Doha saldırısının stratejik sonuçları

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

İsrail'in 9 Eylül 2025 tarihinde Katar'ın başkenti Doha'ya düzenlediği hava saldırısı, hedeflenen Hamas liderlerini öldürmekte başarısız olmasına rağmen, Ortadoğu jeopolitiğinde derin ve kalıcı değişikliklere yol açtı. Saldırının asıl etkisi, taktiksel hedeflerinden çok, bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirmesi oldu.


1. İbrahim Kalkanı Planı'nın çöküşü

  • Stratejik planlamanın başarısızlığı
    İsrail'in uzun vadeli bölgesel hegemonya stratejisi olan İbrahim Kalkanı Planı (İKP), Doha saldırısı sonrasında ciddi darbe aldı. Temmuz ayında bu konuyu "Ortadoğu’da yeni perde: İbrahim Kalkanı Planı ve bölgesel güç dengeleri üzerine etkileri" başlığıyla yazmıştım. Bu plan "barış, istikrar ve bölgesel işbirliği" retoriği altında "kalıcı bir sınırlama, genişletilmiş askeri ve bölgesel hakimiyet" hedefliyordu. İKP'nin tanıtım haritasında Türkiye ve Katar "Müslüman Kardeşler ve Hamas Destekçisi" kategorisine alınmış, bu iki ülkenin izole edilmesi planlanmıştı. Ancak saldırı sonrasında yaşanan Körfez dayanışması, bu kategorik ayrışmanın ne denli kırılgan olduğunu ortaya koydu.
     
  • "İç Hat Manevrası"nın iflas etmesi
    İsrail'in "küçükten başlayarak büyüğe doğru rakipleri yenme" stratejisi olarak tanımladığım iç hat manevrası, Katar saldırısıyla tersine döndü. BAE'nin Doha'yı desteklemek için acil ziyareti ve Körfez İşbirliği Konseyi'nin kolektif tepkisi, İsrail'in düşmanlarına darbe indirme hedefinin tam tersine sonuç verdiğini gösterdi.


2. Körfez'de beklenmedik birlik

  • Kolektif güvenlik anlayışının doğuşu
    Saldırının en çarpıcı sonucu, Körfez ülkeleri arasında beklenmedik bir dayanışmanın ortaya çıkması oldu. Birleşik Arap Emirlikleri liderinin "hayal bile edilemez" bir hamleyle Doha'yı ziyaret etmesi, BAE Dışişleri Bakanlığı'nın "Arap Körfez devletlerinin güvenliğinin bölünmez olduğunu" açıklaması, yeni bir kolektif güvenlik anlayışının doğduğunu işaret ediyor. Bu birlik, İsrail'in güvenlik sağlamak için askeri müdahaleye olan güveni ile Körfez devletlerinin bölgesel istikrar ve ekonomik büyüme için arabuluculuk tercihini karşı karşıya getiriyor.
     
  • Suudi Arabistan'ın kararsız konumu
    Suudi Arabistan'ın İran ile artan gerilime rağmen İsrail-İran çatışmasında "tarafsız bir kamuoyu duruşu" benimsemesi, Riyad'ın İKP'nin her yönünü koşulsuz benimsemediğini gösteriyor. Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın "normalleşmeyi bir Filistin devleti kurulmasına bağlama" yaklaşımı, İbrahim Anlaşmaları'nın genişlemesi için kritik bir engel oluşturuyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

3. Arabuluculuk sisteminin çökmesi

Saldırının en kritik sonucu, bölgesel arabuluculuk mekanizmalarının ciddi zarar görmesi.

Katar Başbakanı'nın arabuluculuk çabalarının "artık geçerli olmadığını" açıklaması, Ortadoğu'nun en etkin diplomatik kanallarından birinin kapanması anlamına geliyor.

Bu durum, Gazze'deki savaşın çözüm yollarını daraltmanın ötesinde, gelecekteki bölgesel krizler için diplomatik seçenekleri de azaltıyor.

İsrailli Rehine Aileleri Forumu'nun sevdiklerinin kaderinin "daha büyük belirsizlikle" karşı karşıya olduğu ifadesi, bu çöküşün insani boyutunu gösteriyor.


4. ABD'nin güvenilirlik krizi

  • Çifte standardın bedeli
    ABD'nin saldırıyı "ne İsrail'in ne de Amerika'nın hedeflerine hizmet etmediğini" belirtmesi, ancak İsrail'i tam olarak kınayamaması, Washington'un Körfez müttefikleri için istikrarın garantörü rolündeki güvenilirliğini zedeledi. Trump'ın Katar Emiri'ne "böyle bir şey bir daha olmayacak" garantisi vermesine rağmen İsrail'in tehditlerini sürdürmesi, ABD'nin müttefiklerini koruma kapasitesi konusunda ciddi sorular yaratıyor.
     
  • Bölgesel güç boşluğu
    Bu güvenilirlik kaybı, Çin ve Rusya'ya Ortadoğu'da alternatif güç merkezi olma fırsatı sunuyor. Çin'in BM temsilcisinin saldırıyı "açık ihlal" olarak tanımlaması, Rusya'nın "uluslararası hukuk ihlali" vurgusu, her iki ülkenin de ABD alternatifi olarak konumlanma çabalarını güçlendiriyor.

5. Ekonomik yansımalar

  • Yatırım çekilmeleri
    Norveç'in 1,9 trilyon dolarlık Devlet Emeklilik Fonu'nun 11 İsrail şirketinden çekilmesi, İrlanda'nın İsrail yerleşimlerine bağlı şirketlerden 1 milyon avro değerinde yatırım çekmesi, saldırının ekonomik maliyetinin başlangıcı olarak görülüyor.
     
  • Enerji piyasası volatilitesi
    Brent petrolün yüzde 8 artışla 95 doların üzerine çıkması, Katar'ın dünya LNG arzının yüzde 20'sini karşılaması nedeniyle doğal gaz fiyatlarının sert yükselmesi, saldırının küresel enerji güvenliğine etkisini gösteriyor.

6. İran'ın stratejik kazancı

İran, saldırıyı "son derece tehlikeli ve suçlu" olarak tanımlarken, durumu bölgesel koalisyon kurma fırsatına çevirdi. Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın saldırıyı "yasadışı, insanlık dışı ve barış karşıtı" değerlendirmesi, İran'ın Körfez ülkeleriyle yakınlaşma şansını artırdı.

Dini Lider Ali Hamaney'in nükleer program konusunda Katar aracılığında Batı ile görüşme isteği bildirmesi, saldırının İran'ın uluslararası konumunu güçlendirme fırsatına dönüştüğünü gösteriyor.
 


7. Uzun vadeli stratejik sonuçlar

  • Çok kutuplu düzenin hızlanması
    Saldırı, Ortadoğu'da çok kutuplu yeni bir düzenin ortaya çıkışını hızlandırdı. ABD'nin güvenilirlik kaybı, Çin-Rusya'nın alternatif ortak olarak yükselişi, Arap dünyasının beklenmedik birliği, bölgenin 2025 sonrası jeopolitik haritasının tamamen farklı temellere oturabileceğini gösteriyor.
     
  • Diplomatik izolasyonun derinleşmesi
    İsrail'in hiçbir büyük ülke tarafından açıkça desteklenmemesi, en yakın müttefiklerinin bile mesafe koyması, ülkeyi eşi görülmemiş bir diplomatik izolasyonla karşı karşıya bıraktı. Bu durum, İsrail'in gelecekteki eylemlerinde daha temkinli davranmaya zorlanabileceğini işaret ediyor.

Stratejik başarısızlığın anatomisi

Doha saldırısı, İsrail'in kısa vadeli taktiksel hedeflere odaklanırken uzun vadeli stratejik çıkarlarını nasıl feda ettiğinin çarpıcı bir örneği.

Saldırının asıl hedefi olan Hamas liderlerini öldürmekte başarısız olmasının ötesinde, İsrail'in bölgesel konumunu güçlendirmek yerine zayıflattığı, müttefiklerini uzaklaştırdığı ve rakiplerini birbirine yaklaştırdığı görülüyor.

Bu gelişmeler, askeri güç kullanımına dayalı politikaların diplomasi ve ekonomik işbirliği karşısındaki sınırlarını gösterirken, Ortadoğu'da güç dengesinin köklü bir değişim yaşadığını ortaya koyuyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU