Pakistan ve Hindistan savaş durumu

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Pakistan ordusunun ateş açması, 26 sivilin ölümüne yol açan Pahalgam terör saldırısı nedeniyle iki taraf arasında artan gerginliğin ortasında geldi / Fotoğraf: AFP

Durum çok ciddi, itidal çağrısı zamanı! Tam da bu küresel konjonktürde savaş haline geçen ciddi bir Hindistan ve Pakistan geriliminin en üst seviyeye gelmesi, bütün dünyayı ilgilendirmektedir.

Bu çok hassas bir zamanda olduğumuzu gösteren durumdur. Geniş bir şekilde, ayrıntısıyla yazacağım. Çünkü bu bilgilere dönüp bakacak bazı noktalar olacak gibi duruyor.

Gelin bütün ayrıntılarıyla durumu tarif edelim, olayları gözden geçirelim.


Jeopolitik sıkışma

Jeopolitik sıkışmanın ana aktörleri çıkarları için ya savaşırlar ya savaştırırlar.

Bu dönemde iki aktör var Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti. Çin’i bilmem ama ABD savaştırır, tecrübelerle sabit!

Neden bu jeopolitik sıkışma konusunu ileri sürüyorum?

Konuyu tepeden tırnağa inceleyelim istediğimden.

Acaba ne oluyor diye sorduğumuzda, durumu tam açıklamak için bu tür bir bakış tarzına ihtiyacımız olacak diye düşünmekteyim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Zorlu bir dönemdeyiz. ABD ve Çin rekabetinin başlangıcı yeni değildir. ABD bugünlere geleceğini bile bile gerekli önlemleri alamadılar.

Bu konu Donald Trump gibi narsist bir politikacıya kadar getirildi. Jeopolitik sıkışmanın temel kutupları ABD ve Çin oldu.

Bu halen iki veya çok kutuplu dünya demek değil, söylediğim başlayan bir süreç, nerede biter belli değil, ama zorlu bir dönemdeyiz.

Eğer Çin’in kapasitesine rakip yaratmak istiyorsanız buyurun size Hindistan hem her şeyiyle! Hint-Pasifik’te Çin yerine Batı yanlısı, demokratik bir Hindistan.

Çin’in önüne kesmek, coğrafi ve sosyolojik olarak bölmek ABD’nin temel hedefidir.

Bu küresel jeopolitik sıkışıklığın gerisinde neler var? 

  1. Öncelikle en üstteki konular: Dördüncü Sanayi Devrimi, İklim Krizi ve bir türlü aşılamayan Küresel Finans Krizi. 
  2. Günceldeki konular: Tekrar başlatılan Ticaret Savaşı, ivme kazanan Teknoloji Savaşı ve bilinen Enerji Savaşı. Bu noktada sizlere Çin-Pakistan İpek Yolu (Gawar - CPEC) projesini ve Hint-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesini hatırlatacağım. 
  3. İkisinin arasında potansiyeli yüksek kritik konular: Savunma ve güvenlik. Bu noktada sizlere Su Savaşı ve Belucistan bahsini açıklayacağım.

Jeopolitik sıkışma zamanlarında aktörler savunma ve güvenliğin dengeleriyle oynuyorlar.

Devam eden çatışma alanları: 

  1. Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş (ateşkes hazırlıkları var). 
  2. NATO halen Avrupa bölgesinde Rusya’nın savaşı genişletmemesi için caydırıcı rolde. 
  3. Ortadoğu’daki çatışmalar veya istikrarsızlıklar olarak, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Yemen. 
  4. İran’ın nükleer silah üretip üretmediği noktasında görülen gerginlik, ama bunun da gerisinde devam eden bir İsrail ile İran rekabeti sürüyor. 
  5. İran’ın doğusundaki Belucistan bölgesi Pakistan’a uzanıyor ve burada daha derinlikli. 
  6. Afganistan’da Taliban yönetimi var ve ABD son dönemde bunlarla ilişkisini yeniledi, hatta bir askeri üssüne asker konuşlandırdı. 
  7. Yeniden alevlenen Hindistan ve Pakistan gerilimi, bunun da öne çıkan hususu olarak tarihi Keşmir anlaşmazlığı, her şey buradan başlatılabilir, ateşlenesi kolay bir yer. 
  8. Çin ile Tayvan arasında egemenlik meselesi kritik. 
  9. Kuzey Kore ve Çin’in etkisiyle Japon Denizi ve Güney Çin Denizi sahalarındaki gerilim. 
  10. Sahra Afrika’sında, Libya’da ve diğer Mağrip bölgesinde sürüp giden istikrarsızlıklar.

Jeopolitik açıdan en büyük sorun alanları: 

  1. Hint-Pasifik’ten başlayarak, Asya, Güney Asya ve Ortadoğu’ya uzanan düzlemde. 
  2. Kuzey Buz Denizi, Baltık, Doğu Avrupa ve Karadeniz’e uzanan Avrupa merkezli bölge. 

Neden bunlar öncelikli, eğer patlak verebilecek bir savaş olur ise bu büyün dünyayı sarabilecek potansiyelde olur.

Ben bunlardan ilkine yoğunlaşmaktayım. Açıkçası, ABD’nin İsrail ile birlikte İran’a daha fazla yüklenebileceğini bekledim.

Çin’in enerji ihtiyacına, partnerine ve Ortadoğu irtibatına darbe olarak düşündüm. 

ABD tarafı buna cesaret edemedi. Trump’ı, sözüne itimat ettiği Tucker Carlson ve Savunma İstihbarat Ajansı’nın başındaki Tulsi Gabbard ikna etti dendi.

Her neyse, doğru yanlış… Ancak halen İsrail ısrarcı görünüyor. Nükleer görüşmeler Umman’da sürüyor. Roma, Berlin, vs. varken neden Umman bilmiyorum. Vardır bir sebebi!

Fakat birden Keşmir meselesi yine dikkat çekercesine alevlendi. Tam da zamanı ve yeriydi hani!..


Hindistan yeni büyük aktör

Yeni jeopolitik durum açısından Hindistan kime yakın ise denge o tarafın lehine gelişir.

Burada demokratik Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi, ABD yanında durmaktadır. 

Yakın zamanda ABD F-35 savaş uçağı vermek için görüşmeler bile başlatmış idi.

Soğuk Savaş’ta Hindistan, Doğu Bloku tarafından desteklenmişti.

Buna karşılık Pakistan ise Batı Bloku’nun desteğini almıştı.

Hindistan’da halen Rus ve Çin menşeili silahlar kullanılır. Ama Soğuk Savaş sonrası dengeler değişti.

11 Eylül 2001 sonrasında ABD, Pakistan’ı radikal dini örgütlerin içine çekti, ülkede Taliban’ın etkisi oldu, eğitim sistemleri değiştirildi.

Hemen hatırlatayım, dün Pakistan Savunma Bakanı Hace Asif, Sky News’e verdiği mülakatta çok ilginç bir cümle sarf etti, bu beni doğruluyor.

Ne dedi bakalım:

Muhabir soruyor, "Ama siz kabul ediyorsunuz, kabul ediyorsunuz efendim, Pakistan'ın bu terör örgütlerini destekleme, destekleme, eğitme ve finanse etme konusunda uzun bir geçmişi var?" şeklinde, Bakan tarafından verilen cevap ise "Biz bu kirli işi 30 yıldır Amerika Birleşik Devletleri için yapıyoruz!" oluyor.

Pakistan bu oyunları anlamış haldedir. Ama ya oyuna devam edecek ve Keşmir için tekrar kolları sıvayacak ya da Çin’den aldığı destekten ve projelerden vaz geçecek.

Hindistan da değişen dünyada gelişmenin potansiyelini yakaladığının farkındadır.

Yani Pakistan eski dengelerle değil, yeni durumla karşı karşıya, Hindistan ise daha güçlü destek alabileceğini düşünerek hareket etme noktasında.

Hindistan’da Budistler kadar, Londra merkezli küresel kuruluşlar etkindir.


Hint-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) da nereden çıktı?

Joe Biden, Hindistan üzerine çok çalıştı. Modi ile ilişkiler iyi gelişti.

Hatta G20 (2023) zirvesinde Biden ile Modi, Hint-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesini açıkladılar.

Biden, "Bugün, yeni bir Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru için tarihi anlaşmayı sonuçlandırdığımızı duyurmaktan gurur duyuyorum" dedi.

ABD olarak Hindistan'dan tüm Avrupa'ya uzanan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail ile bağlantılı gemilere ve demir yoluna yatırım yapacaklarını belirten Biden, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi'ye teşekkür etti.
 

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)
Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC)

 

Hindistan alt-Asya coğrafyasında çok önemli bir güçtür. Jeopolitik konumu, ekonomisi, endüstrisi, enerjisi, sosyal ve hatta gelişmeye açık teknolojik potansiyeliyle ümit vadederken, en yakın rakibi Çin’in olacağının da farkındadır. Uzaydan nükleere her türlü çalışması var.

Yani sıkışan jeopolitik üzerinden Hindistan’a geldik ve şimdi Çin-ABD rekabetinde Hindistan’a bir rol belirlerken Pakistan’ın da hangi oyuna çekildiğini işaret etmeye çalışıyorum.

İşin özü bu olsa gerekir.


Pakistan jeopolitik koridorların kesişiminde

Savunma Bakanı itirafı tokat gibi, bize her şeyi anlatıyor. Pakistan 2001’de başlatılan Afganistan Savaşı’nın hemen kıyısında oldu.

11 Eylül’den hemen sonra George W. Bush ilan etmişti: "Küresel İslami Terörle Savaş!"

Şimdi burada üç noktaya değineceğim, ilki Su Savaşı, ikincisi Gwadar (CPEC) projesi, sonuncusu ise Belucistan bölgesi.


Su Savaşı açık bir konu. Kuzeyden gelen sular dünyanın en bilinen İndus vadisini oluşturuyor ve suyun başındakiler aşağıdakilerin yaşamlarını etki altına alabiliyorlar.

1960 yılında Dünya Bankası'nın kolaylaştırıcılığıyla İndus Suları Anlaşması (IWA) imzalandı. Bu uzun zamandır modern tarihin en kalıcı su paylaşım anlaşmalarından biri olarak kabul edilmektedir.

Hindistan ve Pakistan arasında İndus nehir sisteminin bölünmesini düzenler. Anlaşmaya göre Hindistan doğu nehirleri (Ravi, Beas ve Sutlej) üzerinde haklara sahipken, Pakistan batı nehirlerine (İndus, Jhelum ve Chenab) erişim hakkına sahiptir.

Hindistan'ın batı nehirlerini öncelikle hidroelektrik gibi tüketim dışı amaçlar için sınırlı bir şekilde kullanmasına izin verilir, ancak bu suları Pakistan'a doğru aşağı akışa zarar verecek şekilde depolamasına veya yönlendirmesine izin verilmez.
 

İndus
İndus

 

Anlaşma, Hindistan'ın sulama, elektrik üretimi ve navigasyon gibi belirli amaçlar için akışlarının yüzde 20'sine kadarını kullanmasına izin veriyor.

Bu kullanımlar, Pakistan'ın payına asgari düzeyde etki sağlamak için sıkı bir şekilde düzenleniyor.

Ayrıca, her iki ülke de drenaj sorunları, nehir koruma ve ekolojik yönetimle ilgili haklarını sürdürüyor.

Yeni projelerle ilgili anlaşmazlıklar, tek taraflı karar alma yoluyla değil, tarafsız uzman incelemesi veya uluslararası tahkim gibi anlaşma mekanizmalarıyla ele alınıyor.

Bunu akılda tutarak, askıya alma duyurusu Hindistan'ın Pakistan'a suyu fiziksel olarak kestiği anlamına gelmiyor.

Bu, şu aşamada hem teknik hem de politik olarak uygulanabilir değil. Hindistan şu anda batı nehirlerindeki su akışlarını engellemek veya önemli ölçüde azaltmak için gereken altyapıya sahip değil.

Bu bağlamda sıklıkla bahsedilen Kishanganga ve Ratle gibi projeler depolama projeleri değil, hidroelektrik niteliktedir.

Akışı stratejik ölçekte değiştirebilecek herhangi bir gelecekteki altyapının inşası yıllar alacak ve yalnızca mühendislik ve çevresel zorluklarla değil, aynı zamanda yasal ve uluslararası incelemelerle de karşı karşıya kalacaktır. 1

Halen Pakistan için risk var. İndus sistemi ülkenin tarımının, içme suyunun ve ekonomisinin omurgasını sağlar ve GSYİH'lerinin yaklaşık yüzde 20'si buna bağlıdır.

Pakistan'ın su ihtiyacının yüzde 70'i bu bölgeden sağlanıyor, işgücünün yüzde 45'i buradan (tarım) ve sonuç olarak maliyet GSYİH'nın yüzde 21'ine karşılık geliyor.

Pakistan Başbakan Yardımcısı:

Su, 240 milyon Pakistanlının can damarıdır.


Gwadar (CPEC) Projesi nasıl?

Asıl adı “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” (CPEC) Urumçi’den Arap Denizi’ne (Gwadar) ulaşan bir yoldur.

Çinliler, Hindistan’ı işlevsizleştirecek şekildeki Pakistan’daki Gwadar limanını genişletmek ve bir merkez haline getirmek istemekteler. 
 

Çin’in İpek Yolu Projesi (Gwadar - CPEC)
Çin’in İpek Yolu Projesi (Gwadar - CPEC)

 

Yukarıya bir harita ekledim (arşivimden). Bu harita bölgeyi, Çin ve İran bağlantılarını, Afganistan’ı açıklıyor. 

Çin’in Gwadar (CPEC) projesinin konumunu gösteriyor. CPEC, yukarıda bahsettiğim IMEC’e rakip konumda.

Bu haritaya bakarken bir de Keşmir ve Belucistan’ın konumlarını düşünmenizi istiyorum.

CPEC, sadece Gwadar liman inşaatı değil. Karayolu, demiryolu ve yine kuzeyden (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan) bağlanacak boru hattına da ev sahipliği yapması planlandı.

Proje Çin’in ve bölgeyi canlandırabilir, sorunları çözebilir, terör dahil!


Belucistan bir kısmıyla Pakistan’da diğer kısmıyla İran’da olan kritik bir bölgedir.

İran’ın doğusundaki bazı ayaklanmalar, hatta terör eylemleri Beluc kaynaklıdır.

En son İran’da 2023 ve 2024’te eylemler olmuş ve İran ile Pakistan gerilimi yaşanmıştı. 

Bu bölgeyi her iki ülke için de patlamaya hazır bomba!

Toplam 10 milyon kadar olan Beluc nüfusunun dağılımı yaklaşık şöyle:

Pakistan’da 7 milyon (Pakistan’ın Belucistan Eyaleti toplam topraklarının yüzde 40’ını oluşturur), İran’da 2 milyon, Umman ve Afganistan’da 1 milyon, 30 bin civarında da Özbekistan’da. Din, tamamına yakını Sünni Müslüman (yüzde yarım gibi Şii, çok az da Budist var).

ABD tarzı nedir, Belucistan’da ne yapar? 

Hem İran hem de Pakistan için kullanacağı ve Arap Denizi’ne açılan bir Belucistan fikri her zaman ABD için en elverişli durumdur. 

İleriki tarihlerde bunu daha net görebileceğiz diye düşünüyorum. Ama şimdi bir olay olur ve kim yaptı diye aklınızı karıştıracak bir hal alır ise bu satırları hatırlayın.

Şimdilik iki örnek: 25 Nisan’da Pakistan askeri konvoyuna Belucistan’da saldırı oldu ve 10 asker kaybı var. Dün İran tarafındaki Sistan Belucista’da gerçekleşen bir terör eyleminde ölen siviller var.


Yeni Hindistan ve Pakistan krizi 

Keşmir konusu 1947'den bugüne ara ara alevleniyor. 

İngilizler bir bölgeden çekilirken, mutlaka sorunlu bir noktayı bırakarak çekilirler. Bu da öyle bir konudur. ABD de böyle.

Bu iki ülke savaş da yaptılar. Değişen olmadı. 1947, 1965, 1971 (Bengaldeş) ve 1999 (Kargil) savaşları bölgede tansiyonun ne denli yükselebildiğinin kanıtı.

Yakın dönem, 2019'da bu saldırı olayının olduğu Pulwama bombalamasında 40 Hint paramiliter askerinin ölmesinin ardından Hindistan, Balakot'a hava saldırıları başlattı. Pakistan karşılık verdi. 

Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yeni anı kitabında, Hindistan ve Pakistan'ın Şubat 2019'da "nükleer bir çatışmanın eşiğine" geldiklerini söyledi.

Hatta Keşmir'de daha birkaç ay öncesinde de yine bu tarz bir saldırı olayı meydana geldi, ortaya yine sert sözler ve hareketler çıktı.

22 Nisan günü başlayan ve çok hızlı gelişen bu yeni krizin çıkışı, Keşmir'de (Hindistan tarafı, Pahalgam) bir saldırı sonucu oldu. Keşmir Direniş Cephesi (TRF - The Resistance Front) isimli grup saldırıyı üstlendi.

Bu saldırıda 26 sivilin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırı hiç olmamalıydı. Peşinden Hindistan tarafı 24 Nisan’da İndus Suları Anlaşması'nı (IWT - 1960) askıya aldığını ilan etti. 

Direniş Cephesi (TRF), Jammu ve Keşmir ayaklanmasında rol alan örgüttür. TRF militanları aslen bölgenin insanlarıdır ve çatışma olmayan zamanlarda esnaf, memur, vs. işlerdedirler.

Hindistan TRF’yi bir terör örgütü olarak tanımlamaktadır. Leşker-i Tayyibe ve Hizbul Mücahidin kadroları kullanılarak kurulduğu iddia edilir.

Her iki taraf da çok agresif! Narendra Modi ve Şahbaz Şerif çok uçlarda açıklamalar yapıyorlar. 

Tam anlamıyla “savaş hali” şartlarına geçtiler. Arap Denizi bölgesinde gerilim var.

Hindistan uçak gemisini gönderdi. Hindistan Hava Kuvvetleri “Taarruz” (Aakraman) isimli bir tatbikat başlattı.

Pakistan füze tatbikatı yapmak amaçlı bölgeyi notam’ladı. Her iki ordu alarma geçti. Pakistan ordusu Hindistan sınırına intikallerine devam ediyor. Birbirlerine hava sahalarını kapattılar.

Ticaret karşılıklı kesildi. Diplomasi asgari seviyede. Sınır kapısı kapatıldı (Wagah). Vatandaşlarına ülkeden çık çağrısı yaptılar.

Hindistan, Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü (SAARC) vizesi kullanan tüm Pakistanlı vatandaşların 48 saat içinde ülkeyi terk etmesi gerektiğini duyurdu.

Pakistan, İslamabad'daki Hindistan Savunma, Deniz ve Hava Kuvvetleri Danışmanlarını istenmeyen adam (persona non grata) ilan etti.

Pakistan güvenlik toplantısı yaptı. Kargil Savaşı sonrasında yapılan Şimla Anlaşması’nı ve kabul edilen Taşkent Deklarasyonu’nu askıya alacaklarını duyurdu.

Bununla, “1999 savaşı öncesine gideriz” dediler. Şimla'nın askıya alınması (Kontrol Hattı - LoC - boyunca) barışın sona ermesi anlamına geliyor ve bu da Pakistan için Hindistan'ın elindeki Keşmir bölümünde tek taraflı eylemlere kapı açıyor.

Taşkent Deklarasyo’nun ortadan kalması ise tarafların birbirlerinin iç işlerine karışmama sözünü de ortadan kaldırıyor.

Pakistan’ın savunma toplantısı sonucunda “Bu bir sahte bayrak operasyonudur, kanıtlar var” açıklaması geldi, ama Keşmir’deki grup da olayı üstlenmişti. Bu ortada bir konu. 

Diğer açıklama Pakistan Başbakan Yardımcısı İshak Dar şöyle açıklama yaptı:

Hindistan'ın Pahalgam olayıyla ilgili herhangi bir kanıtı varsa göstersin, biz bunu açık yüreklilikle görmeye hazırız. Ancak Hindistan İstihbarat Servisi’nin (RAW) Belucistan'a müdahalesine dair elimizde yeterli kanıt var.


24 Nisan gecesi Keşmir Kontrol Hattı’nda, Leepa Vadisi bölgesinde, ufak çaplı karşılıklı ateş açıldığı bilgileri var.

Kayıp olmadığı ifade edildi. 25 Nisan’da Hindistan Keşmir bölgesi ve Pakistan sınırı boyunca elektronik tedbirleri almaya başladı.

Pakistan Başbakan Yardımcısı açıkladı:

İndus Suları Antlaşması'nın askıya alınmasını kesin bir dille reddediyoruz ve bunu bir savaş ilanı olarak değerlendiriyoruz.


Felaket senaryosu

Pakistan Savunma Bakanı Hoca Asif, dünyanın iki nükleer silaha sahip devlet arasında tam ölçekli bir savaş riski konusunda "endişe duyması gerektiği" uyarısında bulundu.

Ama diyelim savaş patlak verdi, bir ucu Çin'e, diğer ucu İran'a kadar uzanan bir alanda taş taş üstünde kalmaz.

Bu kime yarar? Keşmir sorunu çözülmüş mü olur?

Diyelim Pakistan İndus'un kollarındaki barajları patlattı, bu iş o noktada kalır mı?

Diyelim taraflar birbirlerine nükleer silah attılar, kendi nüfuslarını kaybederler, tüm varlıklarını.

Üstelik dünyayı mahvederler. Büyük bir felaket olur! 
 


Taraflar saf tutuyor

İran ve Bengaldeş, Pakistan yanında olduklarını açıkladı. 

Ayrıca İran, bir savaşı önlemek için Pakistan ve Hindistan arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu da açıkladı.

İran Dışişleri Bakanı, "Tahran, bu zor zamanda daha iyi bir anlayış oluşturmak için İslamabad ve Yeni Delhi'deki iyi niyetini kullanmaya hazır" dedi.

Çin, Pakistan’daki varlıklarına zarar gelmemesini ima etti. Bir haberde şu vardı:

Hindistan'ın İndus Su Anlaşması’nı ihlal etmesine tepki olarak Çin, bu ülkeye olan tüm nehir akışını kesmeye hazırlanıyor.


Diğer haber de şöyle:

Çin, muhtemelen Pakistan ile yakın koordinasyon halinde, Hindistan sınırına yakın bir bölgede askeri teyakkuz durumuna geçti.


İsrail, Hindistan tarafında! Hintli diplomatlar, İsrail'in son 24 saat içinde Hindistan Savunma Bakanlığı'na hassas güdümlü füzeler tedarik ettiğini açıkladı.

Halen Delhi’de bir ABD ve İsrail ekibinin olduğu, görüşmeler yaptıkları yolunda duyumlar var.

Hindistan Dışişleri Bakanlığı, Pahalgam saldırısı hakkında bilgi vermek üzere, ABD, İngiltere, AB, İtalya, Katar, Japonya, Çin, Rusya, Almanya, Fransa, gibi ülkelerin üst düzey diplomatlarını çağırdı. Neden bu ülkeler diyebilirsiniz.

Rusya'nın Pakistan Büyükelçiliği, artan bölgesel gerginlikler nedeniyle vatandaşlarına ülkeye gitmekten kaçınmaları uyarısında bulundu.

DIA Direktörü Tulsi Gabbard bugün (25 Nisan) açıkladı:

Pahalgam'da 26 Hindu'yu hedef alan ve ölümüne sebep olan korkunç İslamcı terör saldırısının ardından Hindistan'la dayanışma içindeyiz. Dualarım ve en derin sempati dileklerim, sevdiklerini kaybedenler, Başbakan Narendra Modi ve tüm Hindistan halkıyla. Bu iğrenç saldırının sorumlularını cezalandırırken yanınızdayız ve sizi destekliyoruz.


Trump öylesine bir konuşma yaptı. Söylediği şu:

Pakistan'a ve Hindistan'a çok yakınım. Onlar Keşmir’de bin yıldır bu mücadeleyi veriyorlar. Keşmir bin yıldır devam ediyor, muhtemelen daha uzun. O sınırda bin beş yüz yıldır gerginlik var. Bunu bir şekilde çözecekler.


İran ile nükleer görüşmelerden önce Trump ne denli sert sözler söylemişti, hatırlayın.

Bu kez neden öylesine konuştu?

Kendisine henüz brifing verilmediğinden mi?

ABD, bu tür olayları kullanarak Hindistan’ın yanında görmek ve Çin’den daha fazla kopmasının yolunu genişletmek istiyor.

Son 10 günün hava aktivitesi haritalarına baktım. Körfez ülkelerindeki ABD askeri üslerinden Hindistan’daki Pakistan’a yakın askeri meydanlara 70 kargo uçağı (C-17) sortisi var. Ne taşıdılar, bilinmiyor.


Kapitalizm

Şu gözle bakıp konuyu Hindistan’a bağlayacağım:

Kapitalizm, ekonomiye açılmamış, kendine göre bakir yerler arar. Kapitalizmin hedefi her an ekonomik büyümeyi yaratmaktır.

1970’ler, Mao’nun Çin’i kapitalizm için bakir idi. Nixon, Kissinger, derken işte dünyanın en çok üreten ülkesi.

Üstelik tüketici nüfusu 1,4 milyar. Çin’in küresel ekonomik büyümeye etkisi, Çin olmadığı durumda nedir, şeklinde bakın.

Konu bu ya, şimdi sıra Hindistan’da!.. Üstelik 1i5 milyar nüfuslu Hindistan’ın kapasitesi ve şu anki seviyesi 1970’lerdeki gibi değil, çok çok ileride.

Ama her şeyiyle küresel ekonomiye dahil olamamış nüfusa ve kapasiteye sahip. 

Bu kez durum şu: Çin yeterince olgunlaştı, ama ona karşı bir rakip gerekiyor, o da Hindistan!

Eğer Çin bu durumu engelleyecek güçte ise Pakistan’ın lehine gelişmeleri yönetir, değilse Batı dünyası ne yapacağını gayet iyi biliyor: Her zamankinden! 

Kümeleşme nasıl mı olur?

İşte anahtar yaklaşım bu!

Kimler mi kaybeder?

Onu da anlamışsınızdır…


Sonuç

Her savaş bir meşruiyet iddiası üzerine bina edilir.

Keşmir, Trump’ın dediği gibi, zaten bir çatışma mevkii.

Meşruiyet ve iddia meselesi her iki tarafa da uygun düşüyor.

Keşmir’deki bu saldırı neden bugünlerde oldu ve neden nükleer güce sahip bu iki ülke hemen savaş haline geçti?

İnsanın aklına ister istemez jeopolitik başka meseleler geliyor.

Ama açık olan husus şu, Keşmir zaten kibrit çaksanız alev alacak bir yer.

Özellikle Keşmir her türlü provokasyona açık bir bölge.

Jeopolitik sıkışmanın Hint-Pasifik ve Güney Asya bölgesinde olduğu görülüyor.

Bu en çok ABD’nin işine gelir bir durum. 

Kendisinden uzak her noktadaki çatışma ABD’nin işine gelen şartları doğurur.

Fakat, böylesi yeni bir Hindistan ve Pakistan savaşı, bu ülkedekilerin sorununu çözmeye yetmez.

Daha çok başkalarının işine gelen sonuçlar üretir. Benim de dikkat çektiğim nokta bu oldu.

Bu arada İran ne olur, bilinmez!.. Karışıverir. İran, Belucistan, Afganistan, Taliban, IŞİD-Horasan, TRF…

Bölgede çok sayıda sorunlu nokta var.

Dünya bir süredir silahlanma bütçelerini artırmış idi.

Zaten herkes hazır gibi. Hatta böylelikle daha fazla silah satmak mümkün olabilir. 

Bu işler böyle oluyor…

Özellikle gençler yaşananlara ve yaşanacaklara dikkatlice baksınlar. 

Son söz: İtidal.

 

 

1. Teknik bilgiler @InsiderGeo’dandır.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU