Polonya ve Doğu Avrupa'nın, Türkiye'nin Avrupa güvenliği stratejisindeki önemleri

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Değerli Independent Türkçe okuyucuları, 

Son zamanlarda gündeme gelen önemli dış politika konuları arasında Avrupa'nın güvenlik mimarisi meseleleri geliyor.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin engellemeleri sonucu, Türkiye'nin, şimdilik, Avrupa Birliği'nin (AB) savunma sanayi kuruluşlarını güçlendirecek fon mekanizmalarından biri olan SAFE'in, dışında kalacak gibi.

"Şimdilik" diyorum; çünkü dünya genelinde olduğu gibi, Avrupa'nın da siyasi merkezi giderek Brüksel'in doğusuna kayıyor.

Avrupa'nın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezinin giderek doğuya kaydığı bir dönemden geçiyoruz.

Sadece güvenlik mimarisi değil, ekonomik dinamizm ve toplumsal dirençlilik açısından da Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, artık Avrupa'nın geleceğinde belirleyici hale geliyorlar.

Bu dönüşümün çarpıcı bir örneğini bugün Polonya temsil ediyor.


Polonya'nın ekonomik yükselişi: Kişi başı gelirde Polonya, İngiltere'yi yakalama eşiğinde 

Son yıllarda Polonya ekonomisinin gösterdiği performans, Avrupa'da sessiz fakat etkili bir güç kaymasının işaretçisi.

Örneğin, yakın dönemde sosyal medyada viral olan bir analizde, Polonya'nın satın alma gücü paritesine göre kişi başı milli gelirde İngiltere'yi yakalamaya yaklaşmış olduğu vurgulanıyor. 1

Bu tabloyu destekleyen veriler de mevcut: Polonya, pandemi sonrası dönemde üretim, teknoloji yatırımları ve genç nüfusun işgücüne katılımı ile AB ortalamasının üzerinde büyüme gösterdi.

Bir zamanlar "yeni üye" ülkeler kategorisinde değerlendirilen Polonya, artık Avrupa'nın ekonomik omurgalarından biri olmaya doğru gidiyor.

Benzer şekilde, halen 27 üyelik AB'nin , kişi başına milli gelir bakımından nominal olarak düşük seviyede gözüken Romanya gibi Doğu Avrupa ülkeleri de hızlı ve istikrarlı ekonomik büyüme verileriyle dikkat çekiyorlar.

Polonya ve Romanya gibi aynı zamanda NATO müttefikleri olan Doğu Avrupa ülkelerinin, birçok alanda Türkiye için güvenilir müttefikler oldukları gözlemleniyor.


Güvenilir müttefikler: Polonya ve Romanya'nın Avrupa güvenliğindeki yeri

Ekonomik başarı, Polonya'nın güvenlik mimarisindeki rolünü de pekiştirdi.

Türkiye açısından bakıldığında, Polonya ve Romanya, artık sadece NATO içinde değil, Avrupa güvenliğinin "fail-safe" (emniyetli) alanını oluşturan ülkeler olarak öne çıkıyor.

Ayrıca, her iki ülkenin de Ukrayna'ya komşu olmaları sebebiyle, güvenlik alanında Türkiye gibi müttefikleri bölgesel istikrar için daha önemli görüyorlar.

Dolayısıyla, Polonya ve Romanya gibi ülkelerin, Türkiye ile iş birliklerinin geliştirilmesine yönelik daha gerçekçi ve istekli oldukları ortaya çıkıyor.

Bu çerçevede yakın zamanda yayımlanan Türkiye'nin "fail-safe" Avrupa güvenliği yaklaşımı analizinde de vurgulandığı gibi, Akdeniz ve Batı Avrupa'da sık sık yaşanan siyasi blokajların aksine, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri daha öngörülebilir ve güvenilir savunma ortakları konumundalar. 2

Polonya'nın savunma harcamalarındaki artış, Romanya'nın NATO'nun doğu kanadındaki rolü ve iki ülkenin de ABD ile güçlü askeri iş birliği, Türkiye'nin bu ülkelerle ve bölgeyle daha yoğun stratejik diyaloğunu geliştirmesine sebep oluyor. 

Tabii ki hem Polonya'nın hem de Romanya'nın ve hatta belli ölçüde Macaristan'ın dahi, Avrupa Birliği dayanışması gerekçesiyle, Türkiye'nin öncelikleriyle her zaman uyuşmayan yaklaşımlar benimsedikleri de inkâr edilemez.

Lakin, bilhassa savunma sanayinin geliştirmesine yönelik iş birlikleri bakımından, Macaristan, Romanya ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkeleri, daha güvenilir müttefikler olabileceklerdir ve NATO çerçevesinde kalınarak, AB ile NATO mekanizmalarının duplikasyon yaratmamaları bakımından Türkiye'yle daha uyumlu hareket edebileceklerdir.

Türkiye'nin çok boyutlu güvenlik gündemi: Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan siber alana
Türkiye'nin hem Avrupa güvenliğine katkı sunarken hem de küresel ölçekte stratejik bir aktör olarak konumunu güçlendirdiğini, farklı coğrafyalarda yürütülen tematik güvenlik çalışmalarında da görmek mümkün.

Yakın dönemde düzenlenen ulusal ve uluslararası forumların ve konferansların ana temaları, Türkiye'nin güvenlik vizyonunun ne denli geniş bir yelpazeye yayıldığını gösteriyor. 

Örneğin, Türk Asya Stratejik Araştırma Merkezi (TASAM) tarafından bu yıl 11. İSTANBUL Güvenlik Konferansı, 27-28 Kasım arası gerçekleştirilecek. 3

Benim de hem katılımcı hem de moderatör olarak katkı vereceğim bu etkinlikte, geçen yıllarda olduğu gibi, önemli akademik ve profesyonel platformda, değerli bilgiler ve güncel gelişmeler tartışılacak.

İstanbul Güvenlik Konferansı, bu yıl "Savunma, Güvenlik ve İstihbarat Devrimi" temasıyla, klasik askeri anlayıştan çok daha bütüncül bir güvenlik yaklaşımına geçildiğini vurguladı.

"Yeniden Asya Güvenlik Forumu"nda ele alınan Güvenlik ve İstihbarat Entegrasyon Modelleri, Türkiye'nin Asya açılımının artık siyasi-ekonomik olduğu kadar güvenlik boyutunda da kurumsallaştığını gösteriyor.

Dijital ve teknolojik tehditlerin hızla arttığı bir dönemde, İstanbul Siber-Güvenlik Forumu'nda tartışılan "Yapay Zekâ, Kuantum Devrimi ve Siber-Türkiye" başlıkları, Türkiye'nin siber dayanıklılığını ve ileri teknoloji güvenlik kapasitesini güçlendirmeye dönük bir vizyonun altını çiziyor.

Aynı şekilde, Türkiye'nin jeopolitik konumunun ayrılmaz bir parçası olan deniz güvenliği, Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumunda "Denizlerden Okyanuslara Türk Deniz Gücü" söylemiyle ele alınacaktır.

Bu çerçevede, Karadeniz'den Akdeniz'e ve Hint Okyanusu'na kadar Türkiye'nin artan deniz jeopolitiği etkisi yansıtılıyor olacaktır.

Ki bu bağlamda hem Polonya'nın hem de Romanya'nın Deniz Kuvvetleri alanında da gelişmekte oldukları görülüyor.

Türkiye'nin yalnızca Avrupa ile değil Afrika ve Körfez ile de güvenlik alanında derinleşen diyaloğu dikkat çekiyor.

"Türkiye-Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forumu", Afrika Güvenlik Mimarisinin şekillenmesinde Türkiye'nin rolünü tartışırken; "Türkiye-Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu" ise ticaret koridorlarının güvenliğinin Türkiye açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Bu çok boyutlu forumlar; Avrupa güvenliği, NATO uyumu, Doğu Avrupa ortaklıkları, Asya açılımı, Afrika diplomasisi, Körfez ticaret hatları ve siber güvenlik dahil olmak üzere, Türkiye'nin çok eksenli dış politika ve güvenlik stratejisinin tamamlayıcı unsurlarını oluşturuyor.


G20 Zirvesi, Küresel Güney ve Türkiye'nin açılımı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın G20 Zirvesi'nde yaptığı değerlendirmeler, giderek değişen küresel dengeler bakımından da okunmalı.

G20 gibi platformlardan da görüleceği üzere, Türkiye'nin sadece Avrupa içinde değil, Avrupa-dışı demokratik ortaklarla da ilişkilerini güçlendirmesinin önemi artıyor.

Özellikle Güney Afrika Cumhuriyeti gibi hem demokrasi hem de dış politika geleneklerinde insan hakları vurgusu güçlü olan ülkelerle temaslar, Türkiye'nin "çok boyutlu dış politika" vizyonunun bir uzantısı. 4

Bu perspektif, Türkiye'nin Batı ile uyumlu, NATO merkezli güvenlik yaklaşımını korurken; Asya, Afrika ve Hint-Pasifik bölgesindeki yükselen aktörlerle ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Sonuç: Türkiye'nin Avrupa'daki en doğru stratejisi "Doğu-Batı Dengesini Korumak"
Türkiye'nin Avrupa kurumlarıyla -bilhassa NATO ile- uyumu, ülkenin güvenliği açısından vazgeçilmez.

Avrupa ve Batı bloku, Türkiye'nin hem tarihsel hem kurumsal olarak bağlı olduğu yapıların merkezinde yer alıyor.

Ancak burada kritik nokta şudur:

Avrupa'da artık sadece Batı değil, Orta ve Doğu Avrupa da belirleyici hale geliyor.

AB içinde Polonya, Romanya, Macaristan, Çekya veya Baltık ülkelerinin artan ağırlığı; savunma, enerji güvenliği ve ekonomik iş birliklerinde yeni kapıların açılması anlamına geliyor.

Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesi, sadece siyasi veya askerî açıdan değil, şu açılardan da stratejik bir gereklilik:

  • Enerji ticareti ve lojistik merkez olma hedefi, Doğu Avrupa bağlantılarını güçlendirmeyi gerektiriyor.
     
  • Ukrayna Savaşı sonrası Avrupa güvenliği, coğrafi olarak Türkiye ile bu bölge arasında doğal bir güvenlik ortaklığı oluşturuyor.
     
  • Avrupa'nın doğusundaki bu yeni dinamizm, Türkiye'nin de Avrupa içinde ağırlığını artırabileceği bir platform sunuyor.

Sonuç olarak Türkiye, Batı ve Avrupa kurumlarıyla uyumunu sürdürürken, Avrupa'nın doğu ülkeleriyle stratejik ortaklığını derinleştirdiğinde, hem ekonomik hem güvenlik açısından çok daha sağlam bir konuma yerleşecektir.

 

 

Kaynaklar:

  1. Bkz: Instagram videosu – Polonya'nın kişi başı gelirde İngiltere'yi yakalaması üzerine analiz: "DQFUP30jQoU" https://www.instagram.com/reel/DQFUP30jQoU/?igsh=Mmd4OWN6dWo0a2h3
  2. TASAM – Türkiye'nin Emniyetli (Fail-Safe) Avrupa Güvenliği Yaklaşımı: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/75058/turkiyenin_emniyetli_fail-safe_avrupa_guvenligi_yaklasimi
  3. TASAM - 11. İSTANBUL GÜVENLİK KONFERANSI : https://tasam.org/trhttps://tasam.org/tr-TR/Icerik/75060/konferansa_son_hafta_savunma_guvenlik_ve_istihbarat_devrimi
  4. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20 kapsamında açıklamaları (Facebook videosu):https://www.facebook.com/share/v/17eV63kHTqU/

 *Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU