olmak esastır.
O yumruk ki düşmana bir kere dokunur, tarih değişir.
Erinden mareşaline, bu vatanın evlatları tüm dünyaca takdir görür hem sözle değil, fiille.
Eğitim çeşitleri vardır.
Temel eğitim, ihtisas eğitimi, yerinde eğitim, görev başı eğitimi, fırsat eğitimi, birlik eğitimi…
Başka bir tasnifle, yaygın eğitim, örgün eğitim…
Bilgisayar destekli eğitim, karşılıklı eğitim…
Taktik eğitim, operatif eğitim, stratejik eğitim…
Ancak çok bilinen bir konuyu da yazayım ki aklı karışık olanlara yardımcı olsun; eğitim başka, öğretim başkadır.
Ben savaşçının eğitimi derken, bunu iyi anlamalısınız.
Subay ve astsubay yetiştirme okulları çok uzun zamandır ülkemizde akademik tanımla da ifade edilmektedir, tıpkı ileri ülkelerdeki gibi.
Subaylar lisans seviyesinde eğitim alırlar.
Harp okulundan bir subay örneğin Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olmaktadır.
Astsubaylar ise Meslek Yüksek Okulu'dur.
Demek ki bunların durumu üniversitelerimiz gibidir.
Fakat konu harp okulunda veya astsubay yetiştirme okulunda bu seviyede kalmaz.
Öğrenci mühendis olurken, diyelim tankçı sınıfından mezun olacak, o halde i bununla ilgili değerlendirilmelidir.
Mühendislik branşının yanında, bir tankçı subayı olmak için, bununla ilgili ilave ders görmektedir.
Daha sonra yine eğitimi devam edecektir.
Bitmedi, bir mühendis ve tankçı asker olacağı nedenle, fiziki açıdan ve bir askerin taşıyacağı sorumluluklar bakımından, donanımları tam olmalıdır.
Mesela iyi silah kullanmalı, kondisyonu mükemmel olmalıdır.
Bu kapsamdaki bir eğitim sadece bir üniversite veya meslek yüksek okulu eğitimiyle sınırlı değildir, üstüne çok fazla ödev vardır.
O halde diyelim mühendis olacaksınız, burada termodinamik dersini bir akademisyen verecektir, ancak tank derslerini yine bir tankçı öğretmen subay verecektir.
Eğitim sırasıyla alınır. Mesela subay ise harp okulunda başlar eğitim.
O personel bir subay, astsubay olur.
Süreç sınıf okulunda devam eder.
Mezun olur birliğine gider, sürekli ilave kurslara tabi tutulur.
Mesela pilot olacak ise başlar en temel uçak ile uçmaya, yanında öğretmen pilot vardır.
Sonra jet eğitim uçağı. Sonra av-bombardıman uçuş okulu.
Bitmedi uçak tipine göre eğitim.
Diyelim F-16'da uçacak, bu uçak tipine göre eğitim alır.
Subay pilot, hakiki birliğine gider, orada bir eğitim subayı vardır, rutin yapılan görevlerde sürekli eğitim olur.
Atışlar, her havada uçuş, taktik manevralar…
Eğitim subayı takip eder, bir öğretmen pilotla rütbeli subay sürekli eğitim görevi uçar.
Mesela önleme görevi yapılacak, radar mevziindeki diğer eğitimdeki kontrolör de eğitimdedir. Entegre eğitim yapılır.
Havada iki uçak varsa ve bunlar it dalaşı eğitimindeyse veya havada dart çekiliyorsa, av eğitimini yapılacaksa,
bunlar gerçek şartlarmış gibi uygulanır. O personel dönüp filoya ayakları uzatamaz, görev sonu değerlendirmeler sürer, bunlar uçuş kadar değerlidir.
Öğretmen havada yetmezmiş gibi yerde de sürekli devrededir.
Bütün süreçler kayıt altına alınır.
Karne notu ve ilerleme seviyesi gibi düşünün…
Tatbikatlar birer eğitimdir.
Denetlemeler sınavdır.
Hatta senaryona dayalı eğitimler yapılır.
Yine eğitim subayı simülatör eğitimlerini yaptırır.
Simülasyonlar çok değerlidir.
Diyelim uçak düşerken alınması gereken kararlar ve insiyaki yapılması gereken müdahaleler var.
Bunlar için bir uçak düşürülemez değil mi?
Ama simülasyon şartlarında durum yaratılır ve pilotun melekeleri geliştirilir.
Her durum için melekeler geliştirilir…
Diyelim sizin uçağınız F-16, düşmanınki Su-35.
Su-35'in bütün parametreleri simülasyonda vardır ve o uçağın performansını onunla uçarak öğrenebilirsiniz.
Bunlar yapılırken bir eğitimci pilot sürekli seni izler.
Sonra yine değerlendirme yapılır, eksikler söylenir.
Eğitim olmadan asker olmaz, süreklidir, her an hazırdır.
Harbe hazırlık bu demektir.
Şimdi muharip sınıf personelini eğiteceksiniz, öğretmen kim olacak?
Mesela konusunda veya ihtisasında tecrübesi yüksek olan biri diğerlerini eğitmek için öğretmen olur, hatta atanır.
Ama piyade piyadeye, tankçı tankçıya, F-16 pilotu, diğerine, muhrip personeli muhrip personeline… Bu eğitim böyle bir şeydir.
Mesela denizaltı subayını ve astsubayını düşünün.
Görevler hiç de kolay değildir. Eğitimler uzun sürelidir, ama her şey gereklidir.
Denizaltının düşman kıyısına giderek su yüzüne çıkışını hayal edin, sualtı taarruz komandoları ya balıkadam ya da lastik botla çıkıp düşmana yaklaşıyor.
Özel operasyon yapıyor. Belki de döşenmiş deniz mayınlarını tek tek devre dışı bırakıyor ki birkaç saat sonra donanma gelecek ve o düşman hedeflerini denizden bombalayacak.
Düşünün, muharip insanların bu çok zorlu görevleri nasıl olabiliyor. Eğitimle.
Savaşçı savaşçıyı eğitiyor. Dalmayı da uçmayı da gökten yere atlamayı da…
Savaşçı savaşçıya eğitim verir ve bu süreç askerlikte hiç bitmez.
Kurmaylık konusuna bakalım.
Komuta kademesine gelecekler için hazırlıklar kuvvet akademilerinde yapılır.
Komuta kademelerine elbette ki muharipler gelecektir ve ona göre hazırlanmalıdır.
Neticede savaşı kazanmaktan söz ediyoruz.
Savaşmayan biri savaşı kazanmayı da bilemez.
Kurmay subay planlama yapmayı öğrenir; harekât (operasyon) planından söz ediyorum.
Kurmay olur sürekli eğitim devam eder, plan tatbikatları ve harp oyunları yapılır.
Mesela generaller general namzetlerini eğitirler.
Harp okulu lisans, kuvvet akademileri lisans üstü eğitime eşittir.
Kurmaylık tezleri vardır, akademik tezlerdir bunlar.
Bizdeki YÖK bunları nasıl değerlendiriyor, takip etmek gerekir.
Eksik varsa düzeltilmelidir. Henüz bizde tam değil gibi, ama ileri ülkelerde akademik tezler genellikle Savaş Bilimi (Polemoloji) kaynaklıdır.
Bu konuda şahsen ısrarcıyım. Yerli ve milli silah yapıp satabildiğiniz gibi, dünyaya Türk tipi stratejileri, doktrinleri yazıp öğretebilmeliyiz. Bunu yapacaklar da yerli ve milli olsun!
Dünya asker millet olan Türklerden öğrensin savaşı, Napolyon'un Fransa'sından değil.
Örneğin, bir süredir diyorum ki benim yerli-milli ifadelerim çoğu kere (mesela) King's College hocalarınınkinden kıymetli.
En azından bu özgüvene sahibim, ama sistemimiz de buna müsait olmalı.
Diğer kardeşlerim de benzer bilgiye ve görgüye sahipler.
Biz artık savunmamızı yapmak için Almanya'dan veya Amerika'dan asker çağırma zamanlarını çoktan geçtik.
Tam tersi durumdayız, biz gidiyor eğitiyoruz.
Daha sonra silahlı kuvvetler seviyesinde eğitim olur.
Bu müşterek harekât planlamak ve yapmak için ileri eğitim seviyesidir.
Bu eğitimi alanlar artık general olmaya da hak kazanırlar.
Bu arada personel sürekli yurt dışı kurslara ve eğitimlere gider.
Bunların her biri uluslararası alanda gelişimi sağlar.
Örneğin, NATO eğitimi çerçevesinde düşünün, kazancına bakın.
Personel döner, öğrendiği ileri usullerle kendi birliğinin gelişmesine zemin hazırlar, belki de diğerlerine eğitim verir.
Yurt dışında teknolojik gelişmelerin kursları olur.
Bunlar hiç bitmez çabalardır.
Yeni teçhizat, mühimmat alınır, bunun eğitimi mutlaka olur.
Siz dışarıya bir silah sistemi mi sattınız, bu kez de eğitici sizsiniz. Bu çok önemlidir.
Milli güvenlik seviyesinde eğitim alınır.
Ülkenin, savunma ve güvenliğinin, bürokrasinin, her türüne dayalı eğitim alınır.
Buna seçilmiş kimseler gider.
Mesela bir üst seviyedeki asker neredeyse bütün ülkeyi bilir, geziler yapılır, sınır taşlarından fabrikalara, limanlardan barajlara, görmedik, dokunulmadık yer kalmaz.
Vatanı koruyacaksanız, her şeyini bilmelisiniz.
Asker, tam bir asker gibidir; duruşuyla, karakteriyle, bilgi ve görgüsüyle, tecrübesiyle…
Asker attığını da vurur, kendisini de korur.
Hayatta kalmak en baştaki görevdir ki; diğerlerini ve vatanını koruyabilsin.
Rakiplerinin yanında sürekli en önde olmaya çaba sarf edendir.
Daima hazırdır, her şarta, her olumsuzluğa.
Her şartta ve her durumda dediğim nedir?
Havacı olarak örnek vermeyeyim.
Karacı asker gibi bakın; çölde de ormanlık yerde de fırtınada da karanlıkta da ateş altında da hatta yaralıyken bile orada görevini yapabilir.
Eğitimler bunu verir. Teçhizat varsa bunları kullanabilir.
Hatta en ileri teknolojideki teçhizatı çok pratik kullanabilir.
Yokluklar içinde mi, kendine pratik çözümler üretir.
Başkalarını mı kurtaracak, liderlik etmeyi bilir.
İleri ülkelerdeki liderlik eğitimleri, askeri okul menşeilidir.
Özel ihtisaslar vardır, tıp doktorluğu gibi.
Muharip değilse bile çok ileri bilgi ve tecrübeyi gerektiren bir alandır.
İşin esası cephedeki sahra hastanelerini düşünürseniz, sürekli savaşanları yaşatmak zorundasınız, ki bu savaş azim ve iradesine, insan kaynağından azami istifade etmeye çok önemli katkılar sunar.
Bir doktoru düşünün, sivil hayatta göremeyeceği kadar çok mayına basmış vakıa ile ancak askerken karşılaşabilir.
Bu onu eşiti doktorlardan daha farklı hale getirir.
Burada görüldüğü gibi tecrübe de bir eğitimdir.
Sonuçta; eğitim şart!
Ama nasıl?
Ben size bütün bunları, ordumuzda var olanlarla ve şanla şerefle taşıdığım üniformanın verdiği birikimle aktardım.
Bu bitecek bir süreç değil, sürekli gelişmeye muhtaç.
Bayrağı taşıyan kardeşlerimiz bu inançla ve güçle bihakkın görevlerini yapıyorlar.
Söylediğim net:
Bir savaşçı, savaş ortamındayken ve savaşçıların üstün çabalarıyla eğitilirler.
Bu zafere giden yolun en önemli kısmıdır.
Türk milleti, asker millettir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish