Eylül ayı, eğitim dünyasında yeniden başlangıcın ayıdır.
Ders zilleri çalar, koridorlar çocuk sesleriyle dolar, öğretmenler sınıflarında yeni planlar yapar.
Ancak bu hareketliliğin ortasında bir grup vardır ki büyükşehirlerde, deniz kenarlarında sahadan ziyade şehir manzaralı plazalarda, toplantı odalarında ya da ekran başında konumlanır: plaza eğitimcileri.
Bu kavram, yalnızca fiziki mekâna değil, zihinsel konumlanışa da işaret eder.
Plaza eğitimcileri, karar verici veya danışman pozisyonlarda bulunur; ancak eğitim sisteminin gerçek hayatla temas eden damarlarından, yani sınıfın, okulun, öğrencinin ve öğretmenin gündelik mücadelesinden uzaklaşmıştır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Plaza eğitimciliğinin anatomisi
Plaza eğitimciliği, sahadan kopuk bir bakış açısıyla, eğitim süreçlerini teorik çerçeveler ve stratejiler üzerinden yönetmeye odaklanan bir rol olarak karşımıza çıkar.
Elbette eğitim yönetimi, vizyoner planlama ve strateji gerektirir.
Ancak bu süreç, doğrudan sahadan beslenmezse, sahadaki dinamikleri anlamayan bir "üstten bakış" kolaycılığına dönüşür.
Bu kolaycılığın birkaç tipik göstergesi vardır:
- Masa başı verilerle sahayı yönetmek: Raporlar, istatistikler, grafikler… Bunlar kuşkusuz gereklidir. Fakat bu veriler, çoğu zaman "soğuk"tur; sınıfta yaşanan mikro sorunları, öğrencinin psikolojisini, öğretmenin motivasyonunu ya da okulun yerel koşullarını yansıtmaz. Plaza eğitimcisi, bu verilerle ikna olur; çünkü sahaya inmektense hazır sunumlarla çalışmak daha az zahmetlidir.
- Toplantıların ve seminerlerin gerçeğin yerine geçmesi: Eğitimde politika üretmek için toplantı yapılır, seminerler verilir, planlar çizilir. Ancak bu toplantı ve seminerler çoğu zaman kendi kendini tekrar eden bir döngüye dönüşür. Oysa sahada her gün değişen, yenilenen, dinamik bir hayat vardır. Bu hayatı gözlemlemeyen bir yönetici, masa başında en iyi stratejiyi ürettiğini zannetse bile, bu strateji uygulanabilir olmayabilir.
- Yapay sahadan bilgi edinme: Plaza eğitimcileri, sahadan doğrudan değil, aracı raporlarla bilgi alır. Çoğu zaman bu bilgiler filtrelenmiş, "uygulanabilir" görünen kısmı iletilmiştir. Öğretmenin asıl derdi, velinin gerçek talebi ya da öğrencinin derin sorunları bu filtrelerden geçmez.
Bir plaza eğitimcisinin 6 tipik özelliği
- Konsept ve slogan ustasıdır: Saha gerçekliğinden kopuk ama etkileyici sloganlar üretir.
- Sunum performansı yüksektir: Renkli grafikler, araya serpiştirilmiş İngilizce kavramlar profesyonel PowerPoint slaytlarıyla ikna edici görünür.
- Sahaya inmek yerine saha fotoğrafına bakar: Yerinde gözlem yerine, raporlardaki görsellerle yetinir. Yapay zekadan sorunlar ve çözümleri için yardım almaktan çekinmez.
- Gündemden kopuk jargon kullanır: "İnovatif pedagojik paradigma", "disruptive öğrenme modeli" veya "21. yüzyıl beceri matrisi" gibi kulağa hoş gelen ama uygulamada karşılığı olmayan havalı (!) kavramlar üretir.
- Başarıyı raporla ölçer: Gerçek değişimi değil, istatistiklerdeki artışı başarı sayar. Buralardan analiz yapmaya çalışır.
- Para almadan konuşmaz: Plaza eğitimcileri için geçer akçe her dakikasının paraya tahvil olmasıdır. "Ben evimden çıkarken taksimetremi açarım" diyen çok ünlü bir plaza eğitimcisinin veciz sözü bu tipik özelliği açıklar.
Kuramın kutsanması ve boş akademik jargon
Plaza eğitimcileri, yabancı kuram ve çevirileri neredeyse kutsar; constructivist learning theory, EdTech uygulamaları, competency-based curriculum gibi kavramları sıkça telaffuz eder.
Ancak bu terimlerin gerçeklikte uygulanabilirliğini sınamadan, mikro bağlamda bir sınıfın fiziksel yapısını, sosyoekonomik koşullarını ve psikososyal atmosferini tanımlayamaz.
Bir öğretmenin hangi sınıf ortamında hangi davranışsal ve duygusal zorluklarla karşılaştığını tahmin bile edemeden, yüksekten bakan bir vizyonla çözüm üretme çabasına girer.
Hayatında bir saniye bile öğretmenlik yapmamış bu kişiler, cafcaflı kavramları karmaşık ifadelerle sunarak yalnızca bir "bilimsel nosyon" yaratma amacı güder; bu durum da ancak plaza eğitimcilerin kendi motivasyonunu besler.
Sahadan uzak olmanın bedeli
Sahadan kopukluk, bir eğitimcinin en önemli beslenme kaynağı olan gerçeklik ve etkili çözüm üretme becerisini sınırlar, eğitim-öğretim süreçlerinde kalıcı etkiler bırakmasını engeller.
Eğitim politikalarının ve uygulamalarının "kağıt üzerinde başarı" ile sınırlı kalmasına yol açar. Bu durum öncelikle iki temel sorunu ortaya çıkartır.
Politika-uygulama boşluğu
Strateji belgeleri ile gerçek uygulamalar arasında büyük fark oluşur. Kağıt üzerinde başarılı görünen projeler, okulun günlük ritmine uymadığı için ya yarıda kalır ya da şeklen uygulanır.
Kaynakların verimsiz kullanımı
Sahaya inmeden, öncelikleri anlamadan yapılan yatırımlar, çoğu zaman yanlış alanlara yönelir. Bu, hem maddi hem de insan kaynağı israfına yol açar.
Sonuç: Kolaycılıktan etkili liderliğe
Plaza eğitimciliğinin en temel açmazı, kolaycı bir "üstten bakış" perspektifine sıkışıp kalmasıdır.
Oysa eğitimde etkili liderlik, masa başında üretilen raporlar, ithal kavramlar ya da PowerPoint sunumlarıyla değil; sahadan beslenen gerçeklik ile mümkün olur.
Sahadan beslenmek, yalnızca sınıfa girmek değil; öğrencinin o gün derse aç mı geldiğini, öğretmenin okuldan çıkınca ikinci bir işte çalışmak zorunda olup olmadığını, okul binasındaki fiziksel koşulların ders verimini nasıl etkilediğini bilmek demektir.
Bu bilgi, istatistik tabloların satır aralarında değil; teneffüslerde öğretmen odasında yapılan kısa sohbetlerde, velilerin endişelerini dile getirdiği toplantılarda, hatta okul bahçesindeki gözlemlerle elde edilir.
Veri üretimi, bu noktada kilit bir beceridir. Saha gözlemleriyle desteklenmeyen anketler, yalnızca "öğrenilmiş çaresizlik" tablosunu perdeleyen yüzeysel bulgular sunar.
Gerçek veriler; katılımcı gözlem, yapılandırılmış görüşme, eylem araştırması gibi yöntemlerle toplanır ve yerel bağlamı anlamaya yarayan somut ipuçları verir.
Bu sayede ortaya çıkan çözümler, sahici, uygulanabilir ve sürdürülebilir olur.
Etkili liderlik, "sorun tespit - çözüm üret - uygulama - geri bildirim" döngüsünü sürekli ve samimi biçimde işletir.
Bu liderlik biçiminde vizyon, sahada test edilir; planlar, masa başında değil sınıfın içinde olgunlaşır.
Çünkü gerçek değişim, yönetim katından okul koridorlarına değil; okul koridorlarından yönetim katına doğru akar.
Böyle bir anlayışta, plaza eğitimcisinin kolaycılığından sıyrılıp, sahaya dayalı kanıtlara ve öğretmen-öğrenci deneyimlerine yaslanan güçlü bir liderlik modeline geçiş yapılır.
Bu geçiş, yalnızca eğitim politikalarının değil, okuldaki her bir öğrencinin hayat yolculuğunun da yönünü değiştirir.
Ezcümle, ülkemizin her köşesinde ve yurt dışında yüzlerce bilabedel konferans verip binlerce öğrenci ve öğretmenle birebir buluşmuş bir akademisyen olarak, beslediğim en önemli veri kaynağının sahadaki gerçeklik olduğunu şu cümlelerle vurguluyorum:
Eğitim, masa başındaki sunumlarla değil; sınıfın içinde, öğrencinin gözünde ve öğretmenin emeğinde yaşandığında gerçek anlam kazanır; plaza eğitimciliği ise bunu unutanların hikâyesidir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish