Yaşamın ağır yükleri (2): Kontrol takıntısı

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/Microsoft/Bing-Copilot

Yaşamın ağır yüklerinden biri, her şeyi kontrol etme arzusudur.

Hayatımızı düzene sokmak, işlerimizi yoluna koymak, ilişkilerimizde sürprizlerden kaçınmak…

Bu arzunun kökenine indiğimizde, ruhumuzu en fazla yoran zincirle karşılaşırız.

Çünkü hayat, kontrol edilemeyen bir akıştır.

Bu akışı sürekli dizginlemek, göğsünüze bağlanmış görünmez bir zinciri sürüklemeye benzer.

Ne kadar çabalarsanız çabalayın, zincir uzar, ama asla kopmaz.

Ve insanın bütün enerjisi, asla gerçekleşmeyecek bir hedef uğruna tükenir.


Modern çağın kontrol takıntısı

Günümüz toplumuna baktığımızda bu arzu, neredeyse evrensel bir ruh haline dönüşmüş durumda.

Kariyer planlarından sosyal medya paylaşımlarına, ilişkilerden beden algısına kadar her alanda görünmez bir "kontrol baskısı" işliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Plan yapıyoruz, yedek plan yapıyoruz, sonra bir de "B planının B planı"nı hazırlıyoruz.

Çocuklarımızın geleceğini, arkadaşlarımızın davranışlarını, hatta öleceğimiz günü bile kontrol etmek istiyoruz.

Ama tüm bu çabanın ardında saklı olan gerçek çok basit: Kontrol arzusunun kendisi, kontrol edilmesi zor bir tutkudur.

Ama bu bir hastalık değildir.


Kaygı ve yorgunluk döngüsü

Kontrol etme arzusu, insanı sürekli tetikte tutar. Hep bir sonraki adımı hesaplamak, her ihtimali öngörmeye çalışmak…

Bu, zihinsel bir teyakkuz halidir.

Sonuç ise kaçınılmaz: tükenmişlik.

Daha kötüsü, kontrol edilemeyen bir olay gerçekleştiğinde -ki mutlaka gerçekleşir- bütün sistem çöker. Kaygı büyür, öfke patlar, çaresizlik ağırlaşır.

Bütün bunları kontrol etmeye çalışırken bir de bakmışız ki kontrolünü kaybeden bir kişiye dönüşmüşüz.


Ruhsal hastalık değil, felsefi çıkmaz

Burada kritik bir ayrımı yapmak gerekir.

Kontrol arzusu, bir "hastalık" değil, bir varoluş problemidir.

İnsan olmanın beraberinde getirdiği sınırlılık karşısında duyulan bir tür tahammülsüzlük ifadesidir.

Psikoloji bilimi belirtileri hafifletmeye çalışır.

Fakat daha derin ve kalıcı bir çözüm, felsefenin sunduğu perspektifte yatar.

Çünkü felsefe, kök sorunu bulmak için bize eşlik eter.

Gerçekten kontrol dediğimiz şey nedir? Bizim elimizde olan ile olmayan arasındaki sınırı nasıl belirleriz?


Stoacıların öğrettiği hafiflik

Stoacıların psikoterapi ekollerine ilham kaynağı olan yaklaşımı yardıma yetişir.

Epiktetos’un sözünü hatırlayalım:

Bizi üzen şeyler değil, onlara dair yargılarımızdır.


Onlara göre yaşamın en temel sorusu şudur:

Ne elimde, ne elimde değil?

Bu ayrımı yapabilmek önemlidir.

Çünkü eğer bir şey elimde değilse, boşuna yüklenmek yorgunluktur.

Eğer elimdeyse, gereksiz kaygı vakit kaybıdır.

Bu basit ayrım, kontrol arzusu zincirini gevşeten ilk anahtardır.

Çünkü hayatın mutlak kontrolünü elinde tutmaya çalışan insan, aslında kendi gücünü yanlış yerde harcamaktadır.


Kendini serbest bırakmak

Kontrol etme tutkusundan kurtuluş, vazgeçmekle değil, yeniden anlamlandırmakla mümkündür.

İnsan, kontrol edemeyeceği şeylerle barıştığında özgürleşir.

Bu bir teslimiyet değil, aksine bir bilgeliktir.

Çünkü en temel bilgelik, kendini ve sınırlarını bilmektir.

Bunun farkına varan kişi, enerjisini boş bir uğraştan kurtarıp kendi iç dünyasını güçlendirmeye yöneltir.

Dışarıdaki fırtınalar dinmese de içerideki dinginlik mümkün hale gelir.
 


Gerçek ve kalıcı çözüm

Bugün birçok insan, kontrol arzusu yüzünden ruh sağlığı desteği arıyor.

Kaygıyı yatıştıracak yöntemler, anlık rahatlamalar peşinde koşuyor.

Ama asıl ihtiyaç, daha derin bir yolculuk.

Felsefi danışmanlık yaşamın bu tür ağır yükleri için benzersiz bir rehberlik sunar.

Çünkü mesele, "kaygıyı bastırmak" değil, "varoluşun sınırlarını anlamaktır."

Felsefi bakış, insanı bir adım geri çekilip hayatına uzaktan bakmaya davet eder.

Bu bakış açısı, anlık çözümlerden çok daha kalıcıdır.


Nihai amaç zincirleri hafifletmek

Kontrol arzusu, modern hayatın en sessiz, en yorucu zincirlerinden biridir.

İnsan, hayatı yönetmek isterken hayatın mahkûmu haline gelir.

Oysa özgürlük, her şeyi yönetmekte değil; yönetilemeyecek olanı kabul edebilmekte yatar.

Felsefenin sunduğu bu basit ama derin yöntemlerle yaşamın ağır yüklerini hafifletebiliriz.

Yaşamdaki temel sorun kontrol ve güç değil anlamdır.

İnsan anlamın peşine düştüğünde, yaşamın zincirlerini taşımaz; zincirlerinden sıyrılır.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU