Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) ihraç edilen eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile delegeler Kamile Bahar Önal, Hatip Karaaslan ve Yılmaz Özkanat'ın CHP 38. Olağan Kurultayı'nın iptali ve yetkili kurulların görevden uzaklaştırılması talebiyle ayrı mahkemelerde açtığı ve Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde birleştirilen davanın 30 Haziran'daki duruşmasından erteleme kararı çıktı.
Kararın 8 Eylül'de yapılacak duruşmada verilmesi bekleniyor.
O tarihe kadar CHP'deki iç kavganın büyümesi ve hiç tahmin edilmeyecek boyutlara ulaşması ihtimal dahilindedir.
Ama konuya farklı bir bakış açısıyla diyorum ki, Ankara'daki mahkeme aldığı kararla aslında farkına varmadan, bilmeden Özgür Özel'e krizi yönetmesi için son bir şans vermiştir.
Konuya sakin kafayla bir de buradan bakılmasında yarar var.
Özgür Bey'e düşen görev, hiç zaman kaybetmeden Çukurambar'daki o hiç çıkmadığı eve "çat kapı" gitmek ve eski manevi babası Kılıçdaroğlu ile sabaha kadar konuşmaktır.
Bunu yaparsa hiç tahmin bile edemeyeceği güzellikte bir sonuç alması kuvvetle muhtemeldir.
Yoksa CHP'nin imajı büyük zarar görür, kararsız seçmen nezdinde itibar kaybeder, soru işaretleri çoğalır ve iktidar hayali de suya düşer.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Aslında Özgür Özel, Kemal Bey'e çok önceden "çat kapı" gitmeliydi.
Sorun bu kadar büyümeden, heyetlere ihtiyaç duymadan partili hukukuna, baba-oğul hukukuna ve kendisini CHP'de en üst mevkilere getirmesinin hatırına, büyüğüne duyduğu saygı gereği "çat kapı" Çukurambar'daki eve gitmeliydi.
Hiç çevrilmediği, her zaman açılan o kapı Özgür Bey'e yine açılırdı.
Bunu neden yapmadığını ve neden bu kadar inat ettiğini anlamış değilim.
"Çat kapı" gitseydi ve Kemal Bey onu içeri almasaydı, işte o zaman baştan sona haklı olurdu.
Yine eğer CHP'nin eski yeni vekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe başkanları, yöneticileri, üyeleri Kılıçdaroğlu'na ve ailesine sosyal medya üzerinden en ağır hakaretleri, tehditleri yağdırırken, Özgür Bey çıkıp, "Durun, eski Genel Başkana bunu yapamazsınız. Bu bir parti suçudur. Disiplin mekanizmasını çalıştırır, hakaret ve tehdit edenleri ihraç ederim" deseydi işler bu noktaya gelmezdi.
Özgür Bey bunu yapsaydı, partililerin gözünde büyür, haklı olduğuna inanların sayısı çığ gibi artardı.
Ama Özgür Bey, saygısızlığı kendilerine hak gören bu kişilere karşı sessiz kalarak, bir anlamda onları Kemal Bey'e karşı yönlendirmiş duruma düştü.
Mahkemeden karar beklendiği 30 Haziran günü CHP Genel Merkezi'nde 81 il başkanı da toplandı.
Söz alan bazı il başkanları, Kılıçdaroğlu'nun CHP'den ihraç edilmesini önerdi.
Araya giren kimi il başkanları ise bu öneriye tepki gösterdi.
Neyse ki konu fazla uzamadan kapandı.
Toplantıyı yöneten genel başkan yardımcısı ise il başkanlarına önemli bir uyarıda bulundu.
Başkan yardımcısı, il başkanlarından mevcut dava hakkında ve konuyla ilgili kişiler hakkında sosyal medyada yorum yapmamalarını istedi ve bunu örgütlere de üyelere de iletmelerini söyledi.
Aslında bu uyarının Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik hakaret ve tehditlere son verin anlamına geldiğini toplantıda bulunan herkes anladı.
İl başkanları toplantısında gündeme gelen bir diğer konu ise yeni bir kurultay yapılmasıydı.
Mahkemenin 8 Eylül'deki duruşmasından önce il, ilçe kongreleri sürecinin başlatılması, böylelikle de Kılıçdaroğlu ihtimaline karşı ön alınması ciddi şekilde partinin gündemine girmiş.
Yeri gelmişken eski genel başkanlar Altan Öymen, Murat Karayalçın ve Hikmet Çetin hakkındaki düşüncelerimi de aktarmak isterim.
CHP'de 3 eski genel başkanın bir başka eski genel başkana tavır alması doğru değildir.
Artık partinin bilge kişileri, ak sakallıları haline gelmiş bu isimlerin, Özgür Özel ile Kemal Kılıçdaroğlu'nu bir araya getirmekten başka misyonları olmamalıydı.
Uzun yılların verdiği büyük bir siyasi tecrübeye sahip olan bu isimlerin partinin birliği, bütünlüğünü sağlamak için Özel ve Kılıçdaroğlu'na yol göstermeleri gerekirdi.
Ama ne yazık ki bunu yapmadılar, yapamadılar.
En azından biraz dikkatli olup Mansur Yavaş'ın tutumuna bakmaları gerekirdi.
Kılıçdaroğlu'na da Özel'e de eşit uzaklıkta olmak, yapıcı, dengeli, birleştirici davranmak, konuşmak nedir diye merak etselerdi, Mansur Beyin tavrı onlara örnek olabilirdi.
Bitirmeden bir gerçeğin altını da çizmekte yarar var.
CHP yönetimindeki arkadaşlarla ve birçok vekille konuştuğumda, mahkemeden mutlak butlan kararının çıkacağı ve partinin Kılıçdaroğlu'na teslim edileceği kaygısını taşıdıklarını hissettim.
Uzun lafın kısası bu yaz CHP için çok sıcak geçecek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish