Hindistan-Pakistan ateşkesi

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Pakistan halkı, 10 Mayıs 2025'te Sindh eyaletine bağlı Haydarabad'da Pakistan ile Hindistan arasındaki ateşkesin ardından kutlama yapıyor / Fotoğraf: Akram Shahid-AFP

22 Nisan’da Keşmir’de Pahalgam’da 26 kişinin ölümüyle başlayan gerilim hızla gelişti, 6-9 Mayıs günlerinde karşılıklı askeri stratejik hedeflere saldırıların arttığı bir dönemde, dünya itidal çağrısı yapmaya devam etti.

10 Mayıs’ta Hindistan ve Pakistan tarafları ateşkese vardılar.

Dünya rahat bir nefes aldı. Çünkü iki nükleer silah sahibi bu ülke giderek tırmanan bir atmosferde özellikle, balistik füzeler ve uçaklar başta olmak üzere, hava gücü unsurlarını kullanmak suretiyle, birbirlerine saldırılarını yoğunlaştırmaktaydı.

Denebilir ki yine aynısı oldu!

Neredeyse çözümsüz Keşmir sorunu nedeniyle tarihlerinde defalarca savaşan bu iki ülke, yine Keşmir ile çatışmaya başladılar, nükleer depolarının önlerine ikaz ateşi dahil işin en başında bile en üst seviyede saldırılarda bulundular.

Evet, görünüşe göre aynısı oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

1947, 1965, 1971 (Bengaldeş) ve 1999 (Kargil) ve Pulwama ile başlayan ve genişleyen 2019 savaşı.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, anılarında yer verdi, Hindistan ve Pakistan'ın Şubat 2019'da "nükleer bir çatışmanın eşiğine" geldiklerini söyledi.

2025’te de benzeri oldu.

Bakalım kim anılarında yazacak! 

Daha ilk yazdığım “Pakistan ve Hindistan Savaş Durumu” başlıklı makalenin sonuç bölümünde ifade ettim:

… Fakat, böylesi yeni bir Hindistan ve Pakistan savaşı, bu ülkedekilerin sorununu çözmeye yetmez. Daha çok başkalarının işine gelen sonuçlar üretir. […] Son söz: İtidal.


Düşüncem buydu, yapılacak savaş hiçbir şekilde Keşmir sorununu çözmeye yetmeyecekti.

Ateşkes elbette en kısa yoldan yapılmalıydı.

10 Mayıs’ta yayımlanan “Savaş” başlıklı yazımda tarafların ilan ettikleri operasyon isimlerini (Pakistan, Bunyan ul Marsoos; Hindistan, Sindoor) ve karşılıklı vurdukları askeri stratejik hedefleri, başlatılan hava üstünlüğü taarruzlarının anlamını açıkladım. 

Bu yazımın da sonucunda şöyle ifade ettim:

Çatışmalar tırmandı ve bir savaşa dönüştü. Şimdiki dileğimiz, taraflar kendi topraklarında (ve denizlerinde) kalsınlar, bu noktada bir anlaşmaya varsınlar.


Neyse ki anlaştılar…

Bir de şu hatırlatmayı yapayım, gerginlikte ne noktadayız, konusunu takip etmek için ilk andan itibaren bir görsel üzerinden açıklamalar yapmaktaydım.

Şimdi bu sonuçlandı: Ateşkes!

Ama ne denli önemli bir sorunla karşı karşıya kalındığını görmek adına bu görsel son kez size bir fikir verecektir.
 

Hindistan-Pakistan ateşkesi
Hindistan-Pakistan ateşkesi

 

Yukarıda ifade ettiğim Pompeo’nun nükleer savaş eşiği vurgusuna benzer biçimde bu kez neler yaşanmış olabilir?

Hindistan, Mushaf Hava Üssü (Sargodha) yakınlarındaki Kirana tepelerindeki nükleer silah depolama tesisinin tünel girişine, burayı havaya uçurma niyetiyle değil, sadece uyarı amaçlı tasarlanmış hassas bir atışla taarruz gerçekleştirdi.

Çoğu kimsenin gözünden kaçmış olabilir. Aslında ateşkese giderken bu gibi hassas caydırıcı hamleler ne denli önemli, örnek vermek istedim.
 

Hindistan’ın taarruz ettiği Pakistan Nükleer Deposu - Sargodha
Hindistan’ın taarruz ettiği Pakistan Nükleer Deposu - Sargodha

 

Ateşkes için ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun çabaları oldu.

Daha sonra Başbakan Şahbaz Şerif üç ülkenin ateşkes için çaba gösterdiğini açıkladı: ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan. 

Sürecin kısaca gelişimi şöyleydi:

Hindistan önce ateşkesi kabul edebileceğini ABD’ye bildirdi.

Saldırılar sürmekteydi, en şiddetlendiği 9 Mayıs günü ve 10 Mayıs sabahı bir anlamda tarafların birbirlerine neler yapabileceklerini göstermeleri açısından da bir sinyal vermekteydi. 

Keşmir eylemi, İndus Anlaşması derken konu ya birbirlerinin sınırlarını kara güçleriyle geçecekler ya da bir süre daha hava unsurlarıyla birbirlerinin kaynaklarını yok edeceklerdi.

Bu arada değindiğim gibi, Hindistan’ın Sargodha taarruzu bir tür önemli mesajdı:

Ya savaşta ilerleyeceğiz ya da bu noktada duracağız!


Pakistan da ateşkes yapabileceğini bildirdi.

Bu kez Hindistan diretti:

Pakistan bizi arayacak bizzat kendileri ateşkes yapmayı isteyecek, çünkü her şeyin başlangıcı olan Keşmir’deki ilk saldırı (22 Nisan) Pakistan’dan gelmişti…


Bunun üzerine Pakistan önce tereddüt etti, birkaç hava saldırısı daha gerçekleştirildi.

Ama sonunda Pakistan tarafı bu için sonunun gelmeyeceğini gördü ve Hindistan’ı aradı.

Bu arada düşen uçakları sayanlar mı, dronların etkisinden bahsedenler mi çıkmadı, hepsi vardı.

Bazıları savaşı ya silah üreticilerinin öne çıkarılması yerine koydular ya da futboldaki gibi düşünüp skorlarla ilgilendiler.

Elbette silahlar ve kullananlar önemliydi, ama önce güçlü sayılabilecek bu ülkelerin ordularının yapılarından ve sayısı milyonları geçen askerlerinden, savaşı destekleyecek kaynaklarından bahsetmek gerekiyordu.

Dolayısıyla stratejik bağlamı kurmadıktan sonra bir değerlendirme yapmak beyhude çabaydı, en azından çok erkendi.

Hatta yabancı bir kaynak tarihin en büyük hava savaşlı dediğinde çok kişi bunun önemli bir etken olduğunu bile düşünmüştü.

Ama değildi. Çatışmanın bu seviyesinde, yani başlangıçtaki durum ne hava üstünlüğünün ele geçirilmesiyle ilgiliydi ne de savaşın gidişatını etkiler mahiyetteydi.

Bunu “Savaş” başlıklı makalemde vurguladım, hava üstünlüğünü ele geçirmek bile ayları bulabilirdi, üstelik ne kara ne de deniz muharebeleri başlamıştı.

Sonucu belirleyen “akıl” oldu.

Belirttiğim gibi, bu şekilde karşılıklı saldırılarla hiçbir sorunu çözmek mümkün olmayacaktı.

Bu başkalarına yarayacak sonuçları ortaya çıkaracaktı. 

Sonucu belirleyen “cesaret” oldu.

Çünkü “ben ateşkese hazırım” demek önemliydi.

Bu durum, akil ve cesaret, şimdi Ukrayna başta olmak üzere diğer savaşan taraflar için de örnek olmalıdır.

Bu ateşkes yeterli mi?

Değil.

Başka zaman yine çatışmalar olur mu, mesela Keşmir’de?

Olabilir.

Silah satanlar para kazanmaya devam ederler mi?

Evet.

Bu konular böyle oluyor.

Savaşanlar değil, başkaları kazanıyor.

Bu ateşkes “tam ve acil” olarak her iki tarafça kabul edildi.

10 Mayıs’ta saat 17.00’de uygulama başladı.

Şimdi 12 Mayıs’ta karşılıklı oturulacak ve şartla konuşulacak.

Hepsi bu!..

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU