Değişime hazır mıyız?

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

Bugüne bakıp şunu söyleyebiliriz: Mevcut sistemden yeni bir yapıya geçiş dönemindeyiz, öyleyse önce duruma vakıf olmak ve ilk yapılması gerekenlere odaklanmak gerekiyor.

Bu konuyu kısaca, gerçeklik tartışması, ulus devletler, medya etkisi, meşru propaganda, büyük güvensizlik, otoriter popülizm, sistem tartışması ve bilinçlenmek başlıkları altında işleyeceğim.


Gerçeklik tartışması

Günümüzde yaratılmış gerçeklikleri algılara yerleştirmekle ilgili süreçler ve bununla ilintili sürdürülen politikalar, büyük medya operasyonları şeklinde cereyan etmektedir.

Küresel çapta insanların algıları etki altına alınmakta (baskılanmakta) ve politikacılar kendilerine buna göre işleyen bazı yollar açabilmektedirler. 

Yaşam ise gerçektir.  

Soru şudur: Yaratılmış gerçeklik ile asıl gerçek arasında ne fark var? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ulus devletler

Örneğin, ulus devletlerde (kayıtlı) bireyler aynı zamanda vatandaştır, sürekli kontrol edilebilen bir numaraya (banka, GSM, vatandaşlık, sosyal-sigorta, vs.) sahiptir ve bunların içinde büyük nüfus kümesi, ücretli olarak çalışmaktadır. 

Ücret nedir? Denge mi, bedel mi, hak mı, açlık-tokluk sınırı mı, bir anlaşma hükmü mü?...

Yoksa, ülkedeki bu büyük nüfusu, kabul edilebilir marjlara sokmak, kolay yönetilebilir kılmak ve politikanın gözetiminde tutmak mıdır?

Bu çok tartışmalı bir konudur. 

Refah toplumlarında denge ideale yakın olmakta, hak-hukuk yerini bulmakta, yüksek standartlar (eğitim, sağlık vs.), yüksek beklentilere ve değer dahil üretime açıklık sağlamakta, diğer yandan ise demokrasi kültürünü kendiliğinden inşa edip geliştirmeye sebep olmaktadır.

Vatandaşlar, ama daha çok ücretliler, aynı zamanda seçmen durumundadırlar.

Hangi tür politik rejimden söz ederseniz edin, demokratik ABD, otokratik Rusya, demokratik Almanya, totoliter İran, vb. bunlar sonuçta bir hükümet tarafından yönetilirler.

Ulus sisteminde işletilen bir devlet ve hükümet yapısı mevcuttur.

Bunun içinde politik seçimler doğru veya eksik olsa da birileri iktidardadır.

Bunlar ne için iktidarda bulunurlar?

Cevaben, halk veya ulus (millet) için denir.

İnsanın elindesiniz ve bu bile ne denli gerçekçi, tartışılır haldedir.

Sonuçta her ne veya kim ise iktidardakiler seçmenleri kendi merkezlerinde tutmak isterler.

Bunun için emeğin ücretlendirilmesi süreçleri, üretim ve tüketim dengesi, sosyal yaşam standartları gibi konular politikanın ana temalarıdır.

Günümüzde politika ile yaratılmış gerçeklik arasında sıkı bir bağ vardır.

Bu bağ yönetilebilirdir. Politikayı, ekonomiyi, sosyo-kültürel yapıyı yönetmek iktidarların temel faaliyetlerindendir.

Bunu ilgililer, belli kesimlerle birlikte, açık veya kapalı, doğrudan veya dolaylı yöntemlerle yaparlar.

İktidarın gücü böyle gerçekleşir.


Medyanın etkisi

Medya ile dolaylı etki yaratmak konusu üzerine bir örnek vereyim. 

Bu "Brezilya dizisi" olarak bilinen televizyon filmleri, bir küresel şirket tarafından reklamları etkin kılmak üzere yaratılmıştır.

Bu ABD menşeili küresel şirket (adını vermiyorum) ne satar?

Yaşamınızda olan her tür bakım ve temizlik ürününü (bebek, tekstil, ev, aile, kişisel, sağlık, saç, ağız, cilt bakımı).

Mesela kendinize, "hijyenle alakalı aklımıza girenleri nereden edindik" diye sorabilirsiniz.

Cevaplayayım: Medyadan.

Yavaş ilerleyen drama, fiziken güzel erkek ve kadınlar, yaşanan karmaşık sosyal olaylar, bitmek bilmeyen bir hikâye…

Yıllarca süren bu tür televizyon dizileri oynarken reklamlar planlı olarak içeriye yerleştiriliyor ve böylelikle dünyaya ürün satmak için gerekli bilinç ve bilinçaltı ögeleri verilebiliyor. 

Bu kapitalist sistem dünyada bayağı tuttu.

Başkaları da benzer projeleri hayata geçirdiler.

Ama çıkış yeri belli: Para kazanmak! 

Sosyal önden bazı konular yozlaşma içerikleri bile olsalar, bu diziler insanlara cazip geldi.

Özellikle o büyük nüfusun olduğu ücretli kesimler kolayca etki altına alınabildi. 


Meşru propaganda

Bu size hatırlattığım basit ve bilinen bir örnektir.

Söylemek istediğim ise hedef kitleyi, temayı ve işleyişi belirleme şeklidir.

Bu yöntemde; asıl amacın gizlendiği, hedef kitleyi eğlendirmekle yola çıkıldığı, insanların boş zamanlarını doldurmayı ve hedeftekileri büyük ölçüde meşgul etmeyi içerdiği söylenebilir.

Bu konu, vatandaşa aslında sosyo-ekonomik yönden gizli amaçlar güden sinsi bir saldırı türü olarak da ifade edilebilir.

Ama iş burada kalmaz. Konu politika tarafından da önemsenir.

Politikacılar, eğlence veya insanların hassasiyetlerini kullanmak şeklindeki gibi, pek çok yöntemle etki altına alınabilen (uyuşturulabilen) kitleleri kendi amaçları için kullanabildiklerini keşfetmişlerdir. 

Günümüzde meşru propaganda böylesi yaygın yöntemlerle yapılabilmektedir.

Ücretler, üretim ve tüketim, sosyal yaşam, standartlar bir yana, kim nereye oy verecek, bu dahi etkileme yöntemleriyle (önemsenecek derecede) yapılabilmektedir. 

Medya dendiğinde aklınıza sadece gazete ve dergi gibi basılı olanlar veya billboardlarda, toplu ulaşım araçlarına yerleştirilen yazı ve resim gibi olanlar gelmesin, bugün internete bağlı telefonlar dahil, ekranlı her şey medya aracıdır. Her yaşta oynanan ekranlı oyunlar bile birer medyadır.

"Hayırlı olsun" türü mesajlar medyadır. Böyle bakılırsa medya yaşamın her yerinde ve bir günün içinde zamanın büyük kısmında yer almaktadır.


Büyük güvensizlik

Bazı ulus devletlerde GSM, banka numaraları, sigortalar, hatta aile veya mülkiyet bilgileri çok özeldir, bunların parası vatandaştan çıkmaktadır.

Sadece bunlar bir hizmet alanı değildir, bireyin yaşamla ilgili bağıdır.

İyi de numaraları elde etmek veya korumak kimin işidir? Nerede devlet?

Kötü insanlar var ve devlet onlarla da mücadele ediyor denebilir, değil mi?

Yetmez!

Mesela politikacılar, belediyeler, vs. neden bu tür özel bilgilere rahatlıkla ulaşabiliyor, onlara kullanma yetkisini kim veriyor?

Geldik yapay zekanın (AI) geliştiği bir sisteme. Yaratılmış gerçeklikten söz ediyoruz, değil mi?

İnternet, bilgisayar, programlar, yazılımlar, derken kendi kodunu yazan AI’ya, yani sanal bir evrene.

Bugünün AI sistemleri her yere ulaşabiliyor, büyük veriden istifade edebiliyor, pek de engel yok gibi. 

Şimdi, nerede bizim ulus devlet, hak-hukuk, korunması gereken özel verilerimiz, gizli her tür konumuz?

Var mı? Güvende miyiz?

Bu iş çok fazla ilerledi ve önü alınamaz bir halde!

Sistem sürekli katlanarak büyüyor ve kendini besler hale geldi.

Örneğin bir şirket, milyarlarca dolarlık diğer dev bilişim şirketinin markası konumundaki ana ürününü AI’ya yeniden yaptırarak, onu yok edebilecek.

Dalga geçer gibi… Bunu "al yap" diyerek başarabilecek.

Ne denli korkunç bir noktadayız?

Nerede bizim vatandaşlık için taşıdığımız ve yaşamımızı adadığımız o yüce değerlerimiz?

Dönelim ücretlilere, sanal dünyada gezdirilen vatandaşın haline, yaratılmış gerçeklik içinde kendine alan açan politik güçlere.

Kapitalist güçtekileri biliyoruz, onlar para kazanırlar, hırslarını tatmin ederler, ürünlerini satmak için medyayı önümüze koyarlar, vs.

Ekonomik döngü içindekilerle ilgili olanları anlamak mümkün.

Ama o politikacıları nereye koyacağız?

Politikacılar iktidara gelebilmek ve orada daha uzun süre kalabilmek için kendilerine kolaylık sağlayan her türlü destekten ve müttefikten yararlanırlar.

Bu günümüz dünyasında her yerde yaklaşık böyle oldu.


Otoriter popülizm

Onun için Joe Biden son ABD başkanlık seçimleri sonrasında koltuğu Donald Trump’a devretmeden hemen önce, "bu otoriterlik, elitizm…" dedi ve kendince ciddi bir uyarıda bulundu.

Onun için "popülizm" hortladı!

Trump, dünya gündeminde!

Kendisi bir "dizi" gibi.

Televizyon, sosyal ve konvansiyonel medya, Beyaz Saray’daki ve kurulan diğer sahnelerdeki şovlar…

Sevilmese de kendinden bahsettiriyor, öyle değil mi?

Bu karmaşa içinde, kopmalar ve savrulmalar olacak.

Daha fazla şekilde yaratılmış gerçekliklere müracaat edilerek insanları, ama daha çok ücretlileri kontrol gedecek zamandayız. 
 


Sistem tartışması ve bilinçlenmek

Trump ile birlikte bir uluslararası sistem tartışmasının başlaması boşuna değildi.

Ulus devletlerden, içinde ulus temsilcilerinin yer aldığı uluslararası kurumlardan oluşan bu sistem, haklı olarak sıradan insanlara şu soruyu sorduruyor:

Yaratılmış gerçeklik ile asıl gerçek arasında ne kadar daha dayanabiliriz, kandırılmadan, onurlu ve adil bir şekilde?

Bugünün konusu salt bir uluslararası sistem tartışması değildir.

Bu genel kapsamlı ve büyük bir sistem tartışmasıdır.

Bu sistem içinde yeni bir durum var, sınırlar ve maddi külfet yaşadığımız sistemi zorlar hale geldi.

Nereye kadar?

O halde bir şeyler değişiyor.

Bazı şeylerden vaz geçme zamanı geldi çattı.

Değişecekleri iyi belirlemek temel hareket noktası olmalı.

Gerçekler ölçüsünde sahip olunması ve korunması gerekenleri bize birileri söyleyebilir, ama en çok da bizler bu konuda bir bilinçlenme hali yaratabiliriz. 

Nereye bakacağımızı, günümüzü hangi önceliklerle geçireceğimizi, seçimlerde öyle veya böyle etki altında kalınıyor ise ne türden bir hareket tarzı belirleyeceğimizi, bu gibi önemli şeyleri yaşamımızın içinde tarif edip uygulayanlardan olabiliriz. 

Ne denli zor ve büyük bir şeyden bahsettiğimin farkındayım; ama bu noktada, bir yerden başlanması gereken bir bilinçlenmekten bahsettiğimi de ifade etmek isterim. 

Filozofların 1980’lerden itibaren bugünleri öngördüklerinin de farkındayım. Ama işte geldi çattı! Şimdi iş başa düştü.

Yaklaşık 20 yılın özeti:

Dördüncü Sanayi Devrimi, iklim krizi, 2008’den bu yana yerine oturmayan küresel ekonomik kriz hali, 9 milyara dayanan dünya nüfusu ve göçler, Kovid-19 pandemisi, yeni yaşam şeklinin aşılandığı kısa ama etkili bir dönem, savaşlar, silahlanma ve nükleer tehdit… 

Bunlar bir yük getirdiyse, alınan ve bundan sonrakiler için alınması gereken tedbirler de değerlendirmeli.

Aksi halde; her gün Brezilya dizisi benzeri şovlara bakıp uyuşturulmuş gibi dolaşmaya devam ederiz; ücret olarak, belli süreçler işletilse de yaşayacak, tüketecek ve yaşamda itiraz etmeksizin tutunabilecek kadarına mahkumiyeti kabul edebiliriz; alnımızda, sırtımızda veya cebimizde bir numara ile yaşamayı kabul edenlerden olabiliriz…

Şimdi bu sınırdayız!

Önünüze konan düşmanlıklar, zıtlıklar ve yozlaşma sebepleri, size, "bana muhtaçsınız" diyenlerin aldatmacasından başka bir şey olmayabilir.

Bugün dünya Trump’ın, Netanyahu’nun, Putin’in veya benzerlerinin insafına mı kaldı?

Dünya ciddi politikalara ve bunlar için güven veren gerçek liderlere ihtiyaç duyuyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU