Türkiye'nin savunma sanayiinde son yıllarda attığı adımlar, yalnızca mevcut tehditlere karşı tedbir geliştirmekle sınırlı değil; aynı zamanda geleceğin savaş alanlarını şekillendirecek vizyoner bir anlayışı da içeriyor.
Bu bağlamda "Çelik Kubbe" projesi, klasik anlamda bir silah programı değil, daha geniş ölçekte stratejik bir mimaridir.
Savunma Sanayii İcra Komitesi'nin aldığı karar doğrultusunda temelleri atılan proje, cumhurbaşkanı tarafından "ülkemizi hava savunmasında farklı bir klasmana taşıyacak bir dönüm noktası" olarak nitelendirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu vurgunun ardında yatan gerçek, Çelik Kubbe'nin sadece parçaların toplamından ibaret bir sistem olmayışıdır.
O, adeta bir "sistemler sistemi" olarak tasarlanmış, farklı irtifalarda ve menzillerde çalışan savunma unsurlarını ortak bir komuta kontrol altyapısında buluşturan bütünsel bir vizyonu temsil ediyor.
Bu vizyon, 3 temel ilkeye dayandırılabilir:
- İlk olarak, katmanlı savunma anlayışıyla tehditlerin farklı irtifalarda aşamalı olarak engellenmesi hedeflendi.
- İkinci olarak, entegrasyon fikri öne çıkıyor; birbirinden bağımsız çalışan sistemler yerine, tek bir sinir ağı gibi işleyen bir hava savunma şemsiyesi kurulmuştur.
- Üçüncü olarak, teknolojik yenilikçilik merkezdedir; yapay zekâ destekli karar mekanizmaları, elektromanyetik silah sistemleri ve milli radar teknolojileriyle Türkiye, küresel güvenlik mimarisinde kendi özgün modelini ortaya kouyor.
Katmanlı hava savunma envanteri
Günümüz savaş ortamının en belirleyici özelliklerinden biri, tehditlerin çeşitliliği ve hızıdır.
İnsansız hava araçları, seyir füzeleri, balistik tehditler ve hatta hipersonik sistemler, farklı irtifa ve menzillerde etkili olabiliyor.
Bu tablo, tek katmanlı bir savunma anlayışını yetersiz kılmakta, bütüncül ve katmanlı bir yapının zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Türkiye'nin geliştirdiği Çelik Kubbe mimarisi de tam bu ihtiyaca cevap veren bir anlayışla tasarlandı.
Her irtifada farklı bir kalkan görev almakta, bu kalkanlar ise tek bir ağ altında bütünleşerek birbirini tamamlayan bir savunma şemsiyesi oluşturuyor.
Alçak irtifada yer alan sistemler, öncelikle sahadaki birliklerin ve kritik tesislerin en yakın tehditlere karşı korunmasını amaçlıyor.
Bu katmanda öne çıkan SUNGUR, omuzdan atılan füzeleriyle yüksek hareket kabiliyeti sağlarken, KORKUT mobil namlulu hava savunma sistemi düşük irtifadan yaklaşan İHA ve seyir füzelerine karşı etkili ateş gücü sunuyor.
Deniz kuvvetleri için geliştirilen LEVENT sistemi ise alçak irtifa tehditlerine karşı donanma unsurlarına güçlü bir güvenlik kalkanı kazandırıyor.
Orta irtifa katmanında ise HİSAR-A+ ve HİSAR-O+ sistemleri kritik bir rol üstleniyor.
Radar güdümlü bu yerli sistemler, aynı anda birden fazla hedefi takip edebiliyor ve farklı hava koşullarında yüksek isabet oranı ile çalışabiliyor.
Özellikle stratejik tesislerin ve askeri üslerin korunmasında orta irtifa savunması, katmanlı yapının en kritik bileşenlerinden biri.
Uzun menzil ve yüksek irtifada ise Türkiye'nin en iddialı projelerinden biri olan SİPER öne çıkıyor.
Çift kademeli motoru ve aktif radar arayıcı başlığı ile SİPER, 100 klimetrenin üzerindeki menziliyle balistik füze ve yüksek irtifadan gelen tehditlere karşı etkili bir çözüm sunuyor.
Bu kabiliyet, Türkiye'nin yalnızca kendi hava sahasını değil, bölgesel ölçekte caydırıcı bir hava savunma kalkanı oluşturduğunu gösteriyor.
Çelik Kubbe, yalnızca mevcut sistemlere dayanmakla kalmamış; aynı zamanda geleceğin savaş ortamına hazırlanma vizyonuyla da şekillendirildi.
ALKA lazer silahı ve elektromanyetik sistemler, düşük maliyetli ve anında tepki imkânı sağlayan yenilikçi çözümler arasında yer alıyor.
Bunun yanı sıra GÜRZ, GÖKER ve BURÇ gibi hibrit ve mobil çözümler, farklı sahalarda hızlı konuşlanabilme kabiliyetleriyle savunmaya esneklik katıyor.
Komuta kontrol, yapay zeka ve ortak hava resmi
Çelik Kubbe mimarisinin en kritik unsurlarından biri, sadece füze veya namlulu silah sistemlerinden ibaret olmayışıdır.
Onu benzersiz kılan, farklı irtifalardaki tüm savunma unsurlarını tek bir merkezden koordine eden komuta kontrol altyapısıdır.
Bu yapı sayesinde, sahadaki radarlar, elektro-optik sensörler ve haberleşme ağları arasında kesintisiz bir bilgi akışı sağlanmakta, tehditlere karşı hızlı ve etkili bir karar süreci işletiliyor.
Hava savunmasının en zorlayıcı yönlerinden biri, farklı irtifalarda ve hızlarda yaklaşan çoklu tehditlerin aynı anda yönetilmesidir.
Çelik Kubbe'nin komuta kontrol merkezleri, gelişmiş radar sistemleri ve uydu destekli ağ yapısı sayesinde bu karmaşık tabloyu anlık olarak analiz edebiliyor, dost-düşman ayrımını yaparak hedef önceliklendirmesi gerçekleştirebiliyor.
Böylece hangi tehdide, hangi sistemle karşılık verileceği saniyeler içinde belirlenyor, insan faktöründen kaynaklanabilecek gecikmeler minimuma indiriliyor.
Bu noktada yapay zeka teknolojileri devreye giriyor.
Çelik Kubbe, yalnızca tehditleri algılamakla kalmayıp, geçmiş verilerden öğrenen ve yeni tehdit türlerine uyum sağlayabilen algoritmalara sahip.
Yapay zeka destekli bu karar mekanizmaları, yoğun saldırı altında dahi sistemin soğukkanlı bir şekilde en uygun çözümü üretmesini sağlıyor.
Böylelikle, insan aklı ile makine zekâsı bir araya gelerek sahada etkin bir "ortak akıl" oluşturuluyor.
Komuta kontrol altyapısının en önemli çıktılarından biri de Ortak Hava Resmi'dir.
Türkiye'nin farklı coğrafi bölgelerinden ve platformlarından elde edilen tüm veriler tek bir harita üzerinde birleştirilmekte, böylece ülke hava sahasının bütünsel bir resmi çıkarılıyorr.
Bu resim, yalnızca savunma için değil, aynı zamanda stratejik planlama ve caydırıcılık için de kritik bir araçtır.
Ortak Hava Resmi sayesinde, Türkiye'nin hava sahası bir bütün olarak görülüyor ve herhangi bir açık nokta bırakılmadan korunuyorr.
Tarihî dönüm noktası: Envantere giriş ve seri üretim
Çelik Kubbe mimarisinin inşa süreci, sadece kavramsal bir tasarımdan ibaret kalmadı; kısa süre içinde sahaya yansıyan somut adımlarla da desteklendi.
27 Ağustos 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı'nın katılımıyla gerçekleştirilen tören, Türkiye'nin hava savunma tarihinde bir dönüm noktası olarak kayda geçti.
Bu törende, Çelik Kubbe kapsamında geliştirilen hava savunma sistemlerinin toplu teslimatı yapıldı, böylece yıllardır planlanan entegre yapının envanterdeki ilk adımları atıldı.
Teslim edilen 47 hava savunma sistemi, yalnızca sayısal bir artışı değil, aynı zamanda niteliksel bir dönüşümü simgeliyor.
Alçak, orta ve yüksek irtifada görev yapan bu unsurların Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine dahil edilmesi, gökyüzünde katmanlı bir savunma şemsiyesinin fiilen kurulması anlamına geliyor.
Artık Türkiye, tehditlere karşı yalnızca reaktif değil, proaktif bir savunma kapasitesine sahiptir.
Bu tarihî teslimatın bir diğer önemli boyutu ise sanayi altyapısındaki gelişmelerdir.
ASELSAN bünyesinde açılan 14 yeni tesis, üretim kapasitesini yaklaşık yüzde 40 oranında artırdı.
Bu atılım, savunma sanayisinin yalnızca iç talebe yanıt vermekle kalmayıp, uluslararası pazarlara da açılabilecek bir ölçeğe ulaştığını gösteriyor.
Seri üretimin sağladığı süreklilik, Türkiye'nin dışa bağımlılığını azaltırken, ihracat kapasitesini de güçlendiriyor.
Siyasi ve askeri liderlerin bu süreçte altını çizdiği bir nokta vardır: Çelik Kubbe, sadece bir teknoloji yatırımı değil, aynı zamanda bir güvenlik vizyonudur.
Cumhurbaşkanının ifadesiyle Türkiye, bu adımla hava savunmasında "farklı bir klasmana" yükselmiştir.
Milli Savunma Bakanının vurguladığı gibi, sistemlerin sahada kazandıracağı hareket kabiliyeti ve caydırıcılık, ülkenin güvenliğini en üst seviyeye taşıyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish