İsrail-Filistin konusu ve realizm

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

"Gideon'un Savaş Arabaları", İsrail'inden Gazzelileri yerinden etmek için yeni bir planı / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia (Arşiv)

İsrail fiilleriyle ve politikalarıyla rakiplerine karşı büyük bir kampanya yürütmektedir.

Birçok ülke ama daha çok rakipleri İsrail'in istediği türden yaklaşımlarla ve politikalarla karşısına çıkmaktadır.

Bu süreci sizlere realizm çerçevesinde sunmak isterim. Hatta bazı noktalarda neorealizme de yer verme ihtiyacı duyacağım.

Dünya, ama en çok da bu çevredekiler, "Siyonizm, Semitizm, anti-Semitizm, Müslüman, Yahudi, Evanjelizm" vs. derken, ne oldu biliyor musunuz?

İsrail devleti, 16 Eylül'de, Gazze'yi işgali tamamlama hamlesi olan Gideon'un Savaş Arabaları II operasyonuna fiilen başladığını duyurdu.

Demek ki neymiş? Realizm!

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hamas 7 Ekim 2023'te El-Aksa Tufanı operasyonunu başlattı ve çok sayıda rehine aldı.

İsrail ise 8 Ekim'de, Gazze'de varlık gösteren ve bu operasyonu başlatan Hamas'a karşı savaş ilan etti.

Bugüne dek gelen bu sürecin ana ekseninde yer alan husus rehineler oldu.

Bugün dahi kalan 48 rehinenin salıverilmesi ile ilgili çeşitli girişimler var.

Örnek olması bakımından, bu sabah ABD Başkanı Donald Trump'ın yayımladığı bir sosyal medya mesajına bakalım (çeviri):

Az önce Hamas'ın rehineleri İsrail'in kara saldırılarına karşı canlı kalkan olarak kullanmak üzere yer üstüne çıkardığına dair bir haber okudum. Umarım Hamas liderleri böyle bir şey yaparlarsa başlarına ne geleceğini biliyorlardır. Bu, daha önce çok az kişinin gördüğü türden bir insanlık zulmü. Bunun olmasına izin vermeyin, yoksa TÜM ‘BAHİSLER' iptal olur. TÜM REHİNELERİ HEMEN SERBEST BIRAKIN!
 

Trump'ın sosyal medya mesajı
Trump'ın sosyal medya mesajı

 

İsrail ve ABD'nin (AB'ninkileri de buna eklemek mümkün) politikalarının temel çıkış noktası Hamas ve rehinelerdir. 

Ancak bugün için bu konu, asıl konu olan İsrail'in Filistin ile bir anlaşmaya gitmemesinin gerekçesi olmuştur. 

Siz gerekçeleri verirseniz, İsrail bunları kullanır!

Bu durumda politika yapanlar tarafından, "iyi mi, kötü mü" diye tercih yapmak tamamen yanlış bir bakış açsıdır.

Bütün bu süreçte yaşananlara realist yaklaşamayanlara şunu hatırlatmak isterim, ABD'nin Ortadoğu'daki askeri üslerine bakılsa, yeterli düşünceye ulaşılabilir. 
 

Olay mahalli (ABD’nin Ortadoğu’daki askeri üsleri)
Olay mahalli (ABD’nin Ortadoğu’daki askeri üsleri)

 

Yine de "acaba Körfez ülkelerinde neler olabilir" diye, aklınca fikir üretenler yok değil!

Yukarıdaki haritaya ben "olay mahalli" adını verdim.

Öyleyse burada hangi ülkeler kapsanıyor, düşünmeyi size bırakıyorum. 

Doha'da Hamas'a yönelik İsrail'in 9 Eylül 2025'te yaptığı saldırı sonrasında bölge ülkelerinde haklı olarak önemli bir kaygı ve kızgınlık hali yaşandı.

Katar, Doha'da, 15 Eylül'de, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkesinden devlet, hükümet başkanı, bakan ve bürokrat, toplamı 100'e yakın, İsrail'e karşı yapılacakları konuşmak için bir zirve tertip etti.

Sonuçta buradan ciddi bir karar çıkmadı, ama ne oldu biliyor musunuz? Katar'ın egemenlik hakkının İsrail tarafından çiğnendiğini teyit etti.
 

Doha, aile fotoğrafı
Doha, aile fotoğrafı

 

Doha'da zirvenin açış konuşmasında ve müteakiben ülkelerden yapılan konuşmalarda zikredilen neydi?

Katar Emiri Tamim bin Hamad Al-Thani dahil hemen herkes yaşanan süreci özetledi.

O halde neyi konuştular?

İsrail'in yaptıklarını.
 

Doha Zirvesi
Doha Zirvesi

 

Aynı tarihte ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve İsrail Başbakanı Binyaminn Netanyahu Kudüs'teki Ağlama Duvarı önünden mesaj verdi, hiçbir süreçte "Hamas yok" dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun Kudüs'teki sözleri şöyleydi:

Hamas artık silahlı bir unsur olarak varlığını sürdüremez. Bu gece teslim olup silahlarını bırakabilirler, ama biz buna güvenmiyoruz. 48 rehine esaret altındayken barış mümkün değil.


Netanyahu, Rubio'ya şunu söyledi:

Bugün burada bulunmanız, bize baskı yapan zayıf hükümetlere karşı da bir mesajdır. Çünkü onlar, İslamcı azınlıkların baskısı ve bize yönelik şeytanlaştırma altında çöküyorlar.


Düşünebiliyor musunuz, "zayıf" hükümetlerden söz ediliyor…

Dış politika yaptığınız sahada demek ki birilerini gözünde "zayıflar ve güçlüler" var.

Marco Rubio sonra Doha'ya gitti ve "Katar'ın yanındayız" dedi.

Rubio kimseyi şaşırtmadı!

Demek ki neymiş? Realizm!

Doha zirvesinden hiçbir sonuç çıkmayacağını başından itibaren söyledim ve yazdım.

Yine de bir konuyu kendi okurlarıma hatırlatmak istedim, sadece fikir tutu olması açısından. 

Bu neydi? İbrahim Anlaşmaları.

(Bu anlaşmayı imzalayanlar: İsrail, Bahreyn, BAE, sonraki imzacılar Fas ve Sudan.)

ABD'nin projesi olarak, İsrail ile "normalleşme" sürecini işaret eden bu anlaşma, İsrail'in Katar'a saldırısı ile uluslararası hukuk bağlamında bakılır ise hükmünü yitirmiş görünüyordu.

İsrail ile "normal" olan bir şey yoktu, olması da söz konusu değildi.

ABD'nin tutumu da ortadaydı.

Zirve sonucundan bu konuda bir cümle çıktı mı? Yok.

Beklemeyeceksiniz veya kimden ne bekleyeceğinizi iyi bileceksiniz.

Konu dış politika ise çıkarlar konuşulur ve bu da realizm ile açıklanır.

İsrail'in 9 Eylül saldırısından sonra yazdığım bir yazıda konuyu toparlamak istedim ve bazı basit ve net sorular sordum (12 Eylül, Bkz: "Sonu olmayan savaş").

Eğer bu sorulara yansız cevaplar verilir ise hem nelerin yaşandığını hem de yaşanabileceğini anlamak mümkün olabilecekti.
 


Sonuçta bu birbiriyle irtibatlı süreç, ABD ve İsrail'in planı üzerine aksaksız sürmekteydi.

Sonu olmayan savaş konusu da kendini bu şekilde tarif etmekteydi.

Bir başka ifadeyle, bu konuya bir bütün olarak bakmak gerekmekteydi.

Bu birbiriyle irtibatlı veya sistematik işleyen süreç bana neorealizmi çağrıştırdı.

Dile getirdiğim diğer bir tespiti ise "ayrıştırıcı" ve "bütüncül" ifadeleriyle açıkladım.

Nedir bunlar?

Ayrıştırıcı politika: ABD, AB ve İsrail gibi güçler ve ülkeler, bilinçli bir şekilde; "Filistin devletinin tanınması ve Gazze'deki insani durumu" bir kefeye koydu, diğer kefeye, bütün bu sorunlu süreçten sorumlu olarak "Hamas'ı ve terörü" işaret etti. Terör bahsinde "direniş ekseni" tanımlaması öne çıktı. Direniş ekseni konusunun ucu bilindiği üzere İran'a kadar gitti. ABD ve İsrail'in bir diğer terör açıklaması ise "radikal-cihatçı" idi. Bu süreçte İsrail'in Gazze'yi ve Batı Şeria'yı işgal girişimlerine değinilmedi bile. Hamas'ı destekleyen ülkeler dahi bu ayrıştırıcı politikaların bir şekilde içindeydiler. En azından İsrail bunu bir gerekçe olarak kullanma yolunu seçmekteydi.Ayrıştırıcı politika cephesinde başı çeken ülkeleri ifade ettim, ancak devamını da söylemeliyim, bütün bu süreçlerde bazı Arap ve İslam ülkeleri bu politikanın sahiplenicisi oldular.

Örneğin Mısır. 7 Ekim'den buyana Mısır İsrail'i karşısına almadı, hatta Gazzelilere kapılarını kapattı. Ancak Doha'da Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin konuşmasına bakınca da görülecektir, İsrail cezalandırılmalı gibisinden konuştu. Bu tür iki yüzlü politikalar sadece Mısır ile alakalı değildir, başkalarında buna eklenebilir. Sonuçta İsrail'in politikaları bu tür ülkelerin tutumları sebebiyle himaye gördü dense yeridir.Bakın gelinen noktada, bugün bile, durumun ayrıştırıcı olduğunu ve böyle devam ettiğini göreceksiniz.


Bütüncül politika: İsrail, Filistin ile toprak (egemenlik) anlaşması hiçbir zaman yapmak istemedi, böyle bir anlaşmanın masaya gelmemesi için, İsrail sürekli yeni sorunlu süreçleri ileri sürdü. (Bkz: "Levant Planı")
O halde Filistin konusuna samimi yaklaşanların çabası ilk başta neye odaklanmalıydı? İsrail'in masaya gelmek istemediği bu toprak (egemenlik) bahsine. 

Bu olmadıkça İsrail sahada istediği gibi oynadı.

Öyle de oluyor. Arkasında ABD var. 

Bu arada, olup biteni ABD üzerinden açıklama kolaycılığına da gidilmemelidir.

Bunun yerine, plana bakıp doğru politikalar yürütülmesi gerekmektedir.

Realist olan böyle yapar!

Hatta bütüncül ve sistemli düşünülmesi gerektiğinde buna neorealist politika da denebilir.

O halde burada savunulması gereken gerçekçi politika hangisi?

Bütüncül olan.

Sonuçta ortaya çıkan ne?

Realizmden uzak ve idealist düşüncedeki ülkelerin, realist ve neorealist politika yapanlar tarafından kullanıldıkları.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU