Birleşik Krallık: Dünyanın en köklü demokrasisi nereye doğru gidiyor

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Liz Truss'ın istifasının ardından adları Birleşik Krallık'ta "başbakanlık yarışı" sürüyor / Fotoğraf: AFP

12 Eylül 2022 tarihli yazımda yeni seçilen Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss'ın gençliği, siyasi kariyeri, kendisini içte ve dışta bekleyen sınamalara değinmiş ve bazı çevrelerin "İkinci Demir Leydi" olarak nitelendirdiği Truss'ın bahse konu lakabı hak etmesi için çok çalışması ve kendini ispat etmesi gerektiğini belirtmiştim.

Truss, Birleşik Krallık tarihine bir demir leydi olarak değil, en kısa süre görevde kalan Başbakan olarak geçti. 


45 günlük başbakan 

Truss, 3 Eylül'de Downing Street 10 Numara'ya taşındığında esasında Brexit süreciyle başlayan, Kovid-19'la devam eden ve son olarak Ukrayna kriziyle daha da ciddileşen bir ekonomik tabloyla karşı karşıyaydı.

Seçim vaatleri arasında 10 yıllık bir plan çerçevesinde vergi indirimi uygulayarak ekonomik büyümeyi teşvik etmek vardı.

Truss bu sayede Birleşik Krallık'ın yıllık yüzde 2,5'lik bir büyüme hızı yakalayabileceğini iddia ediyordu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Truss Başbakan seçildikten sonra ekonomi ve finans çevrelerini dinlemek yerine, kendisinin doğru olduğunu düşündüğü acı bir reçeteyi uygulamayı tercih etti.

Yakın arkadaşı ve komşusu olan Kwasi Kwarteng'i Maliye Bakanı olarak atadı. Kwarteng'in ilk işi ise Maliye Bakanlığı Daimi Sekreteri Tom Scholar'ı görevden almak oldu.

Kwarteng tarafından hazırlanan mini bütçe vergi indirimleri nedeniyle yaklaşık 45 milyar sterlinlik ilave bir maliyet çıkartıyordu.

Çocukların okullarda öğle yemeği yiyecek paralarının olmadığı, bu nedenle okulun bahçesinde saklandıkları yönünde haberlerin çıktığı bir dönemde sözkonusu pakette, en zenginlerden alınan verginin yüzde 45'ten yüzde 40'a indirilmesi ve sosyal yardım kurallarının sıkılaştırılması gibi bazı "tedbirler" yer alıyordu.

Bahse konu paketin maliyetinin dış borca etkisi ve sterlinin ABD doları karşısında uğrayacağı değer kaybı piyasalarda şok etkisi yarattı. 

Mini bütçenin Avam Kamarası'nda açıklandığı gün söz alan İşçi Partisi gölge Maliye Bakanı Rachel Reeves, vergi kesintisi planının faturasının yoksullara yükleneceğini, bütçenin 12 yıldır iktidarda olan Muhafazakar Parti'nin izlediği politikaların başarısızlığının kabulü anlamına geldiğini belirtti.  

Birleşik Krallık'ta resesyon ihtimalini giderek arttığı, enflasyonun da 1982'den sonra ilk defa iki haneli rakamlara çıktığı (yüzde 10,1) bir dönemde Truss, ilk etapta geri adım atmadı ve İngiltere Merkez Bankası da dahil olmak üzere çeşitli kurumlardan yapılan çağrıları dinlemedi.
 

Reuters3.jpg
Britanyalıların neredeyse üçte ikisi, Liz Truss'ın "berbat" bir başbakan olduğunu söylüyor / Fotoğraf: Reuters

 

Eleştirilen şiddetinin artması nedeniyle bu defa harekete geçmek zorunda kalan Truss, Maliye Bakanı Kwarteng'i görevden aldı.

Truss, ulusal televizyonda katıldığı bir programda hata yaptığını kabul etti ve "Çok hızlı davrandık ve fazla ileriye gittik" dedi.

Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada ise, gelen istifa çağrılarına karşılık "Ben bir savaşçıyım, mücadeleden kaçan biri değil" diyerek görevine devam etmekte kararlı olduğu mesajını verdi. 

Truss'ı daha da sıkıntıya sokan hamle İçişleri Bakanı Suella Braverman'dan geldi. Braverman Twitter üzerinden paylaştığı istifa mektubunda "Hata yaptım, hatamı kabul ediyorum ve istifa ediyorum" diyerek Truss'ı dolaylı olarak eleştirdi.

Bir sonraki gün ise Truss'ın istifası geldi. 

Birçok yorumcu Truss'ın ülkeyi kaosa sürüklediği, kural tanımaz bir şekilde ülkeyi yürütmeye çalıştığı, bunun Birleşik Krallık tarihinde emsali olmayan bir durum olduğu yorumlarında bulundu.

Böylelikle, kendinden önceki üç başbakanın kabinesinde çeşitli bakanlık pozisyonları da dahil önemli görevlerde bulunan ve başbakan seçilmeden evvel dışişleri bakanı olarak çalışan Truss, siyasi kariyerine hiç istemediği bir şekilde, halkın büyük bir çoğunluğunun tepkisini alarak şimdilik nokta koymuş oldu.
 

Reuters.jpg
Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss'un göreve geldikten yalnızca 45 gün sonra istifa etti / Fotoğraf: Reuters

 

Muhalefetin tepkisi ve erken seçim çağrıları

Ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Keir Starmer, Truss'ın görevden ayrılan başbakanlara tahsis edilen ve yıllık tavanı 115 bin sterlin olan ödeneği almaması gerektiğini vurgulayarak, Truss'ın bunu hak etmediğini savundu.

Liberal Demokrat Parti lideri Ed Davey de benzer bir açıklama yaptı. 

Starmer ayrıca, Truss'ın istifasından hemen sonra erken seçim çağrısında bulundu.

Starmer, 12 yıldır iktidarda olan Muhafazakar Parti'nin artık halkın desteğine sahip olmadığını ifade etti.

Erken seçim çağrıları Liberal Parti ve İskoç Ulusal Partisi'nden de geldi. 

Nitekim, bugün Birleşik Krallık'ta seçim yapılması halinde anket sonuçlarına göre, 650 sandalyeli Avam Kamarası'nda İşçi Partisi'nin 507 sandalyeyle ezici çoğunluğu elde edeceği; İskoç Ulusal Partisi'nin ikinci sırada yeralacağı, Muhafazakar Parti'nin ise ciddi bir oy kaybıyla 48 sandalye elde ederek ancak üçüncü parti olarak Avam Kamarası'na girebileceği belirtiliyor. 
 

aa.jpg
Fotoğraf: AA

 

Muhafazakar Parti altı yılda beşinci genel başkanını ve başbakanını seçecek 

Truss istifa konuşmasında Muhafazakar Parti'nin Avam Kamarası'ndaki grubu olan 1922 Komitesi'nin alacağı yeni bir kararla parti içi seçimlerin 28 Ekim'e kadar tamamlanmış ve yeni Başbakan'ın seçilmiş olacağını açıkladı.

Muhafazakar Parti içerisinde çalkantılı süreç esasında 2016 Brexit Referandumuyla başladı.

Nitekim 2016'dan bu yana partide dört başbakan değişti. Sıradışı kişiliğe sahip olan Johnson 2019 genel seçimlerinde 1979'dan bu yana herhangi bir parti için en yüksek oy oranı olan yüzde 43,6'lık bir oyla hem parti içerisindeki farklı gruplar nezdinde yerini sağlamlaştırdı hem de Muhafazakar Parti'ye olan güveni tazeledi.

Seçimler zamanında yapılacak olursa tarih Ocak 2025. Yeni Başbakanın İşçi Partisi'ne kayan Muhafazakar Parti seçmenini geri kazanması gerekiyor.

İçeride ve dışarıdaki sınamalar düşünüldüğünde bu hiç de kolay olmayacak. 

Bugün (24 Ekim) yapılması planlanan Muhafazakar Parti seçimlerine katılmak için adayların en az 100 milletvekilinin desteğini alması gerekiyor. Adayların saat 14.00'e kadar başvuru yapmaları mümkün. 
 

Sunak.jpg
Boris Johnson hükümetinde Maliye Bakanı olan Rishi Sunak, başbakanlığın en güçlü adaylarından / Fotoğraf: Reuters

 

Bu yazının yazıldığı an itibarıyla, Boris Johnson'ın Başbakanlık döneminde maliye bakanlığı yapan Rishi Sunak, BBC'ye göre 128 milletvekilinin desteğini almış vaziyette.

Bir zamanlar Johnson'un yakın müttefiki olan Sunak, Johnson'un istifasında etkili olan isimlerin başında geliyor.

Sunak, Liz Truss'la Başbakanlık için yarışmış fakat yarışı ikinci sırada bitirmişti.

Eşinin 20 milyon sterlin tutarındaki vergiyi ödemediği iddialarına karşın, maliye bakanlığı yaptığı dönemde uyguladığı politikalar ve Truss'ın ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyen ekonomik politikalarına yönelik itirazları Sunak'a puan kazandırmış vaziyette.

Hint asıllı Sunak, seçilmesi halinde Birleşik Krallık'ın ilk beyaz olmayan başbakanı unvanına sahip olacak. 
 

Reuters1.jpg
Karayipler'deki tatilini yarıda kesip ülkesine dönen eski Başbakan'ın yeniden göreve talip olduğu konuşuluyor / Fotoğraf: Reuters

 

Henüz resmi olarak açıklanmasa da öne çıkan ikinci aday ise, Truss'in istifası sonrasında tatilini yarıda bırakarak Londra'ya dönen ve şu ana kadar 53 vekilin desteğini alan eski Başbakan Boris Johnson.

Johnson, partiyi seçimlere taşıyabilecek tek aday olduğunu savunuyor. 

Sunak ve Johnson'un cumartesi akşamı biraraya geldikleri ve fazlasıyla yıpranan Muhafazakar Parti'de daha fazla bölünmelere yol açmamak için uzlaşmaya çalıştıkları, ancak görüşmelerinden bir sonuç çıkmadığı belirtiliyor. 

Resmi olarak adaylığını ilk açıklayan Muhafazakar Parti Meclis Grubu Başkanı Penny Mordaunt'un ise seçimlere katılmak için pek şansı yok gibi görünüyor. 
 

Reuters2.jpg
Rishi Sunak'ın istifası, Boris Johnson'ı zor durumda bırakmıştı / Fotoğraf: Reuters

 

Birleşik Krallık'ı neler bekliyor?

Birleşik Krallık'ın sorunları esasında 2008 küresel mali krizi ile başlayarak Brexit süreciyle şiddetlendi.

Bugün yaşanan krizin temelinde 2010'da başbakan seçilen Muhafazakar Partili David Cameron'un esasen kemer sıkma politikalarının olduğu iddia ediliyor. 

Her hâl ve kârda, yeni seçilecek başbakanın bir yandan kendi partisini yeniden konsolide etmesi, diğer yandan ise, Birleşik Krallık'ın fiziki bütünlüğünün muhafazası, ekonomisinin yeniden düzlüğe çıkartılması, Brexit sürecinin asgari zararla atlatılması ve Birleşik Krallık'ın dünya sahnesindeki rolünün yeniden güçlendirilmesi için çalışması gerekiyor.

Önümüzdeki süreç, sadece Birleşik Krallık tarihinde belirleyici rol oynamış olan Muhafazakar Parti'nin kaderini değil, aynı zamanda ülkenin 21'inci yüzyıldaki konumunu etkileyecek nitelikte.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU