Kitapsızlar...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Kitaplar çok şey anlatır. Sadece kitabın içinde yazanlar değil, toplumun kitapla kurduğu ilişki de çok şey anlatır.

Sahaf bir arkadaşım var. Sık sık dükkanını ziyaret ediyorum. İnsanların kitaplarla kurduğu ilişkiyi gözlemlemeye çalışıyorum.

Önce hemen arkadaşımın anlattıklarından çarpıcı iki olguyu aktarayım:

İlki tam bizlik!.. Pandemi sırasında ve hâlâ, internet üzerinden yapılan toplantılarda arkada fon olarak kullanmak üzere toplu kitap siparişi verenler olmuş.

Açıkça söylemişler de! Hatta "Bu iş için kaç kitap lazım" gibisinden sorular da sormuşlar.

İkinci çarpıcı bilgi ise, son dönemde yurtdışına yerleştiği için eşyalarını ve tabii kütüphanelerini elden çıkaran insanların sayısındaki artış...

Sahaf arkadaşım, "Öyle güzel kütüphaneler geliyor ki... Bu kadar nitelikli insanların ülkeden ayrılması büyük kayıp" diye üzüntüsünü ifade etti geçen gün.

Evet, pek çok nitelikli insanın ülkeyi terk ettiğini biliyoruz, istatistiki olarak bilemesek de duyuyoruz, hissediyoruz.

Nüfus olarak artıyoruz fakat toplumsal olarak sürekli eksiliyoruz. Nitelikli insan toprağımız bir toplumsal erozyona uğruyor, kültürel olarak çoraklaşıyoruz.

Gidenler için de hiç kolay değil. Arkadaşlarını, evlerini, eşyalarını, kitaplarını bırakıp gidiyorlar. Yabancısı oldukları bir hayatın içine dalıyor, bir sürü güçlük, hayal kırıklıkları, pişmanlıklar yaşıyorlar.

Hepsi biliyor. Çok zor başka bir diyara yerleşmek. Öyle gezintiye çıkıp iki hafta sonra dönmeye benzemiyor.

Yine de gidiyorlar...

Gitmek bu ülkenin iflah olabileceğine olan umudu kaybetmek demek. Evet, "Artık burası iflah olmaz" diyorlar ve tüm bağlarını kesip dünyanın başka bir yerinde yeni bir gelecek kurmayı deniyorlar. Kendileri için, çocukları için...

Kurtulmak istiyorlar.

Kimisi de 'aktif hayat'tan kaçarak genelde deniz kıyılarındaki kasabalarda kendine münzevi bir yaşantı kurmaya çalışıyor. O da bir bütçe meselesi tabii. Herkes bütçesine göre kaçıyor.

'Online' toplantılarda arkasında görünsün diye 'toptan' kitap alanların hakim olduğu bir şirket yaşamından, hayatında tek bir kitap bile okumamış insanların yön verdiği belirsiz gelecekten, giderek daha da amorf hale gelen toplumsal hayattan, her gün her saat her medya kanalından evin salonuna kafasını sokup tuhaf tuhaf bağıran seslerden kurtulmak, nefes almak istiyorlar.

Kitaplılar, kitapsızlardan kurtulmak istiyor.

Şimdi böyle yazdım ya, 'kitapsız' demek suretiyle falanca devlet büyüğüne örtülü örtülü hakaret ettiğimi öne sürenler olacaktır. Mutlaka çıkar bunlardan. Hatta sosyal medyada Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hesaplarını ekleyip ihbar ederler.

İşte böyle bir cinnet toplumundan kaçıp kurtulmak istiyor gidenler.

'Kitapsız', kelimenin gerçek anlamıyla kitapsız yaşayabilenleri ifade ediyor, kimse mana çıkarmasın... Kitapsız yaşayabilen devasa bir nüfus var. Hayatlarında kitap yok.

'Okumuş' sayılanların, şirketlerden hayata karışanların önemli bir kısmının 'kişisel gelişim' denen 'şey'in kitaplarını okuduklarını da vurgulamak isterim. Sahafa bu kitaplardan soranların sayısı çok fazla.

Çoğu kendine hayrı olmayan kimseler tarafından yazılmış uyduruk tavsiyelerden oluşan bu kitaplarla hayatta 'başarı' kazanacağını zanneden insandan ne olur ki?

Tarihten, edebiyattan öğrenmek yerine hap gibi iki kitapla 'tedavi' olup, donanım kazanıp bir 'şey' olacaklarını düşünüyorlar.

"Rakiplerinizi çıldırtmanın 10 altın kuralı" gibi metinler okuyan ve bunları uygulamaya çalışan kifayetsiz muhterisler belki de hayatımızı kitapsızlardan daha fazla cehenneme çeviriyordur. Bilemiyorum. Kararsızım.

Bildiğim, yaşadığı dünyayı, evreni, toplumun yasalarını anlamaya çalışan; okuyan, sorgulayan insanların bu ülkede her geçen gün daha da mutsuz olduğu, bunaldığı...

Bir yandan da her şey şaka gibi!

Övünerek kitap okumadığını açıklayan ve "Arkadaşlar bana kitapları özetliyor" diyen Cumhurbaşkanı, Türkiye'de son 20 yılda 'adalet' mevhumunu tamamen ortadan kaldırmış bir iktidarın başı olarak, 'Daha Adil Bir Dünya Mümkün' adlı bir kitaba imzasını koyuyor!

'Kitap' başka dillere çevriliyor.

Uluslararası kitap satış sitelerinde nasıl bir izdiham yarattı, kaç adet sattı, açıklanmadı, bilemiyoruz ama 'lansman' için hepimizin bütçesinden epey para harcandığını biliyoruz.

Bütün bunlar yetmiyor, Cumhurbaşkanı'nın damadı olan eski Bakan, sanki ekonomiyi batırmamış, ekonomiyi batırırken o kadar acayip lafı etmemiş gibi, o lafları ederken kullandığı ve bir trajikomik kalıp haline gelen, "Burası çok önemli" sözlerini kitap adı yapıp yayımlayabiliyor.

Akademik tezlerini tez danışmanı olan öğretim üyesine hazırlattığına dair belgeler ortalığa saçılmış olan eski Bakan/Damat'ın ciddi ciddi kitap yazdığına inanmamız beklenirken, üstüne kitabın ismi üzerinden hepimizle kafa yapılıyor.

Yani işin suyu çıkmış vaziyette. O halde bence eğlenmemize bakalım...

Madem böyle bir akım başladı, herkesi el yükseltmeye çağıralım, kitapsız Türk büyüğü kalmasın.

Misal, Ahmet Hamdi Çamlı ve Devlet Bahçeli ortak imzayla '62 ve Tavşan' başlıklı bir matematik kitabı kaleme alsın. Egemen Bağış'tan 'Makara' isminde bir ilahiyat kitabı bekliyorum şahsen.

Muammer Güler para sayma makinelerinin insan hayatını nasıl kolaylaştırdığını, Melih Gökçek dinozorların ruh alemini, Binali Bey oğlunun dünyanın ücra köşelerindeki hayır işlerini kaleme alırken Bülent Arınç da 'Özgül Ağırlık' isimli bir fizik kitabı yazabilir mesela...

Süleyman Soylu mu? O sadece malum suç örgütü liderinin iddialarına yanıt verse cilt cilt kitap olur zaten... Ve gerçekten cevap verirse, hiç kuşkum yok, Türkiye tarihinin en çok satan kitapları arasına da girer...

Böylelikle bu memleketten kurtulup başka bir gelecek kurmayı göze alamayan biz çekingen faniler en azından kalan günlerimizi mazoşist bir neşe içinde geçirebilir, bir çeşit küçük mutluluklar serisi yaşayabiliriz.

Bize bunu kimse çok görmesin lütfen.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU