Yavuz Sultan Selim tahta çıktığında dedesi, annesinin öz babası, Alaüddevle Bey bu durumu kutlamamıştı.
Yavuz bu hadiseden dolayı dedesine hayli kin besliyordu.
Nihayet Çaldıran Seferi'ne çıktığında Alaüddevle Bey'e Çubuk mevkiinde bir mektup yazdı.
Yavuz, dedesini de bu sefere katılmasını istiyordu; ama gelen cevapta dedesi "kendisi gibi 90'lık bir pir-i faniyi sefere sürüklemenin hiçbir fayda sağlamayacak" türünden ifadelerle sefere katılmak için çok yaşlı olduğunu belirtiyordu.
Esasen Yavuz aldığı istihbaratlarda dedesinin kurduğu bazı gizli ittifaklardan son derece rahatsızdı.
Bunların başında da Şah İsmail ile kurulan münasebetler geliyordu.
Tarihçi Uzunçarşılı'ya göre Yavuz'un şüpheleri kuruntudan ibaret değildir.
Her şeyden önce dedesi Alaüddevle Bey, Osmanlı askerine sefer sırasında yiyecek ve diğer levazım satışını yasaklayarak tarafsız bir politikadan çıkarak Şah İsmail'in safına geçmiştir.
Ayrıca Yavuz, dedesinin ani bir saldırı ile kendisini arkadan vurmasından endişe ettiği için yaklaşık 40 bin kişilik kuvvetini Anadolu içinde bırakmak zorunda kalmıştır.
Bu durum Çaldıran Savaşı öncesi Osmanlı birliklerini hayli zor durumda bırakmıştır.
Üstelik Yavuz'un dedesi yalnızca devletin bekasını doğudan tehdit eden Şah İsmail ile değil, güneyde Osmanlı için büyük bir tehdit olan Memluklerle de yakın ilişki içerisindedir.
Yavuz, Çaldıran zaferi sonrası Amasya'ya geçince Şehsuvar oğlu Ali Bey'i Kayseri Sancağına vali olarak atadı.
Ali Bey, Alaüddevle Bey'in yeğeni ve Yavuz'un da kuzeniydi.
Yani, Dulkadiroğullarının Alaüddevle Bey'den sonra tahtı elde etmesi halinde meşruiyet sorunu olmaksızın idare edebilecek soylulukta bir kişiydi.
Ali Bey, aynı sene Yozgat'a saldırdı.
Dulkadiroğullarının kontrolündeki bu şehir ele geçirildi ve Alaüddevle Beyin oğlu ve Yavuz'un dayısı olan Süleyman Bey öldürülerek kafası kesildi.
Ardından bu kelle Yavuz'a getirildi. Osmanlı padişahı dayısına karşı en ufak bir acıma ya da merhamet hissetmemişti.
Bu olaydan sonra Alaüddevle Bey, Memluklulara başvurup yardım istedi.
Memluklular Osmanlı'dan Ali Bey'i görevden almasını istedi.
Yavuz ise Memluklulara verdiği cevapta dedesi Alaüddevle Bey asıl görevden alınması ve yerine Ali Bey'in getirilmesi gerektiğini söyledi.
Memlukler ise verdiği cevapta geçmişte Ali Bey'in babası Şehsuvaroğlu'nu Kahire'de nasıl astıklarını hatırlatıyor ve aynı akıbetin Ali Bey'in de başına gelebileceğini ima ediyordu.
Solakzade'nin bildirdiğine göre son noktayı Osmanlı koyuyordu:
Sultanınız muktedirse hükümranlık haklarını kendi ülkesinde muhafaza etsin.
Başka bir deyişle Yavuz Sultan Selim, Memluklere diyordu ki Dulkadiroğullarını korumaya kalkıyorsunuz da sizi kim koruyacak benim elimden?
Memluk Sultanı Kansu Gavri, Yavuz'un sözlerini yeteri kadar ciddiye almıyordu.
Nihayet Yavuz evvela dedesini ortadan kaldırmak için harekete geçtiğinde vaziyetin künhü ve ehemmiyeti daha anlaşılır olacaktı.
Yavuz Sultan Selim, Ürgüp bölgesine gelerek bir komuta merkezi oluşturdu.
Meydana getirdiği yaklaşık 50 bin kişilik ordunun başına Vezir-i Azam Sinan Paşa ve kuzeni Ali Bey'i atadı.
90 yaşındaki Alaüddevle Bey; sipahileri ile torunu Yavuz ve yeğeni Ali Bey'in karşısına çıkmaktan çekinmedi.
Sonuç hezimetti.
Osmanlı'nın modern silahları karşısında Türkmen atlıları adeta katliama uğradı.
Alaüddevle Bey, haremini alarak ailesini torunundan korumak için Turnadağ eteklerine sığındı.
90 yaşındaki Alaüddevle Bey elinde kılıç ile Osmanlı askerine karşı savaşırken öldürüldü.
Bir Osmanlı seyisi tarafından öldürüldüğünde oracıkta kafası kesilerek büyük bir sevinçle torunu Yavuz'a götürüldü.
Yavuz Sultan Selim dedesi Alaüddevle Bey'in vücudundan parçalanmış başını balmumu kutularına koydurtarak.
Memluk Sultanı Kansu Gavri'ye gönderdi.
Torunun bu acımasız davranışı karşısında hayli şaşıran Sultan Gavri, tarihe geçen o meşhur sözü söyleyecekti:
Bunlar kefer başı mı ki bana gönderildi.
Kansu bu sözüyle Yavuz'a eleştiri getiriyordu; çünkü neredeyse hiçbir Batılı güçle savaşmadan sürekli İslam ülkeleri ile mücadeleye girmesi Osmanlı'nın kuruluş felsefesi ile çelişiyordu.
Oysa Yavuz'a göre Şah İsmail'in başını çektiği din temelli siyasi organizasyonlar Osmanlı içlerini çürütmekteydi.
Dılkadiroğulları ve Memluk gibi güç odakları bu yapının yayılmasında pay sahipleriydi.
Yavuz'un dedesinin başını Mısır'a gönderip göndermediğine dair bazı tartışmalar söz konusudur.
Genel iddia bu kelle Mısır'a gitmiş ve ardından Memluklar bir sultana ve Müslümana yaraşır bir cenaze tertipleyerek Alaüddevle Bey'in başını defnetmiştir.
Bazı tarihçiler ise Yavuz'un dedesinin kopmuş başını Mısır'a göndermediğini Aladan denilen tepe üzerinde bulunan anıtın altında Alaüddevle Bey'in kellesinin gömülü olduğunu iddia etmektedir.
Yavuz'un ana ocağına vurduğu son darbe Ağrı tarafından Beyazidoğulları isimli güçlü bir aileyi getirerek Maraş'a yerleştirmesi oldu.
Bu durum Maraş'ta dengeleri değiştirmiş, Ağrılılar bölgenin önemli güçlerden birisi haline gelmişti.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish