Bekayı genel mahiyette açıkladıktan sonra, devletler ve hegemonik güçler için konunun nasıl incelenmesi gerektiğini sizlerle enine boyuna tartışacağım.
Çünkü yeni bir beka açıklaması okuyacaksınız.
Durağan değil, evrimleşen bekadan söz edeceğim.
Makalemde size rehberlik etmesi açısından önce bir tasnif yapacağım.
Tasnifim (örnekleriyle) şu şeklidedir:
- Doğal felaketlerin bekaya etkisi
- İnsanın inşa ettiği dünyada bekanın tartışılması
- Antik Medeniyetler (Antik Hitit, Antik Mısır gibi)
- Klasik Devletler (Osmanlı İmparatorluğu gibi)
- Modern Devletler (Fransa, Almanya, Çin gibi)
- Başat, Hegemon Güçler veya İmparatorluklar (ABD, AB gibi)
Makalede bunların detaylarını ve birbirleriyle ilişkili olan durumlarını göreceksiniz.
Bekanın bu tasnifle açıklanmasını ilk kez görmektesiniz.
Bu tasnif bize gelecekte nelerin olabileceğini de gösterecektir.
Genel olarak beka
Beka, baki kalmak, sürdürmek, sürdürülebilir olmak, ezelden ebede yaşamak demektir.
Devletler ve medeniyetler için beka analizleri en önemli göstergelerdendir.
Mesela yaklaşık 550 yıl yaşamış bir (antik) Hitit medeniyeti ortadan kalktı, bugün sadece kalıntıları var.
Hitit devleti baki kalamadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Antik devletler yok olurlar mı diyeceğiz?
Hayır.
Milattan önce 3150'lerde belirgin biçimde var olmuş Antik Mısır var, bunun üstüne Mısır devleti halen yaşayanlardan…
Mesela Avrupalı milletler bulundukları yerlerde yaklaşık 2 bin 700 yıldır güç biriktiriyorlar.
Sonra da o buldukları değerleri diğerlerine karşılığını alacak şekilde paylaşıma açıyorlar.
Eğer diğer bir millet, bulunduğu yerde sabit kalıp genişleyemediyse, başka değerleri içine alırken uyum sürelerinde yaşamsal değişimlere tabi kaldıysa, başka deyişle öz değerlerini biriktirerek büyütemediyse, bu durumda kurduğu devletler ancak 3-5 yüz yıl yaşayabildiyse, o halde (örneğin) Avrupa'dakiler ile mukayese edildiğinde şüphesiz bir kayıp vardır.
Baki kalma süresi önemlidir.
İnsana ait olmayan büyük yıkımlar, doğal felaketler konusu için hazır bulunmak gerekir, hasarı ucuz atlatmak için her tür hazırlık yapılır, bilinçlenme sağlanır, disipline olunur ve öngörülenler dikkate alınır.
Ama bunu şimdilik bir yere bırakalım ve biz insanın inşasıyla ilgili olan refah ve güvenlik anlayışına bakarak ilerleyelim.
Beka için insana ait inşa edilenler açısından altyapısal konu başlıkları, refah ve güvenliktir.
Dünya şöyle bir yerdir:
Rakip, düşman, istismarcı, kemirgen, tehdit hep vardır; dost, ortak, destekçi, yardımcı, omuz veren de vardır.
Bu iki ucu (pozitif ve negatif diyelim) gösteren konu için, inisiyatifi elde tutmak ve diğerine olduğu gibi vermemek gerekir.
Eldeki imkânı veya gücü diğerine teslim etmek veya etmemek şeklinde bir tespit yapmak gerekir.
Eğer bir toplum inisiyatifini kendi elinde tutamıyor ise; buna diğerlerinin bir kısmı dostane destek verecektir.
Buna karşılık çoğunluktaki kısmı, zayıflıklardan istifade ederek, kendi refah ve güvenliğini güçlendirecek, imkanları elde etmeye çabalayacaktır.
Esasında bunlar "doğal" çabalardır.
Zafiyet göstermek bekanın hastalık emaresidir.
Osmanlı'ya "hasta adam" dediler.
Neden?
Doğal olmayan nokta, bazı toplumların, siyasilerin ve liderlerin bu gerçeği göz ardı etmeleridir.
Zafiyet ya anında etkisini gösterir ya da zaman içinde alıp götürür.
Ancak zafiyet o toplumun ve idarenin sorunudur, dışarıdan gelip alanın veya almak isteyenin değil.
Zaaflar toplumun kendi dokusu içinde incelenir.
Bunların her bir noktası "tavuk-yumurta" misali açıklanabilen hususlardır, biri diğerinin gerekçesidir.
Eğitim, bilim, sağlık, ekonomi, ahlak, vs. her bir detay aslında söz edilenlerdendir, ama neticede iç dengelerin ortaya çıkardığı hasıla ne, ona bakılır.
Önemli olan değer üretme seviyesi, potansiyeli, motivasyonu, becerisi ve bunların kendiliğinden olup olmadığının bilinmesidir.
Dünyada ulusların en bilinen yarışı beka üzerine sahnelenir.
Karşı taraf, rakip, dost veya düşman, her ne ise, neye bakar?
Önce, ortaklıkla ne yapabilirim?
Ya görüşüp, anlaşıp bir yol belirlenir ya da söz konusu hedefte, kontrol edenin olmadığı bir noktada, ortada ne varsa toplanıp alınır.
Başka ne yapılsın?
Zaaf varsa muhatap bundan yararlanır.
Hem canım cicim der, yüzüne güler, ama sonuçta çıkarına bakar, insan bu!
Rakibe kötü, çıkarcı, sömüren, emperyalist, vs. diye yakıştırmalar yapılsa da bunun bir önemi yoktur.
Önemli olan bu taraftakinin zaaf içinde olmamasıdır.
Hatta tam tersine, karşı tarafa inisiyatifle etki ederek, kendi refah ve güvenliğini artırıcı girişimlerde bulunması gerekir.
Toplumun seviyesine bakıldığında, iç işleyişler, kolaylıklar veya zorluklar, ahlaki meseleler, yozlaşma konuları, değer üretip üretmeme, üretilen değerin niteliği, hangi üretimlerin yapıldığı, anlaşmaların geçerliliği, hukukun işleyişi, bunlar ve benzerleri, çok önemlidir, aslında hayatın kendisidir, yansımasıdır.
Bireyden topluma, oradan devlete, sonra hayatta kalma süresine, refah ve güvenliğin gücüne, medeniyet olup olamamaya; beka zinciri böyle.
Bireye ve topluma inilerek bakıldığında beka konusu hakkında karar vermek mümkün olur.
Bireyden toplumun değişik kesimlerine ve toplumla ayrı tutulmaması gereken siyasetin işletilmesiyle ilgili hususlara bakılır; bunlar esas verilerdir.
Her bir konu biliniyor denir ve o toplumun niteliği içinde önemseyenleriyle birlikte kümeleştiği iktidarlar iş başındadır, onlar kendi yaptıklarından emindirler, öyle görünürler.
Nihayetinde siyaset iddiadır.
Siyasi gruplar kendi iktidarlarının ve politikalarının iddiası içinde olurlar.
Siyaset bir iddiadır, ancak aynı zamanda aldatıcıdır, çünkü tamamıyla insanla ilgilidir.
Bu siyasi etkileşme konusu aldatıcı olmamalıdır, bilakis konunun püf noktası buradadır.
Eğitim ve bilim-teknoloji mi?
Eğitimin ve bilim-teknolojinin dünya sahnesindeki yeri ve değeri, bahsettiğimiz ölçütler bakımından bütün iç konuların değerini artırıcı olup olmadığı iyi incelenmelidir.
Sağlık veya hukuk mu?
Aynı şekilde…
Bu iç sorgulama, ortada siyasi bir iddia ile yürüyor ve konu demokrasi gereği onay alındı gösteriliyor ise bu bir iç meseledir, dış değil.
Soru: Hangi seviyedeki demokrasi, halk onayı. İşte tavuk-yumurta olayı!
Demokrasinin türleri vardır, kötü işleyen demokrasi zafiyet yaratır, bu da beka sorunudur. Demokrasi bir kültürdür, kültürünü sürekli besleyebilenler ve buna ilişkin bir sistemi kurup işletenler baki kalırlar.
Eğer siyaset, iktidarda kalma şeklini kolay alanlara çekti ve zordan kaçıyor ise sistemini buna göre kurabilir.
İdeoloji, söylem, medeniyet iddiası, her ne siyasi anlatım var ise bunların hepsi devrede olabilir.
Beka konusundaki aldatıcı nokta buradadır.
Ama on yıllar geçer, belki de asırlar, sonra bir de bakılır ki, tıpkı Osmanlı devrindeki gibi; gerileme devri, dağılma devri…
Ne denir? Yedi düvele karşı savaştık, ama emperyalistler bizi bu hale getirdiler…
Bu mu sonuç?
Osmanlı'nın rakipleri bile yoktu ama o Avrupalı devletler modernleşmeyi keşfettiler.
Modernleşemeyen Osmanlı sonunda bir "hasta adam" oldu.
Beka için, olasılıkların ve tehditlerin hepsi var ve bunlar hesap edilenlerden olmalılar.
Başka bir dünya kurgusu olamaz ki!..
Devletler için beka
Bekanın devletler içinde incelenmesi konusunu normal bir durum olarak düşünebiliriz.
Nedir normal olan?
Antik değil, imparatorluk değil, öyleyse normal…
Herhangi bir coğrafyadaki devleti ele alın, önce bu devlet modern mi değil mi, demokrasi kültürünü geliştirdi mi geliştirmedi mi, işleyen bir sistemi var mı yok mu, diye bakın.
Sonra karar verin; baki kalır veya başkaları tarafından kullanılır, iş savaş yaşar, zulüm görür, liderleri bile milletini istismar eder…
Buna örnek çok.
Diyelim Suriye: İlk bakışta modern devlet idi, sürdüremedi.
Otoriter yönetimi kendi milletini böldü, bir tür terör devletine dönüştü.
Diyelim rakibi İsrail idi.
İsrail ne yapacaktı?
Bir kere Suriye tehdidini ortadan kaldırmak rakip İsrail'in refah ve güvenliği için elzemdi.
En basit açıklama buydu.
Suriye devlet halinde gücünün bilincinde olarak reformlarını yapabilmeliydi, ama bunun yerine ne yaptı?
İran ve Rusya'ya sırtını dayamak suretiyle kendini güvenceye aldığını zannetti.
Halk perişandı, siyasetçileri ise kendilerinin refahını arttırmanın peşindeydi.
Refahı arttırmanın yollarını keşfetmek, paylaşmak, toplumda gelir adaletini sağlamak, fırsat eşitliği prensibi içinde herkese imkân sağlayan bir sistem kurup işletmek, değer üretimini önceliklendirmek, en önce anla getirilen konulardandır.
Ekonomi çok hassas bir konudur, bir ucu içeridedir, diğer ucu uluslararası ve küresel sistemle bağlıdır.
Ekonominin, bilim-teknolojinin, yatırımların, üretim imkanlarının, burada kendi kendine değer üreten bir sistemin kurulmasının, hukukun işlemesinin çok önemi vardır.
Ekonomi kritik seviyeye düştü veya kırılganlaştı ise diğer alanlarda gelişmek güçleşir.
Refah ve güvenlik, aynı zamanda birbirini beslemeyerek geliştirilmelidir, aralarında öncelik yoktur.
Devletler bahsine diğer bir pozitif değerdeki örnek olarak Japonya'yı vermek mümkündür.
Moderndir, değer üretecek altyapısı mevcuttur, demokrasi kültürü vardır, ama en önemlisi milleti ahlaki değerleri ve disipliniyle öne çıkmaktadır.
Ulusun bu yüksek kültür hali, o ülkenin bekasında ana dinamodur.
Başat, hegemonik güçler veya imparatorluklar için beka
Antik dönemde binlerce yıl hüküm süren medeniyetlerin yıkılmasını bugünkü koşullarla açıklamak doğru olmaz.
Bunlar için düşüncelerimiz farklıdır.
Mesela Antik Mısır, antik çağa ait örnektir.
Buna köklü medeniyet de denebilir, bugünün kıstaslarıyla onun için hegemon ve imparatorluktan bahsedilemez.
Antik Mısır, yerinde ve zamanında bir değerdir, güçlüdür, belirleyicidir, etkisi uzanabildiği yere kadardır.
Ancak sonunda gücünü yitirmiştir.
Güçten düşmek, bekanın ana açıklama başlıklarındandır. Güçten düşenler ya değişirler ya da yıkılırlar.
Roma İmparatorluğu dünyada ender görülecek örneklerdendir.
Roma, antik dönem ile sınırda bir zamanda yer alır.
Bunu da değerlendirirken, dünyaya kattıkları yönüyle, güçlü ve sistematik değerlerini ele alarak anabiliriz.
Yıkılma nedenleri, mesela bugünün bir Avrupa Birliği için yapılabilecek açıklamalara karşılık gelmez.
Ama unutmadan hatırlatayım, Roma bu isimle değilse de bugün İtalya devleti olarak güçlüdür, moderndir, hatta Avrupa Birliği ile başat olma noktasında değerlere sahiptir.
En önemlisi, kendine has gelişmiş kültür değerlerini halen taşımakta ve geliştirmektedir.
Bekanın imparatorluklar veya hegemonik güçler bakımından incelenmesi farklıdır.
Burada mesela, İngiliz, Osmanlı, ABD ve AB örneklerini işaret edebiliriz.
Bu tür örnekler ise içinde ikiye ayrılır. Klasik ve modern dönem, şeklinde.
Klasik dönemin değerleri bugün işlemez.
Eğer ülke modernleşme kavramının gerisinde kaldı ise bekayı irdelerken kullanılabilecek kıstaslar bugünün başat veya hegemon güçleri açıklamaya elverişli değildir.
Bu bakımdan Osmanlı İmparatorluğu, klasik dönemin örneği olarak kabul edilmelidir.
Buna karşılık İngiliz İmparatorluğu ise modern dönemin değerleriyle ifade edilmelidir.
Beka yönüyle, İngiliz ve Osmanlı İmparatorlukları, modern ve klasik olma özelliklerinden dolayı farklılık gösterir.
Klasik dönemin örneği olan Osmanlı baki kalamadı, keşke daha uzun süre dünyadaki etkisini sürdürebilseydi, güçlü olmayı başarabilseydi, değer üretmeye devam edebilseydi, yeniliklerin neler olacağını o belirleyebilseydi ve bunu yapsaydı… Ama olmadı.
Ne diyeceksiniz? Neden olmadı?
Aydınlanma olmadı, Sanayi Devrimi'ni yapmadı, modernleşemedi.
Burada ifade ettiğim mihenk taşları, haliyle Batı'nın değerleri oldu.
Şimdi onlar var ve onlara, neden var, denebilir mi?
Yapılan en büyük hatalardan birisi, bende yoksa o kötüdür, demek!
Önce var olan değerlere adapte ol, bunun ortamı içinde güçlen, sonra kendi değerlerinle önder ol. Yol budur!
Aydınlanma'yı yaşayan, Sanayi Devrimi'ni yapan, modernleşen İngiltere'ye bakalım.
İngilizler için beka iki şekilde gösterilir:
- Birincisi, İngiltere devletinin bekası.
- İkincisi ise, "Üstünde Güneş Batmaz İmparatorluk" değerleri yönüyle.
İngiliz İmparatorluğu baki kalamadı, ancak İngiltere, Birleşik Krallık olarak, halen bakidir.
Hatta İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) yaşamaktadır.
Örneğin, ABD kadar güçlü veya hegemonik güç sınıfında değildir, ancak başat güçlerden kabul edilebilir.
Bugün İngiltere için en önemli beka konusu ise küresel iklim değişikliği gibi kontrol edemeyeceği bir büyük doğal felaket konusundan kaynaklanır.
En çok tartışılan, üzerine kitaplar yazılan ABD'nin durumu özeldir.
Modernleşme kapsamındaki en ileri değerler ABD'de mevcuttur.
Hatta bunlara kendi değerlerini de katarak hegemon güç olmuştur.
ABD'den bahsederken, bir imparatorluktan bahseder gibi açıklamalar yapılmaktadır.
O halde bu ülkenin veya gücün baki kalmasını, yine bildiklerimizin ötesindeki bir kıyasla yapmak durumundayız.
Beka bahsi de evrimleşmektedir, bunu söylüyorum.
Bu ifade ettiğim konu, bugüne dek bir yerde okumadığınız, ama üzerinde tartışılması gereken bir ifadedir.
Bekanın evrimleşmesi tartışılması gereken yeni bir durumdur.
Avrupa Birliği (AB) ilginç bir örnektir.
Modernleşmenin yaratıcısı Avrupa, ki klasik dönemden itibaren baki kalmayı bilen bir coğrafya, içinde köklü toplumlar, feodaller, burjuvalar, elitler, devletler, krallar ve kraliçeler mevcut, bugün Avrupa Birliği halinde karşımızdadır.
İngiltere bir ara bu birliğe dahil olmak istedi, ancak Brexit ile yollar ayrıldı.
AB kendi içinde bir güç birliği yaptı.
Belki küresel güç mücadelesinde en doğru hamle buydu ve onlar da ekonomi dahil bütün konularını birleştirdiler.
Hatta Birlik genişleyerek durumunu daha da belirginleştirdi.
Bu şartlarda kuramsal bakalım ve soruların çeşidine dikkat çekelim:
AB baki kalır mı?
Avrupalı her bir devlet baki kalır mı?
AB'den ayrılanlar olur ise (mesela Bulgaristan gibi düşünün) bunlar baki kalır mı?
Öyleyse modern dönemde beka meselesine bakış tarzımız ile bunun yansıması farklıdır; kültürel değerler en temel göstergedir.
Kabaca durum şudur:
Demek ki, şartları tayin etmek, güçlü olanın, hâkim olanın, hegemon olanın işidir.
Egemenliği elinde tutan, sürekli dünya ölçeğinde iktidarda kalmak ister, başat ve hegemon olmak ister.
Mesela bugün ABD bu amaçla hareket etmektedir.
Ne kadar dayanır, iktidarda kalır, bilinmez.
Ama güç mücadelesi, belirleyicilik, sistem kurmak ve işletmek, vs. pek çok konu işte bu şartlarda irdelenir.
Kaldı ki ABD hegemonik güç olarak tespit ettiğimiz bir federal devlettir.
Eğer güçten düşerse Antik Hitit devleti gibi bir akıbete sahip olacağını düşünmek cahillik olur.
ABD gibi güçler, değişebilirler, başkalaşabilirler, küresel oyunda sahne dekorunu değiştirebilirler veya tümüyle oyunu değiştirebilirler.
İşte bütün bunları, bu evrimleşme dediğim sistemli değişim içinde yaşayıp göreceğiz.
Medeniyet yarışında bir diğerini suçlamak kolay, yapmak zor! Avunmak kolay, zoru başarmak için mücadeleye hazır olmak zor! Esas olan, gelişmeye adaptasyondur, ki bu gelişmiş kültürle olur. Evrimleşmede kural şudur: Daha iyi, mütekamil, kültürlü tohumu, kötü olanla melezlememek! Kötü örneği öne çıkaran sistemler hastalanırlar, üstelik başkaları tarafından kullanılırlar, en sonunda baki kalamazlar.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish