Bu makalede sizlere, vatan (ülke) savunması neleri ihtiva eder, savunma mimarisi nedir, içeriğinde neler var ve savunmada yeni kritik anlayışlar neler, bunları açıklayacağım.
Vatan savunması
Bir ülkede savunma anlayışı ve faaliyetleri baştan aşağı bir mimari yapı halindedir.
Her bir seviyede hayati ölçüde yapılacak hususlar vardır.
Bu konu devletin temel görevlerindendir; savunma mimarisine göre savunma ihtiyaçlarını zamanında karşılamak, icra etmek ve sürdürmek, mesele budur.
Bu konu devletle alakalıdır. Sonuçta hükümet ve savunma bürokrasisi bu hususlarda otorite olmak durumundadır.
Devletin buradaki faaliyetleri bihakkın yapabilmesi için kurumsal yapılara ihtiyaç duyar.
Örneğin Milli Güvenlik Bakanlığı, Milli Güvenlik Kurulu, Savunma Sanayii, vs. binlerce uzman bu kurumlarda çalışırlar.
Sonunda belli zamanlarda karar vericiler kritik konularda gerekli adımların atılmasına liderlik ederler.
Savunma öncelikle bir beka meselesi olduğu nedenle, sürdürülen faaliyetlerin bir devamı şeklinde mütalaa edilir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kavramsal olarak strateji 30-70 yıl gibi zamanın takibini gerektirir. Doktrin ise hükümetlerin görev sürelerine ilişkindir, örneğin 5 yıl.
Buradan anlaşılan şudur, milli savunma stratejisi yönüyle gerekli her şey belirlenmiştir, dünyadaki ve tehditlerdeki değişimlere ve milli hedeflere (çıkarlara) göre yeni stratejik adımlar atılır, yine gerektiğinde stratejide güncellemeler yapılır.
İşbaşına gelen politik yapı, hükümet, yani yürütme erki ise kendi savunma anlayışıyla (doktriniyle) bu devam eden sürece dair kendi bakış açısını yansıtır.
Örnek vereyim:
Başbakan Tansu Çiller zamanına rastlar, Türkiye’de bugün çok ileri olan bazı savunma sanayii tesislerinin temelleri ciddi olarak o dönemde atılmıştır.
Bu tamamen Çiller ile alakalı değildir, elbette Başbakan o dönemin yürütme erkidir.
Fakat burada asıl konu, Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma bürokrasisinin ve politikacılarının millileşme ihtiyacını hayati görmesidir.
Zira ABD’nin veya diğerlerinin eline bakarak bu işler olmuyor, ne gerekiyorsa kendimiz yapmalıyız.
Bu fikrin esaslı ve somut biçimde teşekkül ettirilmesi gerektiğine inanılıyor.
Diyeceksiniz ki bu savunma konusu Atatürk zamanında nasıl düşünülmüştü?
Millileşme düşüncesi tamdı, şüphesiz!
Örnekleri de çoktur.
Atatürk sonrasında ise 1950’lerden itibaren ABD ile girişilen işbirliği neticesinde, Amerikalılar dediler ki, sen böyle şeylerle uğraşma, savunma alanında biz size gereken yardımı yaparız, bizde uçak da çok uçaksavar da.
O zamanın iktidarları da bu fikre inandılar, güvendiler veya savunma konusunu bu kadar biliyorlardı, artık nasıl düşünürseniz.
Burada amacım bir dönemi yargılamak değil, özellikle milli strateji, milli savunma sanayii gibi hayati hususlar için hangi dönemleri gördük geçirdik, bugün neredeyiz, bunun anlaşılmasına gayret ediyorum.
Bugünkü iktidara bakalım; savunma yönüyle kitabi ve fiili açılardan önemli örnekler sundular.
Mesela Savunma Sanayii konusu dünyanın önde gelen kuruluşlarına sahiptir.
Bu kendiliğinden olmadı, politik tercihlerle oldu.
Yine terörle mücadelede önemli stratejiler ileri sürüldü, ileriden savunma gibi.
Bunlar da bugünlere gelen somut sonuçları olan konulardır.
Öyleyse şunu bilmeliyiz:
Bir ülke için hayati olan, refah ve güvenliğin aynı anda yükselmesi gerektiğidir.
Peki bu vatan savunması bahsinde temel olarak vurgulamam gereken husus nedir?
İnsan gücü.
Bir ülke insan gücüyle tanımlanır, anlaşılır, ilerler veya geriler.
Politika da insan gücüne bağlıdır, savunma kurumları da.
Hatta askerlikten bahsedecek olursak insan gücü çok daha öne çıkar.
Türklerde askerlik çok özeldir.
Bunun bir karşılığı vardır hem binlerce yıldır.
İşte bu özelliği ve niteliği kaybetmemek gerekir.
Savunma mimarisi
Mimari yapı şöyledir:
- Beka, egemenlik, vatan savunması, ulusun refahı ve güvenliği: Egemen bir ülke ülkesini ve milletini her türlü tehlikeden korur ve bu ifade edildiği üzere çok bütünsel kavramlarla anlaşılır.
- Ulusal (milli) güvenlik stratejisi: Mesela Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap olarak bilinir) gibi devletin çok gizli dokümanlar bu nedenle hazırlanır. İçinde milli hedefler, tehditler, dünyadaki değişimler, vs. her tür gerekli başlık ve izlenecek temel yol tarif edilir.
- Ulusal ve ittifak hedefi ve vizyonu: Milli olan konuyu anlıyoruz, anlaşılmayan konu ise müttefiklik bahsi olabilir. Gezegenin tek güvenlik örgütü NATO’dur ve Türkiye buna üyedir. Soğuk Savaş, NATO’nun caydırıcı gücüyle geçilmiştir. Bugün şöyle düşünenler çıkabilir, ülkeyi NATO mu savunsun? Hayır. Bugün Avrupa ülkeleri bile anladılar ki ittifakın yapacakları belli, ülkelerin milli stratejileri gereği vazgeçemeyecekleri de belli. Bunlar çok dikkatlice değerlendirilen konulardır. Her iki konunun (milli ve ittifak) ayrı ayrı gerekleri yapılır, bir de müşterek olan kısımları vardır. Ama kimse kimsenin ülkesini ve milli çıkarlarını, kayıtsız şartsız ve sonuna kadar üstlenemez. Bir daha dikkatinizi çekeyim, burada çıkar sözcüğü önemlidir, bu bir rekabettir. Bunu zaten herkes bilir. Yani işin en başında bir teslimiyetin olmaması hususu vardır, bu savunma mimarisinin ilk adımının konu kapsamı içindedir. Ama ortaklılar olur ve ülke, bu ortaklıklardan kazanan taraf olarak çıkmalıdır.
- Ulusal ve ittifak tehditleri ve operasyon plan hedefleri: Tehditlerin değerlendirilmesi yine stratejik değerli bir konudur. Her ülke her duruma hazır olmalıdır. En kötü duruma göre bile hazır olmak devletin ve milletin temel vazifesidir. Bu nedenle planlar yapılır. Bunlara basitçe harekât planları diyebiliriz. Planlar hazırlanır, tehdit değişir plan da değişir. Bunlar hükümetin iradesiyle ve savunma bürokrasisinin yükümlülüğüyle/sorumluluğuyla yapılır.
- Savunma doktrini: Başlarda da ifade ettiğim gibi iktidarlar kendi dönemlerinde savunma hangi noktaya önem vereceklerini vaaz ederler ki buna savunma doktrini denir. İlla değişmesi gerekmez, bir sonraki de benzer doktrinle ilerleyebilir. İşte bu doktrin gereği hükümetler savunma bütçelerine bakış açılarını yansıtırlar. Mesele savunma bütçesine A iktidarı yüzde 2 ayırırken, B iktidarı yüzde 3 ayırabilir. Somutlaşan konular bunlar…
- Silah sistemleri ve entegrasyonu: Silah sistemi ifadesini tam anlayalım. Mesela yeni tip firkateynler inşa edip donanmaya katacağız dendiğinde, bu firkateynlerin tümüne sistem gözüyle bakılır. Diğer yandan bunların donanmanın diğer bütün unsurlarıyla entegre olması gerekir. Burada sistem ölçüsünde modernizasyonlar yapılır. Hacılıkta da böyle düşünün isterim, mesela savunma sistemi ne demek? Uydu, uçak, havadan ve yerden ihbar sistemleri, komuta kontrol sistemleri, elektronik harp, uçaksavar, füze ve roket birlikleri, vs. yani bir bütünden bahsediliyor. Bir de burada kuvvetler arası (kara, deniz, hava, uzay, siber, istihbarat) koordinasyon ve iş birliği var. Müşterek ve birleşik harekât yapabilmek için entegrasyonlar eksiksiz yapılır. (Haziran ayında İran’ın durumunu müşahede ettik!)
- Uçak, gemi, füze, siber, vs: Yukarıda bahsettiğim örneklerden gidecek olursak, mesela şu sınıf firkateyn, şu tip uçak dediğinizde, bu artık işin sonudur. Ama burada bir ayrıntı var. Mesela bir uçak sistemi düşünün, bakın burada uçak tipi demedim, bu kendiliğinden daha vizyonu ve konsepti belirlenirken savunma anlayışında yeni bir stratejik çözümlemeyi içinde barındırıyordur. Böyle teknolojisi yüksek sistemsel çözümlemeli yeni silah sistemleri eski düşünceye sahip kimseleri endişelendirebilir, bunların elbette yararı ve zararı olur, dolayısıyla siyasi irade ve savunma bürokrasisi bunlara çalışır, sonra karar verir, şu olacak ve sebebi de bu der. Yani bakkaldan pirinç almaya benzemez bu konular.
- Yönetim, koordinasyon ve işbirliği: Bir savunma mimarisi kurulur, büyük bir mimari yapı olarak düşünün, bunun sevk ve idaresi ile her yönden ve katmanlar halinde koordinasyon ve işbirliği yapılır, sürdürülür kılınır.
Savunmada yeni kritik düşünceler
Savunma anlayışında 3 kritik noktadan söz edeceğim.
Şöyle:
- Birincisi yenilikçiliktir. Yukarıda eski düşünce dememin nedeni açık, bilmemiz gereken şu: Bugün 4ncü nesil savaşlar ve 5nci nesil silah sistemleri devrededir, hatta bunların bir ileri versiyonları için veriler toplanmakta, projeler somutlaştırılmaktadır. Eski demem şudur: Buradaki düşünceler ve tasarımlar sistem bazlı olması pek anlaşılamıyor, buna ilave olarak yeni savunma konseptlerine vakıf olamamak konusu da var.
Artık yapay zekâ (AI) gibi makineler devrindeyiz, bunu unutmamak gerekir. Yeniliklere açık olmak ve buradan dolayı geri kalmamak temel savunma parametresidir.
İran ve ABD örneğinde görüldüğü gibi, drone ve füze çeşitleri, robotik sistemler, görünmez stratejik uçaklar, hassas ve çok özel yapılmış mühimmat üzerinden operasyonlarda neler yapılıyor!
- İkincisi, savunmayı stratejik kazanıma dönüştürmektir. Bir önemli bir bakış açısı daha, örneğin ABD’nin savunma mimarisi kadar dünyada savunmaya dair bütün düşünceleri zorlayan bir baskılama yapısı var, bunu caydırıcılıkta kullanıyor, hatta küresel rekabeti bu alanda da yapmak suretiyle rakiplerini geride bırakmayı bir yöntem olarak seçiyor. Yani konu tek savunma değil, savunma parametreleri ve politikaları ile stratejide kazanım elde etmeye dönüyor. Refah ve güvenlik ile Akıllı Gücü kullanarak nasıl gelişme sağlanıyor, bu örneklenmiş oluyor.
- Üçüncü konu, strateji ve beka ilişkisidir. Strateji, kazanma demektir. Hatta benim ifademle kazanımları sürekli üst üste koymak, birikimi kayıpsız arttırmak demektir. Beka ise sürdürmek demektir. Sürdürülebilirliği bu yönde düşünürseniz, eğer konu Türkiye Cumhuriyeti ise ezelden ebede, yani burada 100 veya 200 yıldan bahsedilmez, sonsuz yıldan söz edilir. Sürdürmek budur. Savunma konusu bu iki tanımla açıklanmaya başlandığında kimse küçük düşünmesin, buna da hakkı yoktur.
Tarihte örnekler çoktur; ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Japonya, Çin…
Her birine bakmak ve çalışmak bu işlerin uzmanlarının amansız çabasıyla olur.
Bu işin uzmanları bilmeden iş yapma lüksüne sahip değillerdir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish