Afrika'nın (boynunun) borcu

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Tanrılar Sisifos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkûm etmişlerdi; Sisifos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Sisifos taşın birkaç saniyede aşağı doğru inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu. Gene ovaya iner. 1


Eski Yunan mitolojisindeki Sisifos'un sonu gelmeyen bu cezası bize, Afrika ülkelerinin kalkınma serüvenlerini ve bu serüvenin bir parçası olarak içerisinde bulundukları dış borç sarmalını anımsatıyor. 

Şimdilerde de büyük bir borç krizinin arifesinde bulunan Afrika ülkeleri, ilk olarak bağımsızlıklarının ardından 1960 ve 1970'li yıllarda ciddi borç yükünün altına girmişlerdi. 

Bu dönemdeki borçlanmaları ABD'nin Avrupa'ya verdiği Marshall yardımlarının ortaya çıkardığı likidite bolluğu, Soğuk Savaş şartlarında Afrika ülkelerinin Batı blokuna finansal olarak bağımlı hale getirilmesi gayreti ve kıta ülkelerinin üretip ihraç ettiği hammadde fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklanmıştı. 

Borçlanma faizlerinin düşük ve geri ödemesinin uzun vadeye yayılı olmasının yanı sıra, o dönemde borç stoklarının sürdürülebilir görülmesi nedeniyle Afrika ülkeleri de borçlanmada bir beis görmemişti. 

Ancak, 1970'lerdeki petrol krizleri bu olumlu tabloyu altüst etti. 

Bir taraftan kıta ekonomilerinin ana gelir kaynağı olan hammadde fiyatları düşerken, diğer taraftan ABD ve İngiltere'nin faiz artırımına gitmesiyle borç faizleri üç katına çıktı. 

'Makas krizi' adı verilen bu süreçte Afrika ülkelerinin dış ticaret dengeleri bozuldu, dış borç stokları katlandı ve kamu maliyeleri alt üst oldu. 

Krizden çıkılabilmesini teminen gerekli kredi için IMF ve Dünya Bankası'nın liberal ekonomi politikalarını dayatması yeni bir borçlanma dalgasına neden oldu. 
 

1.jpg
Fotoğraf: Philimon Bulawayo/Reuters

 

Nihayet sivil toplumun da baskısıyla 1996 yılında IMF ve Dünya Bankası öncülüğünde başlatılan Ağır Borç Yükü Altındaki Yoksul Ülkeler (Heavily Indebted Poor Countries - HIPC) ve 2005 yılındaki Çok Taraflı Borç Hafifletme Girişimleri neticesinde 35 Sahraaltı Afrika ülkesinin toplam 100 milyar dolara tekabül eden borçları belli şartlar çerçevesinde silindi. 

Fakat bu girişimlerin olumlu etkisi uzun sürmedi. 2008-2009 küresel mali krizinden çıkış için gelişmiş ülkelerin benimsedikleri parasal genişleme politikaları likidite bolluğu meydana getirdi. 

Çin'in 2000'li yıllarda alternatif ve güçlü bir kredi kaynağı olarak ortaya çıkması da Afrika ülkelerinin borç stoklarının kısa sürede eski düzeyine yükselmesinde etkili oldu. 

İhraç ettikleri hammadde fiyatlarının yüksek oluşu kıta ülkelerinin borçlanırken daha cesur davranmalarına yol açtı. 


Broç stoku ne kadar? 

IMF verilerine göre 2020 yılı itibariyle Sahraaltı Afrika ülkelerinin toplam dış borç stoku, özellikle küresel pandeminin oluşturduğu ekonomik krizin de etkisiyle bir önceki yıla göre yüzde 10,7 artış göstererek 705 milyar dolara çıktı. 

Bu rakam bölge ülkelerinin GSYH'lerinin yüzde 60'ına tekabül ediyor. 

Eritre, Mozambik, Angola ve Zambiya gibi bazı ülkelerde ise bu oran yüzde 100'ün üzerinde. 

Burada Yunanistan, İtalya ve Japonya gibi ülkelerin dış borç stoklarının da GSYH'lerinin yüzde 100'ünün üzerinde olduğu akla gelebilir. 

Ancak, aradaki temel farklardan bir tanesi bahsekonu ülkelerin kredi notlarının görece yüksek olması dolayısıyla hem iç hem dış piyasadan düşük faizle borçlanmakta bir sorun yaşamamaları. 

Afrika ülkelerine gelince kredi notları düşük olduğu (veya bulunmadığı) için ya Eurobond ihraç etmek suretiyle borçlanamıyorlar ya da risk primleri yüksek olduğu için piyasanın çok üzerinde faiz oranlarıyla borç bulabiliyorlar. 

Bir örnek vermek gerekirse; pandeminin tetiklediği ekonomik kriz nedeniyle G20 ve Paris Kulübü, sembolik denebilecek bir jest olarak en az gelişmiş ülkelerin 2020 yılı borç geri ödemelerinin 2022-2024 yıllarına ertelenmesini kararlaştırmıştı. 

Fakat bu girişimden istifade edebilecek Afrika ülkelerinden bazıları erteleme talebinde dahi bulunamadılar. 

Çünkü borç ertelemesi otomatik olarak kredi notlarının düşürülmesini netice verecekti. 

Nitekim ödemelerini ertelettiren Etiyopya'nın notu düşürüldü. 

İşte bu nedenle IMF, düşük ve orta gelir grubu ülkeler için borç stoku/GSYH oranının yüzde 45'in üstüne çıkmaması tavsiyesinde bulunuyor. 

Halihazırda en az 18 kıta ülkesinin borç stokları 'yüksek riskli' ve 'tehlikeli' olarak nitelendiriliyor. 

Öte yandan özellikle son 10 yılda Afrika ülkelerinin borç yapıları da değişti. 

Uluslararası kuruluşlardan aldıkları kredilerin toplam içerisinde oranı azaldı. 

Devletten-devlete (ikili) borçların büyük kısmını da Çin'den alınan krediler oluşturmaya başladı. 

Ticari bankalar ve özel fon kuruluşlarından alınan borçların da artmış olmasının Afrika için önemli negatif yansımaları var. 

Çünkü bahsekonu kuruluşlar borçların silinmesi, yeniden düzenlenmesi veya ötelenmesi gibi girişimlere yanaşmıyor. 
 

2.JPG
Kaynak: Dünya Bankası

 

Neden borçlanıyorlar? 

Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarından bu yana ortalama 20 yılda bir borç sarmalına düşmelerine gerekçe olarak, hammadde ihracatına dayalı kırılgan ekonomik yapıları, vergiye bağlı kamu gelirlerinin düşük olması ve kötü ekonomi yönetimi gibi faktörler gösteriliyor. 

Bu gerekçeler anlaşılabilir olmakla birlikte, sorunun temelinde hakkaniyetsiz ticaret ve buna bağlı yapısal ekonomik bozukluklar bulunuyor. 

Söz konusu anomali ilk olarak Avrupalı güçlerin 15'inci yüzyıldan itibaren kıtanın batı sahillerine ulaşmasının ardından başlıyor. 

O tarihlere kadar Afrika'da kıta içine ve kuzeye olan ticaretin yönü Atlantik sahiline kayıyor. 

Bu minvalde Afrikalı yerel yöneticiler, altın talep eden Avrupalı tüccarlara altın, köle talep edene köle tedarik ediyor. 

Avrupa'da endüstri devriminin gerçekleşmesinin ardından ticaret sepetine palmiye yağı, yerfıstığı ve pamuk gibi tarımsal hammaddeler de dahil oluyor. 

19'uncu yüzyıl sonunda sömürgeci güçlerin kıtaya hakim olmasıyla her türlü imalat faaliyeti ya Batılı muadilleriyle rekabet edemediği için kapanıyor veya sömürge idarelerinin zoruyla ortadan kaldırılıyor. 

Bu sayede Afrika, Avrupa sanayilerinin ihtiyaç duyduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklarının tedarikçisi haline getiriliyor. 

Diğer taraftan, sömürgelerin kendi kendine yeterli olması prensibi çerçevesinde sömürge idarelerinin yönetim masrafları ve hammaddelerin transferi için yapılan her türlü yatırım, sömürgeler borçlandırılmak suretiyle karşılanıyor. 

Bu borçları ödeme gayreti, 1960lı yıllarda bağımsızlığına kavuşacak Afrika ekonomilerini hammaddelerin üretim ve ihracatına gittikçe daha fazla bağımlı hale getiriyor. 

Söz konusu borçlar Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Nijerya ve Moritanya gibi birçok ülkede sömürgecilik dönemi bitmesine rağmen yeni kurulan devletlere miras bırakılıyor. 

Bağımsızlıkla birlikte tamamen dışa bağımlı bir ekonomi devralan Afrikalı liderler ise ya kolaycılığa kaçarak ekonomik çeşitlendirme yoluna gitmiyor veya siyasal bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla güçlendirmek niyet ve gayretinde olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk Başbakanı Patrice Lumumba gibi itinayla bertaraf ediliyor. 

Dolayısıyla Afrika ülkelerinin sürekli borç sarmalı içerisinde bulunmasında kıtaya biçilen ve en az beş asırlık geçmişi bulunan sağlıksız ve adaletsiz rol bulunuyor.  
 

3.jpg
Fotoğraf: Noor Khamis/Reuters

 

Finansman ihtiyacı ne kadar? 

Mevcut küresel konjonktür maalesef Afrika ülkelerinin lehine görünmüyor. 

COVİD-19 salgınının açtığı yaraları sarmaya henüz fırsat bulamayan kıta ülkeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ortaya çıkardığı gıda, hidrokarbon ve gübre fiyatları artışının ciddi ekonomik etkilerine maruz kalmaya başladılar bile. 

Dahası Afrika, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine adaptasyon için kıtaya yıllık 1,3 trilyon dolar finansman gerektiği hesaplanıyor. 

Afrika ülkelerinin büyük çoğunluğunun muzdarip olduğu kronik altyapı yetersizliklerinin giderilmesi için de yıllık 150 milyar dolara ihtiyaç duyuluyor. 

Bahsekonu hususlar göz önünde bulundurulduğunda kıta ülkelerinin finansman gereksiniminin devasa boyutlarda olduğu izahtan vareste. 

Öte yandan yıllık 90 milyar dolara varan sermaye kıta dışına çıkarılıyor. 

Bu şartlar altında Afrika ülkelerinin bir taraftan borçlarını öderken diğer yandan yoksulluğu azaltmak, altyapılarını geliştirmek, kalkınma yolunda mesafe katetmek ve iklim değişikliğine uyum sağlamak gibi devasa yükümlülüklerin altından kalkması çok zor. 


Sonuç 

Yönetilebildiği sürece özellikle yatırıma dönük kamu harcamalarının borçla karşılanmasında hiçbir sakınca bulunmadığı gibi, bu yöntem hemen tüm ülkelerin başvurduğu bir finansman aracı. 

Sağlam ve tutarlı bir ekonomi politikası çerçevesinde gerçekleştirildiğinde borçlanma, kalkınma istikametinde mesafe alınmasını sağlayabilir. 

Fakat Afrika ülkelerinin içerisinde bulunduğu durumu sadece bir ekonomi yönetimi sorunu olarak görmek gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek demek. 

Afrikalı devlet adamları ve elitin ciddi payı bulunmakla birlikte kıta ülkelerinin borç sorununun, temelinde 15'inci yüzyıldan beri şekillenen küresel adaletsizliğin bulunduğu gerçeğini teslim etmek gerek.

Bu çerçevede, 2004 tarihli Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) raporunda da dikkat çekildiği üzere, gelişmiş ülkelerin tarihsel ahlaki sorumluluklarının da bilinciyle kıta ülkeleri ekonomilerinin yapısal dönüşümüne azami ve samimi katkı vermesi elzem. 

Öte yandan Afrikalı yöneticilerin de her türlü yolsuzluk ve usulsüzlüğün önüne geçerek, yoksulluğun azaltılmasını, istihdamın artırılmasını ve gelir dağılımındaki dengeyi gözetecek tutarlı politikaları hayata geçirmeleri gerekiyor. 

Aksi takdirde Afrika halklarının mitolojik kahraman Sisifos'un çarptırıldığı cezaya benzeyen borç sarmalı kısır döngüsünü kırmaları mümkün görünmüyor. 

 

 

1. Albert Camus. Sisifos Söyleni (1942). Tercüme: Tahsin Yücel (Can Yayınları)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU