Almanya yeniden askeri güç olma yolunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Politico

Berlin'in iddialı savunma dönüşümü, ihmal edilmiş altyapı, arazi krizi ve toplumsal dirençle mücadele ediyor.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, Almanya'nın onlarca yıllık barış dönemi politikalarını kökten değiştirdi.

Şansölye Olaf Scholz'un "dönüm noktası" olarak adlandırdığı bu dönüşüm, sadece bütçe artışı değil; Almanya'yı "savaşa hazır" bir ülke haline getirmeyi hedefliyor.

Ancak bu iddialı projenin önünde beklenmedik engeller var.

Almanya'nın coğrafi konumu onu NATO'nun vazgeçilmez lojistik merkezi yapıyor.

Kuzey Avrupa Ovası, Baltık'tan Karadeniz'e uzanan bu askeri koridor için kritik öneme sahip.

Muhtemel bir NATO-Rusya çatışmasında 800 bine yakın askerin Almanya üzerinden doğuya taşınacağı hesaplanıyor. 


Litvanya'da tarihi adım

Almanya'nın askeri güç olma yolundaki en somut adımı, Litvanya'ya kalıcı tugay konuşlandırması.

45. Zırhlı Tugay, 22 Mayıs 2025'te Vilnius'ta yapılan törenle resmen faaliyete geçti.

Bundeswehr'in tarihinde hiç bu kadar çok personel kalıcı olarak yurtdışına konuşlandırılmamıştı.

Tugay kademeli olarak büyüyor: 2025 sonu itibarıyla yaklaşık 500 asker Litvanya'da, 2026 ortasında bu sayı 2 bine çıkacak.

Tam tugay seviyesi -4 bin 800 asker ve 200 sivil personel- 2027 sonuna kadar tamamlanacak.

Bavyera'daki 122. Mekanize Piyade Taburu, Kuzey Ren-Vestfalya'daki 203. Tank Taburu ve çok uluslu muharebe grubu, Vilnius ve Kaunas yakınlarındaki Rūdninkai ve Rukla'ya yerleşecek.

Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius'un sözleri Almanya'nın yeni duruşunu özetliyor:

Bu muharebeye hazır tugayla, NATO'nun doğu kanadında İttifak içinde liderlik sorumluluğunu üstleniyoruz.

Rūdninkai eğitim alanı Belarus sınırına sadece 10 kilometre uzaklıkta.

Bu hem stratejik bir avantaj hem de sembolik bir mesaj.


Bütçe devrimi

Sayılar etkileyici: 100 milyar avroluk özel savunma fonu, 2029'a kadar altyapıya 166 milyar avro yatırım planı, yeni Merz hükümetinin 500 milyar avroluk savunma harcaması hedefi.

Ordu mevcudu 183 binden 260 bine çıkarılacak.

Önümüzdeki on yılda 40 yeni kışla ve tatbikat alanı inşa edilecek.

Ancak asıl sorun para değil.

Savunma Bakan Yardımcısı Nils Schmid'in sözleri çarpıcı:

Öğrenmediklerimizi yeniden öğrenmeliyiz. İnsanları emeklilikten geri çağırıp, o zamanlar nasıl yaptığımızı anlatmamız gerekiyor.


Arazi krizi: Sosyal konut mu, askeri üs mü?

Almanya'nın karşılaştığı en beklenmedik sorun, ordunun büyüyeceği fiziksel alan bulamamak.

Yoğun nüfuslu, her karış toprağın planlandığı bir ülkede bu neredeyse imkânsız hale gelmiş.

Kiel'deki çatışma durumu özetliyor.

Holtenau-Ost bölgesindeki eski askeri alan için iki vizyon yarışıyor:

5 bin kişi için 2 bin 200 daire içeren sosyal konut projesi mi, yoksa 2 bin askerlik Deniz Piyade Taburu için 1 milyar avroluk askeri tesis mi?

Belediye Başkanı Ulf Kämpfer projeyi gerçekleştirip eyalet başbakanı olmayı hayal ediyor.

Ancak karşısında ulusal güvenlik çıkarları var.

Calw'da durum daha hassas. NATO görevleri için 23 hektar ek arazi gerekiyor.

Ancak bunlar nesillerdir aynı ailelere ait tarım arazileri. Yerel halk direniyor.

Metrekare başına 2,40 avro gibi piyasa değerinin altında kamulaştırma teklifleri öfke yaratıyor.

KSK komutan yardımcısının "kamulaştırma kılıcı" ifadesi gerilimi tırmandırıyor.

Almanya'nın elinde 1957 tarihli Arazi Temin Yasası var, devlete ulusal savunma için özel mülkiyete el koyma yetkisi veriyor.

Ancak bugünün Almanya'sında bu kılıcı kullanmak kolay değil.


İklim hedefleri de kurban listesinde

Bundeswehr'in özellikle Baden-Württemberg'de helikopterler için alçak uçuş bölgelerini genişletmesi, rüzgâr türbini projelerini engelliyor.

Çevre Bakanı Thekla Walker'ın tepkisi keskin:

Rüzgâr türbinleri en çok rüzgârın estiği yerde durmalı. Onlar kaçamaz, helikopterler kaçabilir.


Eski jet pilotu Hans-Ludwig Rau karşı çıkıyor:

Pilotlarımızın uçuş eğitimleri kısıtlanırsa ve bir gün diktatör bir rejim Almanya'yı işgal ederse rüzgâr türbinlerinin bize ne faydası olur?

İki hayati öncelik çarpışıyor: iklim değişikliğiyle mücadele ve ulusal savunma.


Çürüyen altyapının bedeli

Otoyolların yaklaşık yüzde 20'si ve köprülerin dörtte birinden fazlası ciddi bakım ihtiyacı taşıyor.

Soğuk Savaş döneminde askeri konvoylar için tasarlanan altyapı çökmüş durumda.

25 Şubat 2024'te Hunte Nehri'nde bir kargo gemisinin demiryolu köprüsüne çarpması, Ukrayna'ya mühimmat sevkiyatı yapan tek limanın bağlantısını kesti.

NATO komutanlığı haftalarca sevkiyatları Polonya'ya kaydırmak zorunda kaldı.

Hamburg'da gerçekleştirilen Kızıl Fırtına Bravo tatbikatı, teorik planlarla pratiğin örtüşmediğini gösterdi.

500 NATO askerinin konvoyu limandan ilerlerken drone alarmları ve protestocular nedeniyle sabaha kadar sadece 10 kilometre yol alabildi.

Polisin müdahale için yeterli teçhizata sahip olmaması, iki saatlik gecikmeye yol açtı.


Mevzuat tıkanıklığı

Eskimiş yasalar modernizasyonu engelliyor. Alman ordusuna satılan insansız hava araçları yerleşim alanları üzerinde uçurulamıyor ve konum ışıklarına sahip olmak zorunda.

Konum ışığına sahip bir İHA askeri operasyonlar için mantıksız bir gereklilik. Quantum Systems Moldova ve Romanya'ya yüzlerce İHA teslim etti, ancak Bundeswehr'e şimdiye kadar sadece 14 adet satabildi.


Sabotaj tehdidi

Son yıllarda kundaklamalardan kablo tahribatına kadar çok sayıda saldırı demiryollarını hedef aldı.

Almanya'nın iç istihbarat teşkilatları, geçen yıl 10 bin çalışanın geçmişini araştırdı.

Polonya'nın demiryolu raylarına yönelik patlamaların arkasında Rusya'nın olduğunu açıklaması, tehdidi somutlaştırıyor.


Psikolojik dönüşümün zorluğu

Belki de en büyük engel zihinlerde. Yaklaşık 70 yıldır barış döneminde yaşayan topluma savaş hazırlığı yapmanın gerekliliğini anlatmak zor.

Kiel'de konutlar için protestolar, Calw'da kamulaştırmalara karşı vatandaş girişimleri, Baden-Württemberg'de rüzgâr türbini savunucularının tepkileri, hepsi aynı sorunu işaret ediyor: Almanya toplumu henüz "savaşa hazır" değil.

Savunma yükünün ekonomik boyutu tartışılıyor, ancak asıl mesele psikolojik.

Sosyal konutlar mı yoksa kışlalar mı?

Rüzgâr türbinleri mi yoksa helikopter eğitim alanları mı?

Aile çiftlikleri mi yoksa özel kuvvetler üssü mü?

Her seçim, barış zamanında alınan kararların bedelini gösteriyor.


Zaman daralıyor

Alman yetkililer, Rusya'nın 2029'da NATO'ya saldırmaya hazır olacağını söylüyor.

Litvanya'daki tugay 2027'ye kadar tam kapasiteye ulaşacak.

Bu hızlı takvim, Almanya'nın kararlılığını gösteriyor ancak baskıyı da artırıyor.

Almanya yeniden askeri güç olmaya çalışıyor.

Ancak bu yolculuk, sadece askeri bir dönüşüm değil; toplumsal bir sözleşmenin yeniden müzakeresini gerektiriyor.

Barış zamanında savaş zamanını hesap etmeyenlerin ödemek zorunda kaldığı bedel, bugün Almanya'nın her köşesinde fatura olarak masaya konuyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU