Yüzlerce hayal milyonlarca mutluluk etti

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe 

"Beni seven sekiz milyon Kübalıya karşı 1 milyon dolar nedir ki"diye söylemişti Küba'nın efsane boksörü Teofilo Stevenson.

1972 Münih Oyunları'nda, ilk maçında rakibini sadece 30 saniyede yere sermiş ve 20 yaşında Küba'nın gururu olmuştu Stevenson.


Küçük bir ada ülkesi Küba'nın, büyük gururu olan Teofilo Stevenson, dünyada Olimpiyatlarda 3 altın madalya kazanan 3 boksörden biri.

Küba'da Fidel Castro'dan sonra, en ünlü insanların başında gelen Teofilo Stevenson,1972 olimpiyatlarından sonra organizatörler tarafından profesyonel maçlar yapması için sayısız baskıya ve para teklifine maruz kaldı.

1976 Montreal Olimpiyatları'ndaki başarısı ile zirveye çıkan genç boksöre organizatörler, profesyonel maçlar yapması için reddedilemeyecek paralar öneriyorlardı.

Özellikle de Muhammed Ali ile ringe çıkması isteniyordu. Fakat o, sadece ülkesi ve halkı için dövüşeceğini söylüyordu ve bu şekilde milyonlarca doları reddetti.

Ringlere veda ettikten sonra, boks eğitmeni olarak hayatına devam etti ve bunun için ayda 400 dolar kazandı.

Teofilo Stevensson, olimpiyat ruhu ve halkına karşı duyduğu sorumluluk ile ringlerde mücadele etti.
 

(1).jpg
Teofilo Stevensson / Kolaj: Independent Türkçe 


Aslında olimpiyatlar uzun süre amatör ruhun, profesyonelliğe karşı mücadelesi ile geçti. Olimpiyat ruhu daha çok, rekabet ve sporun birleştirici ruhu üzerinden yaşandı.

Fakat oyunlar uzun süre, özellikle 1930'lu yıllarda Nazi propagandasına ve daha sonra ABD ve Sovyetler Birliği'nin soğuk savaş yıllarında, üstünlük kurma mücadelesinde arena oldu.

Siyasi gerginlikler, oyunlar üzerinden rekabete dönüşüyordu. Öyle ki oyunlara, doping virüsü bile bulaşmıştı. Âmâ yine de milyonlarca sporcu, bu oyunların ruhuna, orada olmaya ve mücadelenin, madalyadan daha değerli olduğuna inandı.

Profesyonel karşılık beklemeden ve hamaset yapmadan, hayat mücadelelerini, sporun ruhundan beslenerek yaptılar.


Olimpiyatlara katılmak için kahve sattılar

1932 yılında Brezilyalı Olimpiyat Kafilesi, Los Angeles Olimpiyatları'na katılmak için para bulamayınca, başka bir mücadeleye girdi. Kafiledeki sporcular, yol masraflarını karşılamak için kahve sattılar.

Brezilya, 1932 yılında dünyada yaşanan Büyük Buhran'ın da etkisi ile ekonomik olarak çok zor günler geçiriyordu. Ülke o kadar parasızdı ki sporcularını Los Angeles'da düzenlenen Yaz Olimpiyatları'na götürecek, ulaşım parası bile yoktu.

Bunun üzerine kafiledeki sporcular, hazırladıkları kahve paketleri ile gemiye bindiler. Amaç, kahveleri satıp yol parasını çıkartarak, Amerika Birleşik Devletleri'ne ulaşmaktı.

Ulaşım dışında, ABD'ye girişte kişi başı vize parası olan, bugünün parası ile yaklaşık 20 dolara ihtiyaçları vardı. Gemi ile California'ya giderken uğradıkları limanlarda, kahve paketlerini satmayı denediler ama düşündükleri gibi olmadı.
 


67 kişilik kafile, kahve satmada başarılı olamayınca, California'da gemiden, kafilenin yarısı inebildi. Geri kalan sporcular, vize parasını toplayamamıştı.

Birkaç gün sonra, küçük bir sporcu grubunun daha inmesine izin verildi. Hatta gemiden inen sporculardan Adalberto Cardoso, maratonun yapılacağı yere otostopla gitmek zorunda kalmış ve yarışı, çıplak ayakla tamamlamıştı.

15 sporcu ise geldikleri gemiden hiç inemeden, ülkelerine geri dönmüştü.


Olimpiyatlara katıldıkça başardılar

Hem Teofilo Stevenson, hem de Brezilyalı sporcular, sporun gerçek hikâyesi için mücadele ettiklerinde, tarihe geçeceklerini bilmiyorlardı.

İçlerindeki azim ve spor ruhu, mücadeleleri için enerji oluyordu. Hikâyeleri hayal, azim, rekabet ve mücadele ile yoğruluyordu. 

Ve bu yüzden Mete Gazoz gibi inanmış bir çocuğun başarısı, mutlu ediyor herkesi. Oku ile hedefi vurduğunda, aslında milyonlarca insanı yüzünde mutluluktan öte, bir tebessüm yaratıyor. Ve yaptığının ne kadar değerli olduğu kararını, bize bırakıyor.

Hamaset yapmadan, en basit şekilde anlatıyor Mete Gazoz.


Milyonlarca lira kazanmadan, değerler üzerinden kendine anlam yüklemeden, millilik propagandası ile yaptığını kutsallaştırmadan, prim tartışmaları ile kendine her şeyi hak görmeden ve kendilerini, yaşadığı toplumdan uzaklaştırmadan yaptılar bu sporcular, bu mücadelelerini.

Mete Gazoz, Buse Naz Çakıroğlu, Ferhat Arıcan, Hakan Reçber ile Hatice Kübra İlgün, Yasemin Adar, Filenin Sultanları ve birçok sporcudan, habersiz belki de kamuoyunun bir kısmı.

Kimisi ülkesi için milyonlarca doları reddetti, kimisi çıplak ayak koştu kimisi de oku ile en iyi yaptığı işi yaptı.

Çünkü amaç kazanmak değil, başarmaktı. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU