Irak Kürdistan Bölgesi'nden bir Afganistan çıkar mı?

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Başlığı provokatif seçtim çünkü konu her türlü sansasyon, manipülasyon ve spekülasyona açık ve kimse işin ciddiyetiyle uğraşmıyor. Her konuda uzman olmayı başaranlar bu meselede de atıp tutmaktan geri durmuyor.

Kürtlere Afganistan'ın akıbetini hatırlatanlar ve onları ABD sonrasıyla korkutanlar aslında işin sadece magazin boyutuyla ilgilendiklerini de ortaya koyuyor. 

Kürtleri meşrepleri, mezhepleri ve ideolojilerine göre "emperyalist, sömürgeci, kolonyalist, müstekbir" vs. şeklinde tanımladıkları süper güçlerin yanında konumlandıranların tamamı aslında varlıklarını düşmanlık ettikleri güçlere borçlular. O yüzden düşmanlıkları sahici değil ve her yerinden yapaylık dökülüyor. 


Kürtlerin küresel güçlerle işbirliği yaşamsal zorunluluktur

Kürtlerin ABD, İngiltere, Rusya, Fransa ya da diğer herhangi bir güçle iş tutması, ideolojik, dini ya da mezhepsel bir tercih değil yaşamsal bir zorunluluktur.

Bu gerçeği çok iyi bilmelerine rağmen küresel güçlerle ilişki içinde olmayı Kürtler için bir "cürüm" telakki edenlerin amacının "masum" olduğunu söylemek mümkün değildir. Kürtlerin geliştirdiği iş birliği hayatta kalmanın en temel koşuludur. 

Süper güçlerin Irak ve IKB'deki varlığı Kürtler için yapısal bir gereklilik olsa da ABD'nin her an çıkabileceği ihtimali üzerine de her türlü senaryoya hazırlıklı olmalıdırlar. 

ABD'nin Afganistan'dan ani çıkışı, kimsenin bekçisi olmadığı gerçeğini bir kere daha herkese hatırlatmış oldu. ABD, sadece ve sadece çıkarlarının bekçisidir. Uluslararası ilişkilere reel bir bakış açısıyla bakmayı başaramayan ve romantik bir dünyada yaşayanlar hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamaz. 

ABD her şeye rağmen bir anda çekilme kararı verip tüm askerlerini Irak'tan ve Irak Kürdistan Bölgesi'nden (IKB) çekebilir. Bu Kürtler için sürpriz olmayacaktır. Buna hazırlıklı olduklarını düşünüyorum. Çünkü Kürtlerin ABD ile çok acı hatıraları var.

ABD'nin gelişiyle bazı kazanımlar elde etmiş olabilirler ancak 1975'te yaşadıkları yenilgi ve 1991'de maruz kaldıkları katliamlar Kürtlere ABD ile ilgili çok şey öğretmiş olmalıdır. 


Bölge ülkeleri ABD yokluğunda IKB'yi işgal edebilirler

IKB ile Afganistan arasında bazı benzerlikler olsa da şartları birbirinden çok farklıdır. Her şeyden önce Afganistan'daki aktörlerin hepsi de içerdendir ve yereldir.

Yani Eşref Gani gittiğinde Taliban gelip işgal etmedi, sadece yönetim değişti. Ya da Taliban gittiğinde ABD destekli de olsa yerine Afgan bir hükümet geldi.

IKB'de ise ABD'nin çekilmesi durumunda buraya yönelik saldırılar dış bir güç olan Haşdi Şabi ya da başka bir bölge ülkesi tarafından desteklenen buna benzer bir örgüt tarafından yapılacaktır. Bu da Erbil ile Kabil arasındaki en temel yapısal farklılıktır. 

ABD'nin Irak'tan askerlerini çekmesiyle ilgili konuda temel sorun Kürtlerin Washington'a güvenip güvenmemesinden ziyade uluslararası konumlarının getirmiş olduğu kırılganlık, riskler ve tehlikelerdir.

ABD'nin çekilmesiyle oluşacak güç boşluğunu İran ya da başka bir bölge ülkesi çok kolay bir şekilde doldurmak isteyip Haşdi Şabi ya da başka bir adla muhtelif bahanelere dayanarak IKB'yi işgal etmek isteyebilirler.

Peşmerge güçleri IŞİD ile savaştığı gibi Haşdi Şabi ve ona benzer örgütlerle de savaşabilir, nitekim 2017'de savaştı da. Fakat Peşmerge İran ordusu ya da ona benzer bir ülkenin ordusuyla savaşamaz. Bölgedeki güçlü bir devletin dahil olduğu bir savaşta dengeleyici bir gücün de olması zorunludur. Bu da ancak ABD veya onun tam anlamıyla desteklediği bir askeri güç olabilir. 

Bunun bir örneği 1996'da yaşandı. İran ordusu 1996'da KYB'yi de yanına alarak Kürdistan Bölgesi'nin bir bölümü işgal etti ve hedefi tümünü almaktı, bunun üzerine KDP dengeleyici güç olarak Saddam'ın ordusunun bölgeye girişini sağladı ve İran'ı buralardan çıkarmayı başardı. 

Şimdi aynı senaryo değişik parametrelerle ve farklı adlar altındaki güçler kullanılarak yeniden hayata geçirilebilir. KYB'de Lahor tasfiye edilmiş olsa da buradaki güçlerin nerede duracağını kestirmek zor. O nedenle böyle bir senaryoya karşı Kürtlerin seçeneklerinin neler olduğuna bakmak lazım. 

Böyle bir senaryo karşısında Kürtlerin siyasi olarak atacağı adımlar olacaktır şüphesiz lakin ne yazık ki asimetrik bir savaş olacağı için kazanımlarını elde tutmaları çok mümkün olmayacaktır. Uluslar arası kamuoyunun tepkisi dile getirilebilir bu noktada, fakat bu tepki Suriye, Yemen, Lübnan ve de Irak'ın büyük bölümünde ne işe yarıyor bugün? 


Kürtlerin tek çıkış yolu bağımsızlık ve düzenli ordudur

Kürtlerin içinde bulunduğu çıkmazın aşılması için bağımsızlık referandumunu hayata geçirip devletleşmeleri ve BM'de temsil edilmesi öncelikli temel şarttır.

Ardından NATO gibi bir gücün şemsiyesinde düzenli orduya geçmeleri, hava savuma sistemine sahip olmaları ve savaş uçakları edinebilmeleri gerekiyor. 

Ortadoğu şartlarında bağımsız, zengin ve milyonluk orduya sahip ülkeler bile İran'a karşı ABD'nin ve de İsrail'in ittifakına ihtiyaç duyuyorken Kürtlere antiemperyalizm masalları okumak sadece ve trajedilerini artırmaya yönelik bir niyet taşır. 

IKB zaman kaybetmeden acil bir şekilde düzenli orduya geçmez ve Peşmergeyi tek bir çatı altında toplayıp bunu seçilmiş hükümetin emrine vermezse gelecekteki tehlikeleri bertaraf etmekte çok yetersiz kalacaktır. 

Peşmerge güçlerinin hala düzenli orduya geçmemesi ve tek çatı altında toplanmaması orta ve uzun vadede Kürdistan Bölgesi yönetimini bekleyen en ciddi tehlikedir. ABD'nin her an asker çekebileceği ihtimalini düşündüğümüzde bu tehlike hayati bir hal almaktadır. 

KYB'nin Süleymaniye'deki otoriteyi elinde tutmak adına Peşmergenin düzenli orduya geçmesini engellemesi Kürtlere yeni bir tarihi felaket yaşatabilir. Bu tutumda ısrarın artık bahane kaldırır bir yanı kalmamıştır Kürtler için. 


IKB'yi işgal için fırsat kollayan ülkeler var

Neçirvan Barzani'nin 5 Ağustos'taki yeni cumhurbaşkanının yemin töreni için yaptığı Tahran ziyareti bence Erbil-Tahran'daki gelişmeler bağlamında önemliydi. Herhangi bir bilgiye dayanarak söylemiyorum ama İran rejimi bu ziyarette Kürtlerden kendisine destek vermesini istedi.

Zira Neçirvan Barzani, İran'ın ulusal güvenliğinden sorumlu isim olan Ali Şemhani ile de görüştü. Şemhani görüşmede kendisinden Kürdistan bölgesindeki İKDP ve diğer İranlı Kürt partilerini bölgeden çıkarmalarını istedi.

Daha sonra Şemhani Iraklı yetkililerden de Kürt partilerinin "Irak topraklarından" çıkarılmasını talep etti. 

İran bu hamlesiyle el yükseltiyor ve Kürtleri ya teslim etmeye zorlamak ya da bedel ödemek zorunda bırakmayı amaçlıyordu. Talepleri karşılanmayınca da Erbil havalimanına saldırarak gözdağı verdi. Bununl kalmadı İKDP bahanesiyle Kürdistan Bölgesine havadan ve karadan bombalar yağdırdı. 

IKB'de IŞİD'in yeniden güçlenmeyeceğini ya da Taliban gibi bir yapının ortaya çıkmayacağını kim garanti edebilir? Kaldı ki onlardan farkı olmayan Haşdi Şabi Kürtlerin yanı başında zaten.

Haşdi Şabi, ABD'nin yokluğunda Kürdistan'a saldıracağının mesajını defalarca kez vermiş bir organizasyondur. Erbil Uluslararası Havalimanına yaptığı saldırılar bunun en açık örneği ve ispatıdır. 

İran'ın yanında Türkiye de Şengal'e yönelik bir hareket düzenlemeyi uzun süredir planlıyor. Daha önceki analizlerimizde de buradaki hedefin Şengal olmadığını ve olmayacağını çok bir şekilde dile getirmiştik. Bu noktada Türkiye'nin de İran'dan farklı bir niyet taşıdığını söylemek saflık olacaktır. 

Bu denklemde IKB ile Afganistan'ın şartları farklıdır fakat IKB'nin maruz kalacağı bir savaş ya da işgal çok daha büyük trajedi ve felaketlerle sonuçlanacaktır.

Ve bunun başat müsebbibi de Peşmergenin tek çatı altında toplanmasını engelleyen Süleymaniye'deki "baronlar" olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU