Değerli Independent Türkçe okuyucuları,
Geçen hafta Dünya Ekonomisi ve Diplomasi Üniversitesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen 1. Türkiye- Özbekistan Stratejik Vizyon Forumuna katıldım.
Geçen hafta Özbekistan'daydım. En son 6 ay evvel gittiğim Özbekistan'ın bu kadar kısa sürede geliştiğini görmek beni hem şaşırttı hem de mutlu etti.
Orta Asya'nın kalbinde 3 farklı üniversitede etkinliklere, seminerlere ve derslere katıldım ve gördüğümüz ilgiden dolayı hem Türk Devletleri dayanışması hem de Türkiye ile Özbekistan ilişkilerinin geleceğine yönelik umutla Türkiye'ye döndüm.
Bu vesileyle, başta etkinliğe ev sahipliği yapan Dünya Ekonomisi ve Diplomasi Üniversitesi'ne, Türkiye'yi Forumda temsil eden heyetin başında bulunan Taşkent Büyükelçimiz Sayın Dr. Ufuk Ulutaş'a, beni heyete dahil eden çok değerli hocam Prof. Dr. Yaşar Sarı Hocama, Türk Devletleri Teşkilatı'nı ( TDT) temsilen Forumda bulunan Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Mirvokhid Azimov'a ve bütün değerli katılımcılara, birlikte verimli çalışmalarda bulunduğumuz Türkiye ve Özbekistan'dan Foruma katılan Hocalarıma, uzmanlara, içten teşekkür ederim, saygılar sunarım.
Orta Asya'nın kültürel kalbi, Timur Rönesansı dönemindeki İpek Yolu döneminde olduğu gibi Semerkant'da ve Özbekistan'da yeniden atıyor.
Yüzyıllar boyunca İpek Yolu'nun kavşak noktası olan Özbekistan, bugün de bölgesel iş birliği ve ekonomik entegrasyonun merkezinde yer alıyor.
İstanbul'da bulunan TDT Genel Merkezi ile giderek parlayan bir kültür turizmi destinasyonu haline dönüşen Özbekistan arasında önemli bir ekonomik ve kültürel koridor potansiyeli bulunuyor.
Avrupa 'dan Azerbaycan ve Kafkaslara, oradan da Hazar ötesi Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan marifetiyle Çin sınırına uzanan bir Orta Koridor'un rotasında Türk Devletleri yer alıyor.
Türk Devletleri, uluslararası ilişkilerde, ticarette ve ekonomide birbirleriyle dayanışma halinde olurlarsa, küresel ekonomiye güven ve net istikrar sağlayıcı devletler olma yolunda ilerleyebilirler.
Birinci Türkiye-Özbekistan Stratejik Vizyon Forumu, bu dönüşümün somut bir göstergesi niteliğinde gerçekleşmiştir.
Forumdan önemli bir tespit de bu iş birliği mekanizmanın bilhassa başta Tacikistan ve Gürcistan ve hatta Moğolistan gibi hemen Orta Asya'da ve Kafkaslarda yer alan Devletlerin (Azerbaycan ve Türkiye ile kalıcı ve iyi ilişkiler kurulması ve barış sağlanması koşuluyla da belki Ermenistan dahi) çeşitli iş birliği diyalog mekanizmalarına dahil edilmelidir.
Bu diyalog mekanizmalarının mutlaka Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurumsal mekanizmaları çerçevesinde gerektiğini, Forumda başta Yaşar Sarı Hocam ve ben olmak üzere birçok kişi vurguladı.
Bazı katılımcılar, Tacikistan'ın önemine dikkat çekerek, 5 Orta Asya ülkesi + Türkiye formülü önermekteyken, Yaşar Hocam ve benim gibi katılımcılar, TDT'nin kurumsal olarak güçlendirilmesi bakımından, TDT çerçevesinde mekanizmaların öncelikli olduğuna değindik.
Ayrıca, TDT'nin, başta Afrika Birliği olmak üzere, benzer diyalog mekanizmalarıyla başka ülke ve uluslararası kuruluşlarla iş birliklerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar içerisinde olduğu düşünülürse, dikkat dağınıklığı olmaması adına öncelikle TDT dayanışmasını güçlendirecek iş birliği çerçeveleri geliştirmek gerektiğini düşünüyorum.
TDT marifetiyle geniş bölge ve coğrafyalarda iş birliği yapılması kanımca daha isabetli olur.
Aslında TDT ülkeleri arasında, geniş coğrafyada ve küresel ölçekte iş birliklerinin artırılması konusunda birçok kişi hemfikirlerdi.
Maksat bunun nasıl olacağını samimi olarak değerlendirebilmek.
Bu tarz stratejik vizyon forumları oldukça, ortak vizyon sağlanması daha da kolaylaşacaktır.
İpek Yolu'ndan Orta Koridor'a
Tarihi İpek Yolu, yalnızca malların değil, kültürlerin ve fikirlerin de taşındığı bir medeniyet rotasıydı.
Günümüzde bu miras, "Orta Koridor" olarak adlandırılan ekonomik ağ marifetiyle yeniden canlanıyor.
Bu ağ; Türkiye'den Gürcistan ve Azerbaycan üzerinden Hazar'ı aşarak, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'a ulaşan bir bağlantılar sistemi oluşturuyor.
Bu yeni kuşak, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı altında kurumsal iş birliğiyle daha güçlü ve kurumsal olarak şekillenebilir.
Bu koridor, yalnızca taşımacılık hattı değil, aynı zamanda güven, sürdürülebilirlik ve çok taraflı kalkınma zemini sunuyor.
Taşkent'te yeni ufuklar
Taşkent'teki forum, The University of World Economy and Diplomacy (Dünya Ekonomisi ve Diplomasi Üniversitesi) ev sahipliğinde, Türkiye ve Özbekistan'dan akademisyenler, diplomatlar ve uzmanları bir araya getirdi.
Forumda konuşmacılar, küresel ticaret rotalarının çeşitlendirilmesi, enerji güvenliği, kurumsal koordinasyon ve yatırımcı güveni konularını ele aldılar.
Ben de bu kapsamda, "Institutional Mechanisms on Trade Corridors and the Turkic World" (Ticaret Koridorlarında ve Türk Dünyası'nda Kurumsal Mekanizmalar) başlıklı sunumumda; Orta Koridor'un küresel tedarik zincirine entegrasyonu ve Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurumsal rolünü anlattım.
Sunumda vurguladığım gibi, Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" girişimi Çin merkezli bir iş birliği modeli sunarken, Türk dünyası ülkeleri ortak konsorsiyum ve çok paydaşlı (çokuluslu konsorsiyumlar marifetiyle) bir iş birliği modeline de, Yol ve Kuşak projesine ilaveten ihtiyacı vardır.
Bu Çin ile rekabetten ziyade, herhangi bir aksama durumunda alternatif ve tamamlayıcı rota seçenekleri sunmak bakımından gereklidir.
Gençlerle buluşma: Yeni girişimciler nesli
Forumun ertesi sabahı, Graduate School for Business and Entrepreneurship'de (İşletme ve Girişimcilik Yüksek Lisans Okulu'nda) lisansüstü öğrencilere seminer verdim. Öğrencilerin ilgisinden ve sordukları sorulardan çok etkilendim.
Kapadokya ve Özbekistan'ın kültür turizmi alanındaki olası benzerliklerini dahi değerlendirdik.
Buna ilaveten, girişimcilik ekosistemleri, dijital dönüşüm ve bölgesel ekonomik ağların geleceği ile sürdürülebilirlik üzerine sorularıyla öğrenciler son derece aktif bir katılım gösterdiler.
Aynı gün öğleden sonra, 2020'den bu yana çevrimiçi dersler verdiğim TOBB ETÜ Taşkent kampüsünde öğrencilerimle sınıfta yüz yüze buluşmak ayrı bir mutluluktu.
Bu, Taşkent'te ikinci yüz yüze ders verişim.
Benimle beraber seyahatte yer alan değerli bir Hoca da TOBB ETÜ Taşkent Mimarlık öğrencilerine Sanat semineri verdi.
Bu tarz faaliyetlerin artarak devam etmesini umuyorum.
Kültürel bağlamda Semerkant ve Registan'ın ışığı
Program baslamadan 1 gün önce, tarihî SemerkantSemerkai ve Registan Meydanı'nı ziyaret ettim.
Bu meydan, sadece mimari ihtişamıyla değil, Orta Asya Rönesansı'nın kalbi olarak da kültürel bir sembol niteliğinde.
UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu yapılar, hem geçmişin mirasını hem de geleceğin potansiyelini yansıtıyor.
Semerkant benim için de ayrı bir anlam teşkil ediyor. Henüz akademik kariyerimin başlarındayken, Bilkent'de Yüksek Lisans öğrencisi olarak, şimdiki Kapadokya Üniversitesi Rektörü Hocam, Prof. Dr. Hasan Ali Karasar'ın Orta Asya dersini almıştım.
Derste severek okuduğum sayısız kitaplardan sonra, Amin Malouf'un ‘Semerkant' kitabını da okumuştum.
Belki 20 yıldır gitmek istediğim Semerkant'ı nihayet ziyaret edince çok memnun oldum.
Registan meydanında birbirinden güzel eserleri görünce, insanlığın bu kadar savaş ve felaketlere inat, güzellikler yaratabildiğini görünce hem duygulandım hem de insanlık ve dünyamızla ilgili umutlarım yeniden yeşerdi.
Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde yeni bir dönem
Türkiye ve Özbekistan, yalnızca ortak tarih ve dil değil, aynı zamanda ortak bir kalkınma vizyonu paylaşıyor.
Ticaret, eğitim, lojistik ve yeşil dönüşüm alanlarında derinleşen iş birliği, iki ülkenin Orta Asya'da ve ötesinde istikrar sağlayıcı bir rol oynamasını mümkün kılıyor.
Bu çerçevede, Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurumsal yapısı, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel düzeyde güven temelli çok taraflılık anlayışını güçlendirebilir.
Sonuç: Yeni İpek Yolu'nda ortak ufuk
Taşkent'teki buluşmalar, sadece diplomatik temas değil; yeni bir stratejik vizyonun başlangıcıydı.
Bugün Orta Asya'da, Türkiye'nin ve Özbekistan'ın katkılarıyla, tarih yeniden şekilleniyor.
İpek Yolu'nun kalbinde doğan bu yeni iş birliği, artık sadece geçmişe değil, geleceğe de yön veriyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish