Eğitim sistemleri uzun yıllar boyunca ölçme ve değerlendirmeyi, öğrencinin bilgiyi ne ölçüde hatırladığı üzerinden tanımladı. Oysa günümüzde bilginin kendisinden çok, bilginin nasıl kullanıldığı, hangi bağlamda anlamlandırıldığı ve yeni durumlara nasıl aktarıldığı önem kazanmış durumda. Bu değişim, ölçme-değerlendirme anlayışında da köklü bir paradigma dönüşümünü beraberinde getiriyor.
Yeni ölçme yaklaşımı, öğrenciyi yalnızca doğru cevaba ulaşan bir birey olarak değil; düşünen, sorgulayan, ilişkilendiren ve karar verebilen bir özne olarak ele alıyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) de bu dönüşümün merkezine beceri temelli ölçmeyi yerleştiriyor.
Bu yeni anlayışın sahadaki karşılığını, öğretmen, öğrenci ve veliler açısından ne anlama geldiğini, TYMM ölçme-değerlendirme koordinatörlerinden Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sami Pektaş ile konuştuk.
Beceri temelli ölçme dediğimizde neyi anlamalıyız?
Beceri temelli ölçme, öğrencinin sahip olduğu bilgiyi işlevsel biçimde kullanabilme kapasitesini ortaya koymayı amaçlar. Burada temel odak, bilginin hatırlanması değil; analiz edilmesi, yorumlanması, ilişkilendirilmesi ve yeni durumlara aktarılmasıdır. Geleneksel bilgi temelli sorular daha çok “neyi biliyorsun?” sorusuna cevap ararken, beceri temelli sorular “bildiğinle ne yapabiliyorsun?” sorusunu merkeze alır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde bilgi, başlı başına bir hedef değil; beceri gelişiminin temel aracı olarak konumlandırılmaktadır.
Beceri temelli sorularda bağlam neden bu kadar önemli?
Beceriler, bağlam içinde ortaya çıkar ve anlam kazanır. Gerçek ya da gerçeğe yakın bir durum sunulmadığında, ölçülen şey çoğu zaman yalnızca bilgi çağrışımı olur. Bağlam, öğrencinin bilgiyi neden ve nasıl kullanması gerektiğini belirleyen temel çerçevedir.
Bu nedenle TYMM’de bağlam, ezberi ayırt etmenin ve öğrenmenin transfer edilebilirliğini ölçmenin anahtarı olarak görülmektedir. Gerçek yaşamla ilişkilendirilen sorular, öğrencinin düşünme sürecini görünür kılar.
Bu sorular hangi bilişsel süreçleri ölçmeyi hedefliyor?
Beceri temelli sorular, öğrencinin üst düzey zihinsel süreçlerini harekete geçirir. Analiz yapma, kavramlar arasında ilişki kurma, çıkarımda bulunma, alternatif çözüm yolları geliştirme, karar verme ve kendi düşünme sürecini değerlendirme bu süreçlerin başında gelir.
Modelde bu beceriler, ölçülebilir ve izlenebilir bileşenler hâlinde yapılandırılmıştır. Böylece değerlendirme, yalnızca sonuç odaklı olmaktan çıkarak süreç odaklı bir nitelik kazanır.
Beceri temelli soru hazırlarken hangi pedagojik ilkeler öne çıkıyor?
Her sorunun açık biçimde tanımlanmış bir öğrenme çıktısı ve beceriyle ilişkilendirilmesi gerekir. Öğrencinin hangi zihinsel işlemi gerçekleştirmesi beklendiği net olmalıdır.
Kullanılan bağlamın yapay olmaması, gerçekçi bir problem durumu içermesi büyük önem taşır. Özellikle çoktan seçmeli sorularda çeldiricilerin rastgele değil; öğrencilerin sık yaptığı düşünme hatalarını yansıtacak biçimde hazırlanması beklenir. Bu yaklaşım, öğretmene öğrencinin hangi aşamada zorlandığını görme imkânı sunar.
Bu ölçme anlayışı sınıf içi öğretimi nasıl etkiliyor?
Beceri temelli ölçme, sınıf içi öğretimi de dönüştürmektedir. Öğretim süreci, yalnızca içeriğin aktarılmasına dayalı bir yapıdan çıkarak, öğrencinin aktif katılımını esas alan bir öğrenme ortamına dönüşmektedir.
Bu süreçte öğretmen, bilgiyi aktaran kişi olmaktan ziyade, öğrencinin düşünme süreçlerini yönlendiren bir rehber rolü üstlenmektedir. Performans görevleri, açık uçlu sorular, dereceli puanlama anahtarları ve süreç temelli geri bildirimler öğretimin ayrılmaz parçası hâline gelmektedir.
Öğrenciler beceri temelli sorularda en çok hangi güçlükleri yaşıyor?
En sık karşılaşılan sorunlar arasında soruyu hızlı okuyup bağlamı gözden kaçırma, doğrudan formül ya da ezber bilgi arama ve verilen bilgilerin neden sunulduğunu sorgulamama yer almaktadır.
Bu durum, bilgi temelli ölçmeye alışkın olmanın doğal bir sonucudur. Beceri temelli ölçme, bu alışkanlıkları dönüştürmeyi hedeflediğinden, başlangıçta yaşanan zorlanmalar sürecin doğal bir parçası olarak görülmelidir.
Beceri temelli sınavlara uyum için hangi öğrenme alışkanlıkları gerekli?
Anlamaya dayalı okuma, problem durumunu analiz etme, farklı çözüm yollarını değerlendirme ve kendi düşünme sürecini sorgulama becerileri bu süreçte öne çıkmaktadır.
Öğrencinin “Bu bilgiyi neden kullanıyorum?” sorusunu sorması, üstbilişsel farkındalığın gelişmesi açısından kritik öneme sahiptir. Model, öğrenmeyi öğrenme becerilerini sistematik biçimde desteklemektedir.
Veliler bu yeni ölçme anlayışını nasıl değerlendirmeli?
Beceri temelli ölçme, öğrencinin başarısız olduğu anlamına gelmez. Aksine öğrencinin düşünme süreci hakkında çok daha ayrıntılı ve yol gösterici bilgiler sunar.
Velilerin tek bir ölçme sonucunu mutlak başarı ya da başarısızlık göstergesi olarak yorumlamaktan kaçınmaları gerekir. Bu yaklaşımda hatalar, öğrenmenin önündeki engeller değil; öğrenmeyi yönlendiren değerli geri bildirimlerdir.
Velilerin özellikle kaçınması gereken tutumlar neler?
Aşırı baskı, sürekli kıyaslama ve yalnızca sonuç odaklı beklentiler bu süreci olumsuz etkiler. Öğrencinin düşünmesine zaman tanınmadığında, yüzeysel öğrenme stratejileri devreye girer ve risk almaktan kaçınılır.
Destekleyici, anlayışlı ve süreci merkeze alan bir tutum ise beceri gelişimini hızlandırır.
Sonuç ve Değerlendirme
Yeni ölçme ve değerlendirme paradigması, eğitimi yalnızca sonuçlar üzerinden okuyan geleneksel anlayıştan belirgin biçimde ayrılmaktadır. Bu yaklaşım, öğrencinin doğru cevaba ulaşıp ulaşmadığından çok, nasıl düşündüğünü ve öğrenme sürecini nasıl yönettiğini esas almaktadır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile birlikte ölçme, öğretimin sonunda yapılan bir kontrol mekanizması olmaktan çıkmakta; öğrenmeyi yönlendiren temel bir unsur hâline gelmektedir. Beceri temelli, bağlamla desteklenmiş ve üst düzey düşünmeyi hedefleyen sorular, öğrencinin bilgiyi amaç değil araç olarak görmesini sağlamaktadır.
Bu dönüşüm; öğretmeni rehberliğe, öğrenciyi aktif düşünmeye, veliyi ise süreci anlayan ve destekleyen bir paydaş olmaya davet etmektedir. Not merkezli başarı algısının yerini, gelişim odaklı bir eğitim anlayışı almaktadır.
Sonuç olarak beceri temelli ölçme, öğrenciyi yarışın nesnesi olmaktan çıkarıp öğrenmenin öznesi hâline getirmeyi amaçlayan bütüncül bir yaklaşımı temsil etmektedir. Eğitimde kalıcı kalite ve anlamlı başarı, bu anlayışın doğru kavranması ve sabırla uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish