Adnan Menderes: Ay-Yıldız'ın gölgesinden Yassıada'ya

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

17 Eylül, Türkiye'nin vicdanında derin bir yara: 1961'de, Yassıada'nın soğuk taşlarında idam edilen Adnan Menderes'in ölüm yıldönümü.

Bir başbakan, bir demokrat, bir insan…

Onun hikâyesi, sadece 1950'lerin Demokrat Partisi ya da trajik sonu değil; aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nın tozlu yollarında, genç bir idealistin attığı cesur adımlarla başlıyor.

Ay-Yıldız Çetesi'nin lideri olarak Aydın'ın dağlarında bağımsızlık ateşini yakan Ali Adnan Menderes, Mustafa Kemal Atatürk'ün dikkatini çekecek kadar parlak bir yıldızdı. 

1919, Anadolu'nun en karanlık yıllarından biriydi. Mondros Mütarekesi'nin gölgesi, Osmanlı'yı teslimiyete zorlamış.

15 Mayıs'ta Yunan ordusu İzmir'e ayak basmış, Aydın'a doğru ilerliyor.

Ege'nin bereketli toprakları, işgalcinin çizmesi altında eziliyor.

İşte tam bu kaosta, 20'li yaşlarının başında bir genç, Ali Adnan, tarih sahnesine çıkıyor.

Çakırbeyli Çiftliği'nde, varlıklı bir ailenin oğlu olarak doğmuş, ama ne konfor ne de servet onun ruhunu bağlamış.

I. Dünya Savaşı'nda sıtma yüzünden cepheye gidememiş, lise eğitimi yarım kalmış.

Lakin genç Ali Adnan, Aydın'ın işgaliyle birlikte yerinde duramıyor.

Köylülerin, esnafın, gençlerin fısıltılarında büyüyen bir öfke var: "Bu topraklar bizim!"

O, bu öfkeyi örgütlü bir direnişe çeviriyor.

Yakın arkadaşlarıyla, Aydın'ın dağlık bölgelerinde "Ay-Yıldız Çetesi"ni kuruyor.

İsim, tesadüf değil: Türk bayrağının ay ve yıldızı, işgale karşı bir manifesto.

Çete, klasik bir Kuvâ-yi Milliye örgütü: Yunan birliklerine karşı sabotajlar düzenliyor, cephane ve erzak yollarını kesiyor, istihbarat topluyor.

Ali Adnan, liderlik vasfını burada gösteriyor.

Çiftliğinin kaynaklarını direnişe açıyor, at sırtında köy köy dolaşıyor, halkı Milli Mücadele'ye hazırlıyor.
 

Adnan Mendres'in gençliği
Adnan Mendres'in gençliği

 

Tabii Ay-Yıldız'ın faaliyetleri, sadece yerel bir direniş değil; Büyük Taarruz'a zemin hazırlayan bir arka plan mücadelesi.

Yunan ordusunun lojistiğini bozmak için köprüler tahrip ediliyor, telgraf hatları kesiliyor.

Ali Adnan ve ekibi, bazen gece baskınlarıyla, bazen pusularla düşmanı yıldırıyor.

Çatışmalarda bizzat yer aldığı da oluyor; elinde tüfek, Aydın'ın dağlarında bir çete lideri.

Bu çabalar, 1922'de zaferle sonuçlanıyor.

Ali Adnan, o genç yaşında, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası'yla onurlandırılıyor.

Madalya, sadece bir ödül değil; bir vatanseverin alın terinin, cesaretinin tescili.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Eğer Menderes'in hikâyesi, Kurtuluş Savaşı'yla bitseydi, belki de sadece Aydın'ın yerel biri olarak kalırdı.

Ama kader, onu daha büyük bir sahneye taşıyor. 1930'lara geliyoruz.

Menderes, artık siyaset sahnesinde. Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) Aydın il başkanı olmuş.

SCF, Atatürk'ün onayı ve Fethi Okyar'ın liderliğiyle kurulan, ama kısa ömürlü bir muhalefet denemesi.

1930'da feshedilince, Menderes CHP'ye geçiyor ve Aydın il başkanı oluyor.

İşte burada, tarih bir kesişme noktası yaratıyor: Atatürk'ün Menderes'i "keşfi".

1931, Şubat'ın 3'ü. Atatürk, Batı Anadolu gezisinde Aydın'a uğruyor.

Yanında CHP'nin ağır toplarından Recep Peker var. Amaç, SCF'nin dağılmasından sonra CHP'yi toparlamak, taşradaki teşkilatları güçlendirmek.

Tabii yeni CHP il teşkilatı, kadro olarak, genellikle ciddi bir SCF geçmişine sahip kişilerden oluşuyor.

Gazi'nin maiyeti bu nedenle gönülsüz, il binasına gitmek istemiyor; "Orada eski SCF'liler var, rahatsızlık olur" diyorlar.

Ama Atatürk, kararlı: "5 dakikam var, görüşelim."

İşte o 5 dakika, tam 4 saat sürüyor!

Menderes'in anılarında bu buluşma, adeta bir dönüm noktası.

Atatürk, kahve ve sigara tekliflerini reddediyor, gözlerini Menderes'e dikiyor ve dinliyor.

Konuşulanlar mı?

Tarım politikaları, köylünün hali, Aydın'ın ekonomik potansiyeli, toprağın adaleti.
 

Adnan Mendres
Adnan Mendres

 

Genç il başkanı Ali Adnan, burada farkını ortaya koyuyor.

Çiftliklerini köylülere dağıtmış bir toprak sahibi olarak, pragmatik ama idealist bir vizyon sunuyor.

"Toprak reformu şart, köylü üretmezse ülke kalkınmaz" diyor.

Atatürk, bu genç adamın fikirlerinden etkileniyor.

Not defterine, "Şayan-ı dikkat bir genç" yazıyor.

Bu, sıradan bir iltifat değil; Atatürk'ün yetenek avcılığı.

1931 seçimlerinde, Menderes'in adını bizzat milletvekili listesine yazdırdığı rivayet edilir.

Böylece, Ay-Yıldız'ın Kuvvacı çete lideri, meclisin kürsüsüne adım atıyor.
 

Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk

 

Atatürk'ün keşfi, Menderes'in siyasi kariyerini uçuruyor.

1930'larda CHP milletvekilliği, 1945'te Celal Bayar'la birlikte Demokrat Parti'nin kuruluşu, 1950'de başbakanlık…

Menderes, köylünün, çiftçinin sesi oluyor.

"Yeter, söz milletin!" sloganı, onun Ay-Yıldız günlerinden gelen halkçı damarının yansıması.

Ama bu yükseliş, aynı zamanda bir trajedinin başlangıcı.

1960 darbesi, Yassıada mahkemeleri, uydurma suçlamalar ve nihayet 17 Eylül 1961'de idam.

Menderes'in son sözleri, "Kimseyi suçlamıyorum" oluyor.

Ama o darağacı, sadece bir adamı değil, demokrasinin umudunu da hedef alıyor.
 

 

Bugün, 17 Eylül'de, Menderes'i anarken, onun Ay-Yıldız günlerini unutmamak lazım.

O genç, Aydın'ın dağlarında yurt savunması için çarpışırken, belki de bir gün başbakan olacağını hayal bile etmemişti.

Atatürk'ün 4 saatlik sohbetle "şayan-ı dikkat" dediği bu adam, Türkiye'nin hem zaferlerine hem yaralarına damga vurdu.

Tarih, böyle ironilerle dolu: Bir lider, başka bir liderin gölgesinde yükseliyor, sonra o gölgenin ağırlığıyla düşüyor.

Bir an durup düşünelim. Menderes'in hikayesi, Türkiye'nin hikayesiyle kesişiyor.

  • Bir SWOT analizi gibi: Güçlü yönler  vatanseverlik, halkçı vizyon, cesaret; Ay-Yıldız, Menderes'in gençlik ateşini, İstiklal Madalyası fedakarlığını simgeliyor.
  • Zayıf yönler - siyasi naiflik, kutuplaşma; Demokrat Parti döneminde artan gerilimler, belki de onun idealist ruhunun kurbanı oldu.
  • Fırsatlar - demokrasi umudu; Menderes, köylüyü siyasete dahil etti, tarımı modernize etti, bugün bile "halkın lideri" olarak anılıyor.  
  • Tehditler - vesayet gölgesi; 1960, sadece Menderes'i değil, Türkiye'nin demokratik geleceğini de vurdu.

Bu yüzden Menderes'i anmak, sadece bir idamı hatırlamak değil; bir gencin Aydın dağlarındaki direnişini, Atatürk'ün bir lideri keşfedişini, bir ulusun zafer ve hüsranlarını düşünmek. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU