Namaz saatleri isyan çıkardı, Hazar Denizi Karadeniz’e bağlanamadı

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Görsel: devletialiyyei.com


Gündeme aralıklarla gelen "Kanal İstanbul" projesi bana, Osmanlı dönemindeki bazı benzer projeleri anımsattı. 

Sokullu Mehmet Paşa, Osmanlı Devleti'ne önemli katkıları olmuş, tarihte büyük yer edinmiş sadrazamlardan biridir.

Sokullu, öngörüleriyle dikkati çeken, yeni toprakların fethedilmesi için adımlar atan, projeler yapan bir devlet adamıdır. 

Osmanlı donanmasının Hint Okyanusu'na en kısa yoldan ulaşımını sağlayarak, yeni ülkelerin fethinin önünü açacak Süveyş Kanalı'nın yapılması için harekete geçilmesi talimatını vermiştir. 

Ama Sokullu, bundan çok daha önemli olduğuna inandığı bir başka projeye öncelik vermiştir.

Osmanlı'nın, Sokullu Mehmet Paşa dönemindeki önemli rakiplerinden biri de İran'dır. 

Sadrazam, İran'a deniz yoluyla saldırmanın bu ülkeyi zayıflatacağını düşünmektedir. 

Ayrıca bir kanal aracılığıyla, Rusların güneye inişini engellemek, bölgedeki Türk Hanlıklarını güçlendirmek, Orta Asya'daki Türk topluluklarla yakınlaşmak, önemini kaybetmiş İpek Yolu'nu canlandırmak da Sokullu'nun planları arasındadır. 

Bu düşüncesini önce padişaha ardından da Divan'da açtığında proje heyecanla karşılanmıştı. 

Sokullu amacının, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bir kanal açarak, Hazar Denizi'ne inmek olduğunu anlatınca, büyük takdir almıştır. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Proje, Karadeniz'e dökülen Don Nehri ile Hazar Denizi'ne dökülen Volga Nehri'nin en çok yakınlaştığı Volgograd bölgesinde açılacak kanalla 2 nehrin birleştirilmesini içeriyordu.

Söz konusu projenin fikir babasının defterdar Çerkes Kasım Bey olduğunun iddia edildiğini de belirtmekte yarar var.

Projedeki tek sorunun ise, kanalın geçtiği bölgedeki hava şartları nedeniyle yılda sadece 4-5 ay kullanılabilecek olmasıdır.

Bu soruna da çare bulunduğu belirtilir. 

Öyle ki, inşa edilecek büyük taşıma kapasiteli atlı kızaklar, kanalın donacağı aylarda devreye girecektir. 

Böylelikle, yararlanma oranı düşse bile kanal hizmet vermeye devam edecektir.  

Sokullu işe, Kırım Yarımadası'nın güneyinde yer alan Kefe'ye beylerbeyi sıfatıyla atadığı Çerkes Kasım Beyi, 1568 yılında kanal projesinin başına getirmekle başladı. 

Bölgedeki Rus Prensi Srebiyanov'un komutasındaki güçleri kontrol altına almak için 20 bin süvari ve 3 bin yeniçeri gönderildi. 

Ağustos 1569'da ise gemilerle Azov'a 5 bin yeniçeri ve 3 bin amele taşınmıştır. 

Bu güçlerin yetersiz kalacağını düşünen Sokullu Mehmet Paşa, Rus ordusunu kuşatması ve kanalın kazılması işlerinde yardımcı olunması için 30 bin Tatarın da yeniçerileri desteklemesi emrini vermiştir.   

Ancak Prens Srebiyanov'un yaklaşık 15 bin askerden oluşan birlikleri saldırıya geçerek hem kuşatmayı kırmış hem de kanal için getirilen işçileri dağıtmıştır. 

Rusların Tatar ordusunu yenmesi üzerine dengeler değişmiş, ayrıca bölgede Türklere kılavuzluk yapan Tatarların da yanlış yönlendirmesi kesin bir yenilgiye yol açmıştır. 

Bozgundaki önemli etkenlerden biri de Kırım Hanı Devletgiray'ın, kanala karşı olmasıdır. 

Devletgiray, bunu açıkça göstermemiş, ama Osmanlı güçlerinin direncini kıracak söylentiler yaymıştır. 

Bölgede 9 ay süren kışın zor geçtiği, kısa yaz mevsiminde ise gecelerin 3 saat sürdüğü, bu nedenle de çalışma koşullarının dayanılmaz olduğu, güneş batımından sonra yatsı, doğumundan önce de sabah namazlarını kılma şansının bulunmadığı, böylelikle dinin gereklerinin yerine getirilemeyeceği söylentileri Osmanlı askerlerini etkilemiştir.    

Asker arasındaki memnuniyetsizlik bir süre sonra isyan başlangıçlarına yol açtı. 

Durumu Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'ya bildiren Çerkes Kasım Bey, gelen onay üzerine Osmanlı askerlerini Azov'a götürdü. 

Bir süre burada bekleyen askerleri İstanbul'dan gelen Osmanlı kadırgaları aldı. 

Çıkan fırtına ve Karadeniz'in azgın dalgaları bazı gemilerin batmasına yol açtı. 

Bu yolculukta Osmanlı donanması büyük zarar gördü. 

Osmanlı belgelerine göre, kanal projesi için gidenlerden yaklaşık 7 bini geri dönebildi. 

Bazı tarihçiler, Hazar Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayacak kanalın, uzun ve sert kış koşullarından ötürü askerî açıdan çok yarar sağlamayacağını bilen Osmanlı Devleti'nin gerçek niyetinin, Rusya'nın zenginliklerini bu yolla İstanbul'a getirmek olduğunu yazmaktadır. 

Kanal Projesi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde, 1952 yılında hayata geçirilmiştir. 

Yaklaşık 100 kilometre uzunluğundaki bu kanal, zamanla Sovyetlerin artan gemi taşımacılığı ihtiyacını karşılayamaz hale gelmiştir. 

Bu nedenle de ikinci bir kanal inşası için harekete geçilmiştir.

Ancak Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla yaşanan sorunlar nedeniyle ikinci kanal projesi tamamlanamamıştır. 

Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir kanal projesi daha gündeme getirmiştir. 

Karadeniz'in bir kanal ile Sapanca Gölü'ne bağlanmasını öngören bu projenin gerçek sahibi ise Sokullu'nun oğlu Kaptan Hasan Paşa'dır. 

Kanuni soğuk baktığı için bir süre rafa kaldırılan proje, Padişah III. Murat döneminde, 1591 yılında tekrar gündeme getirildi. 

Bu tarihte, İstanbul ve çevre bölgelerden yaklaşık 30 bin amele, kanal kazma çalışmaları için İzmit'te toplandı. 

Çalışmaları başlatmak ve bizzat yerinde izlemek üzere Kaptan Hasan Paşa da bölgeye geldi ve bir süre burada kaldı. 

Kanal, sadece kereste taşımak için değil, Karadeniz bölgesinin kalkınması için de önemliydi. 

Ancak padişahın çevresindeki bazı kesimler kanalın, bir savaş halinde düşmanların Anadolu içlerine inmesine yarayacağını düşünüyordu. 

Sultan 3. Murat'ı bu yönde ikna ederek, kanalın inşasını engellediler. 

"Kanal açmaktansa gemi yapmalıyız. İstanbul'a kereste nakli ise bugüne kadar yapıldığı haliyle devam edebilir" diyen III. Murat, çalışmaların durdurulması emrini vermiştir.

Bir başka önemli kanal projesi ise Akdeniz'i Kızıldeniz ile birleştirmeyi amaçlıyordu. 

Osmanlı donanmasının Hint Okyanusu'na inişini hedefleyen Süveyş Kanalı projesini de ayrıca değerlendireceğiz. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU