Mağrip-Meşrik

Ömercan Kaçar Independent Türkçe için yazdı

Ortadoğu ve Kuzey Afrika; birçok farklı millet, kültür, dil ve dine ev sahipliği yapan 20 ülkenin bulunduğu bölge günümüzde bu şekilde isimlendiriliyor.

Ancak bu adlandırmanın Avrupa merkezci yaklaşımın bir sonucu olduğu ve üzerinde sömürgeci geçmişin izlerini taşıdığı gerekçesiyle eleştiregeldiğini de belirtmek gerekiyor.

Buna göre, bu bölgenin Kuzey Afrika ve Ortadoğu şeklinde kategorizasyonu dışsal etkilere dayanıyor.

Peki, tarihte insanlar içinde yaşadıkları bu coğrafyayı kendileri nasıl adlandırıyordu?


Mağrip ve Meşrik

Endülüslü düşünür İbn Hazm (ö. 1064) bir şiirinde şöyle der:

Ben güneşim ilimler semasında aydınlatan
Ancak benim kusurum Batı'da doğmuş olmak
Eğer doğmuş olsaydım Doğu tarafından
Bulurdum yağmalanan şöhretimden kaybettiklerimi


Arapçada "Batı" anlamına gelen Mağrip, Batı İslam dünyası; "Doğu" anlamına gelen Meşrik ise Doğu İslam dünyası için kullanılır.

Günümüzde Libya, Tunus, Cezayir, Fas ve Moritanya devletlerinin bulunduğu bölge tarihte Mağrip olarak isimlendirilirdi.

Endülüs ve Sicilya da bu bölgeye dahildi. Mısır'ın doğusunda kalan ülkelerse Meşrik olarak adlandırılırdı.

Meşrik ve Mağrip arasındaki sınırın nereden başladığıysa tartışma konusu.

Her ne kadar keskin sınırlar çizmek zor olsa da ayrımı, mimarî, dil veya felsefî farklara göre yapmak düşünülebilir.

Ancak Faslı filozof Muhammed Abid el-Cabirî'nin farklı bir önerisi var:

Mağrip, kuskusun bittiği yerde biter. Kuskus, Doğu'da İskenderiye ve Yukarı Mısır'da biter.


Cabirî'nin kuskus yaklaşımına dikkatleri çeken Prof. Amro Ali, İskenderiye'yi sınır olarak kabul edebileceğimizi düşünür.

Peki, ne zaman ve nasıl Mağrip-Meşrik ayrımı oluştu?


Dünyanın kuş şeklinde tasviri

Bu sorunun cevabını öğrenebilmek için öncelikle kadim bir coğrafya yazım geleneğine gelin birlikte göz atalım:

Bu geleneğe göre dünyanın kuş şeklinde yaratıldığı varsayılıyor.

Bu çerçevede dünya bölgelere ayrılırken kuş sembolizmi kullanılıyor.

Örneğin, 9'uncu yüzyılda yaşamış Farisî tarihçi İbnü'l-Fakih (ö. 9. yüzyıl), "Kitabü'l-Büldan" adlı eserinde bir kuşun bedeninin 5 bölümüne denk gelecek şekilde coğrafî bölgeleri tayin ediyor.

Buna göre kuşun başı Çin; sağ kanadı Hindistan; sol kanadı Hazar bölgesi; Gövdesi Hicaz, Suriye, Irak ve Mısır; kuyruğu ise Mısır'dan sonraki Batı topraklarıdır.

9'uncu yüzyılda yaşayan Mısırlı Tarihçi İbn Abdülhakem (ö. 871) ise, Mekke, Medine ve Yemen'i kuşun başı; Mısır ve Suriye'yi gövdesi; Irak ve Sind'i kanatları; Batı (Mağrip) topraklarını ise kuyruğu olarak tasvir ediyor.

İbnü'l-Fakih ve İbn Abdülhakem'in kuş sembolizmini esas alan coğrafî bölge ayrımları bize o dönemin dünyaya dair hiyerarşik coğrafî anlayışı hakkında da bir fikir veriyor. 

Bu genel çerçeveye değindikten sonra daha özele inerek İslam dünyasının nasıl bölgelere ayrıldığına bakalım:

"Kitâbü'l-Büldân" adlı coğrafya kitabında Irak'ı "dünyanın merkezi", Bağdat'ı ise "Irak'ın merkezi" olarak tanımlayan Abbasî dönemi tarihçisi Yakubî (ö. 905'ten sonra), İslam coğrafyasını 4 "çeyreğe" ayırır:

Cibâl'den Horasan'a, Mâveraünnehir'e Doğu; Aşağı Irak (Sevâd), Medine, Mekke, Yemen Güney; Bağdat'ın Kuzeyinde kalan bölgeler Kuzey, ve Batı toprakları: Mağrip.

9 ve 10'uncu yüzyılda Doğu İslam dünyasındaki yazılan coğrafya kitaplarında dünyanın ve İslam dünyasının bölgelere ayrımında muğlakta olsa "Mağrip" betimlemesine rastlıyoruz.

Ancak bu ayrımların kesin sınırlar belirtmediği de açık. Tarihçi Ralph Brauer, 9-12'nci yüzyıllar arasında yazılan coğrafya kitapları üzerindeki analizine dayanarak şöyle der:

Deniz sınırları dışında İslam İmparatorluğu içinde keskin bir şekilde tanımlanmış sınırlar ya yoktu ya da çok az pratik öneme sahipti.


Araştırmacı Giovanna Calasso, Mağrip-Meşrik ayrımını açıklarken bu ayrımın başlangıçta Doğulu âlimlerin Müslüman topraklarının batısını "tanıması", "kabul etmesi"ne dayandığını söyler.

Burada önemli olan Doğu'yla Batı'yı ayıran bir sınırın varlığının gündeme gelmesidir.

Bununla Mısır'ın batısından başlamak üzere tüm Kuzey Afrika, Endülüs ve Sicilya'yı içine alan bölge tanımlanır. 

Daha sonraki dönemlerdeyse Mağripli âlimlerin de Meşrik'le ilgili yorumlarına rastlamak mümkün.

Örneğin, 12'nci yüzyılda Endülüslü seyyah İbn Cübeyr (ö. 614/1217) hac yolculuğunu anlatırken Mağrip-Meşrik arasındaki ayrımlara değinmekte ve Doğu'da gözlemlediği farklılıkları aktarır.

Doğuluların birbirlerini selamlamalarından elleri arkada gezmelerine Batı'ya göre farklı adetlerini betimler.

Mağrip-Meşrik ayrımı daha çok bu ikisi arasındaki farkların ön plana çıkmasına neden olmakta. Ancak bu durum bazı yanlış anlamalara da yol açabilir.

Bu noktada Prof. Maribel Fierro, "ikili karşıtlıklar her zaman sahadaki gerçeklikleri çarpıtma riski taşır; bu da kaçınılmaz olarak değişen sınırlar, karşıt akımlar ve etkileşimleri içerir" der.

 

 

Kaynaklar:

Fierro, Maribel and Penelas, Mayte. The Maghrib in the Mashriq: Knowledge, Travel and Identity, Berlin, Boston: De Gruyter, 2021.
Harekât, İbrahim. "Mağrip", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/magrib#1 (29.12.2022).
https://amroali.com/2021/11/where-couscous-ends-maghrebi-routes-to-alexandria/
Jamil, Abu'n-Nasr. A history of Maghrib in the Islamic period, New York: Cambridge University Press, 1987.
Makkarî, Ahmed b. Muhammed. Nefhu't-tîb min gusni'l-Endelüsi'r-ratîb ve zikru vezîrihâ Lisâni'd-dîn İbni'l-Hatîb (thk. İhsan Abbas), Beyrut: Dârü Sâdır, 1997.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU