Disiplinlerinin sorusu: "Ne, nasıl, neden" ayrımının epistemolojik temeli ve sınırları

Hasan Köse Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Independent Türkçe/ChatGPT

Her bilgi disiplini, kendi yöntemsel sınırları içinde belirli bir temel soruya cevap üretmek üzere inşa edilmiştir.

Bu temel sorular şu şekilde kategorize edilebilir:

Felsefe "ne?" sorusuna, bilim "nasıl?" sorusuna, din/vahiy ise "neden?" sorusuna cevap verir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu ayrım yalnızca pedagojik bir kolaylık değil, aynı zamanda modern bilgi teorisinin ve klasik epistemolojinin temelini oluşturan bir ilkedir.

Bir disipline, kendi üretmediği soru yöneltildiğinde ortaya çıkan sonuç "gramatik kargaşa" veya Gilbert Ryle'ın kavramıyla bir kategori hatasıdır. 1

Bu durumda verilen cevap, epistemik statüsünü kaybeder; çünkü disiplin, kendi yöntemi dışında bir soruya cevap üretmeye zorlanmaktadır.


I. Felsefenin sorduğu soru: "Ne?"

Felsefe, Platon'dan bu yana "var olanın ne olduğu" ile ilgilenen disiplin olarak tanımlanır.

Platon, Theaetetus'ta bilgiyi "doğru inanç + logos" olarak tarif ederken, felsefeyi doğrudan tanım üretme sanatı olarak konumlandırır. 2

Aristoteles'e göre felsefenin asıl işlevi "tözün (ousia) ne olduğunu belirlemek"tir. 3

Bu nedenle felsefi sorular ontolojik veya kavramsaldır:

– Adalet nedir?
– İyi nedir?
– İnsan nedir?
– Ruh nedir?

Bu soruların cevabı mekanik açıklama değil, mahiyet açıklamasıdır.

İlginç olan şudur:

Felsefedeki "ne?" sorusunu "neden?" veya "nasıl?" sorusuna kaydırdığımızda disiplin anlamını yitirir.

Örneğin:

"Adalet neden vardır?" sorusu hukukun veya dinin alanına taşar.

"Adalet nasıl işler?" sorusu ise sosyolojiye geçer.

Bu nedenle felsefe, kendi sınırını aşmadan yalnızca mahiyeti araştırır.

Kant da bu ayrımı açıkça koyar:

Saf akıl, fenomenin nasıl olduğuna değil, kavramın ne olduğuna ilişkin bilgi verir. 4


II. Bilimin sorduğu soru: "Nasıl?"

Bilimin konusu, David Hume'un belirttiği gibi, gözlenebilir olgular arasındaki nedensellik ilişkilerini açıklamaktır. 5

Bilim, şeylerin nasıl oluştuğunu, nasıl işlediğini, nasıl tekrarlandığını araştırır.

Dolayısıyla bilim "amaç" veya "gaye" bilmez; yalnızca mekanik süreçleri çözümler.

Bilime "neden?" sorusunu yöneltmek, onu tamamen metodolojisi dışında bir alana zorlar.

Örneğin:

Evren neden vardır?


Bilim buna cevap veremez; en fazla "evren nasıl oluşmuştur?" şeklinde mekanik bir açıklama sunabilir (ör. Big Bang modeli).

Bu nokta Karl Popper tarafından son derece net ifade edilir:

Bilim amacın değil, mekanizmanın bilgisidir. ⁶ 

Dolayısıyla bilime "neden?" sorusu yöneltildiğinde bilim ya ideoloji üretir (örneğin materyalizm), ya spekülasyona kayar ya da cevap veremez.

Bu durum tam olarak kategori hatasıdır.


III. Vahyin/dinin sorduğu soru: "Neden?"

Vahiy, insanların akıl yoluyla ulaşamayacağı "nihai neden" sorusuna cevap verir.

Gazâlî bunu "aklın sınırları aşan alan" olarak niteler ve insan aklının illet-i gāiyye (amaç nedeni) konusunda tam bir bilgi veremeyeceğini söyler. ⁷

Vahyin alanı:

– Evren neden var?
– İnsan neden yaratıldı?
– Ölüm neden var?
– Ahlak neden bağlayıcıdır?

Bunlar teleolojik sorulardır ve bilim veya felsefe tarafından kendi yöntemleriyle cevaplandırılamaz.

Bu nedenle Edip İbn Rüşd'ün ifadesiyle:

Din, varlığın nihai gayesini bildirir; felsefe ise mahiyetini araştırır. 


Vahyin "nasıl?" sorusuna cevap vermeye zorlanması da aynı tür bir hata üretir.

Örneğin: "Allah evreni nasıl yarattı?"

Bu soru fiziksel bir mekanizma talep eder; fakat vahyin dili ontolojiktir, mekanik değildir.

Bu nedenle alınan cevap, bilimsel değil, sembolik veya bildirimseldir.


IV. Disiplinler arası soru kaydırmalarının ürettiği "gramatik kargaşa"

Bu noktada "gramatik kargaşa / zihinsel sapma" kavramı, modern felsefede Wittgenstein'ın "dilin yanlış kullanımı" kavramıyla doğrulanır. ⁹

Wittgenstein'a göre:

Bir kelimeyi kendi oyununda değil de başka bir oyunda kullanırsan anlam bozulur.


Aynı durum bilgi disiplinleri için de geçerlidir:

  1. "Nasıl?" sorusunu vahye sorduğumuzda → anlamsal çökme
    Vahiy mekanizma açıklamak için gelmemiştir. Böyle bir cevap bilimsel değildir; özneldir.
     
  2. "Neden?" sorusunu bilime sorduğumuzda → ideolojileşme
    Bilim anlam değil süreç açıklar. "Neden?" sorusuna cevap verince bilim olmaktan çıkar, metafizik iddia üretir.
     
  3. "Ne?" sorusunu vahye sorduğumuzda → teolojik dogmatizm
    Vahiy tanım yapmaz, bildirir. Tanım felsefenin işidir; vahyin alanı değildir.

Sonuç şudur:

Disiplin dışı sorulara verilen cevaplar epistemik otoritesini kaybeder ve bizim sıradan öznel yorumlarımızdan daha değerli olmaz.


V. Sonuç: Soruların yerini karıştırmak bilgiyi değersizleştirir

Her disiplin kendi ontolojisine, kavram setine, yöntemine ve epistemik iddiasına göre anlam üretir.

Bu nedenle:

– Felsefe "ne?" sorusuna,
– Bilim "nasıl?" sorusuna,
– Din "neden?" sorusuna cevap verir.

Bu ayrım ihlal edildiğinde, disiplin kendi doğasını kaybeder ve ortaya çıkan cevap, kaynağı ne olursa olsun -bilim, din, felsefe- sıradan bir yorumdan öteye geçemez.

Epistemolojik değerini yitirir; çünkü soru ile disiplin arasında methodolojik uyum yoktur.

Bu mantıksal, epistemolojik ve metodolojik olarak tamamen ispatlanabilir:

Yanlış soruya verilen cevap, doğru bilgi üretmez; disiplin dışına çıktığı için özneldir ve değersizleşir.

 

 

Dipnotlar:

  1. Ryle, G. (1949). The Concept of Mind. London: Hutchinson.
  2. Plato. (1997). Theaetetus (J. McDowell, Trans.). Indianapolis: Hackett.
  3. Aristotle. (1984). Metaphysics (J. Barnes, Ed.). Princeton University Press.
  4. Kant, I. (1998). Critique of Pure Reason (P. Guyer & A. Wood, Eds.). Cambridge University Press.
  5. Hume, D. (2007). An Enquiry Concerning Human Understanding. Oxford University Press.
  6. Popper, K. (2002). The Logic of Scientific Discovery. Routledge.
  7. Al-Ghazālī. (2013). Mishkāt al-Anwār (W. H. T. Gairdner, Trans.). Islamic Texts Society.
  8. Averroes (Ibn Rushd). (2001). The Decisive Treatise (C. Butterworth, Trans.). Brigham Young University Press.
  9. Wittgenstein, L. (2009). Philosophical Investigations (G. E. M. Anscombe, Trans.). Wiley-Blackwell.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU