ABD neden Kuzey Kore'ye karşı müsamahakâr?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Pyongyang'ın nükleer programına rağmen Washington'un askeri müdahale seçeneğinden kaçınmasının ardındaki karmaşık hesaplar

Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya çapındaki askeri müdahalelerinin ardından, Kuzey Kore'ye yönelik görece "yumuşak" yaklaşımı birçok gözlemciyi şaşırtıyor.

Kim Jong-un yönetimi yıllardır nükleer silah geliştirirken, füze denemeleri yapıyor ve ABD'yi açıkça tehdit ediyor.

Peki ABD, askeri olarak Kuzey Kore'den kat kat güçlü olmasına rağmen neden bu rejime karşı müsamahakâr davranıyor?


Tarihin ağır mirası: Bitmemiş bir savaşın gölgesi

ABD'nin Kuzey Kore politikasını anlamak için önce tarihe bakmak gerekiyor.

1950-1953 Kore Savaşı, resmi olarak hiçbir zaman sona ermedi.

İmzalanan anlaşma bir "barış antlaşması" değil, sadece "ateşkes anlaşması"ydı.

Bu, iki ülkenin teknik olarak hâlâ savaş halinde olduğu anlamına geliyor.

Kore Savaşı sırasında ABD 1,7 milyon asker göndermiş ve 36 bin 940 askerini kaybetmişti.

Savaş, Çin'in müdahale etmesi ve çatışmanın uluslararası boyuta taşınmasıyla durmuştu.

Bu deneyim, ABD'nin Kuzey Kore konusundaki temkinli yaklaşımının temel taşlarından birini oluşturuyor.


Nükleer caydırıcılığın gücü

Kuzey Kore'nin ABD'ye karşı en güçlü kozu hiç şüphesiz nükleer silahları.

2024 itibarıyla Pyongyang'ın yaklaşık 50 nükleer silaha sahip olduğu ve yıllık 6-7 adet daha üretebileceği tahmin ediliyor.

Kuzey Kore'nin geliştirdiği kıtalararası balistik füzeler (ICBM) sayesinde ABD ana karasını hedef alabilme tehdidi, Washington'ı son derece temkinli davranmaya zorluyor.

Bu durum, İran'la yaşanan gerginlikten farklı. İran henüz nükleer silah üretemezken, Kuzey Kore halihazırda nükleer bir güç.

Bu fark, ABD'nin her iki ülkeye yönelik politikalarını kökten ayırıyor. Nükleer silaha sahip bir ülkeye preemptif saldırı düzenlemek, kabul edilemez bir nükleer misilleme riskini beraberinde getiriyor.


Seul'un rehin durumu

Kuzey Kore'nin konvansiyonel askeri gücü de başlı başına bir caydırıcı unsur.

Kuzey Kore, Güney Kore'nin başkenti Seul'a sadece 60 kilometre uzaklıkta binlerce top ve roketatar konuşlandırmış durumda.

Askeri analistler, olası bir savaşta Seul'a yönelik yoğun topçu bombardımanının ilk saatlerde on binlerce, ilk günde ise 64 bine kadar sivil can kaybına neden olabileceğini hesaplıyor.

ABD ve Güney Kore ittifakı için Seul'un korunması en yüksek öncelik.

Ancak Kuzey Kore'nin tüm topçu hedeflerini preemptif bir saldırıyla etkisiz hale getirmek neredeyse imkânsız.

Bu durum, herhangi bir askeri müdahalenin kabul edilemez insani kayıplarla sonuçlanacağını gösteriyor.


Felaket senaryosu: İkinci Kore Savaşı'nın maliyeti

Pentagon'un çalışmaları, olası bir ikinci Kore Savaşı'nın yaratacağı tahribatın korkunç boyutlarda olacağını ortaya koyuyor.

Sadece geleneksel bir çatışmada bile:

  • İlk 90 günde 52 bin Amerikan askeri kaybı
  • 490 bin Güney Kore askeri kaybı
  • Günde 20 bin Güney Koreli sivil ölümü
  • Toplam ekonomik hasarın 40 trilyon dolara ulaşması

Eğer çatışma nükleer boyuta taşınırsa, tahminler daha da korkunç:

Güney Kore ve Japonya'ya yönelik olası nükleer saldırılarda 1,5 milyon ölüm ve 5 milyonun üzerinde yaralı.

Bu rakamlar, herhangi bir askeri "zafer"in bile kabul edilemez bir bedelle geleceğini gösteriyor.


Çin ve Rusya faktörü

ABD'nin Kuzey Kore politikasını şekillendiren bir diğer önemli unsur da bölgesel güç dengeleri.

Çin, Kuzey Kore'nin en büyük ticari ortağı ve destekçisi konumunda.

Herhangi bir ABD müdahalesinin Çin'i de sürece dahil etme riski var.

1950 Kore Savaşı'nda yaşandığı gibi, Çin'in müdahalesi çatışmayı küresel bir boyuta taşıyabilir.

Son dönemde Rusya da Kuzey Kore ile ilişkilerini güçlendirdi.

2024'te imzalanan "kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması", Soğuk Savaş'tan bu yana iki ülke arasındaki en güçlü ittifakı kurdu.

Kuzey Kore, Rusya'ya Ukrayna savaşında kullanması için 12 bin asker ve önemli miktarda mühimmat sağlarken, karşılığında teknolojik destek alıyor.
 


Yaptırımların sınırları

ABD, askeri müdahale yerine yaptırımlar yolunu tercih etti.

Ancak Kuzey Kore, özellikle Çin ve Rusya'nın desteğiyle bu yaptırımları aşmada oldukça başarılı.

Ticaret ağını yaptırımları uygulamayan ülkelere yönlendirerek, ekonomik baskıların etkisini azaltmayı başarıyor.


İran'dan farklı bir denklem

ABD'nin İran'a karşı daha agresif tutum sergilemesinin temel nedeni, İran'ın henüz nükleer silah geliştirmemiş olması.

ABD'nin İran politikasının hedefi "önleme" iken, Kuzey Kore için durum "caydırma" odaklı.

Bu fark, iki ülkeye yönelik yaklaşımları kökten ayırıyor.


Diplomasinin çıkmazı

ABD'nin Kuzey Kore ile diplomatik çözüm arayışları da sonuçsuz kaldı.

1994 Çerçeve Anlaşması, 2003 Altılı Görüşmeler ve 2018-2019 Trump-Kim zirveleri kalıcı bir uzlaşma sağlayamadı.

Temel sorun, Kuzey Kore'nin nükleer silahları rejiminin hayatta kalması için vazgeçilmez görmesi, ABD'nin ise tam denükleerleşme talep etmesi.


Gerçekçi bir denge politikası

Sonuç olarak, ABD'nin Kuzey Kore'ye yönelik "müsamahakâr" görünen politikası, aslında son derece gerçekçi hesaplamalara dayanıyor.

Askeri müdahalenin getireceği katastrofik sonuçlar, bölgesel güçlerin dahil olma riski ve nükleer tırmanma tehlikesi, Washington'ı mevcut durumu koruma stratejisine yöneltiyor.

Bu yaklaşım, ABD'nin Kuzey Kore rejimine "göz yumması" değil, karmaşık bir jeopolitik denklemde en az zararlı seçeneği tercih etmesi anlamına geliyor.

Günümüzde ABD için öncelik, Kuzey Kore'yi devirmek değil, onu kontrol altında tutmak ve bölgesel istikrarı korumak olarak görünüyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU