Polemoloji

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Annelise Capossela/Axios

Polemoloji, Savaş Bilimi ile Küresel Güvenlik Analizi başlıklı kitabım okurlara ulaşmaya başladı.

Bu yönde yazılmış ilk ve tek kitaptır. Amacım kuramsal bağlamı ve pratiği çok iyi işlemektir.
 

Polemoloji

 

Savaşlar gelişim içindedir, evrimleşirler.

İç içe geçerler, biri, bir kaçı veya en yeni, sürprizlerle dolu olanı karşınıza çıkabilir.

Birinci nesil savaşta muharebe alanına ordular düzenli bir biçimde ve taktik nosyona uygun halde getirilirler, birbirlerini görerek savaşırlar.

Burada her ne kadar ateşli silahlar var ise de yine kesici ve vurucu silahlar da yok değildir.

Birinci nesil savaşta insan gücü bitirici hamlesini süngüyle ve kılıçla yapar.

Napolyon Savaşları’na kadarki dönemi böyle düşünebiliriz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İkinci nesil savaşlarda ateşli silahların harekât alanındaki fonksiyonlarının daha gelişmiş olduğu görülmektedir.

Hem muharebe alanı sadece karada değil, denizde de olabilmektedir.

Hatta hem karada hem de denizde müştereken sürdürülen harekâta tüfekli (bazıları makineli) keşif uçakları da destek vermeye başlamış haldedir.

Bütün bunlar görmeden atışı, destek atışını, taktikte değişikliği işaret etmektedir.

Havan veya obüs gibi toplarla ateş ve yıkıcı güç imkânı gelişmiştir.

I. Dünya Savaşı içindeki önemli bir cephe olan Çanakkale Savaşı’nı düşünün, deniz savaşı kısmı da dahil ama esasen kara savaşı olduğu dönemde ikinci nesil savaşın en kapsamlı uygulamaları gerçekleşmiş haldedir.

Zafer kazanmanın silahların geliştirilmesine paralel yürüdüğünü keşfeden devletler, ateş gücü, dayanıklılık, isabet, sürat ve menzil bakımından fark yaratacak ilerlemelerin arayışına girmişlerdir. 


Üçüncü nesil savaşlarda harekât (operasyon) ve taktikler bütünüyle savaş araçlarına göre belirlenmektedir.

Artık süngüye ihtiyaç yoktur. Harekât alanında silah sistemleri devrededir.

Bu silah sistemleriyle, mesela tanklarla, toplarla, tekerlekli ve paletli vasıtalarla, hatta uçaklarla, cephe hattı, önü, gerisi gibi kavramlara göre, değişik taktiklerin uygulanması söz konusudur.

II. Dünya Savaşı üçüncü nesil savaşın örnekleriyle bezelidir.

Üçüncü nesil savaşta ülke, geri bölge, lojistik kapasite ve stratejik ihtiyatla aslında muharebenin irtibatlı olduğu tüm alanları kapsar olmuştur.

Ülkeler savaşa her bakımdan hazırlanmak zorunda kalmışlardır.

Savaş sanayii gelişmiştir, uçaklar, denizaltılar, radarlar, kitle imha silahları, gelişmiş paletli ve zırhlı vasıtalar savaş alanlarını doldurmuştur.


Dördüncü nesil savaşlarda ikinci planda kalanlar, ateş gücü veya manevra esaslı operasyonlardır.

Bütünüyle amaç hasma veya hasımlara üstünlük kurmak ve kendi isteklerinizi kabul ettirmek olduğuna göre, hangi yol izlenirse ve vasıta kullanılırsa en ekonomik ve etkili sonuç elde edilir, buna bakılmaktadır.

Artık örneğin stratejik caydırma yöntemiyle bir ülkenin harbe devam azim ve iradesinin kırılması söz konusu oluyorsa, bu yol tercihlerin önüne geçebilmektedir.

Başka örnek, eğer düşmanı felç edercesine bir stratejik etki altına alırsanız, onu masaya rahatlıkla oturtabilirsiniz.

Dördüncü nesil savaş dolaylı kazanımları da devreye koyduğundan, asimetrik unsurlarla, terörle, vekillerle, gayrinizami harple, teknolojik sistemlerle, hatta içerideki sivillerin kullanılmasıyla, psikolojik harple ve pek çok yeni imkânla birlikte değerlendirilir olmuştur.

Bu, askeri zayi etmeden savaşmayı, dördüncü neslin imkân ve kabiliyetleriyle birlikte kazanmayı işaret eder.

Durum böyle olunca düşmanlıkların tarifi değişmektedir ve harbin ilansız gerçekleşmesi dahi mümkün olabilmektedir. 


Gelelim beşinci nesil savaşa.

Şuradan başlayayım, bence en yozlaşmış (veya yozlaştırılmış) savaş dördüncüsüdür.

Emin olun bir asker olarak buna savaş demek istemiyorum, sadece kabulleniyorum!

Ancak korkarım ki beşinci nesil savaş, dördüncüsünü arattıracaktır.

Şok edici, kaotik ve tamamen istikrarsızlıkların ve krizlerin yönetilmesine dayalı sistemli bir savaş tarzı gerçekleşecektir.


Şu an dört ila beşinci nesil arasında bir yerdeyiz. 

Kuramsal açıklamaların yapılma nedeni, bugün olanları veya yarın olabilecekleri daha doğru şekilde anlamamıza katkı verir.

Hazırlıklar buna göre yapılır. Tehdidin şeklini ve yöntemini bilmek kazanıma doğru atılacak adımların başarısını sağlar.

Savaşlar için ileride veya geride olmanın önemi büyüktür. 

Dördüncü ve beşinci nesil savaşları çoğu kişi anlayamadı kanısındayım.

Hedefin ele geçirilme biçimlerini tahayyül etmek veya bunu kabullenmek bir hayli güçleşti.

Örneğin ABD, Afganistan’da ne yaptı?

Eğer buna üçüncü nesil savaşın mantığıyla bakarsanız, değerlendirmeniz de başka olur. 

Yine ABD, Ukrayna’daki savaşın neresindeydi? Bu da tam anlaşılmadı. 
 


İsrail’in Hamas’a savaş ilan etmesinden sonra yaşananları politik-ideolojik okumak başka, stratejik hedefleri ele geçirme (strateji kazanım) yönüyle başkadır.

Bu savaşa getirilen yorumlar bir hayli çeşitlidir. Herkes kendi savunusu içinde haklıdır.

Ancak bu konuya kazanan-kaybeden noktasından bakmak ile vicdani muhasebe yönüyle bakmak çok farklı sonuçlar üretir.

İnsanlık geleceğe bakarken karamsarlaşır.

Acaba beşinci nesil savaşta bunun ne gibi bir anlamı vardır?

Muğlaklık artmaktadır.

Savaşın veya kazanım elde etmenin cepheden uzaklaşması, karmaşıklaşması, baskı kurma mekanizmalarının farklılaşması çok ciddi sonuçlar üretmektedir.

Bütün bunları iyi anlamak gerektiği açıktır. Çünkü savaş demek, var olmak, kaybolmak, kaybetmek yönündeki sonuçları karşınıza koyduğu gibi, artık sizleri ve anlayışları da değiştirecek boyutlara gelmiştir.

Bir başka örneği NATO ile verelim. NATO duruma adapte olabilen bir savunma örgütüdür. Gezegenin tek örgütüdür.

Yetenekleri, kapasitesi, fonksiyonları ve stratejik hedefleri yönleriyle çok kapsamlı özelliklere sahiptir.

Ama bir de bakarsınız ki bu örgütün içindeki ülkelerin herhangi birinde fikir ileri süren uzman, bu örgütü halen II. Dünya Savaşı mantığıyla irdeler.

Bu durumda içinde bulunduğumuz geçiş dönemini ve geleceği doğru okumak şarttır, savaşın şakası olmaz!

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU